Siga este link para ver outros tipos de publicações sobre o tema: Tarihçe.

Artigos de revistas sobre o tema "Tarihçe"

Crie uma referência precisa em APA, MLA, Chicago, Harvard, e outros estilos

Selecione um tipo de fonte:

Veja os 50 melhores artigos de revistas para estudos sobre o assunto "Tarihçe".

Ao lado de cada fonte na lista de referências, há um botão "Adicionar à bibliografia". Clique e geraremos automaticamente a citação bibliográfica do trabalho escolhido no estilo de citação de que você precisa: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

Você também pode baixar o texto completo da publicação científica em formato .pdf e ler o resumo do trabalho online se estiver presente nos metadados.

Veja os artigos de revistas das mais diversas áreas científicas e compile uma bibliografia correta.

1

Engin, Vahdettin. "İLKOKULLARDA TARİH EĞİTİMİ MÜFREDATI (Meşrutiyetten Günümüze Kısa Bir Tarihçe)". Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi 02, n.º 03 (1 de janeiro de 2000): 283–98. http://dx.doi.org/10.24058/tki.60.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
2

Doruk, Seyhan. "Aphrodisias. Araştırmalar-Kazılar-Tarihçe". Belleten 53, n.º 207-208 (1 de agosto de 1989): 553–64. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1989.553.

Texto completo da fonte
Resumo:
Antik Aphrodisias kenti, Aydın ili Karacasu ilçesinin Geyre köyü yakınlarındadır. İzmir yönünden, Aydın-Denizli karayolu izlenerek gelinirse Kuyucak'ı 4 km. geçtikten sonra güneye, Karacasu'ya ayrılan yola sapılarak 29 km. lik asfalt bir yolla Aphrodisias'a ulaşılır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
3

Arı, Kemal. "Mulâzım-ı Evvel Mehmed Nazif Efendi'nin Conkbayırı'nda Şehit Düşüşü ve Buna İlişkin Mustafa Kemal (Atatürk)in Bir Mektubu". Belleten 58, n.º 222 (1 de agosto de 1994): 451–60. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1994.451.

Texto completo da fonte
Resumo:
Olgular ve belgeler, -kuşkusuz- kendi başlarına tarihi oluşturamazlar; onları tarih biliminin süzgecinden geçirecek olan tarihçidir; ama, tarihçinin yaptığı binada harcı ve tuğlaları, olgular ve belgeler değil midir? Tarihçi, tarihsel olayların açıklanmasına yarayacak nitelikteki belgelere ulaşma ve onları tanık oldukları olaylar hakkında sorgulama amacını sürekli olarak taşır; oysa, sözkonusu belgeler, tarihsel olayları açıklamaya yarar bilgiler yanında, tarihin oluşum biçimi üzerinde rol oynamış önemli kişilere ait olma gibi, "manevi" bir değer de taşıyorsa; tarihçi, hem bilimsel sorgulamanın gereği hem de -büyük adamlarına sahip çıkmak zorunda olan toplumunun bir bireyi olarak- karanlıkta kalmış bir belgeyi gün ışığına çıkarmak gibi, iki yönlü sorumluluğu aynı anda duyuyor demektir. Bu yazının konu edindiği belge, Çanakkale Savaşları'nın önemli bir evresinde, 8 Ağustos 1915 (R. 26 Temmuz 1331) tarihinde, Conkbayırı'nda, Mareşal Fevzi Çakmak'ın kardeşi Mülâzım-ı evvel Mehmed Nazif Efendi'nin şehit düşmesi üzerine, o gün Anafatalar Grubu Kumandanlığı'na atanmış olan Miralay Mustafa Kemal'in, yine Çanakkale savunmasında görev yapan 5. Kolordu Kumandanı Mirlivâ Fevzi Paşa'ya yazdığı, 9 Eylül 1915 (R. 26.6.1331) tarihli mektubudur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
4

Fedorov, Alexander. "Rus Sineması: Çok Kısa Bir Tarihçe". Etkileşim 7, n.º 13 (abril de 2024): 364–90. http://dx.doi.org/10.32739/etkilesim.2024.7.13.252.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
5

SERDAR, İsmail. "A. S. PUŞKİN’İN TARİHSEL ÇALIŞMALARINA BİR BAKIŞ". Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi 10, n.º 32 (25 de setembro de 2022): 119–28. http://dx.doi.org/10.33692/avrasyad.1174902.

Texto completo da fonte
Resumo:
19. yüzyıl, tarihin müstakil bir disiplin olarak ve bilimsel temellere dayanarak geliştiği bir çağdır. Rusya’da da bu dönem yeni politik fikirlerin ortaya çıktığı, 1812 Vatan Savaşı zaferinin ardından milliyetçi fikirlerin, toplumsal düşüncelerin arttığı ve Dekabrist hareketin (1825) yayıldığı bir dönemdir. Özellikle yüzyılın ilk yarısına tarih felsefesi aktif olarak egemen olmuştur. Dekabristler, toplumda ilerleyici fikirleriyle, serfliğin kaldırılması, özgürlükçü bir sistemin getirilmesi için mücadele etmiş ve çeşitli propagandalar yapmıştır. Bu yoğun felsefîtarihsel düşünüşün doğrudan yansıdığı bir alan da geniş kitlelere yönelik olan edebiyat olmuştur. Bu çalışmada, özellikle Vatan Savaşı ve Dekabristlerin başarısızlığı ile Rus toplumunun önüne çıkan tarih sorunsalı, Rus edebiyatında tarihselliğin önde gelen ve başat temsilcilerinden olan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin özelinde ele alınmıştır. Ayrıca, Puşkin’i tarihe yönlendiren etkenler irdelenmiş ve yazarın sanatında, tarih ile edebiyatın senkretik ilişkisi, eserleri üzerinden değerlendirilmiştir. 19. yüzyıl edebiyatının evrensel gelişimini, tarihten ayrı düşünmek nasıl imkansızsa, Puşkin sanatını da tarih olmadan ele almak mümkün değildir. Özellikle alanın başat yazarı Walter Scott’un da etkisiyle tarihsel temaya yönelen Puşkin, Yemelyan Pugaçev önderliğindeki Rus köylü isyanına özel bir ilgi göstermiştir. İsyan konusunu hem bir tarihçi hem de bir sanatçı titizliğiyle incelemiş olması, yazarın tarihe gösterdiği ilginin güçlü bir göstergesi olmuştur. Puşkin, gerek kurmaca eserlerinde, gerekse doğrudan tarihsel çalışmalarıyla ‘tarih’ten etkin olarak faydalanmış ve birçok yazara da bu alanda ilham vermiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
6

DEMİR, Fethi. "Türkiye'de Yeraltı Edebiyatı Tartışmaları: Kavram, Ölçüt, Tarihçe". Journal of Turkish Studies 11, Volume 11 Issue 20 (1 de janeiro de 2016): 119. http://dx.doi.org/10.7827/turkishstudies.10098.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
7

Aşansu, Mustafa Akif. "Adolesan idiyopatik skolyoz: Genel bilgiler ve tarihçe". TOTBİD Dergisi 21, n.º 6 (15 de novembro de 2022): 573–83. http://dx.doi.org/10.5578/totbid.dergisi.2022.81.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
8

Karaali Savrun, Feray. "Botulinum Toksini: Tarihçe, Etki Mekanizması, Uygulama, Terapötik Kullanım". Nöro Psikiyatri Arşivi 48, n.º 3 (15 de setembro de 2011): 1. http://dx.doi.org/10.4274/npa.y5925.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
9

Ersoy, Nermin. "Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (e-dergi): Tarihçe". Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 1, n.º 1 (30 de setembro de 2015): 35–36. http://dx.doi.org/10.30934/kusbed.349548.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
10

Asan, Ömer. "Katatoni: Tarihçe, Epidemiyoloji, Patogenez, Klinik Özellikler, Tedavi, Prognoz". Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry 11, n.º 3 (30 de setembro de 2019): 1. http://dx.doi.org/10.18863/pgy.507214.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
11

Çalışır, M. Fatih. "Ösekli Şeyhî İbrahim Efendi (öl. 1686’dan sonra) ve Tarihçesi". Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 8, n.º 15 (novembro de 2022): 269–90. http://dx.doi.org/10.32739/uskudarsbd.8.15.114.

Texto completo da fonte
Resumo:
Ösekli Şeyhî İbrahim Efendiʼnin (öl. 1686’dan sonra) Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi kataloğunda Zeyl-i Vâkıʻa-nâme başlığıyla kayıtlı tarihçesi ilk kez İsmet Parmaksızoğlu tarafından 1976 yılında gerçekleşen VIII. Türk Tarih Kongresinde ilim âlemine tanıtılmıştır. Parmaksızoğlu’nun Naẓîre-i Vâkıʻa-nâme-i Veysî olarak adlandırdığı eser, aradan geçen uzun zamana rağmen hak ettiği ilgiyi görmemiş, müstakil bir çalışmaya konu olmamış, bir-iki tarih araştırması dışında kitaba referansta bulunulmamıştır. Hâlbuki Şeyhî’nin kitabı, XVII. yüzyıl Osmanlı tarihinin önde gelen divan şairlerinden Alaşehirli Veysî’nin (öl. 1628) Vâkıʻa-nâme’sine yazılan bir nazîre olması sebebiyle edebiyatçıların ve aynı yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nun Macar serhaddinde yaşanan birçok önemli olayı kaydetmesi nedeniyle de tarihçilerin ilgisini çekmesi beklenen önemli bir eserdir. Bu makalede henüz yayımlanmamış tarihçe muhteva açısından ele alınacak ve ilgili literatüre atıfla tartışılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
12

KUŞ, Bahri. "Mehmet Fuad’ın Tarihçe-i Lisân-ı Osmânî Adlı Eseri". Turkish Studies - Language and Literature Volume 18 Issue 4, Volume 18 Issue 4 (2023): 2707–26. http://dx.doi.org/10.7827/turkishstudies.73766.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
13

Bandžović, Safet. "Poučna kratka historija: dodatak = Exemplary short history: addendum = Tarihçe-i Ibretnüma: zeyl". Context: Journal of Interdisciplinary Studies 5, n.º 2 (15 de março de 2022): 127–36. http://dx.doi.org/10.55425/23036966.2018.5.2.127.

Texto completo da fonte
Resumo:
Raşid Belgradi, Poučna kratka historija: dodatak = Exemplary short history: addendum = Tarihçe-i Ibretnüma: zeyl, transliteracija osmanskog teksta i prijevod s osmanskog na engleski Ayşe Zişan Furat; prijevod s engleskog Azra Mulović, Sarajevo: Institut za islamsku tradiciju Bošnjaka – El-Kalem, 2018. str. 246. ISBN 978-9958-575-09-9, ISBN 978-9958-23-495-8.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
14

Kocatürk, Olcay. "Hocazâde Ahmed Hilmi’nin “Mir’ât-ı Hazret-i Muhyiddîn İbn Arabî” Adlı Eseri". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, n.º 15 (28 de abril de 2024): 150–63. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1455635.

Texto completo da fonte
Resumo:
Biyografi temelli araştırma ve incelemeler, tarihle ilgili çalışmaların ayrılmaz bir parçasını, yadsınamaz bir yönünü oluşturur. Zira bugün gibi dünün merkezinde de insan vardır. İnsanın şekil verdiği toplum, devlet, medeniyet gibi unsurlarla beraber, tarih de yine insan tarafından hem yaşanarak hem de yazılarak inşa edilen bir olgu ve var oluş alanıdır. Özellikle Türk-İslam medeniyetinin yönünü belirleyen ilkeler açısından bunun vazgeçilmez bir anlamı bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu çağlarda da geçerliliğini koruyan bu durumun edebiyat sahasında çeşitli etki ve yansımaları görülmektedir. Osmanlının son dönemdeki zengin biyografi yazıcılığının dikkate değer temsilcilerinden biri olan Hocazâde Ahmed Hilmi, adı çok fazla öne çıkmayan bir yazar olsa da, başta kendisinin de bağlı olduğu Nakşibendiyye’nin önemli isimleri olmak üzere birçok tasavvuf büyüğüne dair kaleme aldığı hâl tercümeleriyle devrinin üretken sayılabilecek müelliflerinden biridir. Bu çalışmada, Hocazâde’nin eserleri arasında tarihçe en önde gelen ve yalnız bir isme odaklanmasıyla aynı zamanda bir monografi özelliğine sahip tek kitap olan Mir’ât-ı Hazret-i Muhyiddîn İbn Arabî adlı risalenin konu ve biçim yapısı bakımından tanıtılıp ana hatlarıyla değerlendirilmesi, ayrıca eserin transkripsiyonlu metin hâlinde günümüz harflerine aktarılması amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
15

Yılmazyaşar, Hasan, e Gültekin Teoman. "Karacahisar Kalesi’nde Bulunan Bir Sikkenin İzinde: Ramazan 790 Tarihli I. Murad Sikkeleri". Belleten 87, n.º 309 (1 de agosto de 2023): 489–525. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2023.489.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu makalenin konusu Osmanlı sikkeleri içerisinde üzerinde ilk kez görülen ifadeler içeren I. Murad dönemine ait Ramazan 790 tarihli mangırlardır. Bu sikke tipi, üzerinde darbedildiği tarihi ay detayı (Ramazan) ile birlikte veren tek Osmanlı sikkesi olması bakımından önemlidir. Sikke ayrıca, Osmanlı dönemi mangırları içerisinde üzerinde sultanın babasının adının yazılmadığı tek örnektir. Sikkenin üzerinde yazan “azze nasruhu” ibaresinin Osmanlı mangırları içerisinde ilk defa bu tip üzerinde görülmesi de dikkate değer bir diğer özelliktir. Birçoğu müze ve özel koleksiyonlarda olmak üzere tespit edilmiş çok sayıda Ramazan 790 tarihli sikke olmasına karşın, bugüne kadar bahsi geçen sikke tipinin nümizmatik açısından detaylı incelemesi ve sikkelerdeki verilerin temsil ettiği tarihsel süreç ile ilişkisi sebep sonuç bağlamında ele alınarak değerlendirilmemiştir. 2001 yılından itibaren aralıklarla devam eden Karacahisar Kalesi kazılarının 2019-2022 yılları arasındaki sürecinde I. Murad dönemine ait 281 adet (7 akçe, 274 mangır) sikke bulunmuş olup bu sikkelerden 40’ı makalenin konusu olan Ramazan 790 tarihli mangırlardır. Bu sikke, üzerinde net tarih bildirildiği için ele geçtiği kontekstte karşılaşılan diğer arkeolojik verilerin tarihlenmesine önemli katkı sunmuş, aynı zamanda Karacahisar Kalesi’nin tarihsel süreci ile yazılı kaynakların çok az olduğu bir tarihsel aralığa dair önemli çıkarımlara kaynaklık etmiştir. Çalışmamızda Karacahisar Kalesi kazılarında bulunan örneklerin ışığında bahsi geçen sikke tipinin nümizmatik bilimi çerçevesinde analizi yapılarak değerlendirilmiş, bu sikke grubunda ilk kez karşılaşılan tercihlerin sebepleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu makalede 1388 yılının 3 Eylül ile 2 Ekim aralığındaki bir tarihte basılan sikke ile yakın tarihlerde gerçekleşen tarihsel olayların bağlantısının olup olamayacağı sebep sonuç ilişkisi bağlamında tartışılmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
16

BATUR, Behçet. "İbn Halduncu Perspektiften Tarihin Yasaları: Şehirleşme ve Sekülerleşme". Eskiyeni, n.º 52 (26 de março de 2024): 101–14. http://dx.doi.org/10.37697/eskiyeni.1374397.

Texto completo da fonte
Resumo:
Tarihte yasa(lar) konusu geçmişte bazı din adamları, filozof ve sosyal bilimcilerin ilgisini çekmiş ve bunlar bu alanda önemli entelektüel çabalar ortaya koymuşlardır. Söz gelimi Augustinus, Comte, Durkheim, Hegel, Marx, Spencer gibi düşünürler tarihin akışını belirleyen genel ilkeler konusunda çeşitli yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Örneğin Augustinus’a göre tarih, Tanrı’nın insanı yaratmasıyla başlamış olan ve insanın kurtuluşuyla son bulacak olan bir akıştır. Comte’a göre tarih düşünsel bir evrime tabi olup insanlık tarihi üç aşamadan (teolojik, metafizik, pozitivist) geçmektedir. Hegel’e göre ise tarih insanlığın düşüncesinin diyalektik bir düzlemde sürekli gelişmesini ifade etmektedir. Marx açısından tarih bir sınıf savaşları tarihi olup belirli aşamalardan geçmekte (ilkel komünal, feodal, köleci, kapitalist) ve tarihin sonunda sınıfsız bir toplum (sosyalist) teşekkül edecektir. Spencer da tarihi evrimsel bir çizgide okuyan düşünürlerden biridir. Ona göre tarih bir evrime tabi olup sürekli ilerlemektedir. Tüm bu yaklaşımların ortak niteliği tarihin belirli hedeflere doğru yürüyen yasalarının olduğu fikridir. İbn Haldun’da da bu yönde bir yaklaşımın mevcut olduğu görülmektedir. Ona göre tarih iki boyutlu bir yapıya sahiptir. Çizgisel ve döngüsel. Bu, tarihin yasasıdır. Keza ona göre tarih belirli bir yöne doğru da hareket etmektedir. Tarihin yönünü belirleyen dinamikler ise şehirleşme ve sekülerleşmedir. İbn Haldun’a göre insanlığın ilk yaşam formu olan göçebelik (bedevilik) şehirleşmeye (hadarilik) doğru evrilmektedir. Bununla birlikte ve şehirleşmeye paralel olarak tarihin başlangıcında hayatın hemen hemen her alanını kuşatan (gerek teorik gerekse de pratik alanlarda) din, kurumsal bir farklılaşmaya ve daralmaya uğrayarak diğer bilgi ve yaşam alanlarının ortaya çıkmasıyla kendi öz alanına çekilmektedir. Bu süreç sekülerleşmeyi tanımlayan önemli bir unsuru (kurumsal/yapısal farklılaşma) ifade etmektedir. Dolayısıyla İbn Haldun düşüncesinde şehirleşme ve sekülerleşme süreçlerinin tarihsel birer yasa olarak görüldüğü söylenebilir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
17

Çiftçi, Mehdin. "İdeolojik Tarihçiliğin Bir Göstergesi Olarak Emevî Aleyhtarlığı". Academic Perspective Procedia 5, n.º 1 (1 de março de 2022): 206–16. http://dx.doi.org/10.33793/acperpro.05.01.20.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bir fikrin veya akımın tarihe bilinçli bir şekilde dayatılmasına, başka bir deyişle, tarihsel verilerin herhangi bir ideoloji ışığında yeniden harmanlanmasına ve gerçek dışı/kurgusal bir tarihin inşasına ideolojik tarihçilik denir. Tarihin her döneminde olduğu gibi İslam tarihinin farklı dönemlerinde de bu tür tarihçiliğe rastlamak mümkündür. Elimizde bulunan en eski İslam tarihi kaynaklarının Abbasiler döneminde yazıldığı, bir kısmının da dönemin gücüne yakın tarihçiler ve Emevi düşmanları tarafından kaleme alındığı bilinmektedir. Ayrıca özellikle ihtilalin ilk yıllarında Emevileri tarih sahnesinden silen Abbasilerin, en azından Emevi düşmanlığı ya da nefreti nedeniyle yaptıkları faaliyetler, şeriat karşıtı söylentilerin/bilgilerin ortaya çıktığını ortaya koymaktadır. -Bu dönemin tarihçileri tarafından nakledilen Emeviliğe ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Her bilim gibi tarafsız/nesnel bir şekilde yazılması gereken İslam tarihini dönemin ideolojisinden ya da zihniyetinden tamamen uzak tutmak mümkün olmasa da İslam tarihinin İslam tarihinin empoze ettiği düşüncelerden uzak tutulması gerektiği açıktır. bu ideolojiler. Bu tebliğde, İslam tarihi kaynaklarında yer alan Emevilerin mevcut olumsuz imajı, hatalarına rağmen büyük ölçüde Emevi düşmanlığı veya Abbasi fanatizminin ve ideolojik yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıktıkları örneklerle verilecektir. Böylece bu tür bilgilerin kaynaklarda hangi saiklerle yer aldığı ve bir bilgi kaynağı olarak rivayet üretme sürecine dikkat edilmesinin nesnel tarihçilik açısından ne kadar önemli olduğu ortaya konacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
18

Döğüş, Selahattin. "Osmanlılarda Gaza İdeolojisinin Tarihi ve Kültürel Kaynakları". Belleten 72, n.º 265 (1 de dezembro de 2008): 817–88. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2008.817.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bir toplumu tanıyabilmenin yolu, onun sosyal tarihine inmekten geçer. Osmanlı toplumu için de durum böyledir. Siyasi olaylara ağırlık veren vekayinâme türü eserlerden hareketle Osmanlı sosyal yapısını anlamak güçtür. Gaza gelenek ve örgütlenmeleri anlaşılmadan Osmanlı toplumu anlaşılamaz. Bazı tarihçiler, W. Barthold, F.Köprülü, P.Wittek ve H.İnalcık'ın araştırmalarını görmezden gelerek, gaza ideolojisini ve örgütlenmelerini tarihi bir faktör olarak hesaba katmazlar. Bu modern tarihçilik gibi algılanmaktadır. Aslında mitoloji, efsane, tarihi yürüten realitelerdir. İdeolojileri hesaba katmayan tarihçi tarihi açıklamada yaya kalır. Gaza geleneğinin, Osmanlı toplumunun sosyo-ekonomik hayatında ne derece önemli olduğunu, vekayinâme türü kaynaklar yanında, Türk toplumuyla birlikte tarihi boyunca yaşaya gelen ve tarihsel seciyelerimizi yansıtan yazılı ve sözlü edebiyat ürünleri; efsane, destan, menakıbnâme ve gazavatnâme türü eserler gösterir. Bunlar içerisinde, folklor, türküler, şiirler, hatta halk oyunlarındaki figürler, kahramanlık ve alplık günlerini anımsatmakta ve toplumumuzun, içerisinden çıktığı mücadele ile yoğrulmuş sosyo-kültürel yapısını yansıtmaktadır. Bu çalışmada, bir bakıma halk edebiyatı ile Türk toplumu arasındaki münasebet ele alınacaktır. Aşağıda inceleyeceğimiz kültürel unsurlara dayalı kaynaklar da, o zamanki kültür düzeyinde bize folklor ve epik öğelerle karışık bir biçimde gelmiştir. Bu konuda Müjgan Cumbur'un "Anadolu Gazileri ve Edebiyatımız" Erdem, 3.9.1987 başlıklı eseri iyi bir örnektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
19

ALİBEKİROĞLU, Sertan. "In 100 Years Of Republic Âşık Veysel's Notes To History". Gaziantep University Journal of Social Sciences 22, Cumhuriyet'in 100. Yılı (28 de outubro de 2023): 127–45. http://dx.doi.org/10.21547/jss.1361321.

Texto completo da fonte
Resumo:
Toplumların varlığını ortaya koyabilmesi, yaşaması ve sürdürebilmesi için köklere sahip olması gerekmektedir. Her toplum kendini bir tarihe, coğrafyaya, ataya bağlama ihtiyacı duyar. Bu bağlanma sonucunda başta dil olmak üzere toplumu bir arada tutan kabuller, inançlar, mitler ortaya çıkar. Toplumun bu temel taşları ozanlar tarafından işlenir ve yerine konur. Kullandıkları ana malzemeler toplumun dili, kabulleri, inanmaları ve mitolojileri olduğu için ozanlara toplum inşa ediciler olarak bakmak gerekir. Canlı birer organizma olan toplumlar zaman zaman ekonomik, siyasi, askerî, doğal afetler gibi olaylar sonucu coğrafya değiştirebilir, yeniden var olmaya çalışabilirler. Yeniden yazılan tarihte ve değişebilen coğrafyada toplumu ayakta tutmak ve varlığını devam ettirebilmek için yine ozanlar devrededirler. Türkler gibi tarihî ve coğrafi derinliği çok geniş zaman ve alana yayılan milletlerin sayısız savaş, doğal afetler vb. tahrip gücü yüksek olumsuzluklara rağmen hâlâ sağlam bir şekilde ayakta durmasında ozanların büyük payı vardır. Ozanlar, toplumların geçmişlerini geleceğe aktarmakla kalmaz, aynı zamanda bugünü de tarihe yerleştirerek toplumsal tarih ve millet hafızasını geliştirir. Son dönemde toplumun hafızasını geliştiren, tarihe not düşen ozanlardan biri de Âşık Veysel’dir. Veysel, genç Cumhuriyet’in kimi siyasi olaylarını, inkılâplar ve kurumları ile içinde yaşadığı toplumun karşılaştığı doğal afetleri, hastalıkları, salgınları, iyi ve güzel olan ile acı ve çirkin olanı da şiirlerinde işleyerek topluma karşı görevlerinden biri olan tarih haznesini geliştirme görevini yerine getirmiştir. Bu çalışmada Âşık Veysel’in şiirlerinde şahit olduğu olayların neler olduğu ve bu olaylara bakış açısı verilmek hedeflenmiştir. Tespit edilen metinlerin aynı zamanda birer sözlü tarih metni olduğu varsayımıyla Âşık Veysel’in penceresinden yakın tarihle ilgili bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
20

Kayalık, Murat. "“Mohammed: Perspectieven op de Profeet” Kitabı Üzerine Bir Değerlendirme". Journal of The Near East University Faculty of Theology 9, n.º 1 (15 de junho de 2023): 114–19. http://dx.doi.org/10.32955/neu.ilaf.2023.9.1.08.

Texto completo da fonte
Resumo:
Hz. Muḥammed hakkındaki yazılan kitapların çoğu, Hz. Muḥammed'in hayatının yüzeysel tarihsel gerçekleriyle sınırladığı gözlemlenmektedir. Böyle yapmak suretiyle, Hz. Muḥammed’in ölümünden bu yana geçen yaklaşık on dört yüzyıl göz ardı edilmektedir. Gerçek şu ki, Hz. Muḥammed algısı (algılanma tarihi) hem İslām dünyasında hem de Batı’da birçok yönden değişmiş ve yeniden şekillenmiştir. Bu çalışmada, akademisyen Christian Lange’nın (doğ. 1975) Hollandaca olarak kaleme aldığı Muhammed: Peygamber Üzerine Algılar adlı kitabın tanıtımı yapılmıştır. Eser, Lange’nın 2014'ten beri Hollanda’nın Utrecht şehrinde bulunan Utrecht Üniversitesi'nde verdiği bir dizi derse dayanmakta ve Hz. Muḥammed sonrası, peygamber algı(lanma) tarihine kuşbakışı bir resim sunmaktadır. Üç farklı Hz. Muḥammed portresi çizen yedi bölüm, kısa bir giriş ve bir sonuçtan oluşan kitap, temelde tarihî şahsiyet olarak Muḥammed, dindar olarak Muḥammed ve Batı(lı) gözünde Muḥammed konuları ele almaktadır. Bu araştırma, diğer siyer kitaplarından ayıran en önemli özellik, Hz. Peygamberin salt biyografisine değil, Hz. Muḥammed sonrası insanlığın belleğindeki peygamber tasavvurlarına ve tarihsel sürece odaklanmasıdır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
21

ÜSTÜN, Çağatay, e Seçil ÖZÇİFTÇİ. "CUMHURİYETİN 100. YILINDA İZMİR’İN İLK DEVLET ÜNİVERSİTESİNE AİT BİR TIP DERGİSİ: TARİHÇE VE ARAŞTIRMA ÇALIŞMASI". Ege Tıp Dergisi 62, n.º 4 (18 de dezembro de 2023): 589–99. http://dx.doi.org/10.19161/etd.1390024.

Texto completo da fonte
Resumo:
Ülkemizde tıp fakültelerinin kuruluş tarihlerine bakıldığında İstanbul ve Ankara’dan sonra 1955 yılında kurulan Ege Üniversitesi, İzmir’deki ilk üniversite özelliğini taşımaktadır. Tıp ve ziraat bölümleri üniversitenin kuruluşundaki ilk iki akademik kurum olarak bilinmektedir. Kuruluşundan yedi yıl sonra üniversite öğretim üyelerinin ve hekimlerin tıpla ilgili bilimsel çalışmalarını yayınlamak amacıyla üniversitenin tıp fakültesi bünyesinde bir tıp dergisi yayın hayatına girmiştir. Dergi 1962-1973, 1974-1989, 1990 ile halen devam eden sayılarında üç kez isim değişikliği ile birlikte kapak, amblem değişimleri geçirmiştir. 1990 yılındaki isim, kapak resmi ve tasarımında yapılan değişikliğin ardından, günümüzde halen Ege Tıp Dergisi olarak yayın yaşamını sürdürmektedir. 2000 yılından sonra dergi basılı formatına ilaveten elektronik ortamdan da yayınlanmaktadır. Bu çalışmada derginin yayınlanmaya başladığı dönemden itibaren kısa tanıtımı ve yayın tarihinde geçirdiği değişiklikler incelenmiş olup “Tıp Tarihi ve Etik” alanında yer verilmiş bilimsel makalelerin bir listesinin sunulması amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
22

Durğun, Serpil. "Feminist Tarihyazımında Soykütüksel Yaklaşım". Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy 7, n.º 2 (2020): 75–91. http://dx.doi.org/10.5840/kilikya20207214.

Texto completo da fonte
Resumo:
Amerikalı feminist tarihçi Joan Wallach Scott kadın deneyimlerine yer vermeyen ideolojik, kısmi ve çarpık tarihi aşan yeni bir tarihyazımının geliştirilmesini ister. Bu doğrultuda Scott, toplumsal yapıdaki ayrışma ve hiyerarşi kategorilerinden biri olarak ele alınan toplumsal cinsiyet kategorisinin, sınıf, ırk, etnik köken gibi diğer hiyerarşi kategorilerini de kapsayacak şekilde yeniden tanımlanmasını önerir. Tarihi, zamansız olma iddiasındaki düşünceleri sorgulamamızı sağlayan ve böylece değişim hakkında düşünme imkânının yolunu açan bir disiplin olarak gören Scott, bu görüşünü özgürleştirici ancak sabit olmayan eleştirel tarih projesi olarak adlandırır. Söz konusu proje, Foucault’nun şimdinin tarihi dediği soykütüksel yaklaşıma karşılık gelir. Doğruluğundan şüphe edilmeyen doğal ya da verili olduğu kabul edilen kavram ve kategorilerin soruşturulmasını içeren soykütüksel yaklaşımda tarihsel soruşturmaya şimdiden başlanır. Şimdiden geçmişe belirli bir kırılmaya ya da dönüşüme ulaşıncaya kadar gidilir ve ardından yakalanan kırılma ya da dönüşümün izi takip edilerek şimdiye gelinir. Böylece, insanın kendisini tanımasını sağlayacak olayların, diğer bir ifadeyle insanın düşündüğü, dile getirdiği, yaptığı şeylerle kendisini bir özne olarak nasıl kurduğuna ilişkin olayların tarihsel bir soruşturmadan geçirilmesi mümkün olur. Bu kapsamda makale, feminist tarihyazımında farklılığın birtakım amaçlara hizmet eden belirli bir tarihsel temsil olarak görülmesinde, Foucault’nun soykütük düşüncesinin yerini anlama amacına yöneliktir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
23

Keskin, Cengiz. "Yenişehirlizade Halid Eyüp’ün “Tarihçe-i Afganistan’’ Adlı Eserinde Afganistan’da Seyahat ve Osmanlı Devleti İle Afganistan Arasındaki Benzerlikler". Şarkiyat Mecmuası / Journal of Oriental Studies, n.º 44 (30 de abril de 2024): 73–100. http://dx.doi.org/10.26650/jos.1402030.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
24

Ocak, Ahmet Yaşar. "Babaîler İsyanından Kızılbaşlığa: Anadolu'da İslâm Heterodoksisinin Doğuş ve Gelişim Tarihine Kısa Bir Bakış". Belleten 64, n.º 239 (1 de abril de 2000): 129–60. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2000.129.

Texto completo da fonte
Resumo:
Alevîliğin tarihi, dünya tarihindeki benzeri birçok olgu gibi kökü uzun yüzyıllara dayanan bir süreç oluşturur. Bu süreç, uzun ve belli bir kronolojik boyutta, belli bir mekânda bazen çok yavaş ta olsa değişime uğrayarak bugüne kadar gelen çok ta homojen olmayan bir toplumsal yapının ürünüdür. Dolayısıyla bu tarihin bütün yönleriyle analizi, sistemli bir biçimde kavranması, anlaşılması ve anlatılması hayli çetin ve güç bir konu olarak böyle bir makale çerçevesinde tabii ki tam anlamıyla mümkün olamayacaktır. Bu makalenin amacı da, böyle bir iddiadan olabildiğince kaçınarak, bugünkü durumda tarihsel ve aktüel boyutlarıyla ortada duran Alevîlik olgusunu anlamaya yardımcı olabilecek genel bir tarihsel perspektif vermeyi denemektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
25

Vurgun, Ahmet. "Türkmenistan Tarih Ders Kitaplarında Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti". Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, n.º 64 (30 de junho de 2024): 46–57. http://dx.doi.org/10.53568/yyusbed.1397798.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu çalışmada, Türkmenistan’da Türk tarihine bakışın ve Türkmenistan-Türkiye ilişkilerinin ders kitapları üzerinden ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden tarihsel araştırma kullanılmıştır. Araştırmanın temel verilerini, Türkmenistan eğitim sisteminde güncel olarak beşinci sınıftan on birinci sınıfa kadar okutulan tarih ders kitapları oluşturmaktadır. Bu bağlamda, araştırmanın amacı doğrultusunda on farklı ders kitabı incelenerek Türkmenistan Türkçesiyle yazılı ilgili olan kısımlar, günümüz Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Akabinde elde edilen veriler, Türk Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti başlıkları altında kategorik hale getirilerek değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulgularına bakıldığında, Türkmenistan’da tarih eğitiminin, milli bir anlatıyla sunulduğu, Türkmenistan tarih ders kitaplarında Türk tarihinin, Türkmen millî tarihi ekseninde değerlendirildiği görülmüştür. Nitekim Oğuz Türkmen Devletiyle başlayan ve Göktürk-Karahanlı-Gazneli-Selçuklu-Osmanlı devletleri doğrultusunda devam eden bu anlatıda, Türkmen kimliği, cihanşümul bir nitelik taşımaktadır. Bu özelliğiyle Türkmenler, tarihte büyük devletler kurmuş bir neslin torunları olarak değerlendirilmiştir. Bunun dışında, ders kitaplarında Türk tarihindeki siyasi ve askeri gelişmeler önde gelmekle beraber kültür ve medeniyet unsurları da yer almıştır. Türkmenistan tarih ders kitaplarında, Millî Mücadele, cumhuriyet ile cumhuriyetin ilk yıllarındaki bazı inkılaplara da değinilmiştir. Atatürk’e ise özel bir yer ayrılarak tarihteki rolü ve önemi vurgulanmıştır. Türkmenistan’ın modern Türkiye ile olan ilişkilerinin ise iç ve dış politika ekseninde işlendiği fark edilmektedir. Bu bağlamda, Turgut Özal döneminden başlayıp AK Parti dönemiyle devam Türk iç politikası, siyasi gelişmeleri ve seçimlere odaklanılmıştır. Dış politikada ise Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin durumu ve NATO’ya değinilerek 21. yüzyılın başlarına kadar Türkiye’nin doğu-batı ve bölgesel eksenli dış politikası hakkında malumat verilmiştir. Türkmenistan tarih ders kitaplarında Türkiye bahsinin sonunda ise Türkmenistan-Türkiye ilişkileri üzerinde durulmuştur. Türkmenistan tarih ders kitaplarında sunulan bu bilgilerin, Türk dünyası ortak tarih eğitimi ve tarih ders kitaplarının hazırlanmasında bir fırsat oluşturduğu dikkati çekmektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
26

CAN, Eren. "BATI MERKEZLİ GÖRME BİÇİMLERİNİN TARİHTE DEĞİŞİMİ VE MEKÂN ALGISINA ETKİLERİ". Tykhe Sanat ve Tasarım Dergisi 7, n.º 13 (31 de dezembro de 2022): 328–46. http://dx.doi.org/10.55004/tykhe.1133016.

Texto completo da fonte
Resumo:
Görme biçimleri, tarihten günümüze toplum, din, kültür ve teknoloji gibi faktörlerle değişim geçirmiştir. Bu değişimlerin dinamiklerini ve mekân algısına etkilerini anlayabilmek için dönemin sanatı ve düşünce tarihindeki yerinin irdelenmesi önemlidir. Çalışmada, görme biçimlerinin mekân algısındaki etkileri, örneklerin el verdiği ölçüde karşılaştırmalı tarihsel araştırma yöntemiyle incelenmiştir. Bu analiz için ele alınan her dönemden görsel mekân betimleri ve mimari temsil örnekleri seçilmiştir. Bu örnekler, dönemin görme rejimine dair söz söylemiş düşünürlerin bakışlarıyla yorumlanmıştır. Bir mekânın temsilinin, dönemin görme biçimi hakkında bilgi sunarken mekânın nasıl algılandığının bilgisini de içerdiği varsayılmıştır. Bu ön kabul ışığında, görme biçimlerindeki gözlemci-mekân ilişki değişiminin takibiyle söz konusu dönemlerin mekân algılarındaki öznel, nesnel ve imgesel boyutlar ortaya çıkarılmıştır. Duyuların evrimsel hiyerarşisi itibarıyla gözün önemi hiç kaybolmamışsa da tarihte farklılaşan görme rejimlerinin ve mekân algılarının kendinden önceki hâkim düşünceyi bastırarak oluştuğu görülmüştür. Tarihsel sürecin önemli bir kısmını oluşturan göz-merkezci edimler günümüzde ise mekân-beden etkileşimini azaltarak mekânın metalaşmasıyla sonuçlanabilmektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
27

ÖZDEMİR, Ömer. "İSTANBUL’DAKİ İLK CENEVİZ KOLONİSİNİN TARİHİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME". History Studies 15, n.º 3 (9 de agosto de 2023): 469–79. http://dx.doi.org/10.9737/historystudies.1264733.

Texto completo da fonte
Resumo:
Cenova, İtalyan Deniz Cumhuriyetleri arasında İstanbul’da ticaret semti elde eden son kenttir. Venedik 1082’de Pisa ise 1111’de Aleksios Komnenos tarafından sunulan ayrıcalıklar neticesinde başkente yerleşmiştir. Cenova yerleşimi ise ancak Manuel Komnenos döneminde mümkün olmuştur. Öte yandan mezkûr cumhuriyetin İstanbul’daki kolonisinin hangi tarihte kurulduğu tartışmalı bir husustur. Bizans İmparatorluğu ile Cenova arasında gerçekleştirilen ilk müzakereler 1155 senesine işaret eder. Ancak çağdaş kroniklerin aktarımlarını ve elçilik talimatlarını incelediğimizde söz konusu tarihin mümkün olamayacağı açıktır. Müteakip gelişmelerin ışığında ortaya çıkan tarihler ise 1162, 1169 ve 1170 yıllarıdır. Bu makalede altı çizilen tarihlerde meydana gelen gelişmeler Bizans, Venedik, Cenova ve Pisa kaynaklarının aktarımları üzerinden incelenmiştir. Bununla beraber Bizans İmparatorluğu ile Cenova arasında mutabık kalınan anlaşmalar bahse konu şahitlerin beyanatlarıyla kıyaslanmıştır. Ortaya çıkan verilerin ışığında yukarıda ifade edilen tarihlerin geçerliliği sorgulanmıştır. Neticesinde İstanbul’daki ilk Cenova semtinin kuruluşu için hangi tarihin daha kabul edilebilir olduğu ortaya konmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
28

Goıteın, S. D., Altan Çeti̇n e Murat Keçi̇ş. "Akdeniz Sosyal Tarihinin Bir Kaynağı Olarak Kahire Genize Vesikaları". Belleten 74, n.º 269 (1 de abril de 2010): 227–42. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2010.227.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Ortaçağ Akdeniz ülkeleri tarihi üzerinde çalışanlar, bu dönemlere ait, İslâm ülkelerindeki arşivlerin yokluğundan şikâyet etmektedirler. Avrupa'da, kilise, feodal lordlar, şehirler ve loncalar gerek mülkiyet hakları gerekse başka maksatlarla vesikalarını muhafaza etmişlerdir. Bu dönem için, İslâm ülkelerinde, bu türden hiçbir vesika bulunmamaktadır1. Şimdi artık, siyasi tarihin ana hatlarını ve yönetici sınıfın hayatını bir dereceye kadar arkeoloji, epigrafi ve meskûkâtla desteklenen yazılı kaynaklarla, meselâ tarihî binalar, alet-edevat, kitabeler ve meskûkâtın yardımıyla yeniden inşa etmek mümkündür. Bununla beraber, özellikle orta ve aşağı sınıfları ve sosyal ve ekonomik tarihi, mektuplar, senetler ve bu sınıfa mensup şahıslardan gelen kayıtlar gibi vesikaların yardımı olmadan çalışmak çok zordur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
29

الحجازي, محمد بسام. "قراءة في كتاب : سيرة بديع الزمان : بلسانه وأقلام تلامذته = Risale-I Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursî Tarihçe-I Hayatı". النور للدراسات الحضارية و الفكرية 8, n.º 15 (janeiro de 2017): 189–91. http://dx.doi.org/10.12816/0050655.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
30

KİŞMİR, Gonca. "Reconstruction of the Past in Günter Grass's “Crabwalk”". Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 59, n.º 1 (26 de junho de 2019): 217. http://dx.doi.org/10.33171/dtcfjournal.2019.59.1.11.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu çalışmada II. Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının önemli birinci kuşak yazarlarından Günter Grass'ın, "Yengeç Yürüyüşü" (Im Krebsgang, 2002) adlı eserinde yer alan farklı kuşak bellekleri anımsama edebiyatı çerçevesinde incelenmiştir. Eserin odak noktasını 1945 yılında Sovyet Denizaltısı tarafından torpillenerek batırılan Wilhelm Gustloff gemisinin öyküsü oluşturmaktadır. Günter Grass, Pokriefke ailesi örneğinde Almanya'nın yakın tarihine işaret eden bu tarihsel olgu bağlamında aktarmak istediği öyküyü kolektif ve kültürel belleğin referanslarına dayandırarak yeniden kurgular. Bu çalışmada, Jan ve Aleida Assmann ile Harald Welzer'in bellek kuramları doğrultusunda edebiyat düzleminde geçmişin ve tarihin üç değişik kuşak aracılığıyla nasıl estetize edildiği irdelenmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
31

Akgündüz, Ahmet. "İslam ve Osmanlı Hukukunda Gıyapta Yargılama Müessesesi". Belleten 50, n.º 196 (1 de abril de 1986): 169–200. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1986.169.

Texto completo da fonte
Resumo:
Usul hukukunun en çok tartışmalı olan konularından biri de gıyapta yargılama müessesesidir. Bu konu hukukçuları, kanun koyucuları ve uygulayıcıları tarih boyunca meşgul etmiş ve tarihin değişik devirlerinde, değişik din ve toplumlarda farklı şekilde düzenlenmiştir. Bazıları hukuk usulünde sürat ve sadeliği engelleyen bu müessesenin lüzumsuzluğuna dahi inanmışlardır. Buna rağmen çoğu hukukçular, gıyap halinin gâibin iddia veya savunma hakkını sınırladığını gözönüne alarak bu konuda ihtiyatlı davranılmasını uygun görmüşlerdir. Bü müesseseyi hukuk sistemleri de değişik biçimlerde düzenlemişlerdir. Roma hukuku böyle bir müesseseyi asla kabul etmemektedir. Roma hukukunda, davacı, davalıyı mahkemeye getirmek zorundadır. Bu konuda davacıya zor kullanmak yetkisi de tanınmıştır. Kilise hukukunda ise, gıyap müessesesi yoktur. Gelmeyen tarafın celseye getirilmesini sağlamak için bir takım cezalar tertip olunmuştur. Modern hukuk sistemleri denilebilir ki tüm olarak gıyap müessesesini benimsemişlerdir. Ancak gıyabın sonuçlarını ağır veya hafif şartlara bağlamak hususunda değişik sistemler ortaya çıkmıştır. Örneğin Türk Usul Kanunu'nun sistemi, ortalama bir yol tutmuş bulunmaktadır. Yani kanun koyucumuz, en dikkatli davranan bir tarafın bile tayin olunan bir celsede bulunamayacağı ihtimaline binaen, bu durumun hemen gıyabın hukukî sonuçlarını meydana getirmesine imkân vermemiş ve bunu bazı şartlara bağlamıştır. Bilindiği gibi İslam hukuku ve dolayısıyla Osmanlı hukuku da, orijinal bir hukuk sistemidir. Özellikle Türk Hukuk tarihi açısından, bu hukuk sisteminin, gıyap müessesesini nasıl düzenlediğini incelemek ve araştırmak yararlı ve ilginçtir. Gıyap müessesesi İslam hukukundaki değişik mezhepler açısından farklı şekillerde kabul ve izah edilmiştir. Osmanlı hukuku ise her konuda olduğu gibi bu konuda da, İslam hukukunun Hanefi ekolüne ait görüşleri aynen benimsemiş bulunmaktadır. Tanzimat hareketi gıyap müessesesinde ancak son zamanlara doğru etkisini göstermiştir. Kanunlaştırma hareketlerinin sözkonusu etkilerini ilk olarak 1330/1331 tarihli Nizamname'de ve daha sonra ise 1333/1336 tarihli Usul-i Mahkeme-i Şer'iye Kararnamesinde görmek mümkündür. İşte makalemizin konusunu, tarihi kadar kendisi de orijinal olan "İslam ve Osmanlı hukukunda gıyapta yargılama müessesesi" teşkil edecektir. Biz tarihî gelişmeyi takip ederek, önce gıyap müessesesinin münakaşasını; sonra Osmanlı'nın son zamanlarına doğru kabul görmeye başlayan Şafiî, Malikî ve Hanbelî ekollerinin görüşlerini; bunu müteakiben Hanefi ekolünün görüşünü ve en son olarak da 1330'lardan sonra kabul edilen gıyabi yargılama usulünü incelemeye çalışacağız.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
32

ÇELİK, Zeynep. "Sömürgecilik, Şarkiyatçılık ve Kanon". MSGSÜ Sosyal Bilimler, n.º 28 (28 de novembro de 2023): 13–19. http://dx.doi.org/10.56074/msgsusbd.1396997.

Texto completo da fonte
Resumo:
Son zamanlarda sanat ve mimarlık tarihine yönelik, “kanonu yeniden düşünmeyi” merkezine alan sorgulamalar, “Batı” ve “Batı-dışı” sosyo-kültürel etkileşimlere yönelik güncel odakla yakından ilgilidir. Bu durum, Batı-dışı sanatın sanat tarihine giriş derslerine giderek daha belirgin biçimde dahil edilmesiyle kendini açıkça belli eder. Sanat ve mimarlığı karmaşık güç ilişkilerinin geniş sınırları içinde düşünmek, kanonun çerçevesinin yeniden belirlenmesi ve kanona yönelik yeni okumaların ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Bütüne bakıldığında, geleneksel bakış değişmemiştir; ancak sanat ve mimarlık eserlerine yönelik daha kapsamlı görme ve anlama biçimlerinin devreye girmesi mümkün olabilmiştir. Bazen bu yeniden konumlandırma, alışageldiğimiz yorumları işlevsiz kılıyor gibi gözükse de, aslında sadece bugüne dek söylemin dışında tutulmuş olan anlamları açığa çıkarıyor. Belki de bu süreç, sosyal bilimlerin mühendislikten ödünç alıp araştırma aracı olarak kullandığı şu terim sayesinde en iyi biçimde açıklanabilir: üçgenleme. Alan araştırmalarında bir konumu belirlemek üzere kullanılan üçgenleme, tarihe yönelik çoklu okumalar yapma olanağını sunar. Janet Abu-Lughod’un sözleriyle üçgenleme, “sistemin haricinde, tarihi gerçekliğin görülebileceği herhangi bir Arşimet noktasının olmadığı” anlayışı üzerine kurulur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
33

ÜSTÜN, Çağatay, e Seçil ÖZÇİFTÇİ. "Trahom Teşrihi Marazisi Kitabındaki Tarihçe Bölümünün Günümüz Türkçesine Sadeleştirilmesi". Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 13 de maio de 2023. http://dx.doi.org/10.31020/mutftd.1280459.

Texto completo da fonte
Resumo:
Amaç: Dr. Necip Yaşar’ın (1905-1945), trahom hakkında yazdığı Trahom Teşrihi Marazisi kitabında hastalık hakkında bilgi paylaşımı yapılırken, trahomun patolojisine ilişkin kısa bir tarihçe bölümüne yer verilmiştir. Çalışmada kitabın genel dilinin o dönemin Türkçesiyle yazıldığı göz önüne alındığında “Tarihçe” bölümünde değinilen konuları anlayabilmek için bu bölümün günümüz Türkçesine sadeleştirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmada, Dr. Necip Yaşar’ın Trahom Teşrihi Marazi adlı eseri incelenmiş ve araştırma Araştırma Aralık 2022- Şubat 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. İncelemeler “Tarihçe” bölümünün günümüz Türkçesine çevirisi şeklinde yürütülmüştür. Bulgular: Dr. Necip Yaşar tarafından yazılan bu eserde trahomla ilgili bilgilerin yanı sıra hastalığın tarihçesine de yer verildiği görülmüştür. İncelenen eser 1938 yılında basılmış 44 sayfadan oluşmaktadır. Kitabın fihristi “Tarihçesi”, “Normal munzamma Histologisi”, “Munzammanın trahom afatı”, “Epitelyum”, “Basala munzamması afatı”, “Trahom tars afetleri”, “Karniye afetleri”, “Histolojik teknik ve muayeneye ait bazı kısa notlar” bölümlerinden oluşmaktadır. “Tarihçe” bölümü I.Mikroskobun keşfine kadar olan devre; II. Mikroskobun keşfinden yirminci asır başlangıcına kadar olan devre; III. Yirminci asır başlangıcından sonraki devre şeklinde ele alınmıştır. Sonuç: Kitabın tarihçe bölümünün sadeleştirmesiyle içeriği ve anlamı korunarak metnin okunabilirliğinin ve anlaşılabilirliğinin arttırıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Böylece o dönemin bilgilerinden, görüşlerinden yararlanmanın mümkün olacağı fikri savunulmaktadır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
34

YURDAKUL, Nurcan, e İlker TÜRKMAN. "History of Nevres as an Early Modern Ottoman Chronicle". Vakanüvis - Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 9 de setembro de 2022. http://dx.doi.org/10.24186/vakanuvis.1144500.

Texto completo da fonte
Resumo:
In this article, in which Nevres Efenedi's perception of Iranians and Shiites and his views as an early reformist, is studied through his work named Tarihiçe-i Nevres, it is attempted to examine whether he was also under the influence of Ibn Khaldunist views of history and society, like the opposition intellectuals of his time. For this purpose, Nevres Efendi's unique and early reformist ideas, are discussed with a descriptive and comparative method in the light of studies about the other early reformist and Ibn Khaldunist intellectuals who looked for remedies to prevent decline of the Ottoman Empire. Tarihçe-i Nevres is studied not in terms of the political reasons and results of the Revan Campaign, but in terms of early modern traces and Ibn Khaldunist influences, within the framework of sub-headings such as Shiite perception, approach to the ancient law, criticism of state institutions. The rationale of this study is based on the fact that Nevres Efendi, who is thought to be a dissident and early reformist and was assumed to be influenced by the Ibn Khaldunist point of view, and his work, Tarihi-i Nevres, were excluded from evaluation by Ottoman researchers. Being almost the very first study on Tarihçe-i Nevres makes this attempt a pioneering but limited experiment.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
35

ÇAM, Mevlüt, e Beyhan HACIÖMEROĞLU. "Tarihçe-i Ayasofya". Vakıflar Dergisi, 29 de junho de 2020. http://dx.doi.org/10.16971/vakiflar.759710.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
36

Bilik, Musa. "Nedim Gürsel in BoğazkesenRomanına Yeni Tarihselci Bir Bakış". Kün Edebiyat ve Kültür Arastirmalari Dergis, 23 de dezembro de 2022. http://dx.doi.org/10.54281/kundergisi.23.

Texto completo da fonte
Resumo:
Geçmişin kaleme alınarak yeniden inşa edilmesinde gerçeğin ne olduğu edebî metinlerde sorgulanırken tarih, metinsel boyutta farklı pek çok anlama açılımı olan bir varlık şeklinde postmodernist romanlarda yer almıştır. Postmo-dernist romanlarda geçmiş, tarihsel niteliği olan ve kaynakça özelliği taşıyan belgeler üzerinden veriliyor izlenimi yaratsa da aslında tarih, kayıp noktalar-dan kaynaklı boşlukları kurgusal metinlerle doldurarak tarihsel olanı yeniden vermektedir. Tarihsel olanın postmodern kurgudaki yerine odaklanan yeni ta-rihselcilik kuramı, kimi boyutlarıyla metinlerdeki tarih anlayışını ve algısını de-ğiştirerek tarihe yeni bir perspektif kazandırmıştır. Yeni tarihselcilik; nedensel-lik, hakikat, gerçekçilik, kültür, örüntü gibi kavramların eleştiriye tabi tutulma-sıyla postmodern çağa uygun bir tarih anlayışıdır. Bu anlamda yeni tarihselci-lik, geçmişte yaşanmış ilişki ve güç dengelerini, sonradan kurgulanan metinler için geçerliği olan bağlamda eleştirel bir yaklaşımdır.Bu çalışmada Nedim Gürsel’in Boğazkesenromanında postmodernist ro-man unsurları belirlenmiş, yeni tarihselcilik kuramınıntemel göstergelerinden hareketle yazarın tarih algısı ve tarihi ele alışı üzerine yeni tarihselcilik kuramı ışığında bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışmada “hakikat, nesnellik, otantik-lik, doğruluk, estetik, düzgüsellik, gerçeklik, kesinlik” gibi terimlerin nasıl de-ğerlendirildiği, bu romanın tarihe tanıklık eden bir metin şeklinde ele alınıp alınmayacağı, metinde kullanılan dilin tarihî gerçekçiliği yansıtıp yansıtmadığı, söz konusu romanın tarihi yeniden inşada ve estetik bağlamda resmî tarihî me-tinlerden hangi niteliklerle ayrıldığı, dönemin ideolojisinin iktidar kişilik ile ya-pılarının, davranış ve tutumlarının metinde görünür kılınıp kılınmadığı gibi so-rularlatartışılmakla birlikte Osmanlının önemli şahsiyetleri ile dönemin sosyo-kültürel değerlerini kendine referans alarak arkaik bir anlatı düzlemi yaratan Nedim Gürsel’in belgelere dayanan nesnel tarih ile nasıl bağlantı kurduğu ve kurmacaya dayalı yeniden üretilen tarihin metinde ne şekilde yer aldığı belirlenmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
37

BUHARİ, Ömer Kemal. "Meksika’da İslam: Tarihçe, Vaziyet ve Fırsatlar". Diyanet İlmi Dergi, 19 de setembro de 2023. http://dx.doi.org/10.61304/did.1269001.

Texto completo da fonte
Resumo:
Güncel verilere göre Meksika’da binlerce Müslüman yaşamaktadır ve İslam ülkede en az beş asırlık bir tarihe sahiptir. Önceki dönemlerde Afrika’dan, Asya’dan ve Avrupa’dan ülkeye gelen Müslümanlar süreklilik arz eden bir varlık gösteremese de 19. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan göç dalgalarıyla birlikte İslam ülkede bilfiil yaşanmaya başlamıştır. Özellikle 1980’lerden sonra gerçekleştirilen tebliğ faaliyetleriyle çok sayıda Meksikalının da ihtida ettiği gözlemlenmektedir. Hâlihazırda Meksiko, Torreón, Guadalajara ve San Cristóbal de las Casas’ın da dâhil olduğu birçok Meksika şehrinde Müslüman cemaatler bulunmakta ve faaliyet göstermektedir. İslam’ın Meksika’daki varlığının geçmişi ve şimdisiyle birlikte ele alındığı ve geleceğe yönelik bazı öneriler sunulan bu çalışmanın Türkçe akademik literatürdeki bir boşluğu doldurarak konuyla ilgilenen araştırmacılar için bir zemin teşkil etmesi amaçlanmaktadır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
38

Çam, Mevlüt. "Tarihçe-i Harem-i Şerîf-i Kudsî". Vakıflar Dergisi, 30 de dezembro de 2017, 195–202. http://dx.doi.org/10.16971/vakiflar.373745.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
39

AYDINOĞLU, Arsev Umur, e Bahar Esen ÖZDEMİR. "Yeşil mutabakat: tarihçe ve akademik araştırmaların incelenmesi". Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 18 de agosto de 2022. http://dx.doi.org/10.47934/tife.11.02.02.

Texto completo da fonte
Resumo:
Aralık 2019'da Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2050 yılı itibariyle Avrupa’yı net sıfır karbon salımı bölgesi haline getirmeyi hedeflemektedir. Türkiye'nin de dahil olduğu Mutabakat, yalnızca bir iklim eylem planı değil; temiz ve güvenli enerji temini, döngüsel ekonomi, akıllı şehirler, yeşil finansman, karbon vergisi ve yeni işler yaratmak gibi konuları içeren kapsamlı bir ekonomi planıdır. Mutabakat’a uyum sürecinde akademik çalışmaların önemli girdi sağlaması beklenmektir. Bu çalışma, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili akademik çalışmaların bibliyometrik analizinden oluşmaktadır. Bu amaçla Web of Science veri tabanında Mutabakatla ilgili 432 akademik yayın analiz edilmiştir. Bulgular, Mutabakatın çokdisiplinli bir perspektiften incelendiğini göstermektedir. Yayınlar sadece çevre bilimleri dergilerinde değil, ayrıca enerji, kimya mühendisliği, iktisat, hukuk, işletme ve mühendislik dergilerinde de yer almaktadır. Anahtar kelime ağı da enerji, sürdürülebilirlik, yenilebilir enerji kaynakları, politika, atık yönetimi ve iklim değişikliği başlıklarına sahip altı kümeden oluşmaktadır. Yayınların büyük bir kısmı Avrupa ülkelerindeki araştırmacılar tarafından üretilmekle birlikte, ABD, Çin ve Kanada’dan araştırmacıların da konuya eğildiği gözlenmiştir. Çalışmanın sonuç bölümü, mültisektörel ve disiplinlerarası bir konu olduğu ortaya konulan Yeşil Mutabakat konusunda Türkiye’nin ivedilikle yapması gerekenleri içermektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
40

MİSİLİ, Sinan. "Law of Group Companies “History and Terminology”". Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 3 de outubro de 2022, 159–94. http://dx.doi.org/10.54049/taad.1183582.

Texto completo da fonte
Resumo:
The most common way of economic concentration in practice, in the sense of grouping, is manifested in the form of konzern / group companies and corporate mergers. In mergers, companies that merge and become a single company lose both their legal and economic independence. In the konzern economic concentration model, while the affiliated companies maintain their legal independence, they lose their economic independence. This situation is incompatible with a legal system (traditional company law) based on the independence of companies in legal and economic terms. Seeing this incompatibility, the legal systems took action and regulated the company law accordingly. Regulations have been made in Swiss and Turkish Law, especially in Germany. The Turkish legislator put into effect the provisions in accordance with this new order for the first time between the Articles 195 - 209 of the TCC, addressed the issue decisively and thoroughly. While ‘konzern’ is the main legal term used in German law, instead of ‘konzern’, ‘group of companies and ‘group‘ has become a legal term used in Turkish law. While German konzern law considers single handed management as the determining element of konzern within the framework of paragraph AktG § 18, Turkish law of group companies, unlike German konzern law, has not accepted and regulated single handed management systems and as well peer-level konzerns. The Turkish group of companies is mainly explained according to the control principle. If it meets the conditions specified in TCC art. 195, pure holdings (as well as mixed holdings) whose main purpose is to participate in other businesses, will form a group of companies together with the company or companies under its control. ‘Law Of Group Companies” is as a top concept explained and put forward by the TCC articles 195 et seq provisions.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
41

BAYINDIR, Tolga. ""Hypothetical View of History" or "Ukronia" in Can Eryümlü's Son Antlaşma (The Last Treaty)". Uluslararası Dil Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 21 de dezembro de 2023. http://dx.doi.org/10.37999/udekad.1383133.

Texto completo da fonte
Resumo:
Can Eryümlü’nün 2001 yılında yayınladığı Son Antlaşma romanı gerek kurgusu gerekse içeriği ile Cumhuriyet dönemi Türk romanında “tarihin yeniden kurgulanması, ükronya, ütopya ve fantastik” kavramları açısından ele alınabilecek bir eserdir. Roman, zamanda ve mekânda üst üste binen karmaşık olaylar dizisinden oluşur. Bir grup bilim insanı 1961’te Odysse adını verdikleri yarı organik bir bilgisayar üretirler. Bu bilgisayar hem zamanda hem de mekânda yolculuğu mümkün kılar. Bilim insanları 1961’den başlayarak Odysse’yi kullanıp tarihte geçmişe ve ileriye doğru giderek “insanı ve medeniyeti” yeni baştan kurgulamaya çalışırlar. Ancak hangi zaman dilimine giderlerse gitsinler yaptıkları her iş, uyguladıkları her eylem tarih çizgisindeki olaylar ile örtüşür. Eryümlü, bilinen tarihî akışa farklı, kurgusal bir bakış açısı getirir. Nihayetinde dünya üzerindeki medeniyetin ve inanç sistemlerinin kaynağı yine insan olarak gösterilir. Romandaki bu noktalar çalışmamızın konusunu oluşturan “ükronya” kavramıyla örtüşür. Ükronya terimine dair kavramsal çalışmalar yapıldığı için bu çalışmada kavramın Türk ve dünya edebiyatındaki yerine ve tarihine dair derinlemesine bir inceleme yapılmamıştır. Genel hatlarıyla ele alınan “ükronya” kavramı bu çalışmada “tarihe varsayımsal bakış” olarak ele alınacaktır. Bunun yanı sıra “bilimkurgu, fantastik, ütopya” kavramları açısından da roman incelenmiştir. Ayrıca, Son Antlaşma romanı tematik olarak incelenmiş ve eserin içeriği genel hatlarıyla verilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
42

Aksoy, Cemalettin. "Femoroasetabular sıkışma (FAS) sendromu – tarihçe, tanımlama ve doğal seyir". TOTBID Dergisi 15, n.º 1 (2016). http://dx.doi.org/10.14292/totbid.dergisi.2016.01.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
43

TAĞMAN, Süleyman Ertan. "Medieval Astronomy in Spain". Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 30 de setembro de 2023. http://dx.doi.org/10.20981/kaygi.1361005.

Texto completo da fonte
Resumo:
Ortaçağ her ne kadar uzun bir süre bilimsel, kültürel ve felsefi anlamda karanlık bir dönem olarak adlandırılsa da, geçtiğimiz yüzyılda Duhem, Bernal, Gilson, Needham, Eco gibi düşünürlerin araştırmalarıyla, bu karanlığın bir nebze de olsa aydınlandığı söylenebilir. Bu çağın karanlık olarak adlandırılmasının iki temel nedeninden birincisi bu dönemde aydın[lığın] olmaması, ikinci neden ise gözlerin henüz bu karanlığa uyum sağlayamaması olabilir. Modern bilim paradigması ikinci nedenin temel müsebbibi gibi görünmektedir. Bu paradigmanın tüm bilim tarihini modern bilime doğru bir evrilme süreci olarak kabul etmesi ve akla dayalı olma, kuramlaştırma, nedensellik, sekülerlik, deneye ve gözleme dayalı olma gibi kriterleri temele alması Ortaçağ’a ilişkin yargının karanlık olarak adlandırılmasında etkin olmuştur. Bin yılı aşkın uzun bir zaman diliminde ve geniş bir coğrafyada yapılmış olan çalışmaların tamamının bu paradigmadan bağımsız şekilde değerlendirilme imkanı, Ortaçağ’a ilişkin yargının değişmesinde rol oynayabilir. Bunu yapma yollarından birisi de karanlık! Ortaçağ’ın merkezi olan Avrupa’daki tüm kültürlerin bu dönemde tamamıyla aynı süreci yaşayıp yaşamadığını belirlemeye çalışmaktır. Bu çalışmada İspanya’nın Ortaçağ’da bilim tarihine katkıları ve özellikle de astronomi alanındaki etkileri tartışılmıştır. Bunun için öncelikle İspanya’nın tarihsel süreci incelenmiş, astronomiye ilişkin genel tarihçe verilmiştir. Ardından Ortaçağ’da İspanya’nın genel karakteristiği özetlenmiş, modern bilim olarak adlandırdığımız sürece geçmeden önceki dönemlerde İspanya’da bilime özellikle de astronomiye olan ilginin nedenleri ortaya koyulmaya çalışılmış, ardından bilimsel devrime giden süreçte Müslüman ve Yahudi bilim insanlarının etkisinden bahsedilmiş ve İspanya’da modern bilime geçiş süreci incelenmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
44

DÜZGÜN, Şebnem. "Epistemophily and Women’s Temporality in Jeanette Winterson’s Sexing the Cherry". İnsan ve Sosyal Bilimler Dergisi, 27 de outubro de 2022. http://dx.doi.org/10.53048/johass.1131417.

Texto completo da fonte
Resumo:
Jeanette Winterson’ın Vişnenin Cinsiyeti (1989) adlı eseri, epistemolojik ataerkil dile ve doğrusal zamansallığa alternatif olarak epistemofilik dil ve dairesel bir zaman yapısı kullanarak feminist bir tarih yorumu sunar. Romanda epistemofilik dil, tarihin döngüsel, akışkan ve sürekli olduğunu ve özel ve kamusal tarihler veya geçmiş, şimdi ve gelecek arasında katı ayrımlar olmadığını savunmak için kullanılır. Winterson, dişillikle ilişkilendirilen özel alan ile erillikle ilişkilendirilen kamusal alan arasındaki hiyerarşiyi ortadan kaldırmak için karakterlerin kişisel geçmişlerini kamusal tarih içinde ele alır. Ayrıca, her karakter tarihi kendi bakış açılarından yeniden yorumlayıp değerlendirdiği için tarihi öznel bir kavram olarak tasvir eder. Baskın epistemolojilerden ayrılan karakterler, tarihe öznel, feminen bir açıdan bakarak tarihin öznelliğini vurgularlar. Bu çalışma, epistemofili ve kadının zamansallığı üzerine yapılan tartışmalar ışığında, esas olarak Julia Kristeva'nın argümanlarına atıfta bulunarak, Winterson’ın Vişnenin Cinsiyeti adlı eserinin tarihi, şimdiye ve geleceğe uzanan geçmişin öznel bir yeniden yaratımı olarak tanımlayarak, tekilliği ve doğrusal zamansallığı destekleyen ataerkil epistemolojik dile karşı çıktığını göstermeyi amaçlar.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
45

CANATAK, Abdulmecit. "Dıscussıons On The Lıterature-Hıstory Relatıonshıp And The Hıstorıcıty Of Lıterature Work". Kuram ve Uygulamada Sosyal Bilimler Dergisi, 27 de junho de 2022. http://dx.doi.org/10.48066/kusob.963883.

Texto completo da fonte
Resumo:
Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji gibi fen bilimleri nasıl birbirlerinden ayrık sahalar değilse; edebiyat, tarih, sosyoloji, psikoloji, tarih, teoloji başta olmak üzere sosyal bilimler de tamamen bağımsız değildir. Hatta post modern kültür ve sanatın hayatımızın her safhasına olduğu gibi bilim ve sanata da yön vermiş olması bu ortaklığın sınırlarını daha da genişletmiş, neredeyse bütün bilimsel disiplinlerin özerkliği ortadan kalkmıştır. 1980’leden sonraki hızlı teknolojik gelişmelerle birlikte özellikle dijital teknolojinin sanata hakim olmasıyla bu karşılıklı etkileşim daha da hız kazanmıştır. Tarih, edebiyatın bu disiplinler içiresinde en çok etkileşim içerisinde olduğu disiplinlerden biridir. Tarih bilimi tarihsel belgenin olmadığı durumlarda kurgusal metinlerden yararlanır. Bu bağlamda edebiyat tarihe kaynaklık eder. Edebiyat da kurguya dayalı metnin arka planını, devrini, sanatkârını anlamak adına tarihten yararlanır. Tarihî roman, tarihî tiyatro ve tarihî şiir bu etkileşimden doğmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
46

EKİZ, Necmettin Salih. "Oryantalist Literatürde Kur’an’ın Yahudi Kökenli Olduğu İddiası: Bir Tarihçe Denemesi". Tefsir Araştırmaları Dergisi, 3 de abril de 2022. http://dx.doi.org/10.31121/tader.1030881.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
47

DELİSER, Bilal. "TARİHSEL ARKA PLANLI YÜZYIL OKUMALARI –I: ÖMER NASUHİ BİLMEN’İN BÜYÜK TEFSİR TARİHİ/TABAKATÜ’L MÜFESSİRÎN ADLI ESERİNİN İLK ÜÇ TABAKASI". Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, 15 de outubro de 2023. http://dx.doi.org/10.52115/apjir.1352538.

Texto completo da fonte
Resumo:
Tefsirin bir ilim olarak gelişimini ve bugüne nasıl gelindiğini görebilmek için onu tarihin içinde okumak daha doğru bir yaklaşım olsa gerekir. Bu vesile ile değişen zaman ve mekânın Kuran’ı yorumlama üzerinde ne gibi etkileri olduğu daha rahat görülebilir. Bu rahat görünümü sağlayan yöntemlerden biri ve belki de en önemlisi yüzyıllık zaman dilimli tabakat/biyografi kitaplarıdır. Tefsir alanında Ömer Nasuhi Bilmen’in (öl. 1883/1971), Büyük Tefsir Tarihi/Tabakâtü’l-Müfessirîn eseri bu alanda Türkçe olarak yazılmış olanların son örneğidir. Bu çalışmada tefsir tarihi yazım tarzlarına kısaca değinildikten sonra, Ömer Nasuhi Bilmen’in hicrî olarak 14 tabakadan oluşan bu eserinin ilk üç tabakası tarihsel arka planlı yüzyıl okumaları ile tahlil edilmiştir. Hicrî ilk üç yüzyılın İslâm bilim ve kültür tarihi açısından önemi yadsınamaz. Çalışmada, sahâbe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn’in tefsir özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılırken bu dönemlerin tarihsel sınırlarının belirlenmesine de gayret gösterilmiştir. Aynı zamanda tabakalarda verilen bilgiler yeni bir okuma biçimiyle tefsir bilim tarihine hizmet edecek şekilde yorumlanarak sunulmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
48

Kaya Ünal, Zeynep. "İslâm Tarihçiliğinde Toplumları Şekillendiren Bir Unsur Olarak Coğrafya: Mes‘ûdî Örneği". Hitit İlahiyat Dergisi, 3 de abril de 2024. http://dx.doi.org/10.14395/hid.1410999.

Texto completo da fonte
Resumo:
Müslüman tarihçiler, eserlerini kaleme alırken tarihin başlangıcından yani yaratılıştan başlama temâyülünde olmuştur. Bu şekilde evrenin tarihi, insanlık tarihinin başlangıcı olarak ele alınmış, peygamberler tarihiyle birlikte İslâm tarihine bağlanmıştır. Mes‘ûdî ise IV./X. yüzyılda buna ek olarak dünya coğrafyasını karaları, denizleri ve sularıyla birlikte tanıtmış, tarihi üzerinde gerçekleştiği mekanla neredeyse eşzamanlı şekilde ele aldığı bir metin ortaya koymuştur. Bu özelliği müellifin isminin İslâm tarihçileri kadar coğrafyacıları arasında da zikredilmesini sağlamıştır. Ancak Mes‘ûdî’nin coğrafyaya yaklaşımı bir coğrafya yazarından oldukça farklıdır. Müellif tarihsel coğrafyayı, coğrafî tarihle birlikte değerlendirmiştir. Fauna ve florasıyla ele aldığı yeryüzünün insanlık tarihini nasıl etkilediğini, toplumları nasıl şekillendirdiğini ve buna mukabil toplumların çevrelerine nasıl tesir ettiğini özenle kaydetmiştir. Araştırmalarını yazılı kaynaklardan aldığı bilgilerin ötesine taşıyan âlim, seyahatleri esnasında bu özellikleri dikkatle tetkik ederek aktarmış; merak ettiği ya da şüphe duyduğu konuları yerlilerle, tüccar ve denizcilerle müzakere ederek aydınlatmaya çalışmıştır. Bu şekilde gözlem ve soruşturmalarla elde ettiği malumatı, kimi durumlarda yazılı kaynakların önüne geçirmiştir. Bu sayede beşerî coğrafyayı işleyerek, insan merkezli bir tarih yazımı ortaya koymuştur. Bu makale, insanın yeryüzü coğrafyasıyla kurduğu ilişki neticesinde ortaya çıkan etkileri Mes‘ûdî’nin günümüze ulaşan eserleri Mürûcü’z-zeheb ve et-Tenbîh ve’l-işrâf’taki anlatımından yola çıkarak tasnif etmeyi amaçlamaktadır. Böylece toplumların beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar konusundaki kültürel farklılıkları; bunun yanı sıra hayvanların evcilleştirilmesi ve bitkilerin aklimatizasyonu gibi faaliyetlerin insanlık tarihi üzerindeki etkileri, müellifin tarih yazımındaki şekliyle tespit edilecektir. Bu vesileyle coğrafyanın tarih anlatısının bir unsuru olarak ele alınmasının tarih yazımı alanına sunduğu katkılar belirtilerek, Mes‘ûdî’nin öncü yaklaşımının tarihe farklı bir pencereden bakma imkanı tanıdığı görülecektir. Bu amaçla öncelikle müellifin eserlerinde aktarıldığı şekliyle yeryüzünün evrendeki konumunun tasviri açıklanacaktır. Zira Mes‘ûdî kendi çağının hakim bilimsel yaklaşımı gereği dünyanın ateş, hava, su ve toprak şeklinde dört unsurdan teşekkül ettiğini belirtirken aynı zamanda, semavi cisimlerin ay altı alemin bu süflî materyallerinden uzaklığına işaret etmiştir. Yine yeryüzünde mevsimlerin oluşumundaki ana etmenin gök cisimleri olduğunun da farkındadır. Müellifin yeryüzü tasvirine gelindiğinde ise İran menşeli kişver sistemine dayandığı görülmektedir. Buna göre yeryüzünün merkezi Mes‘ûdî’nin de doğduğu ve hayatının ilk yıllarını geçirdiği bölge olan Babil/Irak iklimidir. Dünyanın yerleşik coğrafyası bu iklimi kuşatan altı iklim ile tasvir edilmektedir. Mes‘ûdî’nin bu tasvirlerle yetinmeyerek teorik bilgiyi yeryüzünde yaşayan tüm canlılara, insan, hayvan ve bitkilere uygulaması ile temayüz ettiği coğrafyanın canlı yaşama etkisiyle ilgili verdiği malumatta görülmektedir. Müellifin coğrafî determinizmi her iklim bölgesinin kendine has özellikleriyle üzerindeki yaşamı nasıl etkilediğini kati şekilde açıklamaktadır. Bu etki insanların ten renklerindeki değişiklik gibi fiziksel olduğu kadar, ruhî durumlarının değişiminde ya da hastalıkların ortaya çıkışında da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla müellife göre bir bölgenin özelliklerinin anlaşılması aynı zamanda o iklim insanının maddî manevî pek çok durumunun açıklanması için yeterli bilgi elde etmeye imkan tanımaktadır. Mes‘ûdî bu açıklamaları her ne kadar temelde yazılı kaynaklardan derlediyse de delillendirmek için hem kendi gözlemini hem de soruşturmaları vesilesiyle edindiği bilgileri kullanmıştır. Dolayısıyla Babil ikliminin merkezî konumunda da görüldüğü şekliyle kendi yaşadığı bölgeyi ve toplumu asıl kabul etmiş, bunu oldukça haklı bulduğu gerekçelerle izah etmiştir. Müellifin referans noktası en mutedil olan bölge, en mutedil olan toplum yani Irak bölgesi ve insanıdır. Dolayısıyla sadece müellif olarak değil yeryüzünün en mutedil noktasında neşet etmek dolayısıyla da Mes‘ûdî anlatısının merkezine yerleşmektedir. Burada kısaca değinilen unsurlar Mes‘ûdî’nin bir tarihçi olarak İslâm tarih yazımına sunduğu katkıların, coğrafyayı tarihin aslî bir unsuru olarak değerlendirmesiyle irtibatlı olduğunu göstermektedir. Bu makale bu tespiti delillendirmeyi hedeflemektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
49

Kocacık, Eyüp Talha. "İstanbul ve Anadolu Eczanelerinde Mesai Saatleri ve Nöbet Uygulamaları: Bir Tarihçe". Osmanlı Bilimi Araştırmaları 22, n.º 1 (18 de janeiro de 2021). http://dx.doi.org/10.26650/oba.779665.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
50

İnce, Cevat. "Karaağaç Camii Örneği ile Mektepli Camiler Tipolojisi". Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 30 de maio de 2024. http://dx.doi.org/10.17518/canakkalearastirmalari.1465832.

Texto completo da fonte
Resumo:
Tekirdağ ili, Kapaklı ilçesi, Karaağaç Mahallesi, Karaağaç Camii restorasyon projesi ile sanat tarihi/mimari tarihçe raporu çalışması sürecinde yapının günümüze ulaşan mimari detaylarının bölgede yer alan benzer plan şemasına sahip diğer camiler ile mukayeseli incelemesinin yanı sıra literatür ve arşiv çalışmaları sonunda bugüne kadar yapılan çalışmalarda gözden kaçmış olan kendine özgü, özel bir plan şemasına sahip “mektepli camii” plan şeması karşımıza çıkmıştır. Trakya bölgesine 93 Harbi olarak isimlendirilen savaş sonrası göçen yurttaşların ihtiyacını karşılamak üzere kurulan yerleşimlerin ihtiyacını karşılamak üzere 19. yy. sonu ile 20. yy. ilk çeyreğinde inşa edilen bu camilere ait zengin bir fotoğraf arşivinin, İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan II.Abdülhamit Albümünde olduğunu tespit ettik. Ayrıca farklı kaynaklarda karşımıza çıkan planların aslında tek tip bir proje üzerinden küçük değişiklikler ile ana form korunarak inşa edildiği ve bu plan şemasında büyük külliye ya da medrese yapıları dışında tek mekan içinde okul ve cami işlevinin birlikte çözümlendiği görülmüştür. Özel bir plan şeması ile fonksiyonel ve pratik kullanıma sahip olan bu yapının bu güne kadar yapılan tipoloji çalışmaları dışında, yapılan çalışma kapsamın yeni bir cami mimari formu olduğu tespit edilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
Oferecemos descontos em todos os planos premium para autores cujas obras estão incluídas em seleções literárias temáticas. Contate-nos para obter um código promocional único!

Vá para a bibliografia