Статті в журналах з теми "Mimari, Selçuklular"

Щоб переглянути інші типи публікацій з цієї теми, перейдіть за посиланням: Mimari, Selçuklular.

Оформте джерело за APA, MLA, Chicago, Harvard та іншими стилями

Оберіть тип джерела:

Ознайомтеся з топ-18 статей у журналах для дослідження на тему "Mimari, Selçuklular".

Біля кожної праці в переліку літератури доступна кнопка «Додати до бібліографії». Скористайтеся нею – і ми автоматично оформимо бібліографічне посилання на обрану працю в потрібному вам стилі цитування: APA, MLA, «Гарвард», «Чикаго», «Ванкувер» тощо.

Також ви можете завантажити повний текст наукової публікації у форматі «.pdf» та прочитати онлайн анотацію до роботи, якщо відповідні параметри наявні в метаданих.

Переглядайте статті в журналах для різних дисциплін та оформлюйте правильно вашу бібліографію.

1

SARI ÇETİN, Aysu. "Cami Mimarisi ve Detaylandırması." International Journal of Social, Political and Economic Research 7, no. 4 (December 23, 2020): 863–78. http://dx.doi.org/10.46291/ijospervol7iss4pp863-878.

Повний текст джерела
Анотація:
Günümüzde camiler toplanan değer yargıları çok önemli bir yere sahiptir. Müslüman ülkeler için ibadethanelerin olduğu yer kutsal sayılmaktadır. Camilerin tarihi süreçleri ile Hz Muhammed'in İslamiyeti yaydığı dönemlerde bu ibadet hanelerin mimari formunun Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde nasıl değiştiği, toplumlar hangi önemli değere sahip olduğu araştırılmıştır. Modern teknolojinin camilerin bu günlere kadar nasıl bir süreçten geçerek geldiği incelenmiştir. Bu geçiş dönemi Hz. Muhammed'in İslamiyeti yayılış tarihi bu güne kadar geçen sürede camilerin iç mekanların da olması gereken detayların aktarımı yapılmıştır. Geleneksel ve çağdaş mimari arasındaki form alıntılarının gösterdiği şekli,
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
2

Göher Vural, Feyzan. "Çeng Çalgısının Selçuklu Seramiklerine Yansıması." Belleten 82, no. 293 (April 1, 2018): 159–84. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2018.159.

Повний текст джерела
Анотація:
Tarihsel müzikoloji, yazılı tarihi kaynaklar kadar, geçmiş dönemler hakkında ipuçları barındıran her türlü materyalden faydalanır. Araştırılan döneme ilişkin resim, heykel, mimari eserler gibi seramikler ve seramik dekorları da tarihsel müzikolojinin araştırma alanına girer. Bilhassa Büyük Selçuklulara ilişkin pek çok eser ve yazılı kaynağın tahribata uğradığı göz önünde bulundurulduğunda, bu seramiklerle günümüze taşınan bilgileri okumak, daha da önemli olmaktadır. Günümüzde kullanımı son derece azalmış olan, ancak Türk müzik tarihinde milattan önceki dönemlere kadar takip edebildiğimiz "çeng"in Selçuklu seramiklerinde yer alma durumuna ilişkin gerçekleştirdiğimiz bu araştırmada, dünyadaki çeşitli müze ve koleksiyonlardan edinmiş olduğumuz Selçuklu seramiklerinde yer alan çeng çalgıları tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, Selçuklu dönemi çenglerinin açık ve köşeli arplar sınıfına dâhil, kasnağı işlemeli ve farklı burguluk özelliklerine sahip bir çalgı olduğu görülmüştür. Çalgının incelenen dönemde son derece popüler olduğu, sıklıkla kadınlar tarafından icra edildiği, hükümdarın da bulunduğu eğlence sahnelerinde tek başına ya da ud, tef gibi diğer çalgılarla birlikte yer aldığı tespit edilmiştir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
3

Karaca, Nursel. "Kanuni Sultan Süleyman Türbesi Çinilerinde Yer Alan Tam Üsluplaştırılmış Çiçekler: Hatayi, Penç ve Goncagül." Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, no. 15 (April 28, 2024): 1288–311. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1418886.

Повний текст джерела
Анотація:
Türk süsleme sanatları, yüzyıllar boyunca din ve inançların yön vermesi ve gelenek ve göreneklerin de etkisiyle üsluplaştırılmış ve olağanüstü estetik bir niteliğe ve son derece zengin bir yapıya kavuşmuştur. Türk süsleme sanatlarının en köklü alanlarından biri olan Türk çini sanatı da bu süreçte bünyesine her dönemde yenilikler katarak gelişimini sürdürmüş ve tarihi boyunca eşsiz örnekler ortaya koyarak günümüze kadar ulaşmıştır. Uygurlarla başlayan çini sanatı Anadolu’ya Selçuklular eliyle gelmiş, o dönemde çok güzel örnekler sunulmuştur. Osmanlı döneminde ise olağanüstü bir gelişme göstererek doruk noktasına ulaşmış ve üstün nitelikte eserler ortaya konmuştur. Süsleme sanatlarında desenin en temel unsuru motiftir. Türk süsleme sanatlarında varlıklar doğada oldukları şekilde taklit edilmemiş, üsluplaştırma yoluna gidilmiştir. Süsleme sanatlarında çiçek grubu geniş bir repertuvara sahiptir. Çiçekler de tam ve yarı usluplaştırılmış şekilde kullanılmışlardır. Bunlardan ‘Hatayi Grubu’ denilen hatayi, penç ve goncagül tam üsluplaştırılan çiçeklerdir. Klasik dönem İstanbul hanedan türbelerinden Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, devletin çini sanatı da dahil olmak üzere her alanda zirve yaptığı 16. yüzyılda saltanatta olan ve batılı tarihçiler tarafından “Muhteşem”, “Büyük Türk” ve “Kanuni” şeklinde adlandırılan Kanuni Sultan Süleyman’a ait olması ve Mimar Sinan’ın en önemli mezar anıtı olması nedeniyle sanat tarihimizde mutena bir yere sahiptir. Türbenin giriş revakı ve iç mekanının duvarları 16. yüzyıla ait eşsiz İznik çinisi panolarla bezenmiştir. Bu çalışmada, Türk çini sanatında ve özellikle de Klasik dönem çinilerindeki desenlerde çok yoğun biçimde kullanılan tam üsluplaştırılmış motifler olan hatayi, penç ve goncagül motifleri, Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan yapısı olan türbesi örneğinde incelenecektir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
4

GÖRECİ, Nur Efşan, and Didem ERTEN BİLGİÇ. "Anadolu Medreselerinde Mekan Biçimlenişinin Kubbe Kullanım Tercihine Etkisi." Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Yaşam Dergisi, February 3, 2023. http://dx.doi.org/10.26835/my.1169485.

Повний текст джерела
Анотація:
Mekanın üzerini örtme amaçlı inşa edilen kubbeler zaman içinde gelişerek yapıya kimlik kazandıran mimari bir unsur olmuştur. Geniş açıklıkları kapatma olanağı tanıması ile işlevsel katkılarda bulunmuşken, yapının mimari kompozisyonunu biçimlendiren, inşa edildiği dönemin ya da adına inşa ettirildiği kişinin idari ve siyasi gücünü yansıtan biçimsel bir öğedir. Kubbe, pek çok farklı kültürde kendini göstermiş, özellikle İslam mimarisinde dini kuralların mekan biçimlenmesine yansıması olarak sembolik bir yer edinerek cami, medrese, mescit, türbe gibi dini yapılarda özenle kullanılmıştır. Bu yapılardan medreseler İslam dünyasının eğitim yapıları olarak Türk-İslam mimarisinde önem taşımaktadırlar. Selçuklular döneminde önemli yer edinen medrese yapıları Anadolu Selçukluları ile Anadolu topraklarında inşa edilmeye başlamış ve işlevini kaybettiği Osmanlı’nın son dönemlerine kadar mimari açıdan gelişim kaydetmiştir. En temelde eğitim verilen dershane birimi, öğrencilerin kaldığı hücreler ve avludan oluşan, eyvanlı plan tiplerine sahip medreselerde kubbe, dönemin imkanlarına, inşa edildiği coğrafyanın şartlarına, inşa ettiren kişinin gücüne, kullanılan yapı malzemesine göre farklı biçimlerde kullanılarak medrese mimarisini etkilemiştir. Zaman içinde değişik birimlerin üzerini kapatarak farklı dönemlerin izlerini yansıtmıştır. Bu çalışmada literatür taraması yapılarak, Anadolu Selçuklu Devleti’nden Osmanlı Devleti’ne Anadolu’da inşa edilen, plan bilgileri mevcut medreseler incelenerek, plan tipine, strüktürüne, bulunduğu coğrafyanın şartlarına göre değişen kubbe kullanımı irdelenmiştir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
5

KAYA, Mustafa. "GÜRCİSTAN’IN GURİA BÖLGESİ’NDE, AHŞAP ÇANDI CAMİ ÖRNEĞİ: ZOTİ CAMİİ (ზოტის მეჩეთი)". ANASAY, 26 серпня 2023. http://dx.doi.org/10.33404/anasay.1315491.

Повний текст джерела
Анотація:
Ahşap camiler, İslam’ın erken dönemlerinden beri inşa edilmektedir. Nitekim İslam mimarisinin ilk mabedi Mescid-i Nebevi (Miladi 654) hurma ağacından ahşap direkli olarak inşa edilmişti. Orta Asya’da, Türklerin İslam dinini benimsemesi ile ahşap camiler inşa ettiği bilinmektedir. Bu gelenek, Karahanlılar (9.-13.yy) ile başlayıp, Gazneliler (10-12.yy) ve Selçuklular (11. yy) döneminde anıtsal ve zengin örneklerini vermiştir. Anadolu’ya Selçuklu döneminde taşındığı bilinen ahşap camiler, Beylikler ve Osmanlı döneminde kendine has bir yorum ve kimlik kazanmıştır. Bu makale, sınır komşumuz Gürcistan’ın Guria Bölgesi kırsalında arazi çalışmamız ile tespit edilen Zoti Camii’ni içermektedir. Kitabesine göre, 1907 Çarlık Rusyası Dönemi’nde, Osmanlı geleneğinde inşa edilmiştir. Cami, özgün dokusunu önemli ölçüde korumaktadır. Yapı, mimari ve süslemeleri açısından Gürcistan’ın Acara ve Ahıska bölgeleri ile Türkiye’nin Doğu Karadeniz kırsalı camileri ile benzeştiği tespit edilmiştir. Cami, Karadeniz Bölgesi’nde uygulanan ahşap çandı cami geleneğindedir. Çalışmanın amacı, daha öncesinde sanat tarihi araştırmalarına konu olmayan Zoti Camii’nin, ahşap camiler içerisindeki konumu ve Türk-İslam sanatındaki yeri ve önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada cami; plan, mimari ve süsleme özellikleri sanat tarihi disiplini çerçevesinde etraflıca tanıtılmış, görseller ve çizimlerle desteklenmiştir. Makalede, Zoti Camii ışığında yapının çağdaş ve yakın çevredeki örneklerle etkileşimleri ve farklılıkları belirlenmeye çalışılmıştır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
6

BAKIR, Abdullah, Ali MIYNAT, and Fatih DEMİR. "2020-2021 YILLARI ULUBORLU TÜRKİYE SELÇUKLU VE BEYLİKLER DÖNEMİ YÜZEY ARAŞTIRMASI SİKKE BULUNTULARI." BELLEK Uluslararası Tarih ve Kültür Araştırmaları Dergisi, November 14, 2022. http://dx.doi.org/10.52735/bellek.1191631.

Повний текст джерела
Анотація:
Uluborlu, coğrafi konumu itibariyle İç Anadolu'yu Batı Anadolu'ya bağlayan önemli askeri ve ticari yol güzergahlarından birisinin üzerinde Eski Çağ’dan Yakın Çağ’a kadar önemini yitirmemiş bir şehirdir. Tarihsel süreç içerisinde Apollonia, Mordiaion, Sozopolis ve Borgulu gibi isimlerle anılmış olmakla birlikte şehirde farklı medeniyetlerin izlerinin varlığı bölgenin zengin bir tarihi coğrafyaya sahip olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Geç Orta Çağ’da Türkiye Selçuklu-Bizans mücadeleleri sırasında hem Bizans hem de Selçuklular için önemli bir medeniyet merkezi konumundadır. Bölgede uzun yıllar Bizans’ın önemli bir sınır şehri, Türkiye Selçukluları döneminde meliklerin eğitim ve ikametgâh yeri olan Uluborlu, Hamitoğulları döneminde ise beyliğin kuruluş ve idare merkezi olmuştur. Osmanlı döneminde ise sosyal, kültürel yönleriyle ve sanayi üretimiyle bölgenin önemli bir merkezi olarak varlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet döneminde önemini muhafaza eden şehir, çeşitli nedenlerle 1960’lı yıllarda kurulduğu alanın bitişiğinde yer alan düzlük alana taşınmıştır. Ancak günümüzde az da olsa eski yerleşim yerinde evler ve camiler bulunmaktadır. Köklü bir geçmişe ev sahipliği yapan şehirde Türkiye Selçuklu, Hamitoğulları ve Osmanlı dönemlerinden günümüze başta mimari eserler olmak üzere pek çok kültür varlığı ulaşmıştır. 2020-2021 yıllarında yürütülen arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında bulunan nümizmatiğe dair bulgular Uluborlu’nun tarihsel geçmişi hakkında bizlere bazı bilgiler verebilir. Söz konusu yıllardaki araştırmalar esnasında 50 adet sikke bulunmuş olup, 2022 ve daha sonraki yıllarda bölgede yapılacak araştırmalarda bu sayının artacağı tahmin edilmektedir. Bu çalışmada ilk olarak kentin tarihsel süreç içerisindeki durumu ve önemine değinilecektir. Sonrasında ise sikke buluntularının okunma ve kimliklendirme işlemleri yapılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda okunabilen ve tarihlendirilebilen sikkeler üzerinden çeşitli değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
7

ÇELEMOĞLU, Şuayip, and Hacer ZOR. "Niksar Taş Mektep." Vakıflar Dergisi, February 20, 2023. http://dx.doi.org/10.16971/vakiflar.1186712.

Повний текст джерела
Анотація:
İslam ülkelerinde temel eğitimin verildiği yer olan mektepler, Abbasiler Dönemi’nde “Küttab”, Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlı’da “sıbyan mektebi” olarak adlandırılmıştır. Osmanlı Dönemi’nde bu mektepler “dârütta‘lîm, dârülilm, muallimhâne, mahalle mektebi, taş mektep, mahalle mektebi, mekteb-i ibtidâiyye” gibi isimlerle de anılmıştır. Osmanlı’da ilk mektep Bursa’da inşa ettirilmiş, daha sonra sıbyan mekteplerinin çok sayıda farklı örneği inşa edilmiştir. Eğitim sisteminde gidilen değişiklikten dolayı Osmanlı’nın son dönemlerine doğru sayıları azalan sıbyan mektepleri, 1924 yılında yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu sonrası işlevini yitirmiştir. Bu çalışmada, taşradaki örneklerden biri olan Tokat ili, Niksar ilçesindeki “Taş Mektep” mimari özellikleri, malzeme-tekniği ve bezeme özellikleri açısından incelenmiş ve değerlendirilmiştir. İnşa tarihi kesin olarak bilinmeyen, doğu-batı yönündeki dikdörtgen planlı yapı, kuzeydeki birbirine bitişik iki oda ile bu odaların güneyindeki revak bölümünden oluşmaktadır. Taş Mektep, Niksar’daki günümüze ulaşabilen tek mektep olması, sıbyan mekteplerinin bütün özelliklerini taşıması ve bu özellikleri günümüze kadar korumasıyla kent belleği açısından önem taşımaktadır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
8

KÖKSÖKEN, Furkan, and Fevziye EKER. "Kahramanmaraş, Adana and Gaziantep of Syrian-Zengi Architectural Effects With Examples." ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (ODÜSOBİAD), May 17, 2023. http://dx.doi.org/10.48146/odusobiad.1205658.

Повний текст джерела
Анотація:
Nurettin Zengi döneminde (1118-1174) en parlak dönemini yaşayan Zengiler, mimariden ziyade mimari bezeme anlayışıyla ön plana çıkmaktadır. Selçuklular'ın devamı olan Suriye ve Irak coğrafyasındaki Atabekler ve Zengiler devrinden bugüne kalan eserlere bakıldığında eserlerin Selçuklu üslubundan farklılaştığı görülür. Malzeme olarak taşın yoğun kullanıldığı bu üslupta Selçukluların kullandığı tuğla, alçı, terrakota ve çini bezemelerin yerini taş bordürler, kabartmalar, stalaktitler ve çok renkli mermer işçiliği almıştır. Suriye bölgesindeki mimari öğelerin, kemerlerde portallerde minarelerinde iki renkli taş bezemeler uygulanmış olup ayrıca büyük sülüs yazı frizleri, stalaktit kavsaralar, süslü kilit taşları yeni özellikleri arasındadır. Bağdat Tilsım kapısı ile Halep kale kapısının taş ejder kabartmalarında ve Musul Karasaray’ın (Bedreddin Lûlû devri 1233-59) alçı figürlü kabartmalarında görüldüğü gibi daha önce el sanatlarında fazlaca kullanılan figürler bu dönemde süsleyici bir öğe olarak mimariye aktarılmıştır. Üslubun en önemli yeniliği, portal, mihrab ve eyvan kemerlerini taçlandıran iki, bazen de üç renk mermerle işlenmiş fistolu ve örgülü, kemer ortasında düğümlenen band uygulamasıdır. Bu süsleme değişikliklerini Artuklular da kullanmış ve burada çalışan ustalar daha sonraki dönemlerde Anadolunun farklı bölgelerinde (özellikle güney bölümü) de uygulamışlardır. Akdeniz coğrafyasındaki Kahramanmaraş, Adana ve Gaziantep’e bakıldığında bu uygulamanın birçok örneğini görmek mümkündür. Şehirlerin, özellikle kültürel ve mimari açıdan birbirlerinin etkisinde kaldığı görülmektedir. Anadolu’nun Türkleşmesi ile birlikte Anadolu mimarisinde oldukça yaygın görülmeye başlayan Suriye-Zengi süsleme etkileri incelendiğinde özellikle iki renkli taş işçiliği, kubbede mukarnas bezeme, zikzaklı kemer, zengi düğümü ve zikzaklı kemerlerin bahsi geçen şehirlerde yaygın olarak yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada Kahramanmaraş, Adana ve Gaziantep şehirlerinin tarihi süreci, mimarisi ve mimaride Suriye-Zengi etkileri konularına değinilecektir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
9

ERSAY YÜKSEL, Ayşe. "An Evaluation of Ahi Buildings Built in Anatolia During the Principalities Period." Diyanet İlmi Dergi, December 15, 2023. http://dx.doi.org/10.61304/did.1375678.

Повний текст джерела
Анотація:
Anadolu Selçukluların 14. yüzyılın başında yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul’un fethine kadar olan dönem Anadolu Türk mimarisinde Beylikler dönemi olarak tanımlanır. Anadolu Selçukluları sonrası onların hâkim oldukları coğrafyada neredeyse iki yüzyıl boyunca mevcudiyetleri ile yeni bir siyasi periyodu başlatmışlardır. Anadolu’ya yaptırmış oldukları sosyal ve kültürel eserleriyle damgalarını vurmuşlardır. Bu dönem Anadolu sanatı ve mimarlığının en ilgi çekici dönemlerinden biridir. Anadolu’da eş zamanlı olarak Selçuklu geleneğinin devamı, Bizans, Memluk ve Timur etkili gelenekler ve batıda tamamen yepyeni denemelerin olduğu bir anlayışla inşa edilen yapıların mirası Beylikler döneminden günümüze ulaşmıştır. Aslıda bir anlamda Anadolu’daki siyasi dağınıklık ve çeşitlilik bu şekilde sanat akımları ve mimari eserlerle görünür olmuştur. Bununla birlikte dönemden kalan eserler sanat ve mimarlık mirasının dinamizmini açıkça göstermiştir. Anadolu’nun 13. ve 14. yüzyıllardaki siyasi, sosyal ve dini koşulları ahilerin Beylikler döneminde bir güç olarak ortaya çıkıp dönemin sosyal, kültürel ve sanat yaşamına katkı sağladığını göstermektedir. Ahilerin öncelikli örgütlenme birimi olan Ahi zaviyeleri sadece Ahilere ait merkez olarak kalmamış aynı zamanda etrafında yeni kentsel oluşumların örgütlendiği fiziki yapılar haline gelmiştir. Anadolu’da Ahilerin baniliğinde inşa edilen cami, mescit, zaviye, türbe, medrese, hamam ve çeşmelerin olduğu bilinir. Bu makalede Anadolu Beyliklerinin bu mimari ve sanat geleneğinde yeri olan ahi yapılarının inşai, mimari ve süsleme özelliklerine dair bir değerlendirme yapılacaktır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
10

BAKIR, Abdullah. "Hamidoğulları Beyliği dönemine Ait Efendi Sultan Camisinin kayıp kitabesi." RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, December 21, 2022. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1219567.

Повний текст джерела
Анотація:
Tarih araştırmalarında birinci elden kaynak olarak kitabelerin önemi büyüktür. Elde yeterince kaynağın bulunmadığı Türkiye Selçukluları ve Hamidoğulları Beyliği döneminde, inşa edilen mimari yapılar üzerine konan kitabeler o dönemin tarihi hakkında bilgiler veya bir takım ipuçları veren günümüze ulaşmış tarihî vesika değerindedir. Bu kitabeler üzerinde bulunduğu yapı hakkında bilgi vermesinin yanında devrin tarihi, bulunduğu bölgenin sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgiler sunması açısından da oldukça önemlidir. Bu kitabelerin bir kısmı eserlerin zaman içerisinde coğrafi koşullar nedeniyle yıkılması veya tahrip olması sonucu yok olmuştur. Türkiye Selçukluları ve Hamidoğulları Beyliğine ait mimari eserlerin bulunduğu merkezlerden birisi de Uluborlu şehridir. Uluborlu şehrinde Türkiye Selçuklu ve Hamidoğulları Beyliği dönemlerine ait mimari eserlerin birçoğu tahrip olmuş veya yıkılmıştır; bu eserlerin yapılışı veya tamiri ile ilgili bilgi veren kitabelerin çoğu da maalesef yok olmuştur. Çalışmada Efendi Sultan Camii’nin kitabesi ele alınmıştır. Bu caminin yıkılmasından sonra cami haziresinde bulunan kitabe, bir türbenin duvarına konulmuştur. Söz konusu kitabe ile ilgili geçmişte kaleme alınan bazı kaynaklarda bilgi verilmesi kitabenin varlığını doğrulamaktadır. Fakat bu kitabe uzun zamandır kayıp idi. Araştırma sonucunda bu kitabenin yeri tespit edilmiştir. Elinizdeki çalışmada, kitabenin özellikleri, kitabe olarak seçilen malzemenin hazırlanmasında uygulanan yöntem, çeviri yazısı, tercümesi ve Türkiye Selçukluları ile Beylikler Dönemine dair katkıları üzerinde durulmuştur.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
11

DOĞAN, Belkıs. "ISFAHAN MESCİD-İ CUMASI İLE MALATYA ULU CAMİİ ÖZELİNDE BÜYÜK SELÇUKLU MİRASININ ANADOLU’YA YANSIMASI." Diyanet İlmi Dergi, December 15, 2023. http://dx.doi.org/10.61304/did.1380084.

Повний текст джерела
Анотація:
Cami, İslâm medeniyetinde merkezî öneme sahip bir yapı türüdür. İslâm’ın ilk mabedlerinden olan ve Hz. Peygamber (sav) devrinde inşa edilen Mescid-i Nebevî, prototip bir külliye gibi gerek plan gerekse işlev bakımından kendinden sonra inşa edilen camilere öncülük etmiştir. Fetihler neticesinde yerleşik ve köklü kültüre sahip pek çok kavimle temas içinde olunması, Müslümanların söz konusu medeniyetlerin mimarî ve sanat birikiminden istifade etmelerini beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda İslâm coğrafyasının çeşitli bölgelerinde birbirinden farklı cami tipolojileri uygulanmıştır. Makalede mukayeseli olarak ele aldığımız Isfahan Mescid-i Cuması ile Malatya Ulu Camii’nde uygulanan mihrap önü kubbeli, eyvanlı ve avlulu plan tipi ise Büyük Selçuklular tarafından geliştirilmiş olup İslâm mimarîsinin bir dönemine damga vuran cami tipolojilerinin başında gelmektedir. Söz konusu plan tipinin Türk-İslâm mimarîsi içerisindeki özgünlüğünden hareketle çalışmada öncelikle İran’da bulunan Büyük Selçuklu dönemi eserlerinden Isfahan Mescid-i Cuması ele alınmıştır. Ardından Anadolu’daki temsilcisi Malatya Ulu Camii üzerinde durulmuştur. Her iki caminin müşterek ve farklı yönlerine dikkat çekilerek Büyük Selçuklu mimarî geleneğinin Diyâr-ı Rûm’a tesiri incelenmiştir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
12

YILDIZ, Nurcan, and Levent MERCİN. "Anadolu Selçuklu Taç Yapılarında Yer Alan Motiflerin İncelenmesi." Medeniyet Sanat Dergisi, June 7, 2023. http://dx.doi.org/10.46641/medeniyetsanat.1295347.

Повний текст джерела
Анотація:
Seramik insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan, her dönemde çeşitli desen, form ve renklerde kullanılmakta olan bir malzeme olma özelliğine sahiptir. Bulunduğu dönemden günümüze kadarki süreçte birçok değişim yaşayan seramikler çeşitlenmiş ve endüstri alanlarında da kullanılmaya başlanmıştır. Endüstriyel alandaki seramiğin kullanım biçimlerinden biri sofra seramiği sektörüdür. Sofra seramiği yüzey dekor tasarımlarının hazırlanma aşamasında tasarımcılar pek çok şeyden ilham almıştır. Bu noktadan hareket ile bunlardan birisi de yaşadığımız coğrafyaya ait olan mimari eserler üzerine yer alan motif, simge ve sembollerden esinlenerek özgün dekor tasarımları oluşturulmasıdır. Anadolu toprakları birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış geniş bir kültürel mirasa sahip olan coğrafi bir bölge özelliği taşımaktadır. Bu coğrafi bölgede yaşayan en önemli uygarlıklardan biri de Anadolu Selçukluları Uygarlığı olmuştur. Bulunduğu dönemde pek çok mimari yapıyı ve sanat eserini geleceğe miras bırakan bu uygarlık eserlerinde kullanmış olduğu motif, simge ve semboller ile günümüz tasarımcılarına ilham kaynağı olduğu düşünülmektedir. Her geçen gün değişimler göstererek ilerleyen sofra seramiği sektöründe de bu motif, simge ve semboller dekor tasarımlarında kullanılarak, hem tarihi mirasımızı farklı bir yaklaşım ile günümüze taşınması, hem de yapılacak ihracat sayesinde tarihi değerlerimizin sembollerinin ve hikâyelerinin dolaylı olarak Dünya’ya tanıtılması bir gerekçe olarak kabul edilmiştir. Bu çalışmada tarama modellerinden ilgili literatürün incelenmesi ve nitel araştırma yöntemlerinden gözlem ve eser analizi tekniğinden faydalanılmıştır. Yapılan incelemeler doğrultusunda Anadolu Selçuklu mimari yapılarının en önemli parçası olan taç kapılar üzerinde yer alan motif, simge ve sembollerden yola çıkılarak yeni yüzey dekor tasarımları hazırlanmış, baskısı yapılmış ve analiz edilmiştir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
13

KARDORUK, Nihal. "YENİ BULGULARLA BİRLİKTE İZNİK (NİCAEA) ROMA TİYATROSU KULLANIM İŞLEVLERİ VE MİMARİSİ." Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, January 12, 2022. http://dx.doi.org/10.33207/trkede.1020718.

Повний текст джерела
Анотація:
İznik, antik ismi ile Nicaea, denizden uzak geniş bir göl kenarında verimli bir ovada kurulması ve iklimi, coğrafi özellikleri ile ön plana çıkmış, zamanla tanık olduğu dönemlerin sosyal, politik ve ekonomik merkezi haline gelmiştir. Helenistik ve Roma Dönemlerinde en parlak günlerini yaşayan kent; sonrasında Bizans, Laskarisler Dönemi, Anadolu Selçukluları ve Erken Osmanlı Dönemi’nde de önemli bir merkez olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Roma Dönemi kalıntılarının çoğu modern yerleşim altında kalan ya da doğal afetler, savaşlar ve sonraki medeniyetlerin imar politikaları ile zarar gören kentte, bu döneme tanıklık eden ve bugün hala ayakta olan yapı Roma tiyatrosudur. Plinius ve İmparator Traianus arasında yapılan mektuplaşmalarda MS 111/112 yıllarında yapım aşamasında olan tiyatro, Anadolu sınırları içerisinde düz bir alanda tonozlu galeriler ile oturma sırası elde edilen iki örnekten biridir. 1980 yılından günümüze kadar devam eden kazılar, tiyatronun özgüm kullanım evresini tamamladıktan sonra kullanımının süreklilik gösterdiğini ve farklı işlevler kazandığını göstermiştir. İznik’in yaşadığı bütün sosyal, kültürel ya da politik olayların kalıntıları tiyatro içerisinde görülebilmektedir. Bu çalışmada tiyatronun tüm kullanım işlevleri ve mimari durumu yeni keşifler ile birlikte anlatılacaktır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
14

YAVUZYILMAZ, Ahmet, and Zekeriya ŞİMŞİR. "Konya Kemaliye/Küçük Karatay Medresesi Üzerine Bir Restitüsyon Denemesi." Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, July 18, 2023, 135–68. http://dx.doi.org/10.21563/sutad.1347317.

Повний текст джерела
Анотація:
Geçmişi Neolitik döneme kadar geriye giden Konya birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu’nun kadim şehirlerinden biridir. 1075 yılında Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından fethedilen şehir Anadolu Selçuklularının baş şehri olmuştur. Selçuklu hâkimiyeti sırasında şehir başta sultan ve ailesi olmak üzere devlet adamları, varlıklı kimseler tarafından imar edilerek bir Türk-İslam şehri hüviyetine bürünmüştür. Başta cami ve mescitler olmak üzere, kervansaraylar, türbeler, hamamlar, medreseler, hankâhlar gibi çok sayıda eserler yaptırmışlar ve bunları zengin vakıflarla desteklemişlerdir. Bu yapılar içerisinde Selçukluların eğitime verdiği önemin bir göstergesi olarak da başkent Konya olmak üzere Sivas, Kayseri, Antalya, Sinop gibi şehirlerde çok sayıda medreseler yaptırmışlardır. Medreselerin birçoğu zaman içerisinde ya yıkılmış ya da yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır. Araştırmaya konu olan Küçük Karatay Medresesi de ne yazık ki ortadan kalkan diğer Selçuklu Medreseleri gibi aynı kaderi yaşamıştır. Günümüze sadece bir bölümü kalan Küçük Karatay Medresesi’ni mevcut bâkiyeleri, eldeki fotoğraflar ve çeşitli yayınlarda yer alan bilgilerden hareketle özgün plan şeması tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece medresenin mimari ve tezyinat açısından Selçuklu Dönemi eğitim yapıları içerisindeki yeri ortaya konulacaktır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
15

ATAK, Sevda. "DİVRİĞİ KOMPLEKSİ’NİN TAŞ KENAR TONOZLARI." Vakıflar Dergisi, October 21, 2022. http://dx.doi.org/10.16971/vakiflar.1011647.

Повний текст джерела
Анотація:
Anadolu’da Selçuklularla yaygınlaşan taş tonoz inşaatı, XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilen Divriği Kompleksi’nde, bütün tonoz sisteminin birbirinden farklı olduğu tek yapı olarak karşımıza çıkar. Türkiye Selçuklu mimarisi, kenar sayılarının yüzeyde oluşturdukları çıkıntılı kenarlar ve girintili açılara göre sınıflandırılabilir, olağanüstü ve çok sayıda tonoz çeşitliliğine sahiptir. Divriği Kompleksi ise bu bağlamda, Anadolu’da bilinen en erken tarihli örnekleri temsil etmektedir. Burada, araştırmanın hedefi olarak, Divriği Kompleksi kenar tonozlarını bir dizi şeklinde sunarak, geometrik yapıları üzerinde durulmuştur. Dahası kendinden önce ve sonraki Anadolu Selçuklu eserleri içerisinde de sahip olduğu kenar tonozlar bakımından da bir değerlendirme yapılmıştır. Bunun sonucunda daha erken tarihli yalnız tuğla tonoz örneklerine rastlanır iken, kendinden sonraki yıllarda ise benzer taş tonoz örnekleri mevcut olduğu görülmüştür. Böylelikle de kendi dönemi içerisindeki kesme taş tonoz inşaatına ışık tutmuş ve yayılmasına öncülük etmiş olmalıdır. Bulunduğu coğrafyanın XIII. yüzyıl mimarisi içinde eser, sahip olduğu kenar tonozların inşasında benimsenen çözüm çeşitliliğine dikkat çekerek yeniden değerlendirilmiştir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
16

GÜZEL, Eylem, and Kurtuluş DEMİRKOL. "Ahmed Bin Hüseyin: A Stonemason in the Cemetery of Ahlat Seljuk Square." Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, September 15, 2023. http://dx.doi.org/10.51290/dpusbe.1344785.

Повний текст джерела
Анотація:
Anadolu’da, taş işleme sanatı ile ön plana çıkan en önemli merkezlerden biri, hiç kuşkusuz, Ahlat’tır. Kent, taşın adeta dantel gibi işlendiği mimarı yapıları ve mezar taşları ile Anadolu Türk Tarihinin taş işleme geleneğine ışık tutmaktadır. Ortaçağ’da önemli bir yerleşim yeri olan Ahlat, Selçuklular Dönemi’nde kültür, medeniyet ve ticaret açısından İslâm dünyasının en büyük şehirlerinden biri haline gelmiştir. Siyasi ve sosyo-kültürel açıdan Türk tarihinde oldukça önemli olan kent, özellikle yetiştirdiği sanatkârlarla ün yapmıştır. Sanatkârların eserlerini icra ettikleri en önemli eserlerden biri, hiç kuşkusuz, mezar taşlarıdır. Ahlat’ta bulunan Selçuklu Meydan Mezarlığı, mezar taşı işçiliğinin gelişkin örneklerini görebileceğimiz en önemli yerlerden biridir. Kitabeleriyle Anadolu’nun önemli tarihî belgeleri olan bu eserler, üzerlerindeki sanatkâr kitabelerinden anlaşıldığı üzere, dönemin önde gelen sanatkârları tarafından yapılmışlardır. Bu sanatkârlardan biri de Ahmed bin Hüseyin’dir. Mezarlık alanında yapılan saha çalışmalarında sanatkârın iki mezar yapısı tespit edilmiştir. Mezarlığın batı yakasında bulunan bu eserlerden Haydar Kızı Bengi Sultan Hatun’un Kabri H. 921 / M. 1515; Haydar Kızı… Hatun Kabri ise H. 931 / M. 1524 tarihlidir. Çalışmada, Ahmed bin Hüseyin imzalı bu eserler tipoloji, yapım teknikleri, süsleme özellikleri ve kitabe içerikleri bakımından değerlendirilmiştir. Sanatkârın karakteristik özellikleri tespit edilmeye çalışılmış bu özelliklerin, Ahlat üslubu içerisindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
17

YÜCEL, Ebubekir Sıddık. "18. Yüzyılın Son Çeyreğinde Sivas Şer’iyye Sicillerindeki Salyâne Kayıtları." Kilis 7 December University Journal of Theology, June 21, 2023. http://dx.doi.org/10.46353/k7auifd.1261870.

Повний текст джерела
Анотація:
Sivas, Anadolu şehirlerinin en eskisi ve jeopolitik olarak önemli bir noktasında bulunmaktadır. Tarih öncesinden itibaren mevcudiyeti bilinen bu şehir Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu kapılarının Türklere ve İslam’a açılmasıyla birlikte Danişmendliler, Eratnalılar, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı devletinin önemli şehirleri ve eyalet merkezi konumunu muhafaza etmiştir. Anadolu Selçukluları dönemindeki ticari canlılığı yakalayamamış olsa da Osmanlı Devleti döneminde jeopolitik konumunu hiç kaybetmemiştir. Şehirlerin tarihlerinin yazılması çok eski dönemlere kadar inmektedir. İslam Tarih yazıcılığında bunun örneklerini çoğaltmak mümkündür. Şehirlerin tarihleri kurulduğu andan itibaren hakkında tutulan verilerle ancak ortaya çıkartılabilir. Anıtsal yapıların haricinde şehrin iktisadi, siyasi, mimari açıdan incelenmesi arşiv malzemelerinin ortaya çıkartılması ve üzerinde çalışma yapılmasıyla mümkün olmaktadır. Sivas Çelebi Mehmet’le (1413-1421) birlikte 15. asırdan beri Osmanlı şehridir. Osmanlı Devleti’nde Beylikler Dönemi’nden itibaren fethedilen bölgelere idareyi temsil vazifesiyle subaşılar, adaleti temsilen de kadılar tayin edilirdi. Kadıları davalarını kadı/şer’iyye sicilleri denilen defterlere kaydetmek zorunda idiler. Tutulan bu defterler; kadı divanı, şer’iyye sicilleri, kadı sicilleri olarak bilinmekle birlikte şer’iyye sicilleri olarak kullanılması daha yaygındı. Kısaca mahkeme kayıtları denmektedir. Bu defterler şehrin adlî, iktisadî, toplumsal, merkez-taşra münasebetlerini göstermesi bakımından zengin kaynaklardır. Bu defterlerin sürekliliği onu idari, hukuki, iktisadi ve içtimai olarak dönemler arasında mukayese yapılabilmesi için önemli kılmaktadır. Çünkü toplumsal olaylara ait tereke, boşanma, kassam, cezai suçlar, borçlanma gibi konularla ilgili geniş malumat bulunmaktadır. Kayıtlarda üretimin birimleri ve fonksiyonları buradan takip edilebilmektedir. Bu defterler mahalli tarih araştırmaları için vazgeçilemez birincil kaynak olma özelliğini her zaman korumuştur. Osmanlı devlet diplomatikasının yabancı devlet adamlarına gönderilen mektuplar hariç devlet nizamı içindeki tüm yazışma bilgilerini burada görmek mümkündür. Bu yazışmalardan birisi de salyâne kayıtlarıdır. Salyâne; Osmanlı Devleti malî disiplini içerisinde devlet görevlilerinden bir kısmına yıllık yapılan ödemeler ve taşra vilayetlerinde halktan toplanan vergilerin harcama kalemleri çerçevesinde yapılan ödemelerden sonra geri kalan kısmının hazineye gönderilmesi anlamına gelmektedir. Fakat ilerleyen zamanlarda salyâne bir şehri idare eden kişilerin maaşları ve şehrin masraflarının kanunnamelerin müsaadesi ölçüsünden halktan alınan vergilerle ödenmesi şekline dönüşmüştür. Şehrin ileri gelenleri vasıtasıyla belirlenen masraflar, belirlenen harcama kalemlerinde kullanılmak üzere, mahalleler, esnaf, nahiye ve köylere tevzi edilmesi şeklinde bir mali uygulama şeklini almıştır. Dönemin mahalle isimleri ve vergi miktarları, üretim birimleri ve isimleri, köy isimleri ve mali yükümlülükleri itibariyle ekonomik durumları bu kayıtlarda açıkça görülmektedir. Devletin ihtiyaç duyduğu savaş vb. gibi durumlarda zorunlu tuttuğu vergilendirmenin haricinde, vilayetlerin kendi içlerinde tevzi etmiş oldukları vergilerin kullanılacağı alanların yani masraf defterlerinin içerikleri de ayrıca bir önem arz etmektedir. Bu çalışma Sivas’a ait olan ve ilki 1777-1802 tarihli olan şer’iyye sicillerinde bulunan salyâne kayıtlarının tespiti üzerine yapılmış bir çalışmadır. Yıllara göre mahallelerin, köylerin, esnafın vermesi gereken salyâneler ve miktarları, tahakkuk ediliş biçimi, mahsupları gösterilmiştir. Çalışmadaki ana çıkış noktamız ise; iktisadi konularda uzman olan araştırmacılara hazır malzeme sunmaktır. Çünkü bu defterlerde bulunan her bir malzemenin konunun uzmanları tarafından tetkik ve yorumlanması, işin mahiyetinin daha sağlıklı bir biçimde ortaya konması bakımından önemlidir. Sivas gibi önemli bir Osmanlı şehrinin tarihine ışık tutacak bu mahkeme kayıt defterlerinin bu tarihten itibaren tutulmuş olanlarının arşivlerimizde bulunuyor olması üzücüdür. Bu tarihten önceki defterlerin akıbeti bilinmemekle beraber mevcut defterlerin birçoğunda su izlerinin bulunması ve bu kayıtların muhafaza edildiği vilayet binasının yangın geçirmiş olması defterlerin büyük bir kısmının yangına maruz kaldığını göstermektedir. Yangından sonra Sivas Kongre’sinin yapıldığı binada muhafaza edildikten sonra isabetli bir kararla Ankara milli kütüphaneye nakledilmek suretiyle muhafaza altına alınmışlardır.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
18

EROĞLU, Mehmet Ali. "TÜRK VE KIZILDERİLİ KÜLTÜRÜNDE TURKUAZ RENK KULLANIMI." Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, April 24, 2023. http://dx.doi.org/10.29029/busbed.1249924.

Повний текст джерела
Анотація:
Renk günlük hayatın bir parçası ve vazgeçilmez unsuru olup hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Yaşamın bir parçası olan renk özel günlerde, sevinçte, mutlulukta hüzünde, hastalıkta, sağlıkta karşımıza çıkarak hayatımıza yön vermiştir. Renkler anlatım ve aktarım güçleriyle birer iletişim aracı olmuştur. Bu iletişim araçlarından biriside Türk kültür ve sanatında sıklıkla karşımıza çıkan turkuaz rengidir. Turkuaz renk Sözlük anlamı olarak “yeşile çalan açık mavi” şeklinde açıklanmaktadır. Fransızca anlamı ise “Türk taşı, mavi renkli süs taşı” Türk mavisi anlamına gelen turkuaz kelimesi kullanılmadan önce Farsça “piruze” kelimesinden alınan “firuze” kelimesi kullanılmaktadır. Türk kültür ve sanatı ile özdeşleşen turkuaz rengi, Orta Asya’dan günümüze kadar birçok Türk topluluklarında, Selçuklularda ve Osmanlı döneminde sıklıkla kullanılarak literatüre Türk rengi olarak geçmiştir. Genellikle mimari yapılarda, camilerde, çinilerde, seramiklerde ve günlük kullanım eşyalarında kullanılan turkuaz rengi, Osmanlı döneminde firuze rengi olarak kullanılmıştır. Türk kültür ve sanatının izlerini, benzerliklerini farklı kıtalarda araştırmak amacı ile; farklı tarihlerde alan ve literatür araştırması yapılmıştır. Kızılderili kültürünün yer aldığı Amerikan Ulusal Yerli Müzesinde (“National Museum of the American Indian”) incelenen birçok objede; desen, motif, sembol, simgeler, kıyafetler, aksesuarlar ve takılarda turkuaz renginin kullanıldığı tespit edilmiştir. Sınır komşusu olmayan başka bir kıtada, literatürde Türk rengi olarak bilinen bu rengin Türk kültür ve sanatıyla bağlantısı olup olmadığının tespiti için bu araştırma yapılmıştır. Konuyla ilintili olarak 2015 yılında Amerika kıtasında yer alan Kuzey Amerika’da Arizona, New Mexico, Colorado, Utah, Chinle, Gallup, Hubel, Santa Fe, Shiprock, Ganado, Albuquerque, bölgelerine gidilerek Kızılderili kültür ve sanatının incelendiği saha araştırması yapılmıştır. Türk sanatında ve Kızılderili kültüründe turkuaz renk farklı yerlerde, farklı şekillerde kullanılmış olsa da yükledikleri manada bir paralellik olduğu kanısına varılmıştır. İki toplum da turkuaz rengini kültürlerinin bir parçası yapmıştır. Turkuaz rengine mitolojik anlamlar yüklenerek kutsallaştırmışlardır. Amerika yerlileri için de turkuaz birçok anlam yüklenen önemli renklerden biridir. Turkuazın renginin, Kızılderililer arasında her zaman prestiji ve gücü temsil ettiğine inanılmaktadır. Navajo kabilesi olarak bilinen Amerika Birleşik Devletinin önemli yerli kabilelerinden biri olan bu toplulukta, turkuaz rengi ve taşları çok yaygındır. Yapılan kaynak araştırmalarında da Kuzey Amerika’daki en büyük Kızılderili yerleşim alanı olan ve rezervasyon alanı olarak adlandırılan bölgede bulunan Amerikan Kızılderililerini, turkuaz rengini sıklıkla kullandıkları anlaşılmıştır. Araştırma esnasında; Kızılderili kilimlerinde, kıyafetlerinde, mokasen denilen boncuk ayakkabılarda, çantalarda, takılarda ve birçok objenin süslemesinde turkuaz taşının kullanıldığı, turkuaz rengi boncukların da özellikle ayakkabı vb. günlük kullanım eşyalarının süslemelerinde tercih edildiği görülmektedir. Hem Türk hem de Kızılderili kültür ve sanatında turkuazın renk olarak da kutsallaştırıldığı anlaşılmaktadır. Kızılderili topluluklarını turkuaz taşını ve rengini sıkça kullanmasının sebebi ise turkuaz taşının dünyadaki çıkarıldığı maden yataklarından bir tanesinin de bu bölgede olmasıdır. Araştırma başlangıcında Türk rengi olarak literatürde yerini alan bu rengin ABD kıtasına nasıl gittiği ve niçin kullanıldığı araştırılmak istense de çıkan sonuç orada turkuaz taşı maden yataklarının çok olması ile açıklanabilir. Sadece kültürler arasında renksel bir benzerlik gibi görülen bu benzerliğin iki kültürde de bu renge mistik anlam yüklenmesi şeklinde açıklanabilir.
Стилі APA, Harvard, Vancouver, ISO та ін.
Ми пропонуємо знижки на всі преміум-плани для авторів, чиї праці увійшли до тематичних добірок літератури. Зв'яжіться з нами, щоб отримати унікальний промокод!

До бібліографії