Artigos de revistas sobre o tema "Hayat mecmuası"

Siga este link para ver outros tipos de publicações sobre o tema: Hayat mecmuası.

Crie uma referência precisa em APA, MLA, Chicago, Harvard, e outros estilos

Selecione um tipo de fonte:

Veja os 50 melhores artigos de revistas para estudos sobre o assunto "Hayat mecmuası".

Ao lado de cada fonte na lista de referências, há um botão "Adicionar à bibliografia". Clique e geraremos automaticamente a citação bibliográfica do trabalho escolhido no estilo de citação de que você precisa: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

Você também pode baixar o texto completo da publicação científica em formato .pdf e ler o resumo do trabalho online se estiver presente nos metadados.

Veja os artigos de revistas das mais diversas áreas científicas e compile uma bibliografia correta.

1

CÖMERT, Tuğçe, e Şahin ORUÇ. "Tarih Öğretimi Açısından “Hayat Tarih Mecmuası”". Uluslararası Ders Kitapları ve Eğitim Materyalleri Dergisi 6, n.º 2 (29 de outubro de 2023): 260–74. http://dx.doi.org/10.53046/ijotem.1376745.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu çalışmanın amacı bir döneme damgasını vuran popüler tarih dergisi olan “Hayat Tarih Mecmuası”nı tarih öğretimi açısından incelemektir. Hayat Tarih Mecmuası 1965- 1982 yıllarında çıkarılan popüler bir tarih dergisidir. Tarih öğretimi açısından konu yelpazesi oldukça geniştir. Avrupa tarihi, arkeoloji, seyahat, coğrafya, edebiyat gibi konulara yer vererek tarih öğretimi açısından çok önemli materyaller sunmuştur. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olan doküman analizi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın evrenini derginin yayınlanan tüm konu alan dizini ve ayrıntılı olarak görselleri incelenmiş olan 10 sayısı oluşturmaktadır. Araştırma ile dergi, okuyucularına tarih öğretimi bağlamında tarih bilinci kazandırmak istediği sonucuna varılmıştır. Bu amaç doğrultusunda dergi, yayınlandığı dönem içerisinde Hayat Tarih Mecmuası okuyucularına Türk tarihinin farklı alanlarında bilgi sunduğu gibi dünya tarihi ile ilgili konulara da yer vermiştir. Okuyucularına tarih okuma ve öğrenme zevki aşılayan dergi; geçmişte yaşanan olaylara ışık tutarak halka popüler konularda önemli bir tarih birikimi sunmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
2

AYDIN, Önder, e Nurçin ÇELİK. "Erken Cumhuriyet Döneminde “Asrî” Mimarlığı Tanıtan Bir Öncü:Hayat Mecmuası". Art-e Sanat Dergisi 15, n.º 30 (29 de dezembro de 2022): 805–27. http://dx.doi.org/10.21602/sduarte.1169906.

Texto completo da fonte
Resumo:
Erken Cumhuriyet döneminde 1920lerin ikinci yarısı, bir taraftan tarihselci Milli Mimari uygulamalarının halen etkili olduğu, diğer taraftan da değişimin işaretlerinin ortaya çıktığı bir zaman aralığına karşılık gelmektedir. Bu süreçte çıkarılan, gündelik yaşama dair eski alfabe ile yayın yapan magazin dergilerinin yeni, asrî mimarlığa dair erken yayınları, Ülke mimarlığındaki değişimin de habercisi niteliğindedir. Belirtilen bağlamda, Hayat mecmuasının dönem içinde önemli bir iz bıraktığını söylemek mümkündür. Bu makale çalışması, Derginin döneminin yeni, asrî, modern mimarlığını tanıtan, savunan yazılarını mercek altına almıştır. Söz konusu yazıların analizi kapsamında metinlerden çekilen veriler, Modernliğin kavramları ışığında alt başlıklar halinde değerlendirilmiştir. Sonuç olarak bu makale, Hayat mecmuasının Genç Türkiye Cumhuriyetinin ideolojisi ve inkılaplarıyla uyumlu olarak, 1930lar sonrasında yoğun bir biçimde uygulanacak yeni mimarlığa dair yayınlara, erken dönemde yer vermesinin önemine dikkat çekmektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
3

Tevetoğlu, Fethi. "Atatürk'ün toplanmamış yazıları I". Belleten 50, n.º 197 (1 de agosto de 1986): 531–46. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1986.531.

Texto completo da fonte
Resumo:
Atatürk'ün kıyıda-bucakta kalmış pekçok yazıları bulunmaktadır. Bu yazıların nerelerde ve kimlerde bulunduğunu, bulunabileceğini, konuyla ilgili daha önce yayımlanmış makalelerimizde belirtmiş, ayrıca kendi bulduğumuz, topladığımız yazıları sunmuştuk. 1939 yılından bu yana, kendi çıkardığımız Kopuz adlı Türkçü dergi ile, Türk Kültürü, Önasya ve Hayat Tarih Mecmuası dergilerinde ve Tercüman, Son Havadis gazetelerinde Atatürk'ün topladığımız yazılarını yayımlamıştık. Bunlardan birkaçı eski gazete kolleksiyonlarından aynen istinsah edilen, ondan fazlası ise ilk olarak tarafımızdan bulunan, devlet arşivlerinden veya şahıslardan asılları veya fotokopileri sağlanmak suretiyle "Atatürk ve Millî Mücadele Târihi" mizi araştıranlara kazandırılmış belgelerdir. Bütün bunları ve daha sonraki yıllarda topladığım "Atatürk'ün Toplanmamış Yazıları"nı hep bir arada ve ayrıntılı notlarıyla Belleten'de yayımlamaya çalışacağız.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
4

Sayak, Bülent. "Modern Türkiye Mecmuası: Söylem, Edebî Muhteva ve Dizin". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, n.º 15 (28 de abril de 2024): 202–39. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1443635.

Texto completo da fonte
Resumo:
Süreli yayınlar, neşredildikleri dönemin dikkatlerini, olaylarını ve ideolojisini yansıtmaları dolayısıyla akademik çalışmalar için temel başvuru kaynaklarıdır. 1 Mart 1938-4 Şubat 1939 arasında 50 sayılık bir yayın hayatı olan Modern Türkiye Mecmuası, erken Cumhuriyet döneminin siyaset, sağlık, tarih, spor, beden terbiyesi, kadın kavrayışlarını yansıtır ve üretir. Politik ve ansiklopedik bir kimlik taşıyan dergi dönemin kültür, mimari, spor, gazetecilik ve politika söylemleri ile şekillenir. Bu çalışmada, hakkında müstakil bir inceleme olmayan Modern Türkiye Mecmuası biçim özellikleri, yayın politikası ve yazar kadrosu bakımından tanıtılmıştır. Dönem ideolojisiyle kesişen sosyokültürel söylemi irdelenmiş, edebî malzemesi ele alınmıştır. Farklı disiplinlerden araştırmacıları içerikten haberdar etmek ve literatür taramalarını kolaylaştırmak için çalışmanın son bölümüne kronolojik dizin eklenmiştir. Derginin yayımladığı metinler ve fotoğraflarla erken Cumhuriyet’in ‘yeni Türk kadın’, ‘ulus devlet’, ‘modernleşme’ ideallerini özümsediği ve popülerleştirmeye çalıştığı tespit edilmiştir. Dönemin politika, mimari, gazetecilik, edebiyat ve sosyal tarihini anlamak isteyen araştırmacıların dergi vasıtasıyla ‘yeni bakışlar’ kazanabileceği değerlendirilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
5

ESİN, Mehmet Nezir. "Muhammed Ziyāeddīn Taskesānī (Taskesenli) and Sarf Treatise". Mütefekkir 10, n.º 19 (15 de junho de 2023): 193–211. http://dx.doi.org/10.30523/mutefekkir.1312464.

Texto completo da fonte
Resumo:
Arapça, kelime hazinesi ve gramer açısından geniş bir dildir. Cahiliye döneminde Arapların şehir hayatından ziyade göçebe/bedevi bir hayat yaşamalarının bir sonucu olarak yazı geleneği tam anlamıyla gelişim göstermemiştir. Bu nedenle Arapça söz varlığı temelde sözlü (şifâhî) ve işitsel (semâî) kültüre dayanmaktaydı. Bu durum Arapçanın asli yapısını büyük ölçüde korumaya bir vesile teşkil etmekteydi. Ancak İslam fetihleriyle toprakların genişlemesi neticesinde bir taraftan diğer dillere karşı Arapçayı koruma öbür taraftan ise yeni Müslüman olan kavimlere Arapçayı öğretme gibi amillerden dolayı tedvin faaliyeti erken dönemlerde başlamıştır. Tedvin edilen kurallar, zamanla konularına göre müstakil birer ilim haline gelmeye başlamıştır. Bu ilimlerden biri de Arap dilinin kelime yapısını inceleyen sarf ilmidir. Sarf ilmi, dilin temel bileşenleri olan kelimeleri incelediğinden ilk dönemden itibaren dilcilerin ilgi odağı olmuş ve bu alanda birçok eser kaleme alınmıştır. Söz konusu eserlerden bir tanesi de son dönem Osmanlı ulemasından Muhammed Ziyâeddin Taşkesânî’nin (ö. 1914) Kitâbu sarfin sağîrin adlı risâlesidir. Bu çalışmada öncelikle sarf ilmi hakkında kısaca bilgi verildikten sonra müellifin hayatı, eserleri, Kitâbu sarfin sağîrin adlı risâlesi ve bu risâlede takip ettiği yöntemin yanı sıra risâlenin muhtevası ve sarf ilmine katkısı incelenmiştir. Çalışmanın sonunda da el yazması eserin tenkitli neşrine yer verilmiştir. Neşirde Diyanet Yazma Eser Kütüphanesi, nr. 6513-I’deki mecmua içerisinde bulunan mevcut tek nüshası esas alınmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
6

KORKMAZ, Tuğrul. "CUMHURİYETİN KURULUŞ DÖNEMİ’NDE RESMÎ İDEOLOJİ VE TÜRK TARİH TEZİ’NE ALTERNATİF BİR YAKLAŞIM: ATSIZ MECMUA". Akademik Hassasiyetler 10, Cumhuriyet Özel Sayısı (29 de outubro de 2023): 642–69. http://dx.doi.org/10.58884/akademik-hassasiyetler.1349235.

Texto completo da fonte
Resumo:
Ulus-devletlerin en önemli misyonlarından biri kimlik inşasıdır. Kimliğin inşa edilmesinde ise halk toplulukları arasında bir bağın tesis edilmesi yani kısaca milletin oluşturulması için objektif ve subjektif bağların bu insan topluluğu arasında kurulması gerekmektedir. Bu noktada tarih ve tarih yazımı ise hayati bir rol üstelenmektedir. İmparatorluk bakiyesi olan ve ulus-devlet olarak ortaya çıkan Türkiye devletinin kurulmasında da resmi tarihin yazımı araçsal bir rol üstlenmiştir. Herhangi bir ulus-devletten farklı olarak, bir dizi köklü reform ve hükümet sistemi değişikliğini de içeren bu süreçte Türkiye’de resmi tarih yazımı çok daha fazla amaca hizmet eder şekilde ortaya çıkmıştır. Böyle bir hamle, bir taraftan bu tarih yazımına etki edip onu yönlendirmek isteyen veya ortaya çıkan ürünü beğenmeyerek eleştiren entelektüel bir kitleyi de beraberinde getirmiştir. Bunlardan birisi daha sonra Türkiye’de bir milliyetçilik ekolünün de kurucusu olan Hüseyn Nihal Atsız’dır. İçerik analizinden faydalanılan bu çalışmada, resmi tarihin bel kemiğini oluşturan Türk Tarih Tezi’nin hazırlandığı dönemde, çıkardığı dergi aracılığı ile buna etki etme ve dönüştürme gayreti içinde olan Atsız’ın tarih anlayışı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
7

TOK, Eda. "Tuzlalı Nâbî’nin Türkçe Şiirleri". Erdem, n.º 85 (1 de dezembro de 2023): 173–202. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2023.85.173.

Texto completo da fonte
Resumo:
Yüzyıllar boyunca birçok faklı ırka, dine ve medeniyete mensup insanların kesişme noktası olan Balkanlar, Türk tarihinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Türk milletinin Balkanlarla olan ilişkisi çok erken dönemlerde başlamış olmasına rağmen asıl uzun süreli ve kalıcı ilişkiler Osmanlılar döneminde geliştirilmiştir. Balkanlarda Türk hâkimiyetiyle birlikte Türk kültür ve sanatı bu coğrafyada etkili olmuş; çok sayıda yazar, şair ve ilim adamı yetişmiştir. Balkanlarda en çok şair ve edibin yetiştiği ülkelerden biri de Bosna Hersek’tir. 1463’te Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Hersek’i fethetmesinden sonra, kitleler hâlinde İslamiyet’i kabul eden Boşnaklar, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki en imtiyazlı tebaalarından biri olmuştur. Bosna Hersek’te bilhassa Osmanlı döneminde yazı dili olarak Türkçe benimsenmiş ve Adnî’den (1420-1474) Hersekli Ârif Hikmet’e (1829- 1903) kadar bu coğrafyada Derviş Yakup Paşa, Vusûlî, Mostarlı Ziyayî, Ubeydî, Edâyî, Ağa Dede, Turâbî, Mecâzî, Süleyman, Varvarlı Ali Paşa, Nergisî, Selman, Hevâyî, Ahmed Çelebi, Sabit, Derviş, Hüsâmî, Şehdî, Ali Alaaddin, Fevzî, Habîbî, Mîrî, Nâbî, Meylî, Vehbî, Seyfî, Fadıl Paşa, Seyfî, Ahmed Hamdî gibi çok sayıda edip yetişmiştir. Tezkirelerde, edebiyat tarihlerinde anılan Bosnalı şairlerin yanı sıra sözü edilen kaynaklarda kayda geçmemiş Türkçe şiirler yazan çok sayıda Bosnalı şair bulunmaktadır. Tezkirelerde, edebiyat tarihlerinde anılan Bosnalı şairlerin yanı sıra sözü edilen kaynaklarda kayda geçmemiş Türkçe yazan çok sayıda Bosnalı şair bulunmaktadır ancak Bosna Hersek Osmanlı dönemi şairleri ve onların Türkçe şiirlerinin büyük bir kısmının günümüze aktarılmadığı bu hususa yeterli hassasiyetin gösterilmediği görülmektedir. Bilhassa kütüphanelerdeki yazma eserlerin, mecmuaların taranmasıyla birlikte yapılacak araştırmalar çok sayıda Türkçe şiirin tespitine imkân sağlayacaktır. Bu çalışmada da Bosna Hersek’te yetişmiş Osmanlı dönemi 17. yüzyıl şairlerinden biri olan Nâbî’ye dikkat çekilecektir. Şairin hayatı hakkındaki bilgiler Tuzlalı olması ve babasının Tuzla müftüsü Salih Efendi olması ile kısıtlıdır. Şairin bir divanı olup olmadığı da tespit edilememiştir. Şairin Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi’nde R-4007 kayıtlı mecmuada 77b-84a varaklarında Türkçe ve Farsça şiirleri bulunmaktadır. Çalışmada, sözü edilen mecmuada yer alan Nâbî’nin Türkçe şiirlerinin transkipsiyonu yapılarak şairin Türkçe şiirleri ilim âleminin istifadesine sunulacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
8

Öztürk, Mehmet. "Kastamonulu Çörekçizâde Nâbî ve Yeni Şiirleri". Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi 7, n.º 1 (24 de maio de 2024): 49–67. http://dx.doi.org/10.61729/uhad.1434362.

Texto completo da fonte
Resumo:
19. yüzyıl, âşık edebiyatının zirvede olduğu ve önemli temsilciler yetiştirdiği dönemlerin başında gelmektedir. Bu yüzyılda geleneğin canlı şekilde yaşadığı bölgelerden birisi de Kastamonu olmuştur. Kastamonu, 19. yüzyılda önemli âşıklara ev sahipliği yapmış bünyesinden pek çok âşık yetiştirmiştir. Meydânî, Kemâlî, Âşık Fevzî, Âşık Hasan, Âşık Zikrî, Lütfî bu yüzyılda Kastamonu’da yetişen âşıklardan bazılarıdır. 19. yüzyılda Kastamonu’da yetişen âşıklardan birisi de Çörekçizâde Nâbî’dir. Kaynaklar Çörekçizâde Nâbî’yi birkaç cümle ile anlatmakta, halk ve divan şiiri tarzında eserler verdiğini belirterek iyi saz çaldığını ifade etmektedir. Bunlara bağlı olarak şairin bugüne kadar tespit edilen şiirlerinin sayısı üçü geçmemektedir. Bu üç şiir de 1939 yılında İhsan Ozanoğlu tarafından yayımlanmış, o günden günümüze şairin yeni şiirleri tespit edilememiştir. Son dönemde incelenen Kastamonu kaynaklı şiir mecmualarında şairin yeni şiirleri tespit edilmiş böylece şiir külliyatına katkı yapılmıştır. İncelenen mecmualarda Çörekçizâde Nâbî’ye ait on yeni şiir tespit edilmiştir. Gelinen noktada şairin elimizdeki şiir sayısı on üçe yükselmiş durumdadır. Bu çalışmada şairin hayatı kaynaklarda yer alan bilgilerden hareketle yeniden ele alınmış, şiirlerinin kayıtlı olduğu kaynaklar hakkında bilgi verilmiş, ardından şiirleri üzerine değerlendirmede bulunulmuştur. Değerlendirme yapılırken seçilen örneklerin sırası parantez içerisinde gösterilmiştir. Ayrıca şiirler kaynaklarda yer aldığı gibi kaydedilmiş imla noktasında herhangi bir düzeltmeye gidilmemiştir. Şiir sayısını şimdilik on üçe çıkartabildiğimiz Çörekçizâde Nâbî’nin şiirlerine ve hayatına dair bilgilerin ilerde yapılacak olan mecmua ve cönk incelemeleriyle artırılabilecek olduğu kanaatindeyiz.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
9

BELLİ, Onur. "İstiklâl Madalyalı Şair Necmeddin Sahir Sılan’ın Şiirlerine Balkan Savaşları’nın Yansıması". Erdem, n.º 86 (1 de junho de 2024): 1–19. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2024.86.001.

Texto completo da fonte
Resumo:
Balkan Türklerini yaklaşık beş asırdır bulundukları vatan topraklarından sürgün eden 1912-1913 Balkan Savaşları, ardında derin yaralar ve acılar bırakmıştır. Bu kutsal topraklar ve ulu amaç doğrultusunda verilen mücadele büyük bir felaketle sonuçlanmıştır. Bu anlamda Balkan Savaşları, Balkan topraklarını acıyla kaplayan, kanla sulayan ve binlerce sivil halkın ölümüyle sonuçlanan bir savaş niteliği taşımaktadır. Balkan Savaşları’nın yaşandığı 1912- 1913 yılları arasında, binlerce asker ve sivil halk çatışmalar, salgın hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmiş savaşlar sırasında halk sefalet içinde kalmış ve Balkan Türkleri ilkel yollarla beş asırdır varlıklarını sürdürdükleri topraklarından sürgün edilmiştir. Türk tarihini derinden etkileyen, arkasında bir yıkım bırakan bu kanlı savaş ve Balkan Türklerine yapılan zulümler kaçınılmaz bir şekilde edebiyata yansımıştır. Ardında derin yıkım ve acı bırakan bu savaşın edebiyata yansıması düşünülemez. Bu açıdan 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşları’nın Türk basınında kapladığı yeri görmek mümkündür. Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Halid Fahri, Mehmet Âkif, Abdülhak Hamid ve Celal Sahir gibi birçok şair Balkan Savaşları’nı şiirlerinde konu edinmiştir. Balkanlar’da yaşanan zulümleri, şiirlerinde konu edinen şairlerden biri de Necmeddin Sahir Sılan’dır. Yazı hayatına şiirler kaleme alarak II. Meşrutiyet döneminde başlayan Necmeddin Sahir Sılan, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık etmenin getirdiği birikimini şiir ve düzyazılarında dile getirmiştir. 1912-1922 yılları arasında şiirler kaleme alan Necmeddin Sahir Sılan, şiirlerini dönemin önemli mecmua ve gazetelerinde yayımlatmıştır. Rübâb, Donanma, Türk Duygusu, Büyük Duygu, Servet-i Fünûn ve İnci/Yeni İnci mecmuaları ve Tasvir-i Efkâr, Tercüman-ı Hakikat, Anadolu’da Yenigün ve İleri gazeteleri bunlara örnek olarak gösterebilmektedir. Dönemin hafızasına yakından tanıklık etmiş olan Necmeddin Sahir’in şiirlerinde dönemlerde yaşanan savaşların, işgallerin ve halkı derinden etkileyen toplumsal olayların yansımasını görmek mümkündür. Bu bağlamda Necmeddin Sahir’in Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi Türk tarihinde önemli yer edinen savaşları şiirlerinde konu edinmiştir. 1912 yılında yazı hayatına başlayan 1912-1913 yılları arasında İstanbul’da gazetecilik faaliyetleri yürüten Necmeddin Sahir Sılan, bu buhranlı yıllarda kaleme aldığı şiirlerinde Balkan Savaşları önemli yer tutmaktadır. Necmeddin Sahir, Balkan Savaşları sırasında harap olmuş şehirleri, insanların yaşadığı zulümleri kaleme aldığı şiirleriyle ölümsüzleştirmiştir. Bu çalışmada, Necmeddin Sahir Sılan’ın hayatı, yazı hayatı hakkında bilgi verilecek ve Balkan Savaşları’nın Tasvir-i Efkâr gazetesinde, Donanma, Türk Duygusu, Büyük Duygu, Tan mecmularında yayımlanan şiirlerine yansıması incelenecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
10

Şengül, Figen. "MODERNLEŞMENİN EKSENİNDE KADIN İNŞASI:1956-1976 HAYAT MECMUASI ÖRNEĞİ". Türkiye Mesleki ve Sosyal Bilimler Dergisi, 24 de julho de 2024. http://dx.doi.org/10.46236/jovosst.1499812.

Texto completo da fonte
Resumo:
İçinde bulunduğumuz toplumsal yapı kişilik özelliklerimizi, tüketim alışkanlıklarımızı, kendilik algımızı biçimlendirmekte olduğu düşünüldüğünde Osmanlıda tarihsel süreç içerisinde kadının toplumsal yapı içerisinde her dönem konjonktürel koşullara göre farklı konumlandırıldığı görülmektedir. Kadının Osmanlıdan günümüze tarihsel süreç boyunca konumlanışı itibariyle bir tüketim nesnesi ya da süreç öznesi konumuna getirilerek içinde bulunduğu toplumsal yapı tarafından inşa aracı olarak kullanıldığı söylenebilmektedir. Bu inşa Batılı kadın, Cumhuriyet kadını, Modern kadın şeklinde her dönem farklı bir niteliğe bürünerek eklemlenmelerle devam etmektedir. Nitekim kadın farklı nitelikleri bünyesinde barındırmaya ve toplumsal yapıyı bu nitelikler nezdinde temsil et(tiril)meye devam etmektedir. Günümüzde bu temsil ise medya aracılığıyla kitlelere aktarılmaya devam etmektedir. Medyanın sahip olduğu bu inşa gücü kadının bu süreçteki konumu sosyal inşa kuramı nezdinde irdelenerek ve Hayat mecmuası çerçevesinde veriler içerik analizi yapılarak bu verilerde frekans analizi tabloları oluşturulup kelimelerin kullanım sıklığına göre hangi temaların ele alındığı ve bu temalarda kadının konumu irdelenmektedir. Ardından kadın temalı içeriklere söylem analizi yapılarak bu inşa süreci ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu araştırma ile 1957 ve 1976 yılları arasında magazin haberciliğinin ilk örneği olan Hayat Mecmuası üzerinden kadın kimliğinin bu yıllar içerisinde yaşadığı değişim ve toplumsal roller nezdinde nasıl konumlandırıldığı ele alınarak tarihsel süreçte inşanın toplumsal perspektifte nasıl işlendiği aydınlatılmaya çalışılacaktır. Tanzimat ile birlikte modernleşme hareketlerinin sonucu kadın kimliği inşa süreci cumhuriyet döneminde devam etmektedir. Bu çalışma ile erken cumhuriyet döneminin ardından ilerleyen süreçte bu inşanın nasıl bir seyir izlediği döneminin ilk örneği olan magazin dergisi üzerinden toplumsal rollerin irdelenmesiyle somutlaştırılacaktır. Literatürde hayat mecmuası üzerinden kadın kimliği inşasının ele alındığı bir çalışma bulunmamakla birlikte bu çalışmayla literatürdeki bu açık giderilmeye çalışılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
11

Işık, Yasemin. "HAYAT MECMUASI NDAN (1926-1930) TARİH DİSİPLİNİ VE ÖĞRETİMİNE İLİŞKİN ÇIKARIMLAR". History Studies International Journal of History, 25 de fevereiro de 2022. http://dx.doi.org/10.9737/hist.2022.1074.

Texto completo da fonte
Resumo:
Toplumların ve insanların zaman ve mekân itibariyle geçirdikleri gelişmeleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde inceleyen tarih disiplini, gerçekleri ortaya koyması yönüyle önem arz etmektedir. Toplumsal gücün sağlanmasının yolu da “toplumsal hafızayı” teşkil eden tarihî mirasa sahip çıkmaktan geçmektedir ki gelecekte atılacak adımlar doğru olsun. Nitekim arz ettiği bu önemden dolayı “tarihin öğretimi” her dönem her toplum için üzerinde durulması gereken bir mesele olmuş; toplumsal değişim süreçlerine bağlı olarak da şekil almıştır. Özellikle modern (millî) devletlerin kurulma ve gelişme süreçlerinde “eğitim” kurumu araç olarak; “modern toplum inşası/kimlik inşası” hedefinde “tarih öğretimi” odak noktası olarak görülmüştür. Tarih öğretiminin en temel amacı da “siyasal toplumsallaşma” olarak belirlenmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, tarih ile yakından ilgilenmiş ve yanlış, eksik bulduğu tarih anlayışını değiştirerek Türk tarihi çalışmalarında önemli adımlar atmıştır. Devlet’in sesi olarak yayımlanan Hayat Mecmuası, bu atılan adımların, dönemin tarih anlayışının kavranması noktasında dikkat çekici bir yayındır. Bu bağlamda Mecmua’da öne çıkan isimler şöyledir: Mehmet Emin (Erişirgil), Avni (Başman), Köprülüzade Mehmet Fuat, Zeki Mesut (Alsan), Mustafa Şekip (Tunç), Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu). Bu çalışma, yöntem olarak nitel araştırmalardan kaynak taramasına dayanmaktadır. Tarihsel metinlerin değerlendirilmesinde “içerik analizi” kullanılmıştır. Çalışmanın amacı, bahsi geçen yazarların “tarih disiplininin önemi, tarihsel metot eleştirisi, yeni ideoloji ve değerlerin aktarımı, siyasi eğitim, yükseköğretimde tarih” gibi tartışma başlıklarına dair değerlendirmelerini, Erken Cumhuriyet Döneminin tarih anlayışı kapsamında ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Erken Cumhuriyet Dönemi Tarih Anlayışı, Hayat Mecmuası, Tarih Öğretimi, Tarih Disiplini Üzerine Tartışmalar, Yükseköğretimde Tarih.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
12

IŞIK, Yasemin. "AZERBAYCAN’DA EĞİTİM VE KÜLTÜR MESELESİ: HAYAT MECMUASI’NDA YAYIMLANAN MAKALE ÜZERİNDEN BİR DEĞERLENDİRME". Asya Araştırmaları Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 30 de dezembro de 2023. http://dx.doi.org/10.58640/asyar.1411513.

Texto completo da fonte
Resumo:
19. ve 20. Yüzyılda modernleşme yoluna giren modern-millî devletlerde yeni iktidarların yeni rejimlerine göre kurguladıkları yeni ideolojilerinin bireysel ve toplumsal alanda yerleştirilmesi, yeni kimlik inşasının sağlanması noktasında “eğitim meselesi” politikaların merkezine alınmıştır. Özellikle 20. Yüzyılın başlarında millî devletlerde eğitimin bir yandan tarihî miras olan kültürün aktarımı, bir yandan da yeni düzenin getirdiği yeni değerlerin tanıtılması ve toplum nezdinde benimsenmesi işlevleri önem kazanmış; modern toplum inşasında eğitime böylesi bir kutsal vazife atfedilmiştir. Toplumsal, kültürel değişim ve zihniyet dönüşümü bağlamında en önemli rolü devletin ve eğitim kurumunun üstlendiği, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde de modernleştirme projesine bağlı olarak eğitim politikalarında yeni bir evreye girilmiştir. Siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik dönüşümlerin toplumda kökleşmesinde, Türk İnkılâbının anlaşılması ve korunmasında, yeni değerlere uygun yeni insan tipinin yetiştirilmesinde eğitim bir araç olarak görülmüştür. Eğitimin en temel amacı, modern, millî, demokratik düşünceli, Cumhuriyetçi yurttaşlar yetiştirmek olarak belirlenmiş, öğretim programları da bu amaç çerçevesinde yeniden şekillendirilmiştir. Erken Cumhuriyet Dönemi dergiciliği, Modernleşmeci Lider Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını taşıyan her inkılâbı ve bu inkılâpların merkezinde yer alan eğitim kurumunda gerçekleşen gelişmeleri okuyuculara duyurmak, tanıtmak, bunların haklılığını savunmak görevlerini üstlenmiştir. 2 Aralık 1926- 5 Mayıs 1930 tarihleri arasında (146 sayılık bir koleksiyonla) düşün, felsefe, edebiyat, sanat dergisi ve yeni Türk Devleti’nin sesi olarak yayımlanan Hayat Mecmuası, zengin ve idealist yazar kadrosu ve zihniyet dönüşümü ile eğitim meselesine çok geniş bir perspektiften bakmasıyla dönemin önemli yayınlarından biri olma niteliğini kazanmıştır. Hayat Mecmuası, eğitim tarihi, eğitim felsefesi ve sosyolojisi, eğitim psikolojisi ve öğretim yöntemleri alanlarında bugün de canlılığını koruyan çok önemli konulara sütunlarında yer vermiş; pedagojik araç ve metotların, öğretim programlarının hem Türk Milletinin ihtiyaçlarına hem de çağın gereklerine tümüyle uyum sağlayacak şekilde iyileştirilmesi gerektiğini savunarak bu konuda devlete Batı’dan önemli örnekler sunmuştur. Çocukların ve gençlerin eğitiminde pragmatist felsefenin ilkelerini işaret eden Hayat Mecmuası, Doğu’dan ve Batı’dan eğitim alanında öne çıkan yayınları da tanıtmıştır. Azerbaycan ve Japonya’da eğitim ve kültür alanında yaşanılan gelişmeleri özel makalelerle kamuoyuna sunmuştur. Bakü Üniversitesi Şark Fakültesi Türk Edebiyatı Tarihi Profesörü olarak tanıtılan E. Hikmet’in (İsmail Hikmet Ertaylan olduğu belirlenmiştir) imzasıyla Hayat Mecmuası’nda (1927 yılında) yayımlanan “Azerbaycan’da Maarif” isimli makale, ülkenin eğitim ve kültür durumunu tarihî süreç içerisinde yaşananlar bağlamında aktarmasından dolayı önem arz etmektedir. Makalede, “Rusya Türklerinin kültürel mücadelesi, Tanzimat hareketlerinin bunlar üzerindeki etkisi, Azerbaycan’da Fars medeniyeti ve Rus eğitiminin etkilerinin sonuçları, millî ruh ve Türklüğe doymak amacıyla kurulan birkaç okulun (Saadet Mektebi vd. gibi) faaliyetleri, özellikle Türk dilinde öğretime geçmiş bir iki yüksekokulun (Yüksek Pedagoji Enstitüsü, daha sonra Bakü Üniversitesi) Türkler arasında (Kırım, Kazan, Özbekistan, Türkmenistan, Dağıstan, Azerbaycan, İran Azerbaycan’ından toplanıp gelen öğrenciler sayesinde) sağlanacak kültürel birliğin temellerini hazırlama fonksiyonları” gibi başlıklar dikkat çekmektedir. İsmail Hikmet Ertaylan, Bakü Devlet Üniversitesi’nin temelini oluşturan Yüksek Pedagoji Enstitüsü ile ilgili güncel gelişmeleri de haber vermiştir. Çalışmada bahsi geçen başlıklar araştırma eserler ışığında tartışılarak, Azerbaycan’ın makalede belirtilen tarihî süreçteki eğitim ve kültür durumuna ilişkin genel bir değerlendirme yapılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
13

BAYRAKTAR, Muhammet Mustafa. "Sâtı Bey’in ‘Kitaplar Arasında Terbiye ve Ahlak Meseleleri; Din ve Hayat’ İsimli Çalışmasının Din Eğitimi Bağlamında Değerlendirilmesi". Din ve Bilim - Muş Alparslan Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 4 de dezembro de 2022. http://dx.doi.org/10.47145/dinbil.1186625.

Texto completo da fonte
Resumo:
Meşrutiyetin yeniden ilan edilmesiyle birlikte Osmanlı fikir hayatı farklı bir boyut kazanmıştır. Dönemin düşünürleri, problemlere ilişkin çözüm yollarını aramışlardır. Söz konusu arayış, düşünürler arasında görüş farklılıklarının doğmasına neden olmuştur. Görüş ayrılıklarından doğan entelektüel motivasyon önemli bir bilgi mirasının oluşmasına kaynaklık etmiştir. Özellikle maarif konusunda Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Halil Fikret Kanad ve Emrullah Efendi gibi düşünürler din, ahlak ve eğitimle ilgili çalışmalarıyla bu döneme katkı sağlamışlardır. Bu anlamda II. Meşrutiyet dönemi maarif tarihimizde eğitim üzerine ciddi ve derinlikli tartışmaların yaşandığı bir dönem olarak tarihteki yerini almıştır. Eserleri ve faaliyetleriyle II. Meşrutiyet dönemi eğitim anlayışının gelişmesinde etkili olan düşünürlerden biri de Mustafa Sâtı Bey’dir. İkdam, Tarik, Malumat, Servet-i Fünûn, Ulûm-u İktisadiye, Ulûm-u İçtimaiye, Mülkiye, Yeni Mektep, Neyyir-i Hakikat, Tedrisat-ı İbtidaiye Mecmuası, Envâr-ı Ulum, Terbiye Encümeni, Düşüne, Vakit, Ahlaki Duygular, Uzviyetler ve Cemiyetler, Tanin, Aşiyan, Muallim, Terbiye Mecmuası ve Terbiye gibi etkili yayın organlarında dönemin eğitim konularına ilişkin önemli yazılar kaleme almıştır. Sâtı Bey kaleme aldığı yazılarında zaman zaman dönemin eğitimcilerine eleştiriler de yöneltmiştir. Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin “Tuba Ağacı Nazariyesi”ne ve Ziya Gökalp’in “Milli Terbiye” konusundaki görüşlerine eleştiriler yönelttiği bilinmektedir. Ancak İsmail Hakkı Bey’in görüşlerine yönelttiği eleştiriler diğerleri kadar bilinmemektedir. Bu anlamda çalışmanın amacı, Sâtı Bey’in İsmail Hakkı Bey’in eserine yönelttiği eleştirileri din eğitimi bağlamında incelemektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
14

TUĞLUK, İbrahim Halil, e Neslihan DOKUMACI. "Ali Rızâ’î‘s Tahmîses Journal". Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 25 de abril de 2023. http://dx.doi.org/10.34083/akaded.1268327.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatı 20. yy. başından itibaren akademik bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanmıştır. Bu süreç içerisinde Klasik edebiyat araştırmaları; metin tenkidi, metin çevirisi, metin tahlili, metin şerhi, dil içi çeviri, mukayeseli çalışmalar, tür, şekil ve vezin, ritim, ahenk, estetik yaklaşımlar, modern kuramların edebiyata uygulanması, bazı kavramsal çalışmalar, üslup, lügat, bağlam sözlüğü ve mecmua çalışmaları gibi farklı alanlarda ilerlemiştir. Günümüzde metin neşri çalışmalarında metin çevirisi ve metin tenkidi yanında önemli bir çalışma alanı da mecmualardır. Belli bir özelliğiyle ön plana çıkan mecmualar edebiyat araştırmalarına yeni perspektifler kazandırmaktadır. Bu bağlamda Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası türünün nadir bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası ele alınmıştır. 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başında yaşamış olan Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası; Millet Kütüphanesi, Ali Emîrî Efendi, 172 numaraya kayıtlıdır. Mecmua 172 varak olup, mecmuadaki şiirlerin çoğunu tahmîsler oluşturmaktadır. Eserde çoğunlukla 17. ve 18. yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirlere tahmîsler yapılmıştır. Mecmuanın farklı yüzyıllarda yaşamış şairlere ait şiirler içermesi, eserde yer alan şairlerin bazı yeni şiirlerine ulaşma imkânı da sağlamıştır. Bu çalışmada, Ali Rızâ’î‘nin Tahmîsler Mecmuası tanıtılarak Ali Rızâ’î‘nin hayatı kısaca ele alınacak mecmua muhteva, dil ve üslup açsından değerlendirilecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
15

AKPINAR, Deniz, e Recep aktas@ogr ebtu edu tr AKTAŞ. "TEDRİSAT MECMUASININ (1951-1958) VATANDAŞLIK EĞİTİMİ AÇISINDAN İNCELENMESİ". Sinerji Uluslararası Alan Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 3 de novembro de 2023. http://dx.doi.org/10.54971/synergy.1340163.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu araştırmada 1951-1958 yıllarında yayınlanan Tedrisat Mecmuası’nın birinci cildinde (11 sayı) yer alan 174 makale “vatandaşlık eğitimi” açısından incelenmiştir. Tarih araştırması niteliğindeki araştırma, doküman incelemesi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Dergi ile alakalı çok fazla bilgi bulunmadığından dergi tanıtılmıştır. Mecmuanın neşredildiği zaman diliminde çok partili hayata fiili olarak geçilmesi sebebiyle vatandaşlık eğitimi yeni bir evreye girmiştir. Demokrat Parti dönemi içerisinde yayımlanan bu mecmua ile vatandaşlık eğitimi anlayışı incelenmeye çalışılmıştır. Bir öğretmen dergisi olan Tedrisat Mecmuası yazar kadrosuyla, içeriğiyle ve okuyucusuyla genelde öğretmenlerden oluşmuştur. Bu sebepten eğitimin içinde aktif rol oynayan öğretmenlerin gözünden incelemiş olduğumuz dergi bu açıdan önemlidir. Tedrisat Mecmuası başka bir araştırmaya konu olmuş ve tanıtılmışsa da yüzeysel kalmıştır. Araştırmamızda eksik kalan kısımları daha da detaylandırarak tanıttık. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre Tedrisat Mecmuası’nda öğretmen ve öğrenci nitelikleri açısından ve iyi vatandaş yetiştirme konuları üzerinde durulmuştur. Öğretmenliğin genel özelliklerinden bahsedildiği gibi eğitim işini yaparken takınacağı tavırdan da bahsedilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
16

ÖZDER, Deva. "The Life, Literary Personality and His Poetry Journal of Ilgazlı Naili". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 13 de junho de 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1289389.

Texto completo da fonte
Resumo:
Âşık edebiyatı, İslamiyet öncesi ozan-baksı geleneği ile İslamiyet’in kabulünden sonra teşekkül eden tekke edebiyatının biçimsel ve tematik verimlerinden yararlanarak yeniden yapılanmıştır. XVI. yüzyılda bağımsız bir sosyo-kültürel kurum kimliği ile karşımıza çıkan âşık edebiyatı, bu asırdan itibaren önemli temsilciler yetiştirmiştir. Zamanla gelişip zenginleşen bu edebî geleneğin XIX. yüzyıldaki temsilcilerinden biri de Nâilî (Mustafa/ D. 1865-Ö. 1936)’dir. Çankırı’nın Ilgaz ilçesinde doğan Nâilî, belli bir süre medrese eğitimi almış daha sonra dönemin bazı önemli âşıkları ile tanışarak onların izinden gitmeyi tercih etmiştir. Nâilî, ömrünün büyük bir kısmını Çankırı ve Kastamonu gibi âşık edebiyatının XIX. yüzyıldaki önemli merkezlerinde geçirmiş, Kastamonulu Kemâlî ile Geredeli Figânî’ye çıraklık etmiştir. Halk edebiyatı geleneği içinde yetişen şair, hece vezninin yanı sıra aruz vezniyle de şiirler yazmış, şiirlerinde divan edebiyatı unsurlarını başarıyla kullanmıştır. Sanatını saz eşliğinde diyar diyar gezerek icra eden Nâilî, büyük bir çoğunluğu çağdaşı olan âşıkların şiirleri olmakla birlikte divan edebiyatı şairlerinin şiirlerine ve kendi şiirlerine de yer verdiği bir mecmua derlemiştir. Nâilî’nin hayatı, edebî kişiliği ve derlediği şiir mecmuası hakkında bilgilerin verildiği bu çalışma üç kısımdan oluşmaktadır. İlk bölümde gerek kaynaklarda yer alan gerek Nâilî’nin üçüncü kuşak torunu Mehmet Kayılı’nın verdiği bilgilerden istifade edilerek şairin hayatı ve şiirlerinden yola çıkılarak edebî kimliği ele alınmıştır. İkinci bölümde şairin bizzat kendisinin derlediği şiir mecmuası tanıtılmış, üçüncü bölümde ise söz konusu mecmuada yer alan Nâilî’ye ait şiirlerden bir kısmı transkripsiyon yöntemiyle neşredilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
17

TAŞKENT, Ayşe. "HOMEROS’UN TERCÜME-İ HÂLİ: 19. VE 20. YY.’DA OSMANLI-TÜRK AYDINLARININ GÖZÜYLE HOMEROS BİYOGRAFİSİ". Milli Folklor, 19 de setembro de 2023. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.1262919.

Texto completo da fonte
Resumo:
İlias ve Odüsseia adlı destanların ozanı Homeros, Osmanlı Türkçesi ve Türkçe kaynaklarda “server-i şuarâ, şairlerin en büyüğü/başı, şiir sanatının babası, Anadolulu şair, İyonyalı şair” olarak anılmaktadır. 1885/1886 yılında Naim Fraşeri'nin (ö.1900) Yunanca aslından yaptığı ilk tamamlanmamış Homeros çevirisi ile Türkler İlias’ı Osmanlı Türkçesi üzerinden okuma imkânı bulmuştur. Ancak Türklerin Homeros destanlarının temalarına ve kahramanlarına yabancı olmadıkları bilinmektedir. 1815 tarihinde F. von Diez’in Denkwürdigkeiten von Asien adlı eserinde Tepegöz ile Odüsseia destanındaki Polyphemos adlı küklopu karşılaştırmasıyla Homeros destanları ile Dede Korkut destanları arasındaki benzerlikler ve erken tarihsel ilişkiler tartışılmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet'in (ö. 886/1481) 1462'deki Troia ziyareti ve Topkapı sarayında 1463’e tarihlenen Johannes Dokeianos’un intinsah ettiği İlias nüshası Sultanın ve Osmanlı saray çevresinin Yunan edebiyatına ve Homeros’a ilgisinin en önemli göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Kâtib Çelebi’nin (ö. 1067/1657) Cihannümâ zeylinde, Hezarfen Hüseyin Efendi’nin (ö. 1103/1691) ve Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin (ö. 1113/1702) eserlerinde Truva anlatılarına yer vermeleri Osmanlı âlimlerinin İslam dışı büyük edebiyat temaları ve mitlerinden haberdar olduklarının göstergesidir. 1839, 1856 ve 1860 yıllarında yapılan reformlarla Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzünü Batı'ya dönmesi ile özellikle Yunan, Roma klasikleri ve dünya edebiyatından çeviriler teşvik edilmiştir. Yusuf Kâmil Paşa'nın (ö. 1876) 1862 yılında Terceme-i Telemak başlığı ile Fénelon’dan yaptığı çeviri ile Türkler dolaylı yoldan da olsa Homeros ile bir kez daha karşılaşmıştır. Heinrich Schliemann'ın (ö. 1890) 1873 yılında Homeros'un Troia'sı ile birlikte Priamos'un hazinelerini de bulduğunu sandığı kazılar Osmanlı'da Homeros destanlarına olan ilgiyi canlandırmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru, giderek artan sayıda Osmanlı aydını ve edebiyatçısı Homeros destanlarıyla ilgilenmeye başlamıştır. Makalemizde öncelikle Homeros ve destanlarına erken Osmanlı ilgisi incelenecek ardından 19. yy.’ın sonundan 20. yy.’ın başına kadar Osmanlıca ve Türkçe kaynaklarda Homeros ve eserlerinin nasıl ele alındığı incelenecektir. 1863 tarihinden Homeros’tan ilk tam Türkçe tercümenin yapıldığı 1940 tarihine kadar dergi, mecmua ve gazete gibi süreli yayınlarda, Yunan edebiyatı ve tarihi hakkındaki eserlerde ve ilk Türkçe tercümelerin girişlerinde Homeros’un doğum tarihi, doğum yeri, seyahatleri, İlias ve Odüsseia destanlarının nasıl ele alındığı incelenmiştir. Tasvir-i Efkâr, Kevkebü'l İlm, Hayat Mecmuası, Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası, İctihad gibi süreli yayınlarda; M. Rauf (ö. 1918), Mehmed Tevfik (ö. 1915), Halit Ziya (ö. 1945), İsmail Hikmet Ertaylan (ö.1967), İsmail Habip Sevük’ün (ö.1954) Yunan edebiyatı hakkındaki eserlerinde Homeros’un hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ali Haydar (ö. 1914), Namık Kemal (ö.1888) ve Ahmed Midhat Efendi’nin (ö.1912) eserlerinde; Şemseddin Sâmi (ö.1904), Ahmet Midhat Efendi ve Nabizâde Nâzım’ın (ö.1893) Yunan mitolojisi hakkındaki eserlerinde Homeros, Truva savaşı ve Yunan mitolojisindeki önemli figürler anılmaktadır. Yusuf İzzet Paşa (ö.1922), Ali Canip Yöntem (ö. 1967), Abdullah Cevdet Karlıdağ (ö.1932), Ahmed Refik Altınay’ın (ö. 1937) Homeros hakkındaki makaleleri, müstakil çalışmalarda ve süreli yayınlarda yayımlamıştır. Naim Fraşeri, Selanikli Hilmi (ö. 1942) ve Ömer Seyfettin’in (ö. 1920) tamamlanmamış ilk İlias tercümelerinde Homeros’un biyografisi ve destanları hakkında açıklamalar yer almaktadır. Homeros kaynaklarda zaman zaman gerçek zaman zaman da efsanevî bir şair olarak tanıtılmakta, doğduğu yere nispetle milaszâde, mélésigéne ve kör manasına gelen Homeros olarak anılmaktadır. Homeros, Yunan şairleri, tragedya ve komedya yazarlarının öncüsü; Roma ve Avrupa’daki şairlerin en önemli kaynağı olarak gösterilmektedir. Homeros İran’ın millî destanı Şâhnâme’nin müellifi Firdevsî ve şair Nizâmî ile karşılaştırılmış, Aristoteles’in hocalık yaptığı Büyük İskender’in hayranlık duyduğu bir şair olarak tasvir edilmiştir. Meles, Salamis, Rodos, Kolofon, Argos, Atina şehirleri özellikle İzmir/Smyrne Homeros’un doğum yeri olarak kabul edilmiştir. Homeros’un doğum tarihi Truva savaşı ve Herodot'un doğum tarihi esas alınarak yaklaşık m.ö. 900 senesi olarak belirlenmiştir. Tyrsenia, İberya, İthaka, Kolofon, Kyme, Neonteikhos, Foça, İos, Hellas, Samos, Kios isimli şehirler Homeros’un seyahat ettiği şehirler olarak anılmaktadır. Homeros’un biyografisi ve destanları hakkındaki açıklamalar 1795 yılında Friedrich August Wolf'un Prolegomena ad Homerum adlı eseriyle gündeme gelen “Homeros Sorunu” na dair Osmanlı-Türk aydınının yaklaşımlarını da göstermektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
18

KARASU, Büşra. "BEŞİKTAŞLI YAHYA EFENDİ ADINA KAYITLI MANZUM BİR NASİHATNAME". Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 24 de março de 2022. http://dx.doi.org/10.17822/omad.2022.202.

Texto completo da fonte
Resumo:
Arapça nush kelimesinden türemiş olan nasihat, bir kişiye iyiliği için doğru yolu göstermek anlamına gelmektedir. Nasihatname ise toplumun tamamına yahut belli bir zümreye öğüt vermek maksadıyla yazılan eserlerdir. İslami Türk edebiyatında nasihatname yazma geleneği yüzyıllar boyunca devam ettirilmiş, nasihatname türünden eserler her kesim şair tarafından kaleme alınmıştır. Fakat bunlar arasında mutasavvıf şairler ayrı bir yerde durmaktadır. Şiirlerini dinî-tasavvufi unsurlarla süsleyen bu isimler hitap ettikleri kesimlere bu doğrultuda nasihatnameler yazmışlardır. Bir mecmuada kendisinin adına kayıtlı nasihatname bulunan Beşiktaşlı Yahya Efendi de muhtemelen bu isimlerden biridir. Mevcut basılı Dîvân’ında bahsi geçen bu nasihatnamesi yer almayan Yahya Efendi’nin bilinen tek eseri, İstanbul Millet Kütüphanesi’nde 06 Mil Yz. FB.210 numarada kayıtlı bulunan ve içerisinde çeşitli türden şiirler yer alan Dîvân’ıdır. Şairin ayrıca mecmualarda da şiirleri bulunmaktadır. Ankara Millî Kütüphane Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu 06 Hk 34’te kayıtlı Mecmua-i Resail’de yer alan nasihatname türünden 46 beyitlik şiir de bunlar arasındadır. Çalışmamızın konusunu Beşiktaşlı Yahya Efendi’nin basılı Dîvân’ında yer almayıp mecmuada kendisi adına kayıtlı bulunan bu şiir oluşturmaktadır. Makalede öncelikle şiirin yer aldığı mecmuanın ve nasihatnamenin özelliklerinden bahsedilecek, ardından nasihatnamede yer alan sosyal hayata dair gelenek, inanış ve davranışlar ile dinî-ahlaki nasihatler üzerinde durulacaktır. Son olarak da şiirin çeviri yazılı metni sunulacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
19

KILIÇ, Muzaffer. "XVI. Asır Şairi Halîlî ve Şiirler". Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 15 de julho de 2024. http://dx.doi.org/10.24058/tki.2024.507.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatının önemli kaynakları arasında yer alan mecmualar, bugüne kadar adından söz edilmemiş pek çok eser, müellif ve şairin gün yüzüne çıkmasına vesile olmaktadır. XVI. asır şairlerinden Halîlî de yaşadığı dönem kaynaklarında adı geçmeyen ve varlığından mecmualar vesilesiyle haberdar olunan şairlerden biridir. Halîlî’nin şiirleri, XVII. asrın ortalarında tertip edilen İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Reşid Efendi Koleksiyonu 850 numaralı mecmua-i eşârda yer almaktadır. Biyografik ve bibliyografik kaynaklarda hayatı ve eserlerine dair herhangi bir malumata rastlanmayan Halîlî hakkında bildiklerimiz, şimdilik mezkûr mecmuada yer alan şiirlerindeki ipuçlarından ibarettir. Söz konusu mecmuada toplam 17 şiiri bulunan Halîlî’nin, XVI. asrın tanınmış şairlerinden Yetîmî, Bâkî, Derzi-zâde Ulvî ve Nev‘î’nin şiirlerine tesdisler yazmış olması, onun yaşadığı dönemi tespitte önem arz etmektedir. Bu makalede, Halîlî’nin zikredilen mecmuadaki şiirleri, XVI. asırda yaşamış Halîlî mahlaslı diğer şairlerin şiirleriyle dil ve üslup bakımından mukayese edilmiş ve bilinen manzumeleri üzerinden hüviyetiyle ilgili bazı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Şiirlerinin incelendiği bölümde önce manzumeleri içeren mecmua ana hatlarıyla tanıtılmış, devamında ise manzumelerin muhteva, aruz ve kafiye hususiyetleri üzerinde durularak Halîlî’nin şairliği ve üslubu mevzubahis edilmiştir. Son olarak söz konusu mecmua-i eşârda yer alan şiirlerin metni; kaside, musammat, gazel ve matlalar şeklinde sıralanarak sunulmuştur. Böylelikle kaynaklara yansımamış bir şairin hayatı ve şiirleri ele alınarak Türk edebiyatı literatürüne katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
20

İÇLİ, Ahmet. "ŞEYHÜLİSLAM KARAÇELEBİZADE AZİZÎ MECMUASI VE MECMUADA ONA AİT OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN ŞİİRLER". KÜLLİYAT Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 26 de dezembro de 2022. http://dx.doi.org/10.51592/kulliyat.1209348.

Texto completo da fonte
Resumo:
Türk edebiyatının kaynakları arasında yer alan mecmualar, özelde edebiyat tarihine genelde ise farklı disiplinlere birçok yönden katkı sağlayan önemli eserlerdendir. Birleştirilmiş bir seçki olan şiir mecmualarında birçok şaire ait şiir ve/veya bilgi bulunur. Bu şairlerin tezkirelerde ve diğer edebiyat kaynaklarında hakkında bilgi olmayan şairler ve şiirleri olması muhtemeldir. Mecmuaların bir diğer önemli özelliği, şaire ve döneme ait özellikleri içermesidir. Bu türden eserler, derleyicisinin edebî zevkini ve eğilimlerini, duygu düşünce ve hayal dünyalarını hatta yaşamlarına dair süreçleri ve izleri barındırabilmektedir. Şiir mecmualarının bir özelliği, ihtiva ettikleri bilgilerin derleyicinin aktardıklarıyla sınırlı olmasıdır. Bir diğer deyişle eksik veya yanlış bilgiler ve yapılacak değerlendirmeler, derleyicisine ve esere bağlıdır. Bununla birlikte, mecmuaların tasnifi ve incelemelerinde araştırmacıların da olumlu ve/ya olumsuz etkileri söz konusu olabilmektedir. Ancak günden güne artan akademik çalışmalar, yeni bilgilere ulaşma imkânı sunmakta ve akademisyenlerin karşılaştırmalı analiz yapmalarına kapı aralamaktadır. Edebiyat tarihimiz açısından önem arz eden mecmualardan birinin Azîz(î) mahlasıyla şiirler yazan Şeyhülislam Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’ye ait olduğu düşünülmektedir. Mecmuada başta Azîzî olmak üzere birçok şaire ait şiir derlenmiştir. Çalışmamız, mecmuanın tanıtımını ve şairin kendisine atfettiği düşünülen şiirler üzerinde kısa bir değerlendirmedir. İncelemede mecmuanın fihristi ve şaire olduğu düşünülen bir şiirin Latin harflerine aktarımı verilecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
21

Alkan, Ahmet. "18. YÜZYIL ŞAİRİ VİSÂLÎ VE BİLİNMEYEN ŞİİRLERİ". Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 25 de dezembro de 2023. http://dx.doi.org/10.24058/tki.2023.494.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatı sahasında henüz adlarına ya da eserlerine ulaşılamamış pek çok şair bulunmaktadır. Bu şairlerden biri de çalışmanın konusu olan Visâlî [ö. 1731-32]’dir. Visâlî 18. yy şairlerinden olup Trabzonludur. Asıl adı Mustafa olan şair, Firâkî ve Visâlî mahlaslarını kullanmaktadır. Visâlî, Rıfaiyye tarikatına mensup bir şair olup eserlerinin muhtevasını genel olarak din ve tasavvuf oluşturur. Kaynaklarda hayatı ve eserleri hakkında yeterli bilgi bulunmayan şaire ait İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY 2247’de Tuhfetü’n- Nizâm adlı bir mecmua bulunmaktadır. Bu mecmuada şairin tasavvuf konulu manzum ve mensur risaleleri ile muhtelif nazım şekilleriyle kaleme alınmış çeşitli şiirleri yer almaktadır. Bu çalışmada kütüphane kayıtlarına Tuhfetü’n-Nizâm adıyla kaydedilen mecmuada yer alan Visâlî’ye ait şiirler konu, nazım şekli, vezin, kafiye-redif gibi hususlar açısından incelenmiştir. Mecmuada yer alan eserlerden hareketle Visâlî’nin hayatına, itikadına ve edebî kişiliğine ait veriler tespit edilip şairin biyografisi ve edebî kişiliği ortaya konmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Visâlî’nin mecmuada yer alan ve çalışmaya konu edilmeyen diğer eserleri hakkında bilgiler de verilmiştir. Böylece klasik edebiyat sahasında ürünler vermiş bir şairin yaşamı ve eserlerini ortaya koymak ve alanın araştırmacılarının istifadesine sunmak amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
22

ERKAN, Ahmet Serdar. "Sultan Abdulazîz İçin yazılmış cülûsiyeler üzerine". ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (ODÜSOBİAD), 20 de maio de 2023. http://dx.doi.org/10.48146/odusobiad.1275549.

Texto completo da fonte
Resumo:
Arapça “ce-le-se” sülasi kökünden türetilmiş olan “cülûs” kelimesi, “oturmak, tahta çıkmak” anlamına gelmektedir. Osmanlıda tahtın veliahtı olan şehzadenin tahta çıkışının ardından hem şâirlik kabiliyetini göstermek hem de yeni sultana yakın olmak amacıyla birçok isim, hissiyatlarını bu tarz şiirlerle ortaya koymaktaydılar. 25 Haziran 1861 tarihinde, Osmanlının otuz ikinci sultanı olan Abdulazîz’in tahta çıkmasını tebrik maksadıyla dönemindeki birçok şâir de yeni padişaha sevinç ve iyi dileklerini anlatan cülûsiye ve tarih şiirleri arz etmişlerdir. TTK Kütüphanesinde Y/0347 demirbaş numarasına kayıtlı müellifi belli olmayan bir mecmuada, 89 şâirin Abdulazîz’in tahta çıkışı için yazmış oldukları 102 adet şiir tespit edilmiştir. Bu mecmuada derlenen şiirler, 19. yüzyıl Osmanlısında İstanbul ve İstanbul dışında devletin farklı mevkilerinde bulunan şâirlere aittir. Müellifin mecmuanın sonundaki ifadesinden anlaşıldığına göre bu 102 şiirden başka 41 şiirin daha Sultan Abdulazîz’e arz edildiğini öğrenmekteyiz. Çalışma, 4 bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Sultan Abdulazîz’in hayatı kısaca özetlenmiş, ikinci bölümde kavram olarak cülûsiye ve tarih şiirleri hakkında bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde şiirler “dil, üslup ve muhteva” gibi alt başlıklarda değerlendirilmiş olup son bölümde ise metin transkripe edilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
23

ALİYEV, Elmin. "FAKHR AL-DĪN AL-BANĀQITĪ AND HIS WORK ENTITLED AL-RISĀLAT AL-FAKHRIYYA FĪ AQSĀM AL-‘ULŪM AL-HIKAMIYYA". İslami İlimler Dergisi, 4 de março de 2024, 205–28. http://dx.doi.org/10.34082/islamiilimler.1449538.

Texto completo da fonte
Resumo:
İlhanlı dönemi âlimlerinden olup, Fahr-i Benâkit adıyla anılan Fahreddîn Ebû Süleyman Dâvud el-Benâkitî’nin (ö. 730/1329-30 [?]) hayatı ve eğitimi hakkında sınırlı bilgilere sahip olduğumuz âlimlerdendir. Kaynaklarda daha ziyade tarihçi ve şair kimliği ile öne çıkarılan düşünür, Târîh-i Benâkitî olarak da bilinen Ravzatu ulî’l-elbâb fî marifeti’t-tevârîh ve’l-ensâb adlı Farsça tarih eseriyle ünlüdür. Hatta yakın zamana kadar sadece bu eserinin günümüze ulaştığı düşünülmekteydi. Fakat bu makalenin konusunu oluşturan el yazma mecmuası onun başka eserini de gündeme taşımaktadır. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde muhafaza edilen (Beyazıt, nr. 3438) söz konusu mecmuanın ihtiva ettiği Ğâisatü’d-dekâik, Mi’yârü’l-ebhâr ve er-Risâletü’l-Fahriyye adlı eserlerin üçü de Benâkitî’ye atfedilmektedir. Bu makalenin öncelikli hedefi bu eserlerden er-Risâletü’l-Fahriyye’nin Farsça metninin ortaya konulması ve muhtevasına dair bilgiler üzerinden Benâkitî’nin ilimler tasnifine dair görüşlerinin irdelenmesidir. Ayrıca bu eserler üzerinden Benâkitî’nin kendisi ve aile üyeleriyle ilgili biyografik malumatlar sistemleştirilecektir. Nitekim bu eserler düşünürün şair kimliği, hocaları, seyahatleri ve bulunduğu şehirlerin yanı sıra babası Tâceddin Ebü’l-Fazl Muhammed b. Muhammed’in (ö. 682/1283) ilmî şahsiyeti ve çevresi hakkında da önemli ipuçları içermektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
24

EKİCİ, Ayşegül. "Topkapı Sarayı Emanet Hazinesi’nde 1470 Numaralı Şiir Mecmuası: Mecmua-i Bi-Hemta ve İzzet Ali Paşa’nın Yayımlanmamış Gazeli". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 11 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1196074.

Texto completo da fonte
Resumo:
Edebiyat tarihinin paha biçilemez kaynaklarından olan mecmûalar bu alanda büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Bir devrin tarihini, kültürünü, sanatını, coğrafyasını, maddî ve manevî bütün değerlerini yansıtan bu eserler edebiyat tarihinin temel kaynaklarına yardımcı olabileceği gibi asıl kaynak olarak da görev üstlenebilir. Bundan dolayı çeşitli türdeki mecmȗalar ve özellikle de şiir mecmȗaları önem kazanmaktadır. Bir şairin dîvânında yer almayan bir şiirine ya da şiirlerine mecmûalarda rastlamak mümkündür. Diğer taraftan hayatı boyunca dîvân tertip edemeyen şairlerin mecmûalardan derlenen şiirleriyle dîvânlarının tertip edilip edebiyat tarihine kazandırıldığı bilinmektedir. Ayrıca bir şairin şiirlerinin mecmûalarda yer alması onun beğenmişlik düzeyinin bir göstergesidir. Bu nedenle mecmûalar eleştirel bir kimlik de kazanmaktadır. Sanatsal yönü güçlü olan ve toplumun beğenisini kazanmış olan şairler mecmûalarda yer almakta ve böylece birçok mekânda okunma şansını kazanabilmektedir. Padişahların kendilerinin de şair olduğu, sanata büyük önem verildiği ve sanatçının korunduğu bir dönemde şiir mecmûalarının Osmanlı saraylarında tüketilmemesi gibi bir durum düşünülemez. Çalışmamızda ilk sayfasına “mecmûa-i bî-hemtâ” benzersiz mecmûa olarak not düşülen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Emanet Hazinesi’nde kayıtlı 1470 numaralı mecmûanın tanıtımı, 17. ve 18. yüzyıla ait edebî zevkin tespiti ve İzzet Ali Paşa’nın Dîvân’ında ve tezkirelerde bulunmayan bir gazelinin günyüzüne çıkarılması amaçlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
25

Bozyiğit, Esra. "Bosnalı Sâbit’in Rahşiyesi Bağlamında Bir Kasidenin Tekâmülü". Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 20 de maio de 2024. http://dx.doi.org/10.16985/mtad.1468500.

Texto completo da fonte
Resumo:
Atlar gerek savaş meydanlarında gösterdikleri meziyetler gerekse haberleşmede üstlendikleri görevler nedeniyle Türk kültürü ve tarihinde ayrı bir öneme sahiptir. Ata verilen bu önem, edebiyata da tesir etmiş; ata dair çeşitli isimlere, niteliklere, eşyalara, inanışlara ve hayallere yer veren pek çok eser kaleme alınmıştır. Atla ilgili tasvirlerin yapıldığı, konusu at olan şiirlere “rahşiye” adı verilmektedir. Rahşiye türünün en eski örnekleri 15. yüzyılda görülmekle birlikte bu türün en güzel örnekleri Nef῾î’nin şiirlerinde karşımıza çıkmaktadır. Rahşiye türünün kayda değer bir diğer örneği de Bosnalı Sâbit (ö. 1712)’in Seydîzâde Mehmed Paşa (ö. 1684) için yazdığı kasidedir. Turgut Karacan tarafından neşre hazırlanan Sâbit Dîvânı’nda on yedinci sırada yer alan bu kasidenin bir nüshasına Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Bölümü 21 numarada kayıtlı şiir mecmuasında tesadüf edilmiş ve iki kaside metni arasında önemli farklar bulunduğu görülmüştür. Çalışmada öncelikle Bosnalı Sâbit’in hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgiler verilmiş, ardından rahşiye metninin kayıtlı olduğu Dîvân nüshaları ile metnin tespit edildiği mecmua tanıtılmıştır. Çalışmanın sonraki bölümünde, mecmuada tespit edilen kasidenin çeviri yazılı metnine yer verilmiştir. Son bölümde ise mecmuada bulunan kaside ile Dîvân’da yer alan kasidenin mukayesesi yapılmıştır. Mukayese esnasında ortaya çıkan farklar, muhtelif başlıklar altında tasnif edilerek araştırmacıların dikkatine sunulmuş; böylece kasidenin gelişim süreci ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
26

SEVİNÇ, Fırat. "XVIII. Yüzyılın Bilinmeyen Bir Şairi ve Bazı Şiirleri: Nâdî ve Şiirleri". Dil ve Edebiyat Araştırmaları/Journal of Language and Literature Studies, 5 de junho de 2023. http://dx.doi.org/10.30767/diledeara.1224227.

Texto completo da fonte
Resumo:
Osmanlı dönemi mecmua mürettipleri, ilk örnekleri XV. yüzyıldan itibaren görülen şiir mecmuaları sayesinde farklı şairlerin aynı ya da farklı türdeki şiirlerini bir araya getirme imkânı bulmuş ve genelde Mecmûa-i Eş’âr olarak isimlendirilen eserler ortaya koymuşlardır. Son yıllarda bu şiir mecmualarıyla ilgili birçok çalışma yapılmış ve bu sayede yeni şairler ve şiirler ile bazı şairlere ait mevcut şiirlerin farklı şekilleri tespit edilmiştir. Bunlardan biri de XVIII. yüzyıl şairlerinden Nâdî’dir. Nâdî’ye ait olan şiirler Diyanet İşleri Başkanlığı Kütüphanesinde Mecmûa-i Eş’âr isimli eserin içindedir. Toplamda 126 varaktan oluşan Mecmûa, Mevlevi şairlerin bir araya getirildiği bir derlemedir. Mecmûa’da Nâdî’ye ait toplamda 8 adet şiir mevcuttur. Bu çalışmada Nâdî’ye ait şiirler ele alınmış, Nâdî’nin hayatı ve edebî kişiliği hakkında tespitler yapılmıştır. Nâdî, mutasavvıf bir şairdir. Şiirlerinde tamamen tasavvufi konulara yer vermiştir. Konuları ele alırken öğretici bir tarzda hareket etmesi onun tasavvufta belli bir aşamaya geldiğini ortaya koymuştur. Nâdî sağlam bir nazım tekniğine sahiptir. Mecmûa’daki şiirlerinde aruzun sadece belli bir kalıbını kullanmıştır. Kafiye ve redifi kullanmada başarılıdır. Soyut konuları rahat bir şekilde aktarabilen Nâdî, şiirlerinde bazı iktibaslara başvurmuştur. Şairin “mahzen-i ilmü’l-dîn” gibi Arapça ve Farsça terkip kurallarını barındıran kalıpları birlikte kullanmadaki becerisi göze çarpan bir unsurdur. Nâdî’nin şiirleri, şiir mecmuası alanında yapılan çalışmaların ne kadar önemli olduğuna dair bir örnek teşkil etmektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
27

SAFİ, Zeynep. "Edhem Shahedy and His Poems". Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi 7, n.º 2 (30 de julho de 2023). http://dx.doi.org/10.34083/akaded.1326728.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatı mahsullerine divan veya divançe, mecmua, cönk gibi yazma eserlerden ulaşılır. Bu eserler, şahıs veya devlet kütüphanelerinden ve yazma eserlerin yer aldığı kurumlardan elde edilir. Günümüze değin millî veya yabancı kaynaklarda tespit edilmiş pek çok eser olmakla birlikte hâlâ keşfedilmemiş veya incelenmemiş olanlar da mevcuttur. Bunlardan biri Edhem Şehîdî’nin divanıdır. Şairin divanı olduğuna dair bilgi yoktur ancak şiirlerine ulaşılmıştır. Bir yazma eser, Arnavutluk Milli Kütüphanesi’nde Derviş Hüseyin Şehîdî’nin divanı olarak yanlış kaydedilmiştir. Dijital olarak Osmanlı Arşivi’ne YB..010.d.. koduyla aynı hata üzere geçirilmiştir. Bu eser, Edhem Şehîdî’nin şiirlerini içeren (3a-55b) bir mecmuadır. Asıl ismi İbrahim olan Edhem Şehîdî, Tiranlı olup 19. yüzyıl klasik Türk edebiyatı şairidir. Her ne kadar şairin hayatı hakkında pek bilgi olmasa da özellikle şaire şöhretini veren tarih düşürmeleri üzerinden şiirlerinde bazı biyografik bilgilerle karşılaşılmıştır. Bu çalışmada 19. yüzyıl klasik Türk edebiyatı şairi Edhem Şehîdî’nin biyografisi hakkında mevcut kaynaklardan derlenen bilgiler verilip şiirlerinin yer aldığı nüsha tanıtılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
28

ARSLAN, Ömer. "Selîsî’s Muamma Treatise and Muammas". Uluslararası Dil Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 1 de junho de 2023. http://dx.doi.org/10.37999/udekad.1275882.

Texto completo da fonte
Resumo:
Ravza-i Evliyâ adlı vefeyatnâmesi ile ünlü XVII. yüzyıl müellifi Bursalı Baldırzâde Mehmed Efendi’nin, Selîsî mahlasıyla yazdığı şiirleri de vardır. Selîsî’nin, bu çalışmaya konu olan, tamiye yani muammada isim gizleme usullerine dair muhtasar risalesi ve muamma manzumeleri, devrin bir başka Bursalı şairi Ni‘metî’nin, bugün Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesine taşınan Giresun İl Halk Kütüphanesi kolleksiyonunda 28 HK 3647 numarasıyla bulunan muamma mecmuasında kayıtlıdır. Der Teşbîhât-ı Mu‘ammâî başlıklı risale, dört temel tamiye başlığına dair örnekli açıklamaları içeren, muamma uygulamasına yönelik kısa bir metindir. Muamma risalesinin yanı sıra mecmuada Selîsî’nin kırk yedi farklı isme yazılmış, altmış muamma manzumesi yer almaktadır. Bunlardan beşinin çözüm yolu mısra altında ve sayfa kenarında verilmiştir. Çözümü açıklanmamış birçok muammanın da çözümüne dair ipuçları kırmızı mürekkeple işaretlenmiştir. Bu çalışmada muamma türüne dair bir girişten sonra Selîsî’nin hayatı ve eserlerine değinilmiş, söz konusu risale ve muammaların yer aldığı mecmua tanıtılmış, Selîsî’nin muamma risalesinin içeriği, muammeyatında yer alan manzumelerin biçim-içerik özellikleri, tamiye usulleri ve çözüm yolları incelenmiş oluıp Der Teşbîhât-ı Mu‘ammâî ile muammeyatın transkripsiyonlu çevirisi ve dilici çevirisi sunulmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
29

ÇELİK, Aysun. "Kâdirî Şeyhi Mûr ‘Alî Baba’nın tasavvufi bir manzumesi". RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 21 de abril de 2023. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1279115.

Texto completo da fonte
Resumo:
İslamiyet’te şaire bakış meselesi, Şu‘arâ Sûresi’nin 224 ile 227. ayetleri arasındaki ifadelere ve Hz. Peygamber’in bu konu hakkındaki düşüncelerine bağlı olarak çokça tartışılmıştır. Bununla birlikte Türk-İslam medeniyeti dairesinde yetişen âlimler, arifler, mutasavvıflar ve mütefekkirler; edebiyatı etkili bir tebliğ ve telkin aracı olarak kullanmışlardır. 19. yüzyıl mutasavvıflarından “Mûr ‘Alî Baba” olarak tanınan Kâdirî şeyhi Şeyh Mehmed ‘Alî Nûr Bey de hayatı boyunca sürdürdüğü irşat faaliyetlerinde edebiyatın gücünden faydalanmış; Tenbîhü's-Sâlikîn adlı tasavvufi mensur eseri başta olmak üzere, bu yolda birçok manzume kaleme almıştır. Bu çalışmada; pek çok eserinin bulunduğu kaynaklarda kaydedilen fakat bugüne kadar Tenbîhü's-Sâlikîn adlı kitabı ve bazı manzumelerinden başka eseri ele geçmeyen Mûr ‘Alî Baba’nın 6 mektubunun birer suretinin yer aldığı mecmuaya kaydedilen tasavvufi bir manzumesi incelenmiş ve manzumenin metni verilmiştir. Mektupların ve manzumenin Mûr ‘Alî Baba’nın bir müridi tarafından istinsah edildiği anlaşılmaktadır. Adı geçen manzume, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu 06 Mil Yz A 392/5’de kayıtlı mecmuanın 181b-182b sayfalarında bulunmaktadır. 28 beyitten oluşan manzume, mesnevi nazım şekliyle kaleme alınmıştır. Manzumenin ana konusu, bir mürşid-i kâmile bağlanmanın gereği, velilerin, erenlerin değeri etrafında şekillenmiştir. Bu çalışma ile hakkında menkıbevi birçok anlatının bulunan, Kâdirîlik tarikatında hürmet edilen, halk tarafından sevilen Mûr ‘Alî Baba’nın yeni bir tasavvufi manzumesi ortaya çıkarılmış, mektuplarının varlığı ilim âleminin dikkatine sunulmuştur.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
30

TAŞTEKİN, Serap. "SOLİDARİST KORPORATİST DÜŞÜNCE BAĞLAMINDA İKTİSADİYAT MECMUASI'NDA MADENCİLİK YAKLAŞIMLARI". Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 12 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.46955/ankuayd.1236099.

Texto completo da fonte
Resumo:
Osmanlı Devleti’nin ekonomik dönüşümünde XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iktisadi liberalizmin karşısında himayeci görüş tartışılmaya başlandı. Liberal iktisadi yaklaşımın yerini korumacı görüşlere bıraktığı yıllarda bu durum, milli ekonomi düşüncesini işleyen iktisadi yayınlara da yansıdı. 1916 yılında yayın hayatına başlayan İktisadiyat Mecmuası, tarım, sanayi, ziraat ve bankacılık gibi ekonomi araçları üzerinde solidarist ve korporatist anlayışla örtüşen yayınlar yaptı. İktisadiyat Mecmuası’nın kurucuları Ziya Gökalp ve Tekin Alp, Fransa’daki Üçüncü Cumhuriyet’in resmi ideolojisi olan solidarizmin Osmanlı düşün dünyasına taşıyıcıları oldular. Yeni Mecmua’da solidarizmin yeni sentezini yapan Ziya Gökalp ve Tekin Alp, İktisadiyat Mecmuası’ndaki konularını bu bağlamda da ele aldılar. Solidarizm sınıf ayrılığına karşı çıkan, fakat sosyalist olmayan halkçı; aynı zamanda sınıflar arasında çıkar eşitliğini savunan dayanışmacı (tesanütçü), bunun yanında emperyalist olmayan bir devletçi yaklaşımı tasarlar. Bu çerçevede derginin, ülkenin önemli bir ekonomik değeri olan madenlerin kullanımındaki yaklaşımı, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Derginin iki yıllık yayın hayatı boyunca maden politikasıyla makaleleri solidarist korporatizm bağlamında incelenmiştir. Madencilikle ilgili yayınlanan haberleri ise çoğunlukla maden arama ve işletme imtiyazı haberleri oluşturmuştur. İktisadiyat Mecmuası ile ilgili yapılan çalışmalarda derginin yayıncılığı milli iktisat politikası çerçevesinde değerlendirilmiştir. Solidarist korporatist düşünce bağlamında maden yaklaşımlarının konu edilmemiş olması, bu çalışmanın önemini belirtir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
31

ÖZDİL, Hatice. "Entertainment of Lover in Divan Poetry". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 25 de agosto de 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1338563.

Texto completo da fonte
Resumo:
Genel anlamda bugün, hoşça vakit geçirmek manasında kullanılan eğlenmek sözcüğü divan şiirinde farklı anlamlara gelecek şekillerde kullanılmıştır. Bu manaları, aldanmak, avunmak, teselli bulmak, durmak, kalmak, bulunmak, orada olmak, geç kalmak, oyalanmak, zaman geçirmek, ilgilenmek, hoşça vakit geçirmek, bir şeyle meşgul olmak, meşgale, meşgul etmek, teskin etmek, sakinleştirmek, yatıştırmak, oyun oynamak, mutlu olmak, sabretmek şeklinde sıralamak mümkündür. Çalışmamızda divan şiirinden seçilmiş beyitlerle bu anlamlara gelen örnekler verildikten sonra divan şiirinde âşığın eğlenmekten kastının ne olduğu ve eğlence anlayışı, şiir örnekleri üzerinden gösterilmiştir. Sevgiliden ayrı iken âşığı hayata bağlayan sevgili ve sevgilinin güzellik unsurları alt başlıklarla açıklanmıştır. “Âşığın eğlencesi” olan bu unsurlar, Edirneli Nazmî’ye ait Mecma‘u’n-Nezâ’ir adlı eserde yer alan “eğlencesi” redifli 15 gazelden yola çıkılarak sınıflandırılmıştır. Mecmuada, Zülâlî’ye ait “eğlencesi” redifli şiire ʿAtâ, Lâmiʿî, Ünsî, Ferîdî, Remzî, Sadrî, Kurbî, Muhyid-dîn Çelebi, Vechî, Hasbî, Mü’min ve Refîkî tarafından yazılmış birer nazire ve mecmuanın mürettibi Nazmî tarafından yazılan iki nazire bulunmaktadır. Bu gazellerde sevgili, sevgilinin hayali, sevgili ile vuslat hayali, sevgilinin mahallesi, sevgilinin yüzü, yanağı, ağzı, dudağı, dişi, saçı, kaşı, kirpiği, gözü, gamzesi, beni, boyu; âşığın gözyaşı, ah u figanı; şiir ve şarap, âşığın eğlence unsurları olarak sayılmaktadır. Günümüzde anlam daralmasına uğrayan birçok kelime gibi, eğlenmek veya eğlence sözcükleri de anlam daralmasına uğramıştır. Bugün kullanılmayan bu manalar divan şiirinin zengin örnekleri ile çalışmamızda gösterilmeye çalışılmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
32

BAKA TELLİ, Şermin. "İSMETÎ’NİN BAHR-İ TAVÎLİ". Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 27 de outubro de 2022. http://dx.doi.org/10.20322/littera.1163508.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatı, XIII. yüzyılın sonlarında başlayıp XIX. yüzyılın sonlarına kadar kesintisiz olarak devam eden ve kendine has kuralları bulunan bir edebiyattır. Bir geleneğin tezahürü olan bu edebiyat, yüzyıllar içerisinde sayısız edebî ürünün ortaya çıkışına zemin oluşturmuş, neticesinde kültür ve medeniyet tarihimizin birikimleri arasında yerini almıştır. Günümüzde bu kültür mirasımızın manzum ve mensur nice eserleri gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Söz konusu eserlerden biri de Sivas Ziya Bey Yazma Eserler Kütüphanesi 6461 numarada kayıtlı şiir mecmuasıdır. Mecmua, XV-XIX. yüzyıllar arasında yaşamış pek çok şairin şiirini ihtiva etmektedir. Bu manzumeler arasında -klasik Türk edebiyatında sınırlı sayıda şair tarafından kaleme alınan dolayısıyla örneğine az rastlanan- bir de bahr-i tavîl yer almaktadır. Bahr-i tavîl, aruz kalıplarının arka arkaya tekralanmasıyla oluşturulan ve nesir cümleleri niteliğinde yazılan yer yer seciler de yapılan bir tarzdır. Edebiyatımızda nazımla nesir arasında bir köprü görevi gören bu edebî parçaların ilk örneğinin hangi edebiyatta görüldüğü tam olarak bilinmese de Anadolu sahasında ilk bahr-i tavîlin XV. yüzyıl şairi Ahmet Paşa tarafından yazıldığı tespit edilmiştir. Çeşitli divan ve mecmualar tarandıkça da Seyfî, Belâyî, Fedâyî, Gelibolulu Âlî, Arşî, Fehîm-i Kadîm, Beyânî, Muhibbî (Kanunî Sultan Süleymân), Zâhirî, Bezmî, Yahyâ, Şeyh Gâlib, Bayburtlu Zihnî gibi birçok şairin bahr-i tavîl tarzında şiirler kaleme aldığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmayla birlikte şimdiye kadar konu üzerine yapılan çalışmalarda adını göremediğimiz İsmetî mahlaslı bir şairin bahr-i tavîli ilim dünyasına tanıtılacaktır. Çalışmanın giriş bölümünde öncelikle bahr-i tavîl terimi üzerinde durulacak ardından da bu tür üzerine yapılan çalışmalardan söz edilecektir. Birinci bölümde; bahr-i tavîlin yer aldığı şiir mecmuası tavsif edilecek, ikinci bölümde -tezkireler ve biyografik kaynaklar ışığında- İsmetî’nin hayatı ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verilecek; üçüncü bölümde ise söz konusu manzumenin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulacak ve ardından çeviri yazılı metni verilecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
33

ŞAHİN, Zeynep. "Erken Cumhuriyet Döneminde (1923-1950) Uygulanan Dil Politikalarına Yönelik Liberal Bir Eleştiri". Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi (AKAD), 28 de novembro de 2023. http://dx.doi.org/10.20990/kilisiibfakademik.1321433.

Texto completo da fonte
Resumo:
Amaç: Bu araştırmanın amacı, Erken Cumhuriyet döneminde farklı liberal algılayışlara sahip entelektüellerin toplandığı Hür Fikirler Cemiyeti’nin (HFYC) yayım organı olan “Hür Fikirler” mecmuasının dönem itibarıyla dil meselesine yönelik dillendirdiği yaklaşımın, yapılan eleştiriler ve sunulan öneriler dikkate alınarak ortaya çıkarılmasıdır. Tasarım/Yöntem: Araştırmada mecmuada yayımlanan tercüme ile telif eserlerden meydana gelen seksen dokuz makale, yayımlanan beş beyanname, iç ve dış haberlerden oluşan yetmiş beş yazı, cemiyete ait beş haber dizisi, iktibas (aktarma) başlığı altında yayımlanan on bir yazı içerik analizi yöntemi kullanılmak suretiyle incelenmiştir. Bulgular: Mecmuada dile bakış açısının “hürriyet/özgürlük” meselesi, -özellikle fikir, söz ve vatandaşlık hürriyeti/özgürlüğü-, özelinde vurgulandığı, dilin doğal gelişimi sürecinde kendiliğinden gerçekleşmesi ve dilde sadeleştirmenin bu yönde olması, herhangi bir otoritenin emirleri doğrultusunda yapılmaması gerektiğinin savunulduğu görülmüştür. Böylece klasik liberal yaklaşımın “negatif özgürlük” anlayışının dil meselesine yönelik bakış açısını tayin ettiği tespit edilmiştir. Önerilen çözüm ise dilci ve edebiyatçılardan meydana gelecek bir “dil akademisi” kurulması yönünde olmuş, Türk Dil Kurumunun dile yönelik politika ve uygulamalarından hoşnut olmayanların savunduğu bu yaklaşımın mecmuada kabul gördüğü sonucuna ulaşılmıştır. Sınırlılıklar: Çalışmada Tanzimat’tan çok partili hayata geçiş dönemi dâhil Türkiye’de yapılan dil politikalarının ve tartışmalarının kısa tarihsel izdüşümü verilmiş, sadece “Hür Fikirler” mecmuasındaki yansımaları analiz edilmiştir. Özgünlük/Değer: Dönemin liberallerinin yazılarını kaleme aldığı “Hür Fikirler” mecmuasının Erken Cumhuriyet döneminde (1923-1950) Türk dili özelinde alınan kararlara ve uygulanan politikalara yönelik bakış açısı ortaya çıkarılarak literatüre katkı sağlanması hedeflenmektedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
34

KAPLAN, Yunus. "Biyografik Kaynaklara Girememiş Bir Divan Şairi: Köstendilli Dürrî ve Şiirleri". Edebî Eleştiri Dergisi, 8 de outubro de 2022. http://dx.doi.org/10.31465/eeder.1171900.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatı alanında metin merkezli çalışılacak eserlerin sayısının sınırlı oluşu ve bu alandaki araştırmacı sayısının her geçen gün artmasıyla birlikte son yıllarda mecmuaların sahip oldukları zenginliklerin inkişafına yönelik çalışmalar büyük bir ivme kazanmış durumdadır. Hâl böyle olunca sahip oldukları zengin muhtevalarıyla mecmualar, araştırmacılara yeni konular ve çalışma zeminleri teşkil etmekle kalmamakta; aynı zamanda bünyelerinde barındırdıkları eserler ve manzumelerle sahip olduğumuz edebî zenginliğe yenilerinin eklenmesi hususunda erbabına önemli imkânlar sunmaktadır. Mecmuaların sahip oldukları bu zenginliklerin inkişafına matuf olarak yapmış olduğumuz taramalar neticesinde Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde bulunan “R. 1973” arşiv numaralı mecmuada hayatı hakkında biyografik kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmayan Köstendilli Dürrî’nin birçok manzumesi tespit edilmiştir. Söz konusu mecmuada hepsi şairin kendi dest-i hattıyla kaydedilen 3 tahmis, 37 gazel, 8 kıtʻa ve 1 müfred olmak üzere toplam 49 manzume bulunmaktadır. Bu çalışmada eldeki manzumelerinden hareketle 16. yüzyılın son çeyreği ile 17. yüzyılın ilk çeyreğinde hayatta olduğu anlaşılan Köstendilli Dürrî’nin tespit edilen manzumeleri, önce şekil ve muhteva itibarıyla tahlile tabi tutulmuş; akabinde klasik divan tertibine uygun olarak çeviri yazılı metinlerine yer verilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
35

ERASLAN, Hülya. "Mecmua-i Ahbar’da İkinci Meşrutiyet’in İlanı". İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 6 de junho de 2023. http://dx.doi.org/10.47998/ikad.1268182.

Texto completo da fonte
Resumo:
Özet Bu çalışmanın konusu Osmanlı Ermeni Katolik cemaatinin yayın organı olan Mecmua-i Ahbar (1884-1914) gazetesinin II. Meşrutiyet’in ilanını ve sonrasında yaşanan gelişmeleri nasıl ele aldığının incelenmesidir. 1876 yılında ilk defa yürürlüğe giren Kanun-ı Esasi, Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) nedeniyle askıya alınacak 23 Temmuz 1908 tarihine kadar varlığı unutulacak ve otuz yılı aşkın bir süre II. Abdülhamit’in istibdat devrinin kuralları geçerli olacaktır. Mecmua-i Ahbar, haber ve köşe yazılarıyla 25 yıllık yayın hayatı boyunca matbuat nizamnamesinin kurallarına uyduğu için Abdülhamit hükümetiyle yaşamsal bir sorun yaşamıştır. Katolik Ermeni cemaati içerisinde birleştirici bir rol üstlendiğini dile getiren gazete hem İstanbul’daki hem de Anadolu’daki okuyucuları için ulusal ve uluslararası siyasi, ekonomik, dini gelişmeleri yakından takip eder. Osmanlı bürokrasisinde ayrıcalıklı bir yere sahip olan Katolik Ermeni cemaatinin eşik bekçisi olan Mecmua-i Ahbar hürriyetin yeniden ilanının Osmanlı toplumu ve özelinde Osmanlı Ermeni ve Katolik Ermeni toplumu için ne anlama geldiğini çok boyutlu bir şekilde kaleme almıştır. II. Meşrutiyetin ilanı dönemin Türkçe yayın yapan pek çok ulusal gazeteleri üzerinden incelenmesine rağmen Osmanlı Ermeni basını üzerinden incelenmemiştir. Çalışmada gazetenin haber ve köşe yazıları için betimleyici ve niteliksel tasarımdan yararlanılmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
36

ÇETİN, Engin. "Osmanlı Dönemine Ait Bazı Gramerlerde ve Derlemelerde Kayıtlı Atasözlerinde Sayı Adları". Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 17 de dezembro de 2023. http://dx.doi.org/10.34083/akaded.1390328.

Texto completo da fonte
Resumo:
Atasözleri milletlerin düşünüş tarzını, hayata ve olaylara bakış açısını ortaya koyan, milleti oluşturan bireylerin, üzerinde uzlaşıp kalıplaştırarak yaygınlaşmasını sağladığı dil unsurlarıdır. Bu sebeple atasözleri, derlemelerden edebiyat ve günlük hayatta kullanılışına her millet için geçmişten günümüze vazgeçilmez olmuş, her kesimden insanın ilgisini çekmiştir. Birçok araştırmacı için Türk atasözlerinin ilk tespit edildiği kaynak Orhon Yazıtları’dır. Burada geçen birtakım cümleler yapı ve anlam bakımından atasözlerini andırdığından bu sözler atasözü olarak kabul edilmiştir ancak çok sayıda atasözünün bilinçli şekilde derlendiği ilk eser Divânu Lugâti’t-Türk’tür. Anadolu’daki en eski atasözü mecmuası olarak 15. yüzyıla ait hazırlayıcısı bilinmeyen, Kitâb-ı Atalar adlı eser kabul edilmektedir. Bu tarihten sonra da Osmanlı döneminde atasözlerimiz değişik coğrafyalarda yerli ve yabancı müellifler tarafından birçok kez derlenip kayıt altına alınmıştır. Bu çalışmada Osmanlı döneminde derlenmiş atasözlerimizdeki sayı adları ele alınacaktır. Sayılar geçmişten günümüze her millet için bütün inanç sistemlerinde ve kültürlerde önemsenmiştir. Bu bakımdan sayılar da atasözleri gibi milletlerin hayata ve olaylara bakışını yansıtan, dil ve kültür ilişkisini en güçlü şekilde ortaya koyan dil unsurlarından kabul edilmektedir. Atasözlerimizde sayı adları çoğu zaman azlık-çokluk ilişkisi bağlamında zıt unsurlar olarak ele alınmıştır. Az kavramı bir veya hiç sözcükleriyle karşılanırken çokluk kavramı için bazen iki sözcüğü gibi çokluğu çok yansıtmayan sayı adı bazen de yüz, biŋ gibi ikiye oranla görece çokluk bildiren sayı adları kullanılmıştır. Atasözlerimizde birden ona kadar sayı adları yanında kırk, yüz, biŋ vb. çok çeşitli sayı adları geçmektedir. Ancak çift sayı adlarından çok tek sayı adlarının kullanılması dikkat çekicidir. Çalışmada, söz konusu sayı adlarının temsil ettiği değerler üzerinde durulacak, sayıların atasözlerindeki işlevleri ele alınacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
37

AKAY, Sedat. "SİİRTLİ ŞEYH HATTAP EFENDİ’NİN HAYATI, ESERLERİ VE ḲAṢÎDETÜ’L-BÜRDE’YE YAPTIĞI TAŞTİRÎN İNCELENMESİ". Mecmua, 26 de março de 2024. http://dx.doi.org/10.32579/mecmua.1436542.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu çalışmada, İmam el-Bûsîrî’nin el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye adlı kasidesine Siirtli Şeyh Hattap Efendi tarafından yapılan taştir ele alınacaktır. Taştir, bir gazelde her beytin iki mısrasının arasına aynı vezin ve kafiyede mısralar ekleyerek manzume meydana getirmektir. Hz. Muhammed’e (sav) duyulan derin muhabbetin ürünü olan ve literatürde Kasîde-i Bürde olarak tanınan manzume, en güzel naat örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir. Tüm İslâm dünyasında Kasîdetü’l-Bürde kadar meşhur olan, çok okunan, birçok dile çevrilen ve üzerine şerh, hâşiye, taştîr ve nazîreler yazılan bir başka kaside yoktur. Bu konuda yazılan eserler bile başlı başına bir literatür oluşturacak sayıdadır. İslâm kültür ve edebiyatına da derinden tesir eden bu kasideyle ilgili bir çalışma da Siirt’in meşhur âlim ve mutasavvıflarından biri olan Şeyh Hattap Efendi’ye aittir. Bu makalede öncelikle Bûsîrî ile Kasîde-i Bürde’sine değinilmiştir. Ardından Şeyh Hattap Efendi’nin hayatı, ilmî şahsiyeti, eserleri ve ailesi hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde Şeyh Hattap Efendi’nin Kaside-i Bürde’ye yapmış olduğu “taştir”i ele alınarak nüsha tavsifi yapılmış, müellife aidiyeti ispatlandıktan sonra taştir açıklanmıştır. Dördüncü bölümde; dört yüz seksen altı beyitten oluşan bu manzume şekil ve muhteva bakımından değerlendirilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
38

KOLUNSAĞ, İbrahim. "MEHMED BAHÂEDDÎN FERÎD EFENDİ VE MECMUA-İ MUHABBET ADLI ESERİ". Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 19 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.58659/estad.1257992.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bir 19. yüzyıl şairi olan Mehmed Bahâeddîn Ferîd Efendi (ö. 1838), Osmanlı şeyhülislamlarından Âşir Efendi’nin (ö. 1804) oğludur. Kaynaklarda yalnızca bir gazeline yer verilen, herhangi bir eserinden ya da şairliğinden bahsedilmeyen Ferîd Efendi’nin İstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Bölümü 11101 numarada kayıtlı bir eseri mevcuttur. Kütüphane kataloğuna “Mecmua-i Eş'ar” başlığıyla kaydedilen ancak Ferîd Efendi’nin koyduğu başlıkla isminin Mecmua-i Muhabbet olduğu anlaşılan bu eserde, sekiz farklı nazım şekliyle kalema alınmış ve neredeyse tamamı Ferîd Efendi’ye ait olan altmış iki adet manzume bulunmaktadır. Klasik şiir geleneğinin son temsilcilerinden birini daha tanıtmak ve onun eserini yayımlayarak mevcut literatüre katkı sağlamak amacıyla hazırlanan bu makalede öncelikle Ferîd Efendi’nin hayatı ile ilgili bilgiler kaynaklardan aktarılmış ve eserinden yapılan çıkarımlarla bu bilgiler genişletilmeye çalışılmıştır. Makaleye konu olan yazma eserin tavsifinin ardından şekil özellikleri başlığı altında nazım şekilleri ve vezinle ilgili bilgilere yer verilmiş, Mecmua-i Muhabbet’in muhtevasından hareketle şairin edebî kişiliği hakkındaki tespitler sıralanmış ve eser, çeviri yazı alfabesine aktarılarak neşredilmiştir. Sonuç olarak Ferîd Efendi’nin bir nazire şairi olduğu, yazdığı hasret temalı şiirleriyle bir gurbet şairi olarak da anılabileceği, klasik üslup zemininde yazdığı şiirlerinde mahallî söyleyişlere, dinî-tasavvufi düşüncelere ve buna bağlı olarak da hikmetli ifadelere yer verdiği ve nazım tekniği bakımından da kuvvetli bir şair olarak nitelenebileceği belirtilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
39

KOLUNSAĞ, İbrahim. "XVIII. Yüzyıl Şairi Tulûî ve Bağdatlı Rûhî nin Terkîb-bendine Naziresi". Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 12 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.17822/omad.2023.232.

Texto completo da fonte
Resumo:
Bu makalenin çıkış noktası, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesinde kayıtlı bir yazma eserdir. Kütüphane kataloğunda, Divan ve Mecmua-i Eş’âr başlıklarıyla iki bölüm olarak kaydedilen ve müellifinin XVI. yüzyıl şairlerinden İbrahim Tulûî olduğu belirtilen bu yazma, aslında XVIII. yüzyıl şairi olduğu anlaşılan başka bir Tulûî’nin eseridir. Üzerindeki karalamalar ve düzeltmelerle müellif hattı bir divan taslağı / müsveddesi görünümündeki bu eserde çoğunluğu oluşturan Tulûî’ye ait gazeller yanında şairle ilgili kişisel kayıtlar, farklı şairlerin şiirlerinden oluşan mecmua niteliğinde bir bölüm ve şairin Bağdatlı Rûhî’nin terkîb-bendine yazdığı bir naziresi mevcuttur. Hem bilinmeyen bir XVIII. yüzyıl şairini ve eserini tanıtmak hem de Rûhî’nin şiirine yazılmış nazirelere bir yenisini daha eklemek amacıyla bu makalede Tulûî’nin hayatı ve edebî kişiliği hakkında eserinden elde edilen veriler sıralanmış, naziresi şekil ve muhteva yönüyle incelenerek yayımlanmıştır. Genelde şiirlerinden ve özelde terkîb-bendinden hareketle yapılan değerlendirmelerde Tulûî’nin kendi üslubunu bulma çabasındaki bir şair olduğu, terkîb-bendinin de “usta şair izinde yazılmış bir nazire” seviyesinde olduğu sonucu vurgulanmış, ekinde ilgili nazirenin dijital görüntüleri verilerek makale tamamlanmıştır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
40

YAKUT, Emrullah. "An Ottoman Intellectual's Notes on the Shevket Divan and Aesthetic Judgments". Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, 2 de junho de 2022. http://dx.doi.org/10.32330/nusha.1074151.

Texto completo da fonte
Resumo:
Müderris-zâde Abdülkerîm Efendi tarafından tertip edilen Dîvân-ı Belâgât-Unvân-ı Abdülkerîm adlı divan mecmuası Nâsır Alî el-Hindî Divançesi ve Şevket-i Buhârî Dîvânı’ndan oluşmaktadır. Abdülkerîm Efendi’nin oğlu Müderris-zâde Sa‘dullah ‘İzzet ise Şevket-i Buhârî Dîvânı’nın derkenarına bazı beyitlerin şerhini ve/veya tercümesini kaydetmiştir. Ancak söz konusu bu tercüme ve şerhlerin, kendisine mi yoksa Şevket-i Buhârî dersi aldığı amcası ‘Ârif Efendi’ye mi ait olduğu tartışmalı bir husustur. Divanda tercüme ve şerhten başka; a‘lâ, gâyet a‘lâ, gâyetü’l-gâyet a‘lâ anlamına gelen bazı işaretler kullanılarak beyitler estetik bir derecelendirmeye tabi tutulmuş, anlam yönünden ise nükteli, müşkil gibi tasnifler yapılmıştır. Kendisi de şair olan Sa‘dullah ‘İzzet tarafından kaydedildiği anlaşılan bu derkenar notları Hint üslubunun ve Şevket-i Buhârî’nin kendine mahsus şiir anlayışı hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Derkenardaki dağınık ve düzensiz notlar içerdiği samimi yorumlar sayesinde XIX. yüzyılda yaşayan bir şiir okurunun klasik şiire nasıl baktığı, şiir karşısında neler hissettiği konusunda da ipuçları vermektedir. Bu makalede tasnife konu beyitler incelenerek bu tasniflerin neye göre yapıldığı irdelenecek; Hint üslubunda önemli bir yer tutan “ince hayal”in tespit ve tahlili yapılacak; övgü ve beğeni ifadelerine konu olan beyitler tahlil edilerek şârih/okurun nasıl bir şiir estetiğine sahip olduğu anlaşılmaya ve resmedilmeye çalışılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
41

Uyanıker, Nursel. "CUMHURİYET DÖNEMİNDE SPORUN KÜLTÜREL KİMLİK İNŞASINDAKİ ROLÜ: MUHİT DERGİSİ (1928-1933)". Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi, 4 de junho de 2024. http://dx.doi.org/10.12981/mahder.1467686.

Texto completo da fonte
Resumo:
Türk toplumunda Cumhuriyet’in ilanından sonra batılılaşma ve muasır medeniyetler seviyesine çıkma yolunda birtakım adımlar atılmıştır. Bu kapsamda Muhit dergisi (Kasım 1928- Mayıs 1933) Türk milletinin yeni fikirlere, yaşam tarzına uyum sağlaması noktasında öncülük etmiş ve örnek Cumhuriyet insanı yetiştirmede; yazı dilinden yaşanılan hayata kadar inkılapların uygulanmasında önemli işlevlere sahip bir dergi olmuştur. Çalışmanın kapsamı, Ahmet Cevat Emre tarafından beş yıl içinde ellibeş sayı çıkarılan Muhit Dergisi’ndeki spor içerikli yazılar ve görsellerdir. “Resimli Aylık Aile Mecmuası” alt başlığıyla çıkartılan dergi özellikle aile kavramına odaklanmış ve toplumun en küçük biriminden başlayarak ahlâkî değerleri olan, sağlıklı ve fikren de güçlü yurttaşlar yetiştirmeyi amaçlamıştır. Çalışmanın amacı Muhit Dergisi’nin, Cumhuriyet döneminde pragmatik amaçlarla oluşturulmaya çalışılan kültürel kimliği, spor örneklemi üzerinden ele alarak açıklamaya çalışmaktır. Çalışmada Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanmış ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önemli bir yayın organı olan Muhit Dergisi, içerik analizi metodu ile incelenmiş ve kültürel kimlik kavramı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Böylelikle spora yüklenen kültürel anlamın da uluslaşma sürecindeki önemi ile devlet politikası olarak geliştirildiği belirtilmiştir. Sonuç olarak sporun fizyolojik yararlarının yanında kültürel işlevleri de vurgulanmış; Cumhuriyet Dönemi’nin ilk dönemlerinde kurucu yapının, toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak dergicilik faaliyetleri çerçevesinde millî kimlik inşasına ağırlık verdiği ve bu kapsamda yeni insan modelini deneyimlediği değerlendirilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
42

İlhan, Enes. "Necâtî Bey Dîvânı Nüshalarında Yer Alan Şüpheli Şiirlere Dair Bazı Tespit ve Değerlendirmeler". Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 27 de maio de 2024. http://dx.doi.org/10.58659/estad.1479348.

Texto completo da fonte
Resumo:
XV. yüzyılın önemli şairlerinden olan Necâtî Bey, klasik Türk şiirinde kendine mahsus bir çizgi oluşturmuş, gerek kendi devrinde gerekse kendisinden sonra yaşayan şairler üzerinde derin tesirler icra etmiştir. Dîvân’ında yer alan bazı şiirlerinde Necâtî Bey, orijinal mana ve hayal temininden yoksun, taklitten öteye geçmeyen ve birbirlerinin şiirlerini aşırmaktan başka bir şey yapmayan şairlerle ilgili ciddi eleştirilerde bulunmaktadır. Ayrıca Dîvân’ını ömrünün son zamanlarına doğru tertip etmesinden ve kâtiplerle ilgili eleştirel şiirlerinden, şiirlerinin mana ve hayallerinin başkalarının eliyle değiştirilmesinden duyduğu endişeye tanık olunmaktadır. Necâtî Dîvânı nüshalarındaki bazı şiirlerin başka şairlerin divan nüshalarında da bulunması Necâtî Bey’in şiir hırsızlığına ve müstensih müdahalelerine dair endişelerinde haksız olmadığını göstermektedir. Alan yazında Şevkî ve Revânî divanları özelinde yapılan karşılaştırma çalışmaları bulunmakla beraber karışma sürecinin tüm Necâtî Dîvânı nüshalarındaki durumunun tespitinin ve varsa şiir karışıklıklarının görüldüğü başka şairlerin belirlenmesinin gerekliliği ortadadır. Bu amaçla çeşitli vasıtalarla yaklaşık beş yüze yakın divan metni ile Necâtî şiirleri karşılaştırılmış, 32 şiirin çoğunluğu Necâtî Bey ile aynı dönemde yaşayan 14 şairin divanında da yer aldığı ortaya çıkarılmıştır. Şiirlerin 96 adet Necâtî Dîvânı nüshasında izleri takip edilerek Necâtî Bey’e ait olabilecekler ile atfedilenlere dair bazı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ayrıca başta nazire mecmuaları olmak üzere pek çok şiir mecmuası da taranarak hem şiirlerin klasik şiirin aktüelindeki durumları ortaya konmuş hem de divan nüshaları temelinde şekillenen çalışma şiir mecmualarıyla da desteklenmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
43

UÇAR, Abdullah. "18. yüzyıl şairlerinden Lem'î ve dîvânı". RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 21 de dezembro de 2022. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1222122.

Texto completo da fonte
Resumo:
Lale Devri gibi şatafatlı bir dönemi de içine alan 18. yüzyıl, Osmanlı tarihinde siyasi, sosyal, iktisadi ve askerî alanlarda birtakım düzenlemelerin yaşandığı bir dönemdir. Osmanlı edebiyatındaki değişim ise esas anlamıyla kendini 19. yüzyılın ikinci yarısında gösterir. Klasik, hikemî, bedii ve mahallî üslupların görüldüğü bu dönemde devlet adamlarından istedikleri ilgiyi bulamayan şairler, kaside yerine tarih yazmaya başlamışlardır. Dîvânlar, klasik Türk edebiyatı alanında yapılan araştırmalar içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu eserler, yaklaşık altı yüz yıl süren klasik Türk edebiyatından kalan edebî miraslardır. Dîvânlar yazıldığı yüzyılın ekonomik, sosyal, askerî hayatı hakkında önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu sebeple de bu eserler üzerine pek çok çalışma yapılmış ve hâlen de yapılmaya devam etmektedir. 18. yüzyılın dîvân sahibi şairlerinden biri olan Lem'î Halil Ağa (ö. 1137/1724-1725), İstanbul’da doğmuştur. Lem'î, öğrenim hayatını tamamladıktan sonra devlet erkânına kâtiplik, paşalara da kethüdalık yapmıştır. Döneminin usta şairlerinden biri olan Lem'î, özellikle tarih düşürmedeki mahareti ile tanınmıştır. Lem'î Halil Ağa 18. yüzyılda yazılan 4 şair tezkiresinde yer almıştır. Hayatı ve ailesi hakkında tezkirelerde detaylı bilgi bulunmamaktadır. Lem'î Halil Ağa’nın Dîvânında dört nazım şekliyle yazılmış şiirler bulunmaktadır. Bu dîvân, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi NEKTY10197 numarada kayıtlı bir mecmuanın içinde yer almaktadır. Bu makalede Lem'î Halil Ağa ve dîvânı tanıtılmaya çalışılacak, şiirlerinden örnekler verilecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
44

HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki. "ŞİHABÜDDİN ABDULLAH SAYRAFÎ VE KENDİSİNE ATFEDİLEN HULÂSATÜ'L-EFKÂR FÎ MA'RİFETİ’L-EDVÂR ADLI ESER; HAYATI, İÇERİĞİ VE ŞÜPHELER". Mecmua, 12 de março de 2022. http://dx.doi.org/10.32579/mecmua.1063024.

Texto completo da fonte
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
45

AY, Sibel. "Muhammed Râgıb and His Two Mystical Treatises: Pend-i Sâlikân and Tuhfe-i Dervişân". Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 30 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.20322/littera.1255719.

Texto completo da fonte
Resumo:
Klasik Türk edebiyatının dinî kaynakları içinde Kuran, hadisler, peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri ve tasavvuf yer almaktadır. Bunlar içerisinde 11. yüzyılda Anadolu’da yayılmaya başlayan tasavvuf, çeşitli konular çerçevesinde klasik Türk edebiyatı eserlerinde sıklıkla ele alınmıştır. Tasavvufi düşünce yapısı; var oluşu, ruhun tasfiyesini ve nefsin tezkiyesini irdeleyen tasavvufi düşünce yapısı ve bu çerçevedeki sorgulamalar tasavvufi eserlerde ele alınan remiz ve ıstılahları ortaya çıkarmıştır. Bunların yanı sıra tasavvufi mertebeler, tarikatların erkanı, şeyh ve mürit ilişkisi, seyr-i sülûk gibi konular yüzyıllar boyu ortaya konulan edebî eserlerde bazen bizzat eserin yazılış amacı bazen de eserin beslendiği kaynak olagelmiştir. Dervişlere kılavuzluk etmesi amacıyla kaleme alınan eserlerden birine örnek olarak 19. yüzyılda, Kadirî şeyhlerinden Nazîf Mustafa Baba Reşâdiye hazretlerinin dergâhına vakfedilen ve Muhammed Râgıb tarafından kaleme alınan mecmua verilebilir. Çalışmamızın konusu olan bu mecmua Tire Necippaşa Kütüphanesinde DV/1786 demirbaş numarasıyla kayıtlı olup 19. yüzyılda yaşamış Muhammed Râgıb adlı bir mutasavvıfa ait Pend-i Sâlikân ve Tuhfe-i Dervişân adlı iki risaleyi ihtiva etmektedir. Mensur olarak kaleme alınmış bu iki risale, nazım tekniği açısından zayıf fakat samimi bir dille yazılmış çeşitli nazım şekillerindeki manzumeler vasıtasıyla tasavvuf yolundaki dervişlere bilgi ve tavsiyeler içermektedir. Bu çalışmada Muhammed Ragıb’ın hayatı ve tasavvufi kişiliği hakkında verilecek bilginin ardından, Pend-i Sâlikân ve Tuhfe-i Dervişân adlı iki risale biçim ve içerik açısından tanıtılacaktır.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
46

DURMUŞ, Ersin. "BİR DÎBÂCE-İ MESNEVÎ ŞERHİ: EZHÂR-I MESNEVÎ VE ENVÂR-I MA’NEVÎ". İslami İlimler Dergisi, 5 de novembro de 2023, 287–303. http://dx.doi.org/10.34082/islamiilimler.1411042.

Texto completo da fonte
Resumo:
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevî-i Maʻnevî’si İslâm kültür ve medeniyet havzasının ortak değeridir. Bununla birlikte eser, dünya çapında bir şöhrete sahiptir. Mesnevî-i Maʻnevî hakkında farklı dillerde çok sayıda tercüme, şerh ve telif eser yazılmıştır. Mesnevî-i Maʻnevî’yi anlamak ve açıklamak amacıyla kaleme alınmış Osmanlı dönemine ait de birçok eser mevcuttur. Ezhâr-ı Mesnevî ve Envâr-ı Ma‘nevî bu eserlerden biridir. Eser, ‘Alâ’î b. Muhibbî el-Vâ‘iz eş-Şîrâzî eş-Şerîf tarafından kaleme alınmıştır. Mesnevî-i Maʻnevî dîbâcesinin şerhleri kategorisinde yer alan bu eser, Mesnevî’nin ön sözünün kısmî bir yorumu olarak değerlendirilebilir. Eserin tespit edilebilen tek nüshası, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. Eser, içinde bulunduğu mecmuanın üç yaprağının kenarlarına yazılmıştır. Bu makalede öncelikle ‘Alâ’î b. Muhibbî el-Vâ‘iz eş-Şîrâzî eş-Şerîf’in hayatı ve Mesnevî’nin dîbâcesi hakkında bilgi verilmiştir. Eserin tespit edilebilen tek nüshası tanıtılmıştır. Ardından Ezhâr-ı Mesnevî ve Envâr-ı Ma‘nevî isimli Mesnevî dîbâcesinin şerhi şekil, içerik ve şerh yöntemi açısından incelenmiştir. Son olarak şerh metni, çeviri yazısı yapılarak neşredilmiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
47

SEVİNÇ, Fırat. "BİR İSTANBUL METHİYESİ: DÂSİTÂN-I MEDHİYYE-İ İSTANBUL". Mecmua, 13 de março de 2023. http://dx.doi.org/10.32579/mecmua.1212902.

Texto completo da fonte
Resumo:
Mekân edebî eserlerin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Bazen mekân insan ruhuna tesir etmiş, bazen de insan ruhu mekânın yeniden şekillenmesi noktasında etkili olmuştur. Mekân unsurunun Klasik Türk şiirindeki yansıması genel itibariyle şehirler şeklinde olup bu şehirlerden en çok İstanbul kaleme alınmıştır. Gerek merkezden gerekse taşradan olsun, divan şairleri İstanbul’a olan hayranlıklarını şiirlerinde dile getirmiş ve sürekli İstanbul’da bulunmayı arzu etmişlerdir. İstanbul’un ele alındığı türlerden biri de şehir methiyeleridir. Şehirlerin övgülerine yer veren şehir methiyelerinin sayısı bugün itibariyle 60’tır. Bu çalışmada XIX. asır şairlerinden Ahmed’in Dâsitân-ı Medhiyye-i İstanbul başlıklı şehir methiyesi ele alınmıştır. Çalışmanın amacı daha önceki bazı çalışmalarda ismi zikredilen methiyeyi geniş bir şekilde ele almaktır. İlk bölümde manzumenin müellifiyle ilgili kısıtlı bilgilere yer verilmiş ve eserden hareketle Ahmed’in hayatı hakkında bazı tespitlerde bulunulmuştur. Şiirin şekil özelliklerinin ele alındığı bölümde Ahmed’in methiyesindeki aruz, kafiye ve redif unsurlarından bahsedilmiştir. Muhtevayla ilgili bölümde şiirin içerik unsurları üzerinde durulmuş ve Ahmed’in İstanbul’la ilgili önemli tespitlerine yer verilmiştir. Ahmed’in methiyesi dönemin bazı özelliklerine ışık tutması bakımından önemli bir manzumedir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
48

YILMAZ, Enser. "A COMPARATIVE EXAMINATION ON MEHMET AKIF ERSOY AND İBN BÂDİS' THOUGHTS ON EDUCATION". Mecmua, 20 de setembro de 2023. http://dx.doi.org/10.32579/mecmua.1345742.

Texto completo da fonte
Resumo:
Eğitim bireyi hayata hazırladığı gibi toplumsal değerlerin aktarılması ve bir anlamda toplumsal kurumların korunmasında önemli işlevleri yerine getirir. Tarih boyunca eğitimin, birey ve toplum için önemine vurgu yapan düşünürler olmuştur. İslam’ın ilme verdiği değerden ötürü Müslüman düşünürler de eğitim konusunda oldukça duyarlı davranmışlardır. İslâm’ın doğduğu dönemden 16. yüzyılın sonlarına kadar İslam coğrafyasında eğitime büyük önem verilmiş, ilim ile uğraşan kişiler desteklenmiştir. Medreselerin sadece dini ilimlerin değil, aynı zamanda pozitif ilimlerin öğretildiği kurumlar olduğu dönemlerde ilim ve teknik açıdan büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Zaman içerisinde klasik eğitim veren kurumların bozulması ve çağı takip etmemesi toplumda büyük bir cehaletin kökleşmesine neden olmuştur. Mehmet Akif Ersoy ve Cezayirli âlim İbn Bâdîs bu noktada eğitim meselesi üzerinde durarak önemli fikirler ortaya koymuşlardır. Aynı dönemde yaşamış olan bu iki münevver, İslam toplumunun refahı ve ilerlemesi adına eğitimin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Klasik medrese eğitimi görmelerinin yanında çağdaş eğitimin öneminin farkına varan bu iki münevverin eğitim konusunda ortak fikirlere sahip oldukları görülür. Bu çalışmanın amacı Mehmet Akif ile İbn Bâdîs’in eğitim hakkındaki fikirlerini mukayeseli bir biçimde değerlendirmektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
49

ÇAYLI, Zafer. "İBN RÜŞD’ÜN TENZÎHÎ DİL ANLAYIŞI". Mecmua, 15 de agosto de 2022. http://dx.doi.org/10.32579/mecmua.1139313.

Texto completo da fonte
Resumo:
Kutsal kitaplarda Tanrı’nın varlığı, sıfatları, mebde-mead gibi birtakım metafizik konular hakkında çeşitli bilgiler verilmiştir. Tanrı’nın kendisi ve âlem hakkında verilen bu bilgiler insanı muhatap almasından dolayı insanın zihin ve hayal dünyasına hitap edecek şekilde belli başlı kavramlarla sınırlı bir yapı arz eder. İslam felsefesinde ve din felsefesinde bu kavramların metafiziksel olay ve durumlarıyla, fiziksel olay ve durumlara dâhil olan formlarının sınırlılıklarını ihtiva eden anlamlarda ifade edilmesi, onun muhatapları tarafından nasıl anlaşılması gerektiği problemine sebep olmuştur. Bu tartışmalar genel anlamda mecazî, teşbihî, tenzîhî, temsilî dil gibi temel başlıklar altında incelenmiştir. Bu başlıklardan tenzîhî dil, İslam felsefesinde ve teolojisinde genel itibariyle selbî sıfatlar çerçevesinde ele alınmıştır. Biz de bu çalışmamızda Tanrı hakkında ancak olumsuzlama ifadeleriyle konuşulabileceğini iddia eden tenzîhî dil anlayışını İbn Rüşd’ün çalışmalarında nasıl ele aldığını inceleyeceğiz. İbn Rüşd, Tanrı ile ilgili sıfatların klasik anlamda zâtî, selbî, teşbihî bağlamda ele alınmasından hareketle selbî sıfatlara özel bir önem atfetmektedir. Bu bağlamda Tanrı’dan eksikliklerin izale edilmesi çerçevesinde tenzih dilini savunmaktadır. İbn Rüşd, kelâmcıların ilâhî sıfatlarla ilgili düşüncelerinin anlaşılması zor ve Tanrı’ya dair birtakım yanlış anlamlara gelebilecek düşünceler olması dolayısıyla eleştirir. Düşünürümüzün bu yaklaşımlara yönelttiği eleştirilerin başında onların tasavvurları ya Muʻtezile’de olduğu gibi ta’tile ya da Eşʻarîler’de olduğu gibi teşbihe düşülmesi gelmektedir. İbn Rüşd, insanları teşbih düşüncesinin sebep olabileceği problemlerden koruma amaçlamıştır. O, Tanrı’nın sıfatlarıyla ilgili olarak O’nun her türlü eksiklikten uzak olduğu anlayışını benimser. Böylece düşünürümüz insana ait olan birtakım kavram ve terimleri aradan çıkartarak tenzîhî bir yaklaşım sergilemiştir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
50

Yıldız, Enes. "AHMED BÂ’İS DİVANI ÜZERİNE". Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 25 de abril de 2024. http://dx.doi.org/10.20322/littera.1441625.

Texto completo da fonte
Resumo:
XVIII. yüzyıl divan şairlerinden Ahmed Bâ’is, Bursa’nın Karacabey/Mihaliç ilçesinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. “Kasapzâde” lakabıyla bilinen Ahmed Bâ’is, eğitimini İstanbul Şehzâde Medresesinde bitirdikten sonra Pertakî Hasan Efendi’den icazet almıştır. Hayatının farklı dönemlerinde hocalık, kâtiplik, maliye tezkireciliği ve mektupçuluk görevinde bulunan Bâ’is, Hâlim Giray’a hocalık da yapmıştır. Bâ’is, Mısır’dan dönerken 1215/1800-1801 senesinde Maraş’ta, yaklaşık 40 yaşlarında vefat etmiştir. Bâ’is’in kendi el yazısı ile yazdığı Divançesi İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, NEKTY03757 arşiv numarasında kayıtlıdır. Bu Divançe üzerine bir mezuniyet tezi, bir yüksek lisans tezi ve bir makale olmak üzere 3 çalışma yapılmıştır. Bu makalede İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, NEKTY03757 arşiv numarasında kayıtlı Divançeden farklı olarak Bâ’is’in tam ve mürettep Divanı üzerinde durulacaktır. Bâ’is Divanı’nın şu an ulaşabildiğimiz tek nüshası Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi, 2139 arşiv numarasındaki mecmua içerisindedir. Divan’ın bu nüshasında 7 kaside, 6 musammat, 94 gazel, 7 kıt’a ve 11 beyit olmak üzere toplam 125 şiir bulunmaktadır. Çalışmada öncelikle Bâ’is’in hayatı, Divançesi ve Divançe üzerine yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verilecektir. Ardından daha önce üzerine çalışma yapılmamış Divan tanıtılacak ve Divan’dan örnek şiirler verilecektir.
Estilos ABNT, Harvard, Vancouver, APA, etc.
Oferecemos descontos em todos os planos premium para autores cujas obras estão incluídas em seleções literárias temáticas. Contate-nos para obter um código promocional único!

Vá para a bibliografia