Добірка наукової літератури з теми "Rum edebiyatı"

Оформте джерело за APA, MLA, Chicago, Harvard та іншими стилями

Оберіть тип джерела:

Ознайомтеся зі списками актуальних статей, книг, дисертацій, тез та інших наукових джерел на тему "Rum edebiyatı".

Біля кожної праці в переліку літератури доступна кнопка «Додати до бібліографії». Скористайтеся нею – і ми автоматично оформимо бібліографічне посилання на обрану працю в потрібному вам стилі цитування: APA, MLA, «Гарвард», «Чикаго», «Ванкувер» тощо.

Також ви можете завантажити повний текст наукової публікації у форматі «.pdf» та прочитати онлайн анотацію до роботи, якщо відповідні параметри наявні в метаданих.

Статті в журналах з теми "Rum edebiyatı":

1

FİDAN, Gülşah Gaye. "“Tiryâk-ı Fârûk” in Classical Turkish Literature." Asia Minor Studies 10, no. 2 (July 6, 2022): 173–78. http://dx.doi.org/10.17067/asm.1110407.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Klasik Türk edebiyatı İslam medeniyeti etkisinde ortaya çıkmış bir edebiyattır. Doğal olarak başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere, hadisler, peygamber kıssaları ve “Hulefâ-yı Râşidin” yani Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin hayatları ve menkıbeleri bu edebiyatın önemli kaynaklarından olmuştur. Çehâr-Yâr-ı Güzîn’den biri olan Hz. Ömer “Fârûk” lakabıyla anılmaktadır. Ayırmak, bölmek anlamına gelen fark kökünden türemiş olan Fârûk ismi; haklıyı haksızdan ayıran, adaletli anlamlarına gelmektedir. Bu yönüyle genellikle Hz. Ömer’in adaletine telmih edilmektedir. Tiryâk ise zehre ve bazı hastalıklara karşı kullanılan bir çeşit macun olup panzehirdir ve en etkilisi “tiryâk-ı fârûk”tur. Hayvan zehirlerinin ve zehirli içeceklerin etkisini yok ettiği için yani bedenle zehri ayırdığı için bu tiryâka fârûk ismi verilmiştir. Tiryâk-ı fârûk ile Hz. Ömer arasında ilişki kurulmasının nedeni ise “Fârûk” lakabının yanı sıra Hz. Ömer’in bir menkıbesidir. Rivayete göre bir gün Rum elçisi Hz. Ömer’e düşmanlarını öldürmesi için zehir hediye eder. Hz. Ömer ise kendinin en büyük düşmanının nefsi olduğunu söyleyerek zehri içer ancak zehirlenmez. Bu menkıbeye gönderme yapılarak Hz. Ömer’in panzehre ihtiyaç duymayışı, zehri vücudundan kendisinin ayırt edişi hatırlatılmaktadır. Bundan dolayı tiryâk-ı fârûk ile Hz. Ömer arasında bir ilişki kurulmaktadır. Klasik şiirde genel olarak Hz. Ömer adaletiyle anılmaktadır ancak bu çalışmada Hz. Ömer’in genel temayül olan adaleti dışında “Tiryâk-ı Fârûk” olarak zehir-panzehir bağlamında farklı bir kullanımı incelenecektir.
2

AKSOYAK, İ. Hakkı. "ERMENİCE “ASVAS” SÖZCÜĞÜ ÖRNEĞİNDE SÖZLÜ KÜLTÜRÜN YAZILI KÜLTÜRE ETKİSİ." Edebî Eleştiri Dergisi, October 16, 2023. http://dx.doi.org/10.31465/eeder.1288045.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Aslı ile Kerem Hikâyesi’nde geçen ve Ermenice “Allah” anlamına gelen “As u Pas”, Osmanlı Türkçesi metinlerinde çok sık yer almaz. Ancak kelime 20. Yüzyılda 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabında Aslı ile Kerem Hikâyesi vasıtasıyla kendine yer bulabilmiştir. Yazılı kaynakların taranmasıyla kelimenin ilk kez Keşfî’nin Hüsn ü Dil adlı eserinde geçtiği tespit edilmiştir. Hüsn ü Dil’in de kaynağı İran şairi Fettahî’nin Hüsn ü Dil (yazılışı 886 / 1481) adlı eserdir. Diğer “Hüsn ü Dil” tercümeleri de taranmış ancak bu kelime bulunamamıştır. Gedizli Keşfî, “Asvas” kelimesini, sözlü dilden duyarak eserine aktarmıştır. Kelimeye dair ikinci tanık Fehîm’in Bahr-i Tavîli’dir. Fehîm, Bahr-ı Tavîli’nde; Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Yahudi, Tatar, Türk, Acem’i kendi ağzından konuşturarak halk ağzından kelimeleri eserine almış olur. Kelimenin son görüldüğü örnekler de halk şairi Bayburtlu Celâlî’nin Divanı ile Aslı ile Kerem Hikâyesi olup “Asvas” kelimesinin halk edebiyatı ürünleri vasıtasıyla dilde devamlılığını sürdürdüğü görülmektedir.
3

OCAK, Ahmet Yaşar. "Osmanlı Devleti ve İbn ‘Arabîcilik." Osmanlı Araştırmaları, July 24, 2022. http://dx.doi.org/10.18589/oa.1145620.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Dâvûd-ı Kayserî’nin 1331’de Orhan Gazi tarafından bilinçli bir tercihle İznik Medresesi’ne müderris tayin edildiği tarihten itibaren İbn ‘Arabî’ci düşünce özgün bir yorumla Osmanlı medreselerinde tedris faaliyetlerine nüfuz etmeye başlamıştır. Buralardan yetişen müderrisler ve onlar arasından devlet hizmetlerine atanan bü- rokratlar İbn ‘Arabî’ci anlayışı Osmanlı eğitim ve yönetim geleneğine yerleştirdiler. Onun İznik medresesine tayini, Rum Selçukluları zamanındaki Sadreddîn-i Konevî mektebinin devamı olarak Osmanlı entelektüel dünyasına İbn ‘Arabî’ci zihniyeti aşı- lamış bulunduğunu tarihsel bir vâkıa olarak tescil eder. Bu vakıanın ikinci büyük yan- sıması Osmanlı tasavvuf geleneğinde yüzlerce yıl silinmeden devam etmek suretiyle gerçekleşti. Osmanlı sufileri hep İbn ‘Arabîci idiler. Bu üç boyutlu Ekberî gelenek bir yandan Yavuz Selim, Kanunî Süleyman ve III. Murad örneklerinde olduğu gibi Osmanlı sultanlarının zihniyet dünyalarında kuvvetle yer bulurken, diğer yandan İbn Kemal ve Ebussuud gibi şeyhülislamlar verdikleri fetvalarla bunu takviye ettiler. Bu, Osmanlı edebiyat, san’at, bilim ve entelektüel hayatında da büyük ve kesintisiz bir nüfuz alanı yarattı. Böylece Osmanlı devleti tarihte başka örneği bulunmayan tek İbn ‘Arabî’ci devlet oluyordu. Bir daha silinmemek üzere bütün Osmanlı asırlarını kaplayan bu Ekberî zihniyet, imparatorluğun sonuna kadar devam etti. Aşağıdaki makale bu mühim hadiseyi ele almaktadır.
4

EKŞİ, Melike Aslıhan. "Sultan II. Murâd (Murâdî) ve "Eylemez" Redifli Gazeli." Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, April 8, 2023. http://dx.doi.org/10.20322/littera.1265221.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Sultan I. Mehmed’in oğlu olan ve çocukluğu Amasya’da geçen II. Murad, babasıyla birlikte 1410. yılında Bursa’ya gitti. Devrin tanınmış bilgini İbn Arabşah’dan iyi bir eğitim aldı. On iki yaşında Rum vilâyeti beyliğiyle Amasya’ya gönderildi. Babasının 1421’de ölümü üzerine 6. Osmanlı padişahı oldu. Hükümdarlığı süresince önemli savaşlar yaptı, kazandığı bu savaşlar sonucu Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da genişleyip büyümesini sağladı. Hareketli geçen ömrü 1451’de, yakalandığı bir hastalık sonucu noktalandı. Hayır işlerine düşkünlüğü nedeniyle sağlığında Ebülḫayrât lakabı ile anıldı. Şair, yazar ve sanatçıları koruyup gözeten bir sultandı. Saza, söze ve eğlenceye düşkünlüğü Türk Mûsîkîsi üzerinde değerli eserler yazılmasına neden oldu. Zamanında Arapça ve Farsça’dan pek çok eser açık ve anlaşılır bir dille Türkçe’ye çevrildi. Şiir de yazdı, Osmanlı sultanları içinde ilk şiir söyleyen odur. Murâd ve Murâdî mahlaslarıyla yazdığı şiirlerinde ince aşk duygularına, rindâne ve dervişâne söyleyişlere yer verdi. Onun zamanında Edirne sarayında haftada iki gün olmak üzere şiir ve eğlence meclisleri düzenlendi, Edirne Sarayı bir edebiyat ve kültür merkezi özelliği kazandı. Bir dîvânının olduğu söylense de araştırmalar sonucu bu dîvânın III. Murâd’a ait olduğu anlaşıldı. Bu yazıda Murâdî mahlasıyla şiirler yazan Sultan II. Murâd’ın “şerh eylemez” redifli gazeli beyit beyit düzyazıya çevrilip açıklanacak, söz ve mana ilişkisi irdelenip incelenecektir. Varsa, sanatlar da tespit edilip belirtilecektir.
5

İnci, Salih. "TANITMA: Evangelia BALTA, Gerçi Rum İsek de, Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz Karamanlılar ve Karamanlıca Edebiyat Üzerine Araştırmalar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2018 (3. Basım), 406 s." RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, December 21, 2019, 612–20. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.657965.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
6

PEHLİVAN, Bayram. "Growth and Change in Islamic Substantive Law: A Study of the 16-17th Century Ottoman Ihyā al-Mawāt Practice and its Legal Interpretation by Ottoman Hanafī Scholars (İslam Hukukunda Doktrinel Gelişim ve Değişim: 16-17. yy Osmanlı İhyâ-i Mevât Pratiği ve Osmanlı Hanefî Hukukçularının Bunu Yorumlama Biçimleri Üzerinden Bir İnceleme)." Ilahiyat Studies, July 25, 2022. http://dx.doi.org/10.12730/is.1109963.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Bu makale, 16-17. yy Osmanlı ihyâ-i mevât pratiğinin Hanefî hukuk doktriniyle uyumuna odaklanmaktadır. Osmanlı’da kanun ile şeriat arasında mevât toprakların tarıma açılmasının (ihyâ) hukukî sonucu açısından bir uyumsuzluğun bulunduğunu tespit eden Imber, buradan hareketle söz konusu pratiğin aslında şeriattan bağımsız olarak “örfî hukuk” tarafından oluşturulduğunu öne sürer. Çünkü ona göre şeriatın Hanefî yorumu, mevât toprağı imamın izniyle ihyâ eden kişiye toprağın rakabesine mâlik olma hakkı tanırken, Osmanlı pratiğinde bu kişi onun sadece tasarruf hakkını elde edebiliyordu. Imber’in Osmanlı pratiğine dair gözlemi doğru olmakla birlikte mezhebin sadece iki temel hukuk metni üzerinden Hanefî ihyâ-i mevât doktrini hakkında yaptığı bu tespiti ve onu esas alarak öne sürdüğü iddiası revize edilmeye muhtaçtır. Esas itibariyle Orta Asya ve Diyâr-ı Rum menşeli Hanefî nevâzil ve fetâvâ edebiyatına yaslanan bu makale, Hanefî ihyâ-i mevât doktrininin yüzyıllar süren, ağır ve tedricî olarak ilerleyen uzun bir sürecin sonunda esaslı bir değişim geçirdiğini, 16-17. yy Osmanlı Hanefî hukukçularının kendi coğrafyalarının ihyâ-i mevât pratiğini bu yeni doktrin üzerinden açıkladıklarını ve sultana mevât toprakları ihyâ eden kişilere onların sadece tasarruf hakkını temlik etme yetkisi de tanıdıklarını ortaya koyacak ve böylece Imber’in iddiasının aksine kanun ile şeriat arasında bu problem açısından bir uyumsuzluğun bulunmadığını gösterecektir.

Дисертації з теми "Rum edebiyatı":

1

Agati, Xavier. "Repentance et résurrection d'un Empire : Césaire Dapontès et son "Livre des Règnes" (1770 - 1774)." Electronic Thesis or Diss., Paris, EHESS, 2024. http://www.theses.fr/2024EHES0030.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
En 1770-1774, Césaire Dapontès conçoit le Livre des Règnes, un exposé des quatre-vingt-treize règnes des Empereurs romano-byzantins du IVe au XVe siècle enrichi de très nombreuses considérations plus indirectes à leur sujet. Cette œuvre constitue le 10ème tome d’une immense œuvre cyclique de dix-huit tomes disposés en résonance littéraire en l’honneur de la Mère de Dieu, dont les autres tomes les plus connus sont le Jardin des Grâces, le Médaillon de Raison, le Miroir des dames et les Fleurs de l’Entendement. Le contexte de la rédaction du Livre des Règnes est le déclenchement, le déroulement puis la résolution de la Sixième guerre russo-turque (1768-1774) : l’exposé sur les règnes romano-byzantins doit être mis en relation avec la forte probabilité, à l’issue de cette guerre, que l’Empire russe conquière la capitale ottomane, qu’un monarque chrétien y soit placé mettant ainsi fin à l’Empire ottoman. A travers l’exposé sur les règnes romano-byzantins, le Livre des Règnes s’avère une réflexion sur l’Histoire et sur le lien que celle-ci entretient avec la psyché humaine, théâtre dans lequel se déroule le confit entre le bien et le mal. Puisque l’Empire ottoman est perçu comme une longue période de pénitence imposée par Dieu pour contraindre les chrétiens orthodoxes de l’Empire (anciens sujets romano-byzantins) à se repentir de leurs fautes passées, le Livre des Règnes invite son lecteur à se repentir devant les fautes morales des quatre-vingt-treize empereurs romano-byzantins, et à travers eux à se repentir devant ses propres péchés, nécessité absolue pour atteindre la renaissance spirituelle individuelle. Pour mener cette réflexion, Dapontès procède à la façon des dix-sept autres tomes de son immense œuvre cyclique, en conduisant le lecteur sur le chemin de sa propre repentance monastique, chemin qu’il a lui-même emprunté pour expier la gravité des péchés personnellement commis durant sa vie passée de dignitaire et de courtisan, et qui, par le truchement de son procédé d’écriture, lui vaut la rédemption
In 1770-1774, Cæsarius Dapontes conceived the Book of Reigns, an account of the ninety-three reigns of the Romano-Byzantine Emperors from the fourth to the fifteenth centuries, enriched by many more indirect considerations about them.This work is the 10th volume of an immense cyclical work of 18 volumes arranged in literary resonance in honor of the Mother of God, of which the other best-known volumes are the Garden of Graces, the Medallion of Reason, the Ladies' Mirror and the Flowers of Understanding.The context of the writing of the Book of Reigns is the beginning, the unfolding and the resolution of the 6th Russo-Turkish War (1768-1774): the account of the Romano-Byzantine reigns must be related to the high probability at the end of this war that the Russian Empire would conquer the Ottoman capital, that a Christian monarch would be placed there, thus putting an end to the Ottoman Empire.Through the presentation of the Romano-Byzantine reigns, the Book of Reigns is a reflection on History and the link it maintains with the human psyche, a theatre in which the conflict between good and evil takes place.Since the Ottoman Empire is perceived as a long period of penance imposed by God to compel the Orthodox Christians of the Empire (former Romano-Byzantine subjects) to repent of their past sins, the Book of Reigns invites its reader to repent of the moral faults of the ninety-three Romano-Byzantine emperors, and through them to repent of his own sins, absolute necessity to attain individual spiritual rebirth.To carry out this reflection, Dapontes proceeds in the manner of the other seventeen volumes of his immense cyclical work, leading the reader on the path of his own monastic repentance, a path which he himself took to atone for the gravity of the sins he personally committed during his past life as a dignitary and courtier, and which, through his writing process, brings him redemption

Книги з теми "Rum edebiyatı":

1

Kanetti, Vivet. Deli ruh. İstanbul: Kanat Kitap, 2013.

Знайти повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
2

Söylemez, Orhan. Türk dünyasında isyan ve başkaldırı. Edebiyata yansıyan özgür ruh. Istanbul: Kesit Yayınları, 2021.

Знайти повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
3

Leo, Tolstoy. Efendi ile Usagi. Iletisim, 2006.

Знайти повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.

Частини книг з теми "Rum edebiyatı":

1

Kara, Füsun. "Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinde Kültür." In Tarih Alanında Seçme Yazılar- II. Özgür Yayınları, 2023. http://dx.doi.org/10.58830/ozgur.pub70.c151.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
Çarlık Rusya hükümeti, Türkistan’da yaşayan Türklere medeniyet getirme bahanesiyle eğitim-öğretim alanında Ruslaştırma politikası uygulamıştır. Bu amaçla kurulan Rus Tuzem okullarında yerli halka Rus kültürünü aşılayacak, öğrenciler yetiştirilmesi hedeflenmişti. Sovyet döneminin başlamasından sonra Türkistan Cumhuriyeti Sovyet Halk Komiserliği’nin bütün emekçilerin milliyetine, yaşına ve dinine bakmaksızın eğitim alma hakkı ile ilgili karar çıkarıldı. Kırgızistan ve bütün Orta Asya’da yaşatılmakta olan Türklüğün parçalanması üzere eğitim politikaları inşa edildi. İlk Sovyet öğretmenlerinin görevi sadece ders vermekle sınırlı değildi. Bu eğitim politikasına göre öğretmenler toplumun hayatına aktif katılarak, halka Sovyet iktidarının politikasını benimsetmek ile görevlendirilmişti. Ekim devriminden sonra oluşturulan, Rusya federasyonu halklarının cehaletini yok etme kararnamesi, eğitim politikalarında büyük rol oynadı. Buna göre yeni Sovyet hükümetinin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim politikası belirlendi. Türkistan Cumhuriyeti Halk Sovyet Komitesinin, “halk arasında cahilliği yok etme kararnamesi” kararıyla bütün halkın eğitimi için yürütülen kampanya güçlendirildi. Parti ve Sovyet çalışanları için kısa süreli kurslar açıldı. Kırgızistan’ın tarihinde 1920’li yıllar eğitim şeklini arama ve propaganda çalışmaları ile geçti. Kırgız devletinin kuruluşu ve eğitim çalışmalarının arttırılması, Kırgız kültürünün gelişmesinde önemli rol oynadı. Kırgız dilinde okul kitapları, gazeteler, dergiler çıkmaya başladı. Kütüphane ve sinema sayısı çoğaldı. Fakat öğretmen yetersizliği, ana dilde okul kitabının yokluğu ve okul saatlerinin bir düzene konmaması gibi ciddi problemler yaşandı. 1930 yılında cehaleti yok etmek için toplumsal kültür seferberliği başladı. 1931 yılında eğitim programlı bir şekilde hazırlanarak, ilköğretim zorunluluğu getirildi. Bu çalışmada Kırgızistan Sovyet Sosyalist Halk Cumhuriyeti’nde eğitim, edebiyat, sanat ve dil politikalarının uygulanışı ve gelişim süreci incelenecektir.

Тези доповідей конференцій з теми "Rum edebiyatı":

1

ÖZSÜER, Esra. "YUNAN ORDUSUNUN ANADOLU İŞGALİNDE CEPHEDEN GÖNDERİLEN ASKER MEKTUPLARI." In 9. Uluslararası Atatürk Kongresi. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2021. http://dx.doi.org/10.51824/978-975-17-4794-5.22.

Повний текст джерела
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Анотація:
XIX. yüzyılın ilk yarısında Yunan İrredentasının temel ilkesi kabul edilen Megali İdea ulus ülküsü, Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir’e asker çıkarmasıyla birlikte yeni bir siyasi döneme girdi. Yunanistan açısından İzmir’in işgali, Şark Meselesi konusunda Doğu’nun yeni hâkim gücünün kendisi olduğu fikrini onaylıyordu. Bu nedenle Atina meclis kulislerinde siyasiler tarafından atılan nutukların neredeyse tamamında sonunun geldiğine inanılan Osmanlı Devleti’ndeki Rum nüfus alanlarının ana kara Yunanistan’a bağlanması planlanmaktaydı. Atina Pire limanından Anadolu’ya yapılan asker sevkiyatlarında da 1821’den beri hayali kurulan Büyük Yunanistan düşünün gerçeğe dönüştürülme umudu bulunuyordu. Ancak Ağustos 1922’de Yunan ordusunun Türk orduları tarafından hezimete uğratılması sadece bir askeri yenilgi olarak kabul edilmeyecek aynı zamanda Megali İdea düşünün tamamen Yunan siyasi hayatından miadını tamamlayarak silinmesine neden olacaktı. Savaş muhabiri İlias Voutieridis tarafından İzmir’de çıkarılan Yunan ordusunun resmi cephe gazetesi Sinadelfos (Tertip) da 1921-1922 yılları arasında gazetenin bir köşesinde “Cepheden Mektuplar” başlığıyla bir bölüm açarak Anadolu’nun birçok bölgesinden gönderilen asker mektuplarını yayınlama kararı aldı. Yunan Ordusunun çeşitli birliklerinden gazeteye gönderilen asker mektupları gazetenin İzmir şubesinde toplanmasına rağmen Küçük Asya Bozgunu sonucunda amacına ulaşıp yayınlanamadı. Yunan ordusu ile birlikte İzmir’den kaçan Voutieridis, gazetenin tüm arşiv kayıtlarını da yanına alarak Atina’ya yerleşti. İlias Voutieridis’in ailesi tarafından Yunan Edebiyat ve Tarih Arşivine (ELİA) bağışlanan 68 adet asker mektubu bu bildirinin temel konusunu oluşturmaktadır. Cepheden gönderilen mektuplar içinde yer alan ifadeler ve tasvirler bilhassa Milli Mücadele Döneminde Anadolu cephesinde savaşan Yunan askerlerinin savaş psikolojisini çözümlemede oldukça önemli verilerdir. Yunan ordusunun Anadolu hezimeti ile sonuçlanan işgal sürecinin değerlendirilmesi hususunda gazeteye gönderilen asker mektupları dönemin diğer arşiv kaynakları da ele alınarak yorumlanacaktır.

До бібліографії