Kliknij ten link, aby zobaczyć inne rodzaje publikacji na ten temat: Oğuz dili.

Artykuły w czasopismach na temat „Oğuz dili”

Utwórz poprawne odniesienie w stylach APA, MLA, Chicago, Harvard i wielu innych

Wybierz rodzaj źródła:

Sprawdź 50 najlepszych artykułów w czasopismach naukowych na temat „Oğuz dili”.

Przycisk „Dodaj do bibliografii” jest dostępny obok każdej pracy w bibliografii. Użyj go – a my automatycznie utworzymy odniesienie bibliograficzne do wybranej pracy w stylu cytowania, którego potrzebujesz: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver itp.

Możesz również pobrać pełny tekst publikacji naukowej w formacie „.pdf” i przeczytać adnotację do pracy online, jeśli odpowiednie parametry są dostępne w metadanych.

Przeglądaj artykuły w czasopismach z różnych dziedzin i twórz odpowiednie bibliografie.

1

KAPLAN, Tuba, i Elif AYDIN. "Oğuz Tansel’in Mitoloji Dili: Al’lı ile Fırfırı". Turkish Studies - Language and Literature Volume 16 Issue 3, Volume 16 Issue 3 (2021): 1595–619. http://dx.doi.org/10.7827/turkishstudies.52274.

Pełny tekst źródła
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
2

ÜSTÜNER, Ahat, i Emine SOYYİGİT. "GAZİANTEP İLİ AĞIZLARINDA ÜNLÜ YUVARLAKLAŞMASI". Gaziantep University Journal of Social Sciences 22, nr 1 (27.01.2023): 104–14. http://dx.doi.org/10.21547/jss.1106113.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk dilinde sözcük kök veya gövdelerinin eklerle birleşmesi, ses uyumları doğrultusunda gerçekleşmektedir. Bir sözcükte yer alan ünlü ya da ünsüz sesler, aynı sözcükte bulunan diğer sesler üzerinde etkili olabilmektedir. Türkiye Türkçesi yazı dilinde bazı istisnalar olsa da ses uyumları daha belirginken, ağızlarda bu durum değişmektedir. Bazı ses olaylarından dolayı ağızlarda standart dilin kuralları dışında kalan özelliklerle karşılaşmaktayız. Bu özellikler, bazen Türk dilinin eski bir döneminin ses özelliklerinin kalıntısı da olabilmektedir. Bu çalışmada Gaziantep ağzında belli bir bölgede görülen ünlü yuvarlaklaşması ve bu yuvarlaklaşmaların sebepleri üzerinde durulacaktır. Gaziantep, coğrafi ve tarihî konumu dolayısıyla Türk dili ve kültürü içinde bazı farklılıklar taşıyan ve önem arz eden bir ilimizdir. Türklerin bölgede yerleşmeye başlamasıyla birlikte Gaziantep ağzının özellikleri oluşmaya başlamıştır. Tarihî bilgilere göre Gaziantep’e Oğuz boyunun en az on sekizi yerleşmiştir. Bu durum, Gaziantep’in söyleyiş özelliklerine de yansımıştır. Bu tarihî derinlik ve coğrafi özellikleri dolayısıyla Gaziantep ağzı ses ve şekil bakımından farklı bir zenginlik kazanmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
3

Mecidova, Hayale. "Metinle çeviri metinlerinin karşılaştırılarak incelenmesi". International Journal of Language and Awareness 1, nr 1 (29.12.2022): 1–6. http://dx.doi.org/10.33390/ijla.1865.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Çeviri çok eski bir geçmişe sahip bir bilimdir. Çeviri sırasında dildeki herhangi bir metin başka bir dile çevrilir ve sonuç olarak önceki dildeki fikir karşısındaki kişiye anlatılmaya çalışılır. Çevrilecek metin veya dile «kaynak metin» veya «kaynak dil», çevrilen ve türetilen metne «hedef metin» veya «hedef dil» denir. Çeviriler ağırlıklı olarak yazılı ve sözlü olarak yapılır. Yazılı şekilde çeviren kişiye “mütercim”, sözlü olarak çeviren kişiye “tercüman” veya “çevirmen” denir. Çeviri, genellikle, çeviriyi orijinal metne mümkün olduğunca benzer kılmak amacıyla bir fikrin bir dilden aynı içeriğe sahip başka bir dile aktarılmasıdır. Ancak dillerin doğası, kültürel farklılıklar ve bilimsel terimlerin yaygınlığı tam bir çeviriye izin vermemektedir. Çeviri tarihi Türk kültürünü geçmemiştir. Tercümenin ilk örneklerine Selçuklu devletinde ve ondan önce yaşamış Türk boylarında rastlamak mümkündür. 8. yüzyılda başlayıp 11. yüzyılda zirveye ulaşan İslam dünyasında tercüme ve bilimsel buluşlar alanı 12. yüzyıldan itibaren zayıflamış ve 18. yüzyıla kadar sürmüştür. Altı yüz yıllık bu durgunluk döneminde, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan medreseler, öğrencilere felsefe, tıp ve diğer bilim dallarında çeşitli bilgiler vermiş, Arapça ve Farsça öğretmiş, bu dillerde edebiyat tercümeleri yapmış ve yayınlanmış ders kitaplarından yararlanılmıştır. Çeviri süreci dünyanın en kültürel olaylarından biri olarak kabul edilebilir. Çeviri işi ilk bakışta kolay gibi görünse de çeviri alanı gerçekten çok zor ve sorumluluk isteyen bir iştir. Ayrıca çevirmene de birçok görev yükler: Edebi metin çevirisinde çevirmen her şeyden önce eserin tüm güzelliğini, bütünlüğünü, ahengini ve etkisini sürdürebilmelidir. Çevirmen, yazarın ait olduğu kişilerin tarihi, coğrafyası, etnografyası, düşünce tarzı, gelenekleri ve özellikleri hakkında derin bir bilgiye sahip olmalıdır. Ayrıca çeviriyi oluştururken okuyucunun beğenisini de dikkate almalıdır. Edebi çeviride dil bilgisinin, özellikle çevirmenin her iki dilin sadece edebi biçimini değil, aynı zamanda konuşma biçimini, lehçelerini ve hatta argosunu bilmesi önemli koşullardan biridir.Çevirinin dili, çevirinin kaynak metin seviyesine yakınlık derecesi, çevirideki biçimlerin dil özelliklerinin korunması vb. tüm bu yönleriyle birlikte eserin genel sanatsal özellikleri korunmalıdır. Çevirmen önce çevrilecek esere hakim olmalı, sonra çeviriyi düşünmelidir. Çeviribilim çok ilgili ve ilginç bir dilbilim alanıdır. Azerbaycan ve Türkiye arasındaki dostluk gelenekleri eski tarihimize kadar uzanır. Dolayısıyla Azerbaycanlı ve Türklerin tarihi kökleri aynı olduğu için etimolojimiz ve geleneklerimiz de aynıdır. Hem Azerbaycanlıları hem de Türkleri Oğuz dil grubuna aittir. Azerbaycanlılar ve Türkler, tarihsel gelişim içinde birçok imparatorluk kurmuşlar ve diğer imparatorluğun çöküşüne neden olmuşlardır. Bu yüzden devletler arasındaki ilişkilerin giderek gelişmesi, hem sözlü hem de yazılı olarak her iki dilden tercüme edilecek malzemelerin sayısında şu zamana kadar artışa yol açmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
4

ARSLAN, Döne, i Mustafa Said ARSLAN. "KAZAK TÜRKÇESİNDEKİ "JÜREK" İLE KURULAN DEYİMLERİN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ KARŞILIKLARI". Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, nr 43 (25.09.2019): 67–77. http://dx.doi.org/10.17498/kdeniz.581674.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Az sözle çok şey ifade etmenin en güzel yollarından biri olan deyimler ifadeye canlılık ve ahenk katar. En az iki kelimeden oluşan bu dil birliklerinin büyük bir kısmı cümle hâlindedir ve sonu mastarla söylenir. Deyimi oluşturan kelimeler birbirinden ayrılmazlar ve genellikle sözlüksel anlamlarından uzaklaşarak mecaz anlam taşırlar. Türk dili deyim bakımından çok zengin bir dildir. Bu bakımdan deyimbilim çalışmalarının önemi büyüktür. Türk lehçelerinde son yıllarda aktarma problemlerinin en aza indirilmesi için deyim çalışmaları büyük önem kazanmıştır. Türk lehçeleri arasında organ adlarıyla kurulan deyimler üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda temel olarak baş, göz, kulak, burun gibi organ adları alınmıştır. Ancak bu organların dışında "yürek" de insanın iç dünyasını ifade etmede önemli ve özel bir yere sahiptir. Bu makalede Kuzeybatı-Kıpçak lehçesi olan Kazak Türkçesi ile Güneybatı-Oğuz lehçesi olan Türkiye Türkçesindeki "yürek" ile kurulan deyimler anlam bakımından ele alınarak bünyesinde "yürek" kelimesi bulunan deyimlerin ortak, benzer ya da birbirinden farklı olan yönleri gösterilmeye çalışılmıştır. Türkiye Türkçesinde "yürek" olarak kullanılan kelime Kazak Türkçesinde "jürek" ile karşılanmaktadır. Çalışmanın inceleme kısmında Kazak Türkçesinde "jürek" kelimesi ile kurulmuş deyimler madde başı olarak ele alınmıştır. Kazak Türkçesindeki deyimin anlamı ve Türkiye Türkçesinde bu deyime karşılık gelen deyim ve anlamı verilerek deyimlerin bu iki lehçede birbiriyle örtüşüp örtüşmedikleri belirlenmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
5

Karasu, Muhammed. "Çağatay Türkçesi ile Yazılmış Bir Kıyâfet-Nâme: Kıyâfetü’l-Beşer". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, nr 15 (28.04.2024): 625–39. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1465573.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Bu çalışmada Muóammed Yÿnis bin MullÀ Óakìm CÀn ŞÀşì tarafından RisÀle-i èAcìb ve İcÀle-i áarìb adıyla Farsça yazılan ve CehÀngìr ÇÀr-ùÀkì tarafından ÚıyÀfetü’l-Beşer adıyla 1908 yılında Çağatay Türkçesine çevrilen eser konu edilmiştir. ÚıyÀfetü’l-Beşer insanları dış görünüşlerine göre değerlendiren, insanların yaradılış özelliklerini kestirmede yol göstermek amacıyla yazılmıştır. Kıyafet ilmiyle ilgili Türk dilinin tarihî dönemlerinde kaleme alınmış birçok eser bulunmaktadır. Özellikle Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi dönemlerinde bu alana gösterilen ilgi Türk edebiyatında kıyâfet-nâme ve firâset-nâme türünü doğurmuştur. Batı Türkleri arasında oldukça yaygın olmasına karşın Doğu Türkleri arasında kıyafet ilmiyle ilgili yazılmış eserler çok yaygın değildir. ÚıyÀfetü’l-Beşer bu bakımdan Türk dili ve edebiyatı için önemli bir yerde durmaktadır. Bu eser, belirlemelere göre Çağatay Türkçesi ile yazılmış iki kıyâfet-nâmeden biridir. Bu çalışmadaki temel sorun, ÚıyÀfetü’l-Beşer’in Türklük bilimcilerce yeterince bilinmemesi ve eser üzerine henüz dil incelemesinin yapılmamış olmasıdır. Bu bağlamda çalışmanın amacı ÚıyÀfetü’l-Beşer’in nitelendirmesini yapmak ve esere özgü dil özelliklerini incelemektir. Veriler belge inceleme tekniğiyle elde edilmiş, verilerin çözümlemesinde art zamanlı karşılaştırma yöntemi kullanılmıştır. ÚıyÀfetü’l-Beşer Çağatay Türkçesinin son döneminde yazıldığı için Klasik Çağatay Türkçesinde bulunmayan birtakım yerel dil özelliklerini barındırmaktadır. Bu özelliklerden ünlü uyumunu bozan eklerdeki ses eşdeğerlikleri, sözcük sonlarındaki ötümsüz ünsüz düzenliliği, belirtme durum ekinin +nIñ biçiminde kullanımı, bol– fiilindeki anlam genişlemesi ve Klasik Çağatay Türkçesinde karşılaşılmayan sözcüklerin bulunması ilgi çekmektedir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
6

Jihankheeir, Muna. "Dakuk İlçesi Türkmen Ağzında kullanılan Alet ve Eşya Adları". Al-Adab Journal, nr 145 (14.06.2023): 51–62. http://dx.doi.org/10.31973/aj.v1i145.3879.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
İnsanlar en eski zamanlardan beri işlerini yapmak için alet ve eşya kullanmasına ihtiyacı vardı. Çünkü yaşamanın bütün alanlarında işini kolaylaştırıp yardımcı olmasıdır. Bu nedenle aletler insanoğlunun hayatında çok önemli bir yeri vardır. Türkler göçebe ve savaşçı bir kavim oldukları için alet ve eşya kullanmasıyla çok zengin bir söz varlığa sahip olmuştur. Irak’ın kuzeyinde yerleşen Oğuz boylarından olan Irak Türkmenlerin uygarlığı, Türk kültürünün bir uzantısı olarak bilinmektedir. Dolayısıyla Irak Türkmenlerin dili bu açıdan da çok zengin bir söz varlığa sahiptir ve konuştukları dil farklı lehçelerden oluşmaktadır. Dakuk ağzı Irak Türkmenlerin lehçelerinden birisidir ve çok eski bir tarihe sahip olan bu ilçe, bölgenin tarihini, geleneklerini ve kültürünü dünyaya tanıtmak istedik. Dakuk (Tavuğ) bölgesi Kerkük'ün güneyine düşen bir ilçe olarak tarım ve hayvancılığa dayalı üretimi ile büyük şöhrete sahiptir. Bu çalışmada Köy halkı evlerindeki 50-60 yıl önce tarım, ev ve iş eşyalarını yapmak için kullanılan aletlerinin adlarını ele aldık. Bu araştırma ilçenin tanıtımına önemli katkılar sağlayacaktır. Çalışmamızda, halk arasında adı geçen yerlice kullanılan alet adlarını yaşlı insanlarla görüşüp defalarca onları dinleyerek fonetik bakımdan telaffuz ettikleri kelimeleri olduğu gibi tespit ettik. Sonra kelimelerin kökünü saptadık , ad veya fiil olduklarını gösterdik. Kelimede görülen ses değişme, düşmeleri ve ses türemelerini belirtik. Daha sonra bu köklere eklenen yapım ekleri inceledik. Karşılıklı olarak ele alınan alet adlarının tanımını yaptıktan sonra Türkçesini de verdik. Dakuk'ta geçen bu adları orada nasıl söyleniyorsa olduğu gibi yazdık. Sonuçta bu kelimeleri inceleyerek yapı bakımından türemiş kelimler olarak tespit ettik ve fonetik bakımından çok ses değişikliklerine uğramıştır. Böylece Dakuk ağzı Türkiye Türkçesinin şekil özelliklerinin ve Azeri Türkçesinin ses özelliklerinin izlerini taşıyıp ortak bir ağız olarak tespit edilmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
7

GÜLLÜK, Derya. "İktidarın Dilinden Dilin İktidarına: Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” Romanı Üzerinden Bir Okuma". Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 5, nr 1 (30.06.2020): 41–53. http://dx.doi.org/10.33905/bseusbed.687612.

Pełny tekst źródła
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
8

Günaydın, Mustafa. "Oğuz Qrupu Türk Dill?rind?ki Heyvan Anlayışı Bildir?n Sözl?r". DEDE KORKUT Uluslararasi Turk Dili ve Edebiyati Arastirmalari Dergisi 9, nr 23 (1.01.2020): 289–367. http://dx.doi.org/10.25068/dedekorkut374.

Pełny tekst źródła
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
9

Tofiq qızı İsgəndərzadə, Arzu. "On the history of the research of conjunctions in the Turkish languages". SCIENTIFIC RESEARCH 12, nr 8 (27.08.2022): 19–14. http://dx.doi.org/10.36719/2789-6919/12/10-14.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Nitq hissələrinin düzgün elmi izahı onlardan birini digərindən fərqləndirən əlamətlərin dəqiq müəyyənləşdirilməsi dilin qrammatik quruluşunun öyrənilməsini asanlaşdırır. Köməkçi nitq hissələri həm ümumilikdə nitq hissələrinin içərisinə, həm də dilin qrammatik sisteminin tamamlanmasında mühüm əhəmiyyət daşıyır. Onlar leksik-qrammatik mənadan məhrum, morfoloji cəhətdən dəyişməyən, müstəqil cümlə üzvü vəzifəsində çıxış etməyən vahidləri əhatə edir.Oğuz qrupu türk dillərində köməkçi nitq hissələrinə qoşma və bağlayıcı və ədatlar daxil edilir, qoşmaların tərkibində köməkçi adlar, bağlayıcıların tərkibində bağlayıcı sözlər, ədatların tərkibində isə modal sözlər yarım qrupları fərqləndirilir. Açar sözlər: türk dilləri, bağlayıcı, köməkçi nitq hissələri, oğuz qrupu türk dilləri, nitq hissələri Arzu Tofig Isgenderzade On the history of the research of conjunctions in the Turkish languages Abstract The correct, scientific explanation of the parts of speech, the exact identification of the signs that distinguish one of them from the other, facilitates the study of the grammatical structure of the language. Auxiliary parts of speech are important both within the parts of speech in general and in completing the grammatical system of the language. They include units devoid of lexical-grammatical meaning, morphologically unchanged, and not acting as independent sentence members.In the Oghuz group of Turkic languages, conjunctions and conjunctions and adverbs are includedin the auxiliary parts of speech. Keywords: Turkic languages, connectors, auxiliary parts of speech, Turkic languages of the Oghuz group, parts of speech
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
10

Акынджи, Мелтем. "РЫБА И РЫБОЛОВСТВО У ДРЕВНИХ ТЮРКОВ (in turkish)". Археология Евразийских степей, nr 3 (27.07.2021): 285–97. http://dx.doi.org/10.24852/2587-6112.2021.3.285.297.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
В статье рассматривается значение слова «рыба», не только в современном турецком языке, но и в древних исторических текстах. Кроме того, раскрывается роль рыболовного хозяйства в жизни тюркских племен, а также образ рыбы в искусстве. В данном отношении слово «рыба», которая соответствует значениям города и животного объясняется в свете письменных источников. У каких тюркских племен рыболовная деятельность, основная экономика которых − животноводство, мало упоминается в письменных источниках. За этим, вероятно, стоит тот факт, что животноводство было выдвинуто на первый план с точки зрения экономики. Тем не менее, в некоторых письменных источниках упоминается несколько турецких племен, занимающихся рыболовством. В этом отношении, у каких тюркских племен существовало рыболовное хозяйство, устанавливается на основании арабских и персидских географических источников. Помимо конкретных значений слова рыба, не связанных с рыболовной деятельностью, смысловая нагрузка, приписываемая этому изображению в тюркской устной письменной традиции и искусстве, кратко истолковывается с помощью фольклора и археологических материалов. Изучение изменений, которые претерпела рыба в историческом процессе, важно с точки зрения выявления меняющихся филологических, религиозных и социальных факторов в турецком обществе, как внутренних, так и внешних. Библиографические ссылки Aitkali A. Arkeolojik ve Tarihi Açıdan Doğu Kazakistan’daki Türk Dönemi Anıtları (VI−XII yy). Akdeniz Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Tarih ABD. Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2021. 292 s. Akdeniz D., Sırtlı A. Erken Dönem Mitolojisinde Afrodizyak Yiyeceklere Ait İnanışlar // Journal of Tourism and Gastronomy Studies. 2020. 8 (4). S. 2745–2768. Artamanov M. İ. Hazar Tarihi. İstanbul: Selenge Yayınları, 2008. 670 s. Badakoğlu U. Antik Kaynaklar ve Güncel Çalışmalar Işığında Sarmatlar-İskitler. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi. Sosyal Bilimler Ent. Tarih ABD. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bilecik, 2018. 165 s. Başer A. Osmanlı Devleti ve Gagauzlarla İlişkilerin İlk Devresine Dair Bazı Gözlemler. Gagauz Dili, Tarihi, Coğrafyası ve İnanç Sistemleri. I. Uluslararası Devleti Olmayan Türk Toplulukları Bilgi Şöleni. 2018. S. 9−22. Baştav Ş. Avrupa Hunları. Türkler Ansiklopedisi. C. I. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002. S. 853−886. Çoruhlu Y. Türk Mitolojisinin Ana Hatları. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2011. 256 s. Durmuş İ. İskitler // Doğu Avrupa Türk Tarihi / Ed. O. Karatay ve S. Acar. İstanbul: Kitabevi, 2018. S. 9−54. Eliade M. Dinler Tarihine Giriş. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2014. 455 s. Gırnati Seyahatnamesi. Haz. Fatih Sabuncu. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2011. 222 s. Grakov B.N. İskitler. İstanbul: Selenge Yayınları, 2020. 372 s. Herodotos. Tarih. Çev. M. Ökmen. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017. 817 s. Ögel B. Türk Mitolojisi. C. II. Ankara: TTK Yayınları, 2014a. 778 s. Roux J. P. Türklerin ve Moğolların Eski Dini. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2011. 381 s. Sümer F. Eski Türklerde Şehircilik. Ankara: TTK Yayınları, 2014. 113 s. Taşağıl A. Kök Tengri’nin Çocukları. İstanbul: Bilge, Kültür Sanat, 2016. 368 s. Theophanes. The Cronicle of Theophanes the Conffesor. Translation by Harry Turtledova. University of Pennsylvania Press Philadelphia, 1982. 204 p. Tolstov S. Oğuz Şehirleri ve Oğuzlar. Çev. E. Şeremeteva. İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 2017. 123 s. Topsakal İ. Sibirya Tarihi. İstanbul: Ötüken Yayınları, 2017. 261 s. Üstündağ E. Mersin Balıkları. SÜMAE Yunus Araştırma Bülteni. 5 (2). Haziran 2005. S. 5–8. Бадетская Э.Д., Поляков А.В, Степанова Н.Ф. Свод памятников Афанасьевской культуры. Барнаул: Азбука, 378 с. Бятикова О.Н. Лексика рыболовства в татарском литературном языке. Дисc… канд. филолог. наук. Казань, 2003. 214 с. Киселев С.В. Древняя история Южной Сибири. М.: АН СССР, 1951. 642 с. Плетнева С.А. От кочевий к городам. Салтово-маяцкая культура // МИА. № 142. М.: Наука, 1967. 198 с. Руденко С.И. Культура населения Горного Алтая в скифское время. М.-Л.: Наука, 1953. 401 с. Руденко С.И. Культура населения Центрального Алтая в скифское время. М.-Л.: Наука, 1960. 360 с. Трубачев О.Н. Труды по этимологии. Слово-история-культура T. I. М.: Языки славянской культуры, 2002. 708 с. Хамидуллин Б. Письмо Иосифа // История татар. Т. 2. Волжская Булгария и Великая степь / Отв. ред. Ф.Ш. Хузин. Казань: РухИЛ, 2006. C. 660–669. Хузин Ф.Ш., Набиуллин Н.Г. Булгарский город Джукетау на Каме (по материалам раскопа III 1991, 1993 г.) // Археологическое изучение булгарских городов / Ред. Ф.Ш. Хузин и др. Казань: Мастер Лайн, 1999. С. 90–113. İbn Fadlan Seyahatnamesi. Çev. R. Şeşen. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2015. 78 s. Kalafat Y. Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1995. 196 s. Divanu Lügati’t-Türk, Kaşgarli Mahmud. Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin (Divanu Lugati’t-Turk, Introduction-Text-Translation-Notes-Index). Haz. А. Ercilasun ve Z. Akkoyunlu. Ankara: TDK. 995 s. Karatayev O. Eski Türk Devrindeki Kırgız Etnik İsimleri // Türkler Ansiklopedi. C. II. 2002. S. 377−385. Kazakstan arheologiyası. Derekter men zertteuler. Red. Z. Samaşev. T. III. Astana, 2013. 404 s. Kuzuyev R. G. İtil-Ural Türkleri. İstanbul: Selenge Yayınları, 2013. 539 s. Minorsky V. Balgitzi “Lord of the Fishes // Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes. 1960. 56. 1960. S. 130−137. Ögel B. Türk Kültür Tarihine Giriş 1. Türklerde Köy ve Şehir Hayatı (Göktürklerden Osmanlılara). Ankara, 1991. 495 s. Ögel B. Türk Mitolojisi. C. I. Ankara: TTK Yayınları, 2014. 745 s.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
11

Aydın, Şadi. "Sultan Veled’in bilinmeyen bir eseri: Sefine-i Nuhî ve Mecmua-i Ruhî". Volume 6, Issue 3 6, nr 3 (7.08.2021): 95–100. http://dx.doi.org/10.26809/joa.6.3.01.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Sultan Veled, Mevlânâ Celaleddin Rumî’nin oğlu ve onun maddi ve manevi varisiydi. Mevlânâ’dan sonra Mevlevî yolu, Sultan Veled tarafından şekillendirilerek kurumsallaştırıldı. Selçuklular döneminde Anadolu’da ve daha sonra tüm Osmanlı topraklarında yaygınlaşan bu tasavvufî akım, modern zamanlarda da hemen hemen tüm dünyada tanınmıştır. Mevlânâ Celaleddin Rumî’nin tüm eserleri dünya insanları tarafından çokça okunmaktadır. Sultan Veled’in ortaya koyduğu eserler, Mevlânâ’nın eserlerini daha iyi anlamamız için önemli bir anahtardır. Nesir olarak yazdığı Maârif kitabı ve “mesnevî” şiir formuyla yazdığı İbtidâ-nâme, Rebâb-nâme ve İntihâ-nâme adlı diğer eserler, Mevlânâ’nın eserlerinin neredeyse tamamlayıcısı gibidir. Sultan Veled’in Divânı onun ilmi, edebi ve entelektüel kişiliğinin genişliğini gösteren önemli bir eserdir. Anadolu’da gelişen Türk edebiyatının kuruluş aşamasında şiir dili Farsça’dır ve Türk şiirini, şiir biçimleri ve türleri açısından örnekleyen ilk eserler Mevlânâ Celaleddin Rumî ve oğlu Sultan Veled’in eserleridir. Hemen hemen tüm şiir form ve türlerinde eksiksiz ve kusursuz eserler veren bu iki şair (baba ve oğul), şekil ve tür bakımından Anadolu’da gelişen klasik Türk edebiyatının kurucuları olarak kabul edilebilir. Mevlânâ ve Mevlevilik yolunu anlamak için Sultan Veled’in eserlerinin her yönüyle iyi bilinmesi gerekir. Bugüne kadar Mevlânâ ve Mevlevilik üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Ancak Sultan Veled’in Farsça yazılmış bilinmeyen bir eseri olan “Sefine-i Nuhî ve Mecmua-i Ruhî” bu zamana kadar incelenmemiştir. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nde iki nüshası bulunan bu değerli eser, Sultan Veled tarafından Mevlânâ’nın Divân-ı Kebir’inde bulunan şiirlerine yazdığı nazireleri içermektedir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
12

TAPAR, Dilan. "Mevlânâ Lutfî Dîvânı’nda Oğuz Türkçesinden Ödünçlemeler". RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 20.12.2023. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1406974.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk dilinin tarihî ve çağdaş yazı dillerinde Türk kültür, dil ve edebiyatının yansımalarını görmek mümkündür. Türk kültür tarihine etki eden toplumlardan biri olan Oğuzlara bakıldığında Türk dili ve edebiyatının gelişmesinde büyük katkılar sağladıkları görülmektedir. Oğuzlar ve dil etkileri, Eski Türkçe döneminden itibaren farklı yazı dillerinde görülmektedir. Oğuz Türkçesinin etkilerini taşıyan bir yazı dili de Türk dilinin ikinci tarihî döneminde yer alan Çağatay Türkçesi yazı dilidir. Çalışmada Oğuz Türkçesinin etkileri ayrı bir tabaka olarak değerlendirilen ödünçlemeler açısından ele alınmıştır. Bulgular Çağatay Türkçesi dönemi eserlerinden Mevlânâ Lutfî’nin Dîvânı üzerinden elde edilmiştir. Çalışmanın amacı Çağatay Türkçesinde ve o dönemde yaşayan Mevlânâ Lutfî’nin Dîvânı’nda Oğuz Türkçesinden ödünçlemelerin varlığını sorgulamaktır. Çalışma, Klasik Öncesi Çağatay Döneminde yazılmış bir eserdeki Oğuz Türkçesinden ödünçlemelerin ele alınması bakımından önem taşımaktadır. Çalışmada Karaağaç’ın hazırladığı Divan ele alınmış ve nüsha olarak Paris Nüshası incelenmiştir. Yöntem olarak durum çalışması ve amaçlı örnek yöntemlerinden ölçüt örneklem tercih edilmiş. Verilerin elde edilmesinde fişleme yöntemi tercih edilerek içerik analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmada ele alınan bulgular ses bilgisi (fonetik), şekil bilgisi (morfoloji) ve kelime kadrosu açısından olmak üzere üç başlıkta ele alınmıştır. Tespit edilen bulgulardan hareketle görülen süreklileşme, erime, yutulma, sızıcılaşma ve benzeri olayların varlığı eserde Oğuz Türkçesinin etkilerini gösteren özellikler arasında yer almaktadır. Örnekler, metnin tıpkıbasımından transkripsiyonu yapılarak incelenmiştir. Çalışma sonucunda Çağatay Türkçesi yazı dilinin Klasik öncesi döneminde yer alan Mevlânâ Lutfî Dîvânı’nda Oğuz Türkçesinden ödünçlemelerin olduğu tespit edilmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
13

Üstün, Mehmet Cihat. "Orhun Türkçesi ile Mu’înüʼl-Mürîd’in Dili Arasında Mukayeseli Bir Gramer İncelemesi". SÖYLEM Filoloji Dergisi, 16.03.2024. http://dx.doi.org/10.29110/soylemdergi.1440427.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Harezm bölgesi, Oğuz ve Kıpçak boyları ile bazı göçebe Türk ailelerinin bölgeye göç etmesiyle 11 ve 12. yüzyıllarda Türklerin yerleşim yeri haline gelmiş, bu göçler neticesinde bölge Türkleşmiştir. Farklı Türk boylarının Harezm bölgesinde bir araya gelmesiyle yeni bir yazı dili ortaya çıkmıştır. Harezm Türkçesi olarak adlandırılan bu yazı dili sadece Karahanlı Türkçesinin klasik bir devamı olmakla kalmayıp aynı zamanda Oğuz ve Kıpçak Türkçesinin dil özelliklerini de içermektedir. Bu niteliğinden ötürü Harezm Türkçesi müşterek Orta Asya edebi dili olarak adlandırılmaktadır. Harezm bölgesinde bu edebi dil ile çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Bunlardan birisi de İslami konuları içeren Mu’înü’l-Mürîd’dir. Harezm Türkçesinin teşekkülünde önemli rol oynayan Doğu, Batı ve Kuzey Türk lehçelerinin izlerini Mu’înü’l-Mürîd’de tespit etmek mümkündür. Bunu ortaya koymak için bu çalışmada Orhun Türkçesinin sesbilgisi, biçim bilgisi ve söz varlığı unsurları Eski Türk Yazıtlarından yaklaşık altı yüz yıl sonra yazılan Mu’inü’l-Mürid ile mukayese edilmiştir. Böylece, Türk dilinin gelişim seyri ile Türk dilinin kökleri arasındaki bağlantı örneklerle ortaya konulmuştur.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
14

ADIGÜZEL, Ahmet. "TÜRKÇEDE ÖDÜNÇLENEN ARAPÇA KÖKENLİ KELİMELERİN ANLAM DEĞİŞİMİ ÜZERİNE". Edebî Eleştiri Dergisi, 13.03.2023. http://dx.doi.org/10.31465/eeder.1228464.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Diğer dünya diller gibi yenilik, değişim, zenginleşme ve gelişim, Türk dilinin kendi bünyesinde; iç dinamiklerinde olduğu gibi diğer dünya diller ile de kurduğu ilişki ve ödünçlemeler ile süre gelmiştir. İslamiyet’i kabul edip Batı’ya on birinci yüzyılda yönelen Oğuz Türklerinin yazılı bir dili olmadığı bilinmektedir. Yerleşik hayata geçmeleri ile on üçüncü yüzyıldan itibaren yazı dili oluşmaya başladı. Oğuz Türklerinin tanıştıkları ve benimsedikleri İslamiyet’in kutsal kitabının Arapça olması ve peygamberinin de Arapça konuşması, bu dile olan saygınlığı ve kutsiyet inancını beraberinde getirdi. Dünyanın köklü ve eski milletlerinden biri olan Araplar ve onların sahip oldukları dilleri Arapça, dünyanın en eski ve ilginç dillerinden birisidir. Gramer ve kelime hazinesi bakımından çok zengin, köklü ve mükemmel bir kelime türetme sistemi olan bu dilden Oğuz Türkçesine din, ibadet, ticaret, ekonomi, coğrafya, tarih sağlık, sosyal hayat ve daha pek çok alanda Arapçadan Türkçeye ödünçlemeler yapıldı. Dil, toplumların oluşturdukları kültür ve uygarlığın da ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bir kültür ve uygarlığın bütün maddi (mimari, çeşitli yapılar, araç, gereç) ve manevi (sanat, edebiyat, inançlar, ibadetler, maneviyat) öğeleri dille örülmüştür. Alıcı dil ödünçlediği dil unsurunda değişikşikler yaparak onu kendi bünyesine uyarlar. Yapılan bu ödünçlemelerde bazı sözcüklerde anlamsal pek çok eşdeğerlik problemleri görülebilmektedir. Lars Johanson’un Dillerin İlişkisi ve Etkinin Açıklanması Modeli yani Kod Kopyalama Modeli bu çalışmaya uygulanmıştır. Bu modele göre sosyal açıdan baskın dil (B) Arapçadır, sosyal açıdan zayıf dil (A) Türkçedir. Çalışmada; X’in Y’ye verdiği alıntılardaki anlam sapmaları, Arapçadan Türkçeye geçen alıntılar üzerine inceleme yapılmıştır. Bu çalışmada Türkçenin ödünçlediği sözcüklerin semantik (anlamını aynen koruma, yan anlam kazanma, anlamından saparak yeni bir anlam kazanma) değişimi irdelenmektedir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
15

TÜRK, Ahmet Turan. "Tatar Türkçesinde Oğuzca Biçimbirimler I: Zaman Çekim Ekleri". İdil Ural Araştırmaları Dergisi, 13.06.2022. http://dx.doi.org/10.47089/iuad.1113081.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Yeryüzündeki dillerin, kullanıldıkları zaman ve mekân diliminde belirli bir değişikliğe uğradığı bilinmektedir. Söz konusu değişiklik; dilin kendi doğal yapısından kaynaklanabileceği gibi toplumlar arasındaki dinî, ticari, teknolojik vb. ilişkiler neticesinde ortaya çıkan etkileşimlerle de gerçekleşebilmektedir. Bu etkileşimler, farklı diller arasında olabileceği gibi bir dilin lehçeleri arasında da meydana gelmektedir. Farklı diller arasındaki etkileşimler daha çok söz varlığında yaşanırken lehçeler arasındaki etkileşimler söz varlığının yanı sıra ses, biçim ve söz dizimi düzleminde de görülebilmektedir. Türk kültür coğrafyasının kuzey kolunu temsil eden Kıpçak grubu Türk yazı dilleri içerisinde en eski yazı dili geleneğine sahip olan Tatar Türkçesi, tarihi süreçte Çağatay ve Oğuz yazı dillerinin etkisi altında kalmıştır. Özellikle Osmanlı Türkçesinin Karadeniz’in kuzey coğrafyasındaki etkisi artınca, bu topraklardaki Kıpçak grubu yazı dillerini etkilemiş ve onların dillerinde bakiyeler bırakmıştır. Kaşgarlı Mahmut’un işaret ettiği ortak yaşamdan XX. yüzyılın başlarına kadarki zaman diliminde Oğuz yazı dilinden Tatar Türkçesine, bu çalışmanın konusu ve sınırlılıkları içerisinde olan, bazı zaman eklerinin girdiği görülmektedir. Özellikle Osmanlı Türkçesi ile ilişkiler, daha önce yazı diline girmiş bazı Oğuzca unsurların koyulaşmasını ve ölçünlü dilde standartlaşmasını sağlamıştır. Bu çalışmada, Osmanlı Türkçesinin Karadeniz’in kuzey coğrafyasındaki etkisi sonucunda Tatar Türkçesinde Oğuz Türkçesi unsuru olarak karşımıza çıkan “Belirsiz Gelecek Zamanın Olumsuz Çekimi” ve “Kesin Gelecek Zaman” ekleri ele alınmış; söz konusu eklerin tarihî ve çağdaş görünümlerine değinilerek kullanımları örneklendirilmeye çalışılmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
16

ALAN, Sümeyra. "AZERBAYCAN TÜRKÇESİ DEYİMLERİNDE SAYGI VE NEZAKET ÜZERİNE BİR İNCELEME". Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3.07.2023. http://dx.doi.org/10.55179/dusbed.1104042.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Azerbaycan Türkçesi veya Azerice Batı Türkçesine ve Oğuz grubuna dahil edilmektedir. Aynı zamanda yazı dili olarak da kullanılan Azerbaycan Türkçesi, yazı dili geleneğini bakımından Türkiye Türkçesine en çok benzeyen Çağdaş Türk lehçesidir. Bu benzerlik kendini kültürel anlamda da göstermekte Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasında tarihi kökleri ve uzun tarihi gelişim dönemleri bakımından ortaklıklar bulunmaktadır. Türk kültürünü oluşturan ögeler arasına dahil edilebilen deyimler insanların yaşam biçimlerini, hayatı algılayış tarzlarını, değer yargılarını ortaya koyan, az sözle çok yargının anlatıldığı söz birlikleridir. Bu dil birlikleri kendi içinde saygı, hürmet, dua, iyi dilek, temenni, ilenme, argo terimler, selamlaşma, ağırlama, ziyaret, mahcubiyet vs. gibi kavramları barındırmaktadır. Bu çalışmada Azerbaycan Türkçesinin söz varlıklarındaki nezaket ve saygı bildiren deyimler tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamıza referans kaynağı olarak “Azerbaycan Türkçesi Deyimler Sözlüğü” seçilmiştir. Çalışmamız neticesinde Oğuz grubu içinde yer alan Azerbaycan Türkçesinde saygı ve nezaket bildiren deyim söz varlığının azımsanmayacak derecede olduğu neticesine ulaşılmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
17

TEMEL ALEMDAR, Emine. "KAŞKAY TÜRKÇESİNİN LATİN HARFLİ YAZI DİLİ OLMA SÜRECİ -YAZIM VE SÖYLEYİŞ ÖZELLİKLERİ-". Karadeniz Araştırmaları, 27.11.2023. http://dx.doi.org/10.56694/karadearas.1381008.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Nüfusunun büyük kısmı İran İslam Cumhuriyeti’nin güney bölgesinde, Şiraz ve çevresinde toplanmış olan, kimliklerini Türk adıyla ifade eden Kaşkay Türkleri, Oğuz boyuna mensup bir topluluktur. Oğuz edebî dilinin güney alt grubuna dâhil edilen Kaşkay Türkçesi, Kaşkay İli’nde yaşayan Türk tayfa ve tirelerin konuştuğu bir ağızdır. İran İslam Cumhuriyeti’nde resmî yazı dili Farsça ve resmî alfabe de Arap alfabesidir. Kaşkay Türklerinin kendi kültür ve dillerini koruyup yaşatabilmeleri için edebî dillerini resmî devlet dili seviyesine getirmeleri gerekir. İlk defa 2007 ile 2010 yılları arasında bir grup Kaşkay Türk’ünün bazı sosyal iletişim ağlarında kendi aralarında Latin harfleriyle yazma çabaları ve yazılı dillerine sahip çıkma gayretlerine şahit oluruz. Bu makalede, “Kaşkay Merkez” adlı ve yaklaşık 240 Kaşkay Türk’ünün yer aldığı bir sosyal iletişim ağından elde edilen, Latin harfleriyle yazılmış Kaşkay Türkçesinin manzum ve mensur metinlerinden ve hususi olarak iletişime geçilen bazı Kaşkay Türkleriyle yapılan konuşmalardan yola çıkılarak, Kaşkay Türklerinin Latin harfli yazı diliyle var olma çabaları ve Kaşkay Türkçesinin yazı dili olma süreci ortaya konulacaktır. Kaşkay Türklerinin kendi dillerini Latin harfleriyle nasıl yazdıkları veya yazmaya çalıştıkları yaklaşık 300 örnek metin üzerinden “yazım ve söyleyiş özellikleri” bağlamında incelenecek ve gösterilen bu çaba dil ve alfabe sürekliliği açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
18

AY, Özgür, i Kübra DURAN ŞAFAK. "Dede Korkut - Günbed Yazması - Kazan Bey Oğuznamesi nde bağlama grupları". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı- Belleten, 1.12.2023. http://dx.doi.org/10.32925/tday.2023.102.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Oğuz Türkçesi ya da Batı Türkçesi olarak da adlandırılan Eski Anadolu Türkçesi, Anadolu ve Azerbaycan coğrafyalarında XIII. yüzyıldan itibaren yazılı metinleriyle görülmeye başlanmıştır. Tarih boyunca dilden dile aktarılan Dede Korkut Hikâyeleri ise Anadolu’da Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasında en önemli unsurlardan biri olmuştur. Oğuz Türklerinin bilinen en eski epik hikâyeleri olan bu hikâyelere 2018 yılının sonunda içinde iki yeni boyu barındıran bir nüsha daha eklenerek Dede Korkut’taki boy sayısı 12’den 14’e yükselmiştir. İran’ın Türkmen Sahra bölgesinde bulunan ve 31 yapraktan oluşan nüsha, 2019 yılında “Günbed yazması” olarak tanıtılmıştır. Günbed yazması üzerine yayımlanmış en son eser olması ve kendisinden önce yapılmış çalışmalardaki eksikliklerin de tamamlanmış olması hasebiyle, Özçelik’in 2021 yılında yayımlanan Dede Korkut – Günbed Yazması – Kazan Bey Oğuznamesi adlı eseri bu çalışmaya kaynaklık etmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri’nde anlatımı güçlendirmek, pekiştirmek ve belirtmek için kelime gruplarından çokça faydalanılmıştır. Çalışmada, Günbed yazmasındaki bağlama gruplarının tamamı tespit edilmiş ve bu gruplar yapı, çeşit ve cümledeki görevleri yönüyle incelenmiştir. Eserde 42 örneğine rastlanılan bağlama grupları «ile, ve, degül, eger» bağlaçlarıyla oluşturulmuştur. Bunlar içerisinde en yaygın olanı «ile» ve «ilen» bağlacı ile kurulan bağlama gruplarıdır. Sadece kelimelerle değil; isim tamlaması, sıfat tamlaması gibi çeşitli kelime gruplarıyla da bağlama grubu oluşturulduğu ve bunların söz diziminde çoğunlukla özne görevinde kullanıldığı görülmüştür.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
19

ACAR, Eyyüp. "About the Soldier Poets of Maghreb Oghuz Ali and Kul Çulha". Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13.07.2023. http://dx.doi.org/10.51290/dpusbe.1308005.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Bu çalışmada ilk olarak halk şiiri ile ilgili birçok başvuru kaynağında 4 dörtlük biçiminde yer bulan ve farklı okuma biçimlerine sahip olan 16. yy. asker şairlerinden Oğuz Ali’nin Turgut Reis’in ölümü üzerine yazdığı ağıt, Fransa Milli Kütüphanesi (Bibliotheque Nationale De France)’nden temin edilen Sup. Turc. 321 numaralı yazmanın 57a sayfası üzerinden yeniden okunmuş, Şair Oğuz Ali ile şiirin imlası, dili ve içeriğine ilişkin bilgiler verilmiştir. İkinci olarak aynı yüzyılda ve aynı coğrafyada yaşamış bir başka asker şair olan Kul Çulha’nın daha önce yayımlanmamış iki şiiri söz konusu nüshanın 57b sayfası üzerinden okunarak edebiyat dünyasına tanıtılmış, şair ve şiirlerine ilişkin bulgular okuyucuların dikkatine sunulmuştur.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
20

Yıldız Yalçındağ, Elifnur. "Kosova ve Kuzey Makedonya Türk Ağızlarında Kıpçakça Fonetik Unsurlar Üzerine Bir Değerlendirme". Dil Araştırmaları, 21.02.2024. http://dx.doi.org/10.54316/dilarastirmalari.1361565.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk dili, tarihî gelişim seyri içinde birçok bölgede konuşulmuş ve yazı dili olarak da kullanılmıştır. Tarihî devirlerden itibaren yazı dili olarak kullanılan Türkçe, Orta Asya coğrafyasında zuhur etmiş, göçler neticesinde batıda Avrupa’nın ortalarına kadar ulaşmış, kuzeyde Sibirya sınırlarına kadar erişmiş, güneyde Afrika’nın kuzey sahasıyla birlikte, Hindistan boyunca gelişim göstermiştir. Türk dilinin gelişimine devam ettiği bölgelerden biri de Balkanlardır. IV. yüzyılda Hun Türklerinin Balkan coğrafyasına gelmesiyle bu bölgede Türklüğün ve Türkçenin tohumları atılmıştır. Devam eden süreçte bu coğrafyaya Avarlar, Peçenekler, Kuman-Kıpçaklar yerleşmiştir. XIV. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Balkanlara gelmesiyle Anadolu’da yaşayan Oğuz Türkleri bu coğrafyada konuşlanmıştır. Balkanlarda bahsi geçen Türk topluluklarının kullandığı Türkçe ile Slav dilleri birbiriyle temas ederek bu coğrafyada konuşulan Türk ağızlarının oluşmasına yardımcı olmuştur. Çalışmamızı ihtiva eden Kuman-Kıpçak etkisi ise XIII. yüzyılın sonlarından itibaren Moğolların İdil bölgesine yaptıkları akınlar neticesinde Kuman-Kıpçak Türklerinin, Balkanlar ve Macaristan’a kadar gelmesiyle başlamıştır. Kuman-Kıpçak Türkleri, buradaki Türk topluluklarının sayısını arttırmış ve bölgenin Türkleşme sürecini hızlandırmışlardır. Bahsi geçen zorunlu göçün neticesinde bölgede varlığını idame ettiren dillerle birlikte bölgeye dâhil olan diller sentezlenmiştir. Balkanlarda yaşayan Türk ağızlarında bu sahaya yerleşen Oğuz boylarının kullandığı Türkçenin büyük etkisiyle birlikte Kıpçakça etkisini de dil hususlarında tespit etmek mümkündür. Bildirimizde Kuzey Makedonya ve Kosova üzerine yapılmış olan Türk Ağızları çalışmalarından istifade ederek göze çarpan Kıpçakça fonetik unsurları, örnekler vasıtasıyla ele alarak tanıklamaya çalıştık. Böylece Batı Rumeli Ağızlarından olan Kuzey Makedonya ve Kosova Türk Ağızlarında Kıpçakça etkisini gözler önüne sermeyi amaçladık.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
21

Doğan, Talip. "-(y)Xb ve -mAmIş Zarf-Fiil Ekleri Üzerine". Dil Araştırmaları, 19.01.2024. http://dx.doi.org/10.54316/dilarastirmalari.1337531.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Tarihî Türk dili alanında -(X)p(An)’lı zarf-fiillerin olumsuzu, -mAtI(n)’lı ve -mAy(In)’lı zarf-fiillerle ifade edilmiştir. -mAtI(n)’lı ve -mAy(In)’lı zarf-fiillerin öznesi ile temel fiilin öznesinin aynı olduğu cümlelerde zarf-fiillerdeki hareketin gerçekleşmediği bildirilmiştir. -mAtI(n)’lı ve -mAy(In)’lı zarf-fiillerin öznesi ile temel fiilin öznesinin farklı olduğu cümlelerde ise öncelik - sonralık ilişkisi oluşmuştur. Özellikle 13. yüzyıldan sonra -mAtI(n)’lı zarf-fiiller Oğuz (Batı) Türkçesinde, -mAy(In)’lı zarf-fiiller ise Kıpçak ve Karluk (Kuzey ve Doğu) Türkçesinde yaygınlaşmıştır. Genel Türkçe -(X)p ve -mAtIn ya da -mAy(In) temelli zarf-fiil ekleri, Oğuz Türkçesinde (Türkmen ve Horasan Türkçesi hariç) -(y)Xp ve -mAdAn (< -mAdIn) biçiminde gelişmiştir. Bugün Oğuz Türkçesi alanında ayrıca -(y)Xb ve -mAmIş zarf-fiil ekleriyle teşkil edilmiş olan bir başka sistem daha yer almaktadır. -(y)Xb ve -mAmIş zarf-fiil ekleriyle temsil edilen bu sistem, özellikle Güney Azerbaycan ve Kaşkay Türkçesine özgüdür. -mAmIş zarf-fiil eki, -(y)Xb ekli zarf-fiillerin olumsuzunda kullanılmaktadır. -mAmIş yapısı, -mA olumsuzluk eki ile -mIş duyulan geçmiş zaman ekinden oluşmuştur. -mAmIş yapısındaki -mIş eki, Farsçanın etkisiyle -DX ekli anlatımların dengi olarak gelişmiştir. -mAmIş ekli zarf-fiiller, Farsça etkilerle gelişmiş olsa da bitimsiz (çekimsiz) fiil özelliğinde kullanılmak suretiyle Türk dili sistemine uyumlu durumdadır. Bu çerçevede -mAmIş ekli zarf-fiiller ile temel fiiller arasında şahıs ya da kip uygunluğu bulunmamaktadır. Diğer yandan -mAmXş zarf-fiil eki, -mAtI(n) zarf-fiil ekindeki -tI unsurunun görülen geçmiş zaman eki olduğuna dair veriler de barındırmaktadır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
22

BALCİ, Onur. "MEMLUK KIPÇAK TÜRKÇESİNDE kErek(dür)… fiil-(G)A(y)+ (şahıs zamirleri/ekleri) YAPISINDAKİ GEREKLİLİK ÇEKİMİ". Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 11.06.2023. http://dx.doi.org/10.32321/cutad.1271160.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Memluk Kıpçak Türkçesi Türk dilinin kuzeybatı koluna giren bir lehçedir. Bu lehçe, Kuzey Kıpçak Türkçesi ile birlikte Tarihî Kıpçak lehçesinin iki kolunu oluşturur. Memluk (Kölemen) Devleti’nin kurulması ile birlikte bir yazı dili olan bu lehçe, ölçünlü bir yazı dili olarak gelişmiş, 16. yüzyıla gelindiğinde yerini Oğuz lehçesine bırakmıştır. Kıpçak Türkçesinin Mısır ve Suriye’de yazı dili olmasının ardından bu lehçeye dair sözlük ve gramerler yazılmış, bu lehçe ile savaş sanatı başta olmak üzere pek çok alanda eserler kaleme alınmıştır. Bu eserler arasında tamamen Kıpçak Türkçesinin özelliklerini gösteren eserler olduğu gibi Kıpçak-Oğuz lehçelerinin karışımı ile kaleme alınan eserler de vardır. Bu çalışmada, bu eserlerde görülen bir gereklilik çekimi incelenmiştir. Gereklilik kipi, işin, eylemin, oluşun gerçekleşmesinin zaruri olduğunu bildiren kiptir. Gramerlerde bu kip, tasarlama kipleri içinde değerlendirilir. Memluk Kıpçak Türkçesinde gereklilik kipi genellikle kiplik sözcük olarak adlandırılan sözcüklerle kurulur. Ekle kurulan gereklilik kipine de rastlamak mümkündür. Bu çalışmada Kıpçak Türkçesi ile yazılan eserlerde görülen kErek(dür)… fiil-(G)A(y)+(şahıs zamirleri/ ekleri) yapısı incelenmiştir. Bu dönemde kaleme alınan bütün eserler taranmış ve yapıya dair örnekler toplanmıştır. Eserlerden alınan örnekler düz metin biçimiyle verilmiş, parantez içinde bu eserlerin kısaltmaları ve örneklerin alındığı sayfa ve satır numaraları gösterilmiştir. Ardından örnek, italik olarak Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Yapılan taramada kipin yapısındaki kerek/ kirek/ kerekdür sözcüğünün ve -(G)A(y) ekinin kullanımında bir birlik olmadığı görülmüştür. Örneğin Münyetü'l-Guzât'ta aynı cümle içerisinde hem kerek hem de kirek biçimlerini görmek mümkündür. Eserler arasında bir standart olmamakla birlikte eserlerin kendi içinde tutarlı olduğunu söylemek mümkündür. Fiil çekiminde fiile eklenen -(G)A(y) ekinin de farklı biçimler aldığı görülmektedir. Bir örnekte bu ekin -ke biçimine rastlanmıştır. Oğuz lehçesinin etkisiyle -(G)A(y) ekinin -A biçiminde ekleştiği de görülmektedir. İnceleme sonucunda bu kipin birinci çokluk şahıs dışındaki tüm şahıslarda örnekleri olduğu tespit edilmiştir. Bu şahıslar içinde en çok örneğin üçüncü teklik şahsa ait olduğu gözlemlenmiştir. Şahıslara göre çekim örnekleri ayrı ayrı verilmiş, kipin işlevleri de ayrıca incelenmiştir. Çalışma, elde edilen sonuçların değerlendirildiği sonuç bölümüyle tamamlanmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
23

YILMAZ, Burcu. "Üç Hikâye (Geç Dönem Doğu Türkçesi) Yıldızlı, M. E. & Temel Alemdar, E. (2022). Üç Hikâye (Geç Dönem Doğu Türkçesi), İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 1. Baskı, 252 s." Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 18.04.2023, 449–55. http://dx.doi.org/10.21563/sutad.1285297.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Doğu (Çağatay) Türkçesi, 14. yüzyılın sonu ile 15. yüzyılın ikinci yarısında Timürlü sülalesi devrinde, Semerkant ve Herat merkezlerinde klâsik bir edebî dil hâline gelen, Alî Şîr Nevâyi zamanında ise ortak yazı dili şeklinde kullanılmaya başlanan edebî dildir. Birçok bilim insanı Doğu (Çağatay) Türkçesini çeşitli tasnif ve tanımlarla sınırlamaya çalışmıştır. Bunlardan en dikkate değeri, Çağataycayı Karahanlı ve Harezm (Kıpçak-Oğuz) Türkçelerinden sonra, Orta Asya edebî Türkçesinin üçüncü dönemi olarak 14-20. yüzyıllar arasına yerleştiren A. N. Samoyloviç’in görüşü olmuştur. A. N. Samoyloviç'in görüşlerini daha da geliştiren J. Eckmann'a göre ise Çağatay Türkçesi, Türk dili tarihinin 15- 20. yüzyıllar arasını kapsayan edebî Türk yazı dilidir. Nevâyî ise Çağatay Türkçesini sadece Çağatay Han’ın hâkim olduğu coğrafyada konuşulan edebî dil olarak tanımlamıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
24

KUNDAKÇI, Emre, i Semra AKGÜL. "Oghuz Dialect's Phonetic and Morphological Characteristic in Baburnama". Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 1.08.2023. http://dx.doi.org/10.34083/akaded.1315419.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
VI. yüzyıldan itibaren tarih sahnesinde varlık gösteren Oğuzların konuştukları lehçenin yazı dili hâlini alması, XI. yüzyıldan itibaren gerçekleşmiştir. Doğu Türkçesi ise Karahanlı Dönemi'nden sonra siyasi birliğin kayboluşuyla ortak yazı dilinden ayrılarak gelişen yazı dillerinden biridir. Bu yazı dili, "Nevâ’î tili" hüviyetiyle uzun bir süre Doğu Türklük coğrafyasını birleştirmiş ve kendisini korumuştur. Bâbürnâme, Büyük Bâbür İmparatorluğu’nun kurucusu Bâbür Şah (1431-1530) tarafından kaleme alınmış hatırat türünde bir dil yadigârıdır. Doğu Türkçesinin klasik devrinin nesir alanına ait olan bu eserde Bâbür; mücadelelerini, kayıplarını, yaşadığı ihanetleri, hayal kırıklıklarını samimi ve açık bir dille aktarmıştır. Bu çalışmada Bâbürnâme’nin Haydarâbâd nüshası dikkate alınmıştır. Ortak bir yazı dilinden inkişaf eden Oğuzca ve Doğu Türkçesi, gelişimlerini farklı şekillerde devam ettirmiş olsalar da birbirleri üzerinde ortak bir geçmişin getirdiği karşılıklı etkilere sahiptir. Bu çalışmada, literatürde araştırmacılar tarafından Oğuzca belirti olarak değerlendirilen ses ve şekil özelliklerinin Bâbürnâme’deki durumu tespit edilmeye çalışılmıştır. İnceleme neticesinde, araştırmacılar tarafından Oğuzca belirti olarak değerlendirilen özelliklerin Babürnâme'de, klasik dönem Doğu Türkçesi metinlerinin geneline kıyasla azımsanmayacak miktarda olduğu tespit edilmiştir. Bunun nedenlerinden ilki, her ne kadar Babürnâme'nin yazıldığı dönem ve coğrafya Oğuz tesirinden uzak olsa da Babür'ün hatıratında türe uygun olarak doğal ve içten bir dil kullanmasıdır. Diğeri ise hatıratta bahsi geçen Oğuz kökenli kimselerin dil özelliklerinin metne aktarılmasıdır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
25

Petek, Ercan. "İRAN KAZAKLARI VE İRAN KAZAK AĞZININ SÖZ VARLIĞI". Turk Dunyasi Dergisi, 27.10.2023. http://dx.doi.org/10.24155/tdk.2023.224.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Dünya üzerindeki Kazakların büyük bir bölümü Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamakla birlikte kırktan fazla memlekette varlıklarını sürdürmektedirler. Bu memleketler arasında nüfus yoğunluğuna göre sırasıyla Özbekistan, Çin, Rusya, Türkmenistan, Moğolistan, Kırgızistan gibi ülkelerin adı zikredilebilir. Kazak diasporasının önemli bir bölümü Türkiye, Afganistan ve İran’da da yaşamaktadır. İran çok çeşitli Türk topluluklarına ev sahipliği yapmaktadır ve bunlar arasında Oğuz grubuna mensup pek çok topluluk bulunmaktadır. Nitekim çalışmaların tarihi çok eskiye gitmemekle birlikte buradaki Oğuzlar ve Oğuzların dili üzerine bir dizi çalışma gerçekleştirilmiştir. Güney Azerbaycan Türkçesi, Kaşkay Türkçesi, Halaç Türkçesi gibi ağızlar üzerine yapılmış çalışmalar bunlardan bazılarıdır. İran’da Kıpçak boyuna mensup tek Türk topluluğu ise Kazaklardır. İran Kazakları günümüzde İran’ın Gülistan eyaletine bağlı Gorgan, Gümbet-i Kavs ve Bender Türkmen şehirlerinde yaşamaktadırlar. Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını kazanmasının ardından dış ülkelerde yaşayan Kazaklar, göç politikalarıyla 1990’lı yılların başından itibaren ana yurda dönmeye başlamışlardır. Kazakistan’da yaşayan göçebelerin %26’sı Türkistan eyaletinde iskân edilmiştir. Türkistan eyaletinden sonra en fazla göçmen nüfusun bulunduğu ikinci yer Mangışlak eyaletidir. İran’dan ana yurda göç eden Kazaklar da bu eyaletlerde yaşamaktadırlar. Bu makalede İran Kazaklarının göç tarihi ve yerleşim yerleriyle ilgili bilgiler verilmiş, çeşitli Oğuz gruplarıyla kesişen bir noktada yaşamlarını sürdürmeleri ve İran’da resmî dilin Farsça olması sebebiyle söz varlığı temelinde İran Kazak ağzını edebî dilden ayıran farklılıklar ve dillerindeki değişimler üzerinde durulmuştur.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
26

KARADENİZ, Yasin. "Özbek Türkçesinde Fiil İşletme Eklerinde Kalıplaşma". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 18.05.2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1282967.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Her dilin kelime ve cümle üretiminde belirli kuralları olmakla birlikte bazen çeşitli sebeplerle kuraldışı kullanımlar olmaktadır. Mesela kelime oluşumunda eklerin belirli görevleri vardır. Türk dilinde kelime türetmek için isim ve fiil türünde yapım ekleri kullanılır. Yapım ekleri Türk dili için kelime türetmenin en temel birimidir. Ancak bazı durumlarda çekim ekleri de tıpkı yapım ekleri gibi yeni anlamlı kelimeler türetmede kullanılır. Burada dili kullanan toplumun ihtiyaçları ve dildeki en az çaba yasası etkili olmaktadır. Çalışmanın konusunu oluşturan fiil işletme eklerinden sıfat fiil, zarf fiil ve bazı haber kipleri Türk dilinin tarihi seyri içinde kelime oluşturulmasında kullanılmıştır. Bu ekler, bazı fiillerle birlikte kalıplaşarak sadece o kullanıma özgü yeni anlamlı kelimeler oluşturmaktadır. Fiil işletme eklerinde kalıplaşmalar Türk dilinin tarihi seyri içinde Köktürkçeden çağdaş Türk lehçelerine kadar her dönemde sıkça kullanılmıştır. Ayrıca günümüzde Karluk, Kıpçak, Oğuz grubu Türk lehçelerinde ihtiyaç hâlinde kelime yapımında başvurulan bir yoldur. Bu çalışmada Özbek Türkçesinde fiil işletme eklerinde ek kalıplaşmaları ve cümlede kullanım biçimleri ele alınmıştır. Çalışmada öncelikle kalıplaşma konusu hakkında bilgiler verilmiş, sonrasında bu konuda çeşitli araştırmacıların görüşleri verilmiş ve Özbek Türkçesinde hangi eklerde kalıplaşmaların olduğu Özbekçe sözlükler taranarak kalıplaşma örnekleri tespit edilmiş ve gösterilmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
27

ŞEN, Mesut, i Ayşe ERBAY. "Terceme-i Kitâbü’l-Ahlâk Adlı Eserde Eski Türkiye Türkçesi İmlası Özellikleri". HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 29.05.2023. http://dx.doi.org/10.20304/humanitas.1298326.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
XI. yüzyıldan itibaren Batı’ya doğru göç eden Oğuz Türklerinin kendi ağız özelliklerine dayalı bir yazı dili olan ve Anadolu’da Türk dili ve edebiyatının temelinin oluşmasını sağlayan devreye Eski Türkiye Türkçesi denir. Bu döneme ait ilk yazılı eserler XIII. yüzyıldan itibaren verilmeye başlanmıştır. Bugün Arap harfli metinlerin imlasından dolayı birtakım izaha muhtaç meseleleri olsa da Eski Türkiye Türkçesi dil özellikleri birçok bilimsel çalışma ile ortaya konmuştur. Eski Türkiye Türkçesi dil özelliklerini taşıyan eserlerden biri de ‘Terceme-i Kitâbü’l-Ahlâk’ adlı eserdir. Bu çalışmada, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı bünyesinde Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi’nde 19 Hk 34879 demirbaş numarası ile kayıtlı olan Terceme-i Kitâbü’l-Ahlâk adlı eserin Eski Türkiye Türkçesi dil özellikleri ve dönemin bazı imla problemleri açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
28

SAĞLAM, Bilgit, i Fatih ÖZEK. "LEVENSHTEIN UZAKLIK ÖLÇEĞİNE GÖRE ÇAĞDAŞ TÜRK YAZI DİLLERİNİN FONETİK UZAKLIĞI". ASYA STUDIES, 10.05.2023. http://dx.doi.org/10.31455/asya.1204136.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Bu çalışmanın temel amacı Oğuz grubu yazı dillerinin birbirlerine karşı fonetik uzaklıklarını tespit etmektir. Çalışmada fonetik uzaklıkların tespiti için bilgisayarlı dil bilim alanında sıkça kullanılan niceliksel ölçüm tekniklerinden Levenshtein uzaklık algoritması kullanılmıştır. Bu bağlamda, çalışmanın Türkiye’deki lehçe bilim araştırmalarında kullanılabilecek bir yöntemi tanıtarak ilgili alanda yeni değerlendirmelerin yapılması adına katkı sunması hedeflenmektedir. Vladimir Levenshtein tarafından geliştirilen ve birçok alanda kullanılan Levenshtein uzaklık algoritması, bir sözcük dizisini diğerine dönüştürürken kullanılabilecek ekleme, çıkarma ve yer değiştirme işlemlerinden matematiksel olarak en az işlem gerektiren sayısal değeri tespit etmede kullanılan bir algoritmadır. Levenshtein uzaklık algoritması, lehçe bilim çalışmalarında ilk olarak Brett Kessler tarafından kullanılmıştır. Bu çalışmadaki ilk denemenin başarılı olmasının ardından birçok lehçe bilimcinin algoritmaya ilgisi artmış, aynı yöntemle birçok dil değişkesinin fonetik uzaklığını ele alan çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesinin birbirlerine fonetik uzaklığı Levenshtein uzaklık algoritması ile ölçülecektir. Çalışmanın genellenebilir sonuçlar vermesi adına Türkçe Sıklık Sözlüğü’ne göre en sık kullanılan 40 fiil ve 13 tematik başlıktan (hayvan, beden, yiyecek, giyim, ulaşım, aile, madde, zaman, spor, tabiat, hava, meslek ve renk) 216 adet isim olmak üzere toplam 256 Türkçe madde başı sözcük belirlenmiştir. Sözcükler hedef dillere ana dili konuşurları tarafından tercüme edilmiştir. Sözcükler, ana dili konuşurlarına seslettirilmiş ve sözcük telaffuzları uluslararası fonetik alfabeye aktarılmıştır. Kaynak dilden her sözcük ile hedef dildeki karşılığı LUA ile hesaplanarak sözcüklerin fonetik uzaklıkları tespit edilmişir. Örnek setindeki tüm sözcük çiftlerine bu işlem uygulandıktan sonra hesaplanan ortalama değer temel alınarak Oğuz grubu Türk yazı dillerinin birbirlerine olan ortalama fonetik uzaklığı hesaplanmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
29

GEDİK, Sadi. "Son Dönem Çağatay Şairi Nurmuhammed Andelîb’in Sa’d-ı Vakkâs Destanı ve Dil Özellikleri". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 17.02.2024. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1424323.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Nurmuhammed Andelîb son dönem Çağatay şairidir. Doğum tarihi 1665-1670 veya 1710-1711 yılları olarak tahmin edilmektedir. Memleketi Ürgenç’tir. Ürgenç bugün Özbekistan-Türkmenistan sınırında Türkmenistan’a bağlı bir şehirdir. Çağatay-Türkmen edebiyatının önemli temsilcilerinden olan Andelîb, klasik Türk edebiyatı formlarının yanı sıra destan tarzında da pek çok eser vermiştir. Onun destanlarından biri de Sa’d-ı Vakkâs Destanı’dır. 11’li hece vezniyle dörtlükler hâlinde yazmış olduğu manzum destan 52 dörtlükten oluşmaktadır. Destan Hz. Peygamber’in sahabelerinden Sa’d-ı Vakkâs’ın (r.a.) cömertliği üzerine bina edilmiştir. Fransa Bibliotek National’de kayıtlı olan bir yazmanın içerisinden tespit edilen eser, Çağatay Türkçesi dil özellikleri gösterir. Ancak Andelîb’in yaşadığı coğrafya Türkmen boylarının etkili olduğu bir coğrafyadır. Dönemin ortak yazı dili Çağatay Türkçesidir. Andelib eserini Çağatay Türkçesiyle yazmış olmakla beraber Türkmen-Oğuz özellikleri de belirgin bir şekilde kendini gösterir. Sade bir dille yazılan şiirde bol- fiili bazen ol- olarak kullanılır. Çağatay Türkçesinde iyelik üçüncü teklik şahıs ekinden sonra zamir n’si kullanılmaz. Ancak bu metinde bazen kullanılmıştır. Yönelme hâli eki bazen +a, +e olarak kullanılmıştır. Zarf-fiil eki –p şiirimizde bir Oğuz özelliği olarak –ıp, -ip, -up, -üp olarak kullanılmaktadır. Oğuzname de yazmış olan Andelîb’in Sa’d-ı Vakkâs Destanı 18. yüzyılda Türkistan’da destan geleneğinin önemli numunelerinden biridir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
30

AYDIN, Ayşe, i Gül GÜLTEKİN. "Ferȋdüddin Attȃr'ın "Esrȃr-nȃme" Adlı Eseri ve İmlȃ Özellikleri". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 1.08.2022. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1146430.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Eski Anadolu Türkçesi dönemi, Oğuzların Anadolu’ya yerleşmesiyle başlar. Önceleri konuşma dili olarak kullanılan Oğuz ağzı zamanla Anadolu’da yazı dili haline gelmiştir. Anadolu Türk Beylerinin de teşvikleriyle dönemin şair ve yazarları, telif ve tercüme birçok eser yazmıştır. Bu eserlerden biri olan ve 12. yüzyılda İranlı şair ve mutasavvıf Ferȋdüddin Attâr tarafından kaleme alınan "Esrârnâme" adlı eser, 15. yüzyılda ilk defa Tebrizli Ahmedȋ tarafından tercüme edilmiştir. Ancak Attâr’ın "Esrârnâme"siyle daha çok benzerlik gösteren ve çokça sevilen Huzûrȋ’nin tercümesidir. Bizim çalışmamız ise 16. yüzyılda Edirneli Derviş Mustafa tarafından yazıya geçirilmiş olan çalışmadır. Çalışmamızda öncelikle Eski Anadolu Türkçesi dönemi hakkında bilgi verilmiş, daha sonra eserin yazarı olan Ferȋdüddin Attâr’ın hayatı, edebȋ kişiliği ve eserlerinden bahsedilmiş, ardından "Esrârnâme"nin tanıtımı yapılmıştır. Tanıtım bölümü eserin dış özellikleri, muhtevası ve imlâ özelliklerine ait örneklerden oluşmaktadır. Dini ve tasavvufi bir eser olan Esrarname nasihat içerikli hikâyelerden oluşmaktadır. Bu hikâyelerde ayet ve hadislerden yararlanılmış, her bir hikâye müstakil olmasına rağmen konular arasında bütünlük sağlanmıştır. Eserde deyim ve atasözlerine de çokça yer verilmiştir. İmlâ özellikleri bölümünde ise ünlülerin ve ünsüzlerin kelime içinde, ortasında ve sonunda nasıl kullanıldığı, harekelerin ve bazı kelimelerin nasıl yazıldığı örnekler üzerinde gösterilmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
31

ERDEM NAS, Gönül. "CONSTRUCTING TURKISH CASE SUFFIXES OF CROATIAN STUDENTS IN TERMS OF INTERLINGUAL TRANSFER". ASYA STUDIES, 1.01.2023. http://dx.doi.org/10.31455/asya.1201300.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Bir Güney Slav dili olan ve aynı zamanda Bosna, Sırbistan ve Karadağ halkları tarafından kolaylıkla anlaşılan Hırvatça; fonolojik, morfolojik ve sentaktik dizilim bakımından Türk dilleri ailesine ait Oğuz grubu içerisinde bulunan Türkiye Türkçesine göre oldukça farklılıklar barındırmaktadır. Türkçe ve Hırvatçanın birbiriyle olan ilişkisi derin tarihi bağlara dayanmakla birlikte yakın dönemler içinde bağımsızlık sonrası gelişen ilişkilerle de pekişerek devam etmektedir. Bu ilişkinin bakiyesi, Hırvatça ve diğer doğu Avrupa Slav dillerindeki Türkçe sözcüklerdir. Bu çalışma ise Zagreb Üniversitesi Felsefe Fakültesi Türkoloji Bölümünde öğrenim gören öğrencilerin Türkçedeki durum eklerini tümce kuruluşlarında hem semantik hem de gramatik diziliş bakımından yapılandırmasını incelemektedir. Tümce kuruluşlarında hangi durumlarda söz konusu ekler tümceye nasıl dâhil edilmektedir, tümceleri oluşturan aynı seviye Türkçe öğrenicilerinde nasıl yapılandırma yolları izlenmektedir, bu yapılandırmalarda Hırvatçanın etkisi ne ölçüdedir gibi sorular çalışmanın ana konularıdır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
32

DOĞAN, Ahmet Turan. "Kitabu Evsâfı Mesacidi ş-Şerife de doğu Türkçesinde koyulaşan dil birimleri". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı- Belleten, 1.06.2024. http://dx.doi.org/10.32925/tday.2024.113.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk dili araştırmalarında batı Türkçesi-doğu Türkçesi ayrımı, önceleri Bulgar lehçesi ve onun dışında kalan Türk lehçeleri için kullanılırken sonraları Oğuzca ve onun dışında kalan Türk lehçeleri (Çuvaşça hariç) için kullanılmaya başlanmıştır. Anadolu’da 13. yüzyılda bir yazı dili kuran Oğuzların bazı ses, şekil ve söz varlığı özellikleri bakımından doğu Türkçesinden ayrıldıkları daha net olarak görüldüğü için böyle bir adlandırmaya gidilmiştir. Bu çerçevede Eski Anadolu Türkçesinin ilk dönemlerinde kaleme alınan karışık lehçeli eserlerin sahip olduğu doğu Türkçesi-batı Türkçesi özellikleri de bu eserlerle ilgili bir yorum yapma açısından araştırmacıları bir hayli zorlamıştır. İlerleyen zamanlarda artık 13-15. yüzyıllar arasında doğu Türkçesi ve batı Türkçesi metinlerinden yola çıkılarak iki farklı lehçe grubu arasındaki farklar ortaya konmuş ve bu çerçevede Oğuzca unsurlarla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Ancak, tersten bir değerlendirme yapılarak Eski Anadolu Türkçesinde yer alan ve zamanla kaybolup Türkiye Türkçesine ulaşmayan bazı dil birimleri pek ele alınmamıştır. Bu çalışmada Oğuzcada bir temayül olarak bulunan, ancak buna karşılık doğu Türkçesi metinlerinde koyulaşan ses, şekil ve söz varlığı birimlerinin Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eser üzerinden Eski Anadolu Türkçesindeki kullanılma durumuna bakılmıştır. Çalışmada Oğuzcanın ilk yazılı dönemini oluşturan Eski Anadolu Türkçesindeki bazı dil birimlerinin doğu Türkçesinde koyulaşan birimler olduğu ve bunların izinin zamanla hem Anadolu’daki yazı dilinden hem de diğer Oğuz yazı dillerinden büyük oranda silindiği görülmüştür.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
33

EVİS, Ahmet. "OĞUZ ATAY’IN “NE EVET NE HAYIR” ADLI KISA ÖYKÜSÜNDE SÜRREAL VE POSTMODERN ESTETİĞİN PAYDAŞLIKLARI". SÖYLEM Filoloji Dergisi, 9.11.2022. http://dx.doi.org/10.29110/soylemdergi.1168895.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Modern Türk Edebiyatının Batılı minvalde gelişip ciddi atılımlar yaptığı evre olan Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı, farklı sanat anlayışlarının değişik türler üzerinden başarıyla uygulandığı bir süreçtir. 1950’li yıllarda şiir türünde I. Yenicilerin benimsediği sürrealist estetik, 1970’lerde Oğuz Atay’la başlayıp Orhan Pamuk, Hasan Ali Toptaş gibi isimlerle günümüze dek devam eden postmodernist tavır, Türk edebiyatında yaşanan ciddi değişimlerinin somut göstergeleridir. Modern Türk Edebiyatının Batılı minvalde gelişip ciddi atılımlar yaptığı evre olan Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı, farklı sanat anlayışlarının değişik türler üzerinden başarıyla uygulandığı bir süreçtir. 1940’li yıllarda şiir türünde I. Yenicilerin benimsediği sürrealist estetik, 1970’lerde Oğuz Atay’la başlayıp Orhan Pamuk, Hasan Ali Toptaş gibi isimlerle günümüze dek devam eden postmodernist tavır, Türk edebiyatında yaşanan ciddi değişimlerin somut göstergeleridir. Sürrealizmdeki alaycı, mantıksal düzene ve tekil gerçekliğe karşı çıkan tavır, bilinçaltına verilen önem ve özgün anlatım tekniklerinin yanında postmodernizmin hipergerçekliği, metinlerarasılığın parodi, ironi, alaycı/gülünç dönüştürüm gibi tekniklerden faydalanan yönü ile ontik bir meseleye dönüştürdüğü dili oyunlaştırmasının meydana getirdiği paydaşlıklar bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmuştur. Çalışmada sürrealist tavır ile postmodern estetiğin edebî eserlerdeki ortak yönlerinin mukayeseli ve metin merkezli şekilde “Ne Evet Ne Hayır” kısa öyküsü üzerinden incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem olarak her iki akımın özdeş yahut benzer ilkeleri dikkate alınarak ve betimsel bir metot tercih edilerek söz konusu öykünün tahlili yapılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda öyküde mizah, dil kullanımları, gerçekliğe bakış ve bilinçaltına dair tercihlerin hem sürrealizm hem de postmodernizm açısından uygunluk taşıdığı tespit edilmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
34

Er, Elvina. "Güney Kırım Tatar Türkçesinde Düğün Terminolojisi". Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD), 11.01.2024. http://dx.doi.org/10.20427/turkiyat.1386740.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Öz: Kırım Tatar Türkleri, tarihte çeşitli Türk boylarının ve Türk dışı unsurlarının yüzyıllar içinde birleşimi neticesinde meydana gelen Kırım Yarımadası’nın homojen ve asli unsurudur. Bu Türk boyunun homojen yapısı, kültürünün ve dilinin zenginliğini ve çeşitliliğini arttırmıştır. Bunun neticesinde bugün Kırım Tatar Türkçesi tarihî Oğuz ve Kıpçak Türkçelerinin özelliklerini bir arada barındıran Türk lehçelerinden biridir. Coğrafi konumundan dolayı özellikle Kırım’ın güney bölgesinde kültürel ve dilsel açıdan Oğuz Türkçesinin etkisi büyük olmuştur. Bu nedenle Türk dili tasniflerinde bu bölgenin ağızları Kırım Tatar Türkçesinin diğer ağızlarından ayrı bir grupta değerlendirilmiştir. Bu makalede hem Kırım’ın güney bölgesinin düğün terminolojisi tespit edilmeye hem de bu bölgedeki her iki tarihî lehçenin etkisi ve modern Türk lehçeleriyle bağları tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmadaki tespitler Kırım’ın güneyinde yer alan Balaklava, Aluşta, Yalta, Sudak, Karasubazar ve Bahçesaray’a bağlı köylerdendir. Anahtar kelimeler: Güney Kırım Tatar Türkçesi, Oğuz Türkçesi, toy, düğün, terminoloji. Abstract: Crimean Tatars are the homogeneous and essential element of the Crimean Peninsula, which emerged as a result of the combination of various Turkish tribes and non-Turkish elements over the centuries. The homogeneous structure of the Turkish tribe increased the richness and diversity of its culture and language. As a result, today Crimean Tatar language is one of the Turkish dialects that combines the characteristics of historical Oghuz and Kipchak Turkish. Due to its geographical location, Oghuz Turkish has had a great cultural and linguistic impact, especially on the southern region of Crimea. For this reason, the dialects of this region are evaluated in a different group from other dialects of Crimean Tatar language in Turkish language classifications. In this article, we tried to determine the wedding terminology of the southern region of Crimea and to determine the influence of both historical dialects on this region and their ties with modern Turkish dialects. The findings in the study are from the villages of Balaklava, Alushta, Yalta, Sudak, Karasubazar and Bahçesaray, located in the south of Crimea. Keywords: Southern Crimean Tatar Language, Oghuz Turkish, Feast, Wedding, Terminology
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
35

ÖZTÜRK, Abdulkadir. "Dîvân-ı Hikmet ile Eski Oğuzca Metinler Arasında Paralellik: {-UbAn} eki Örneklemi". Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 9.03.2024. http://dx.doi.org/10.60163/tkhcbva.1417717.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk tasavvuf edebiyatının kurucusu, Türk dünyasının ortak değeri mutasavvıf ve şair Ahmet Yesevî’nin hikmetli sözlerini içeren eseri Dîvân-ı Hikmet, Türk dil tarihi ve Türk edebiyatı için önemli bir hazinedir. Barındırdığı lengüistik malzemeler ile Türk dili tarihine ışık tutarken, muhteviyat ve üslup bağlamında ise Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın ilk örneği olma özelliğine sahiptir. Türkistan’dan Anadolu’ya Yesevî erenleri ile tasavvuf iklimi ve Türk kültürü yayılırken, yine Yesevî’nin mirası Dîvân-ı Hikmet çağlar aşarak bu kültür birikimini Türk dünyasının nesillerine aktarmaya devam etmektedir. Tasavvuf alanında bir edebiyatın doğuşuna kaynaklık eden bu eser, İslâm ile müşerref olan Türklere de yol gösterici olmaktadır. Anadolu Türklüğü, Dede Korkut anlatılarıyla millî şuurunu, örf ve âdetlerini, kahramanlık destanlarını vb. yurt tuttuğu Anadolu coğrafyasında sözlü gelenek vasıtasıyla aktarırken, Hoca Ahmet Yesevî’nin Türkistan’dan yaktığı “Türkleşme ve İslâmlaşma” ışığı, onun manevî yoldaşları ve mirasçıları olan Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Abdal Musa, Baba Mansur, Haydar Sultan, Hubyar Sultan gibi erenler ve pirler ile gönüllere ulaştırılmıştır. Anadolu’da Türklüğün ve İslâm’ın kalıcılığı bu sayede gerçekleşmiştir. Aynı zamanda bu önemli şahsiyetler ve de başkaca mutasavvıf, şair ve ediplerce Anadolu’da yazılı bir Oğuz dilinin teşekkülü söz konusudur. Oğuzlar, eski devirlerden itibaren tarih sahnesinde yerini alan, 10-11. asırlarla birlikte geniş coğrafyalara yayılan, kurdukları Selçuklu ve Osmanlı devletleriyle Türk ve İslâm tarihine damga vuran bir Türk boyudur. 13. asra değin sözlü gelenek ile dilini canlı tutan Oğuzlar, bu asırla birlikte Anadolu’da tarihî Türk dilinin yeni bir yazı dilini meydana getirmişlerdir. Batı Türk yazı dili olarak adlandırdığımız ve Köktürk, Eski Uygur, Karahanlı, Harezm, Çağatay Türkçeleri istikametinde ilerleme kaydeden Doğu Türk yazı dilinden kendine özgü dilsel özellikleriyle ayrışan yeni bir yazı dili kolu bu süreçte ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, Doğu Türk yazı dilinin bir eseri olan Dîvân-ı Hikmet ile Batı Türk yazı dilinin ilk evresi olan Eski Oğuzcanın metinleri arasında {-UbAn} zarf-fiil eki özelinde görülen paralellik değerlendirilecektir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
36

TAŞ, İsmail. "Eski Anadolu Türkçesi Dönemi “Mülk Suresi Tercümesi” Eserinden Hareketle, Eşdizim Sözlük Önerisi". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 4.07.2022. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1132068.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Eski Anadolu Türkçesi, Türkçenin XIII-XV. yüzyılları arasında gelişme gösteren dönemidir. Anadolu'da, Türkler arasında en çok okunan kısa sure tercümeleri bu dönemde Türkçeye aktarılmış; Arapça terimlere karşılılık mütercimler, eserlerinde halkın kullandığı sade dili tercih ederek bunları kullanmışlardır. Kısa sure tercümelerinin incelenmesiyle, yeni bir kültür havzasına girmiş olan Türk dilinin alıntı kelimeleri ilk olarak ne şekilde özümsediği ortaya konulabilmektedir. Ayrıca bu eserlerde konuşma dilinde yer alan kelimeler seçilmiş, kaynağın bir kutsal metin olması sebebiyle de tercümelere ayrıca özen gösterilip sade bir dil kullanılmıştır. Dönemin doğru değerlendirilmesi, Oğuz yazı dilinin teşekkülü, Türk medeniyetinin yeniden kurulması aşamasının doğru değerlendirilmesi ve Türk dilinin gelişimini takip edebilmemiz adına Eski Anadolu Türkçesi dönemi kısa sure tercümelerinin söz varlığı ortaya konmalı ve eşdizim sözlüğü hazırlanmalıdır. Bu bakımdan çalışmamızda, Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden “Mülk Sûresi Tercümesi”nin eşdizim sözlüğü örneği ilk beş varaklık kısım esas alınarak hazırlandı. Böylece, Türkçenin tarihi sözvarlığı tespitinde metne bağlı yöntem önerisi ve anlambilim sözlük çalışması gerçekleştirildi.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
37

AYDIN, Ayşe. "Başkurt mitolojik destanlarında hayvanlarla ilgili kelimelerin tasnifi üzerine". RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 21.12.2022. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1221919.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Dünya coğrafyasında büyük bir alana yayılmış olan Türk Dili, birbirlerini mukayese ettiğimizde çeşitli fonetik ve ekleşme bilgisi özellikleri bakımından morfo-fonetik denkliklerle takip edebildiğimiz şive ve lehçeleri içine alan, cihet olarak Doğu, Batı ve Kuzey; kavmî olarak Karluk, Oğuz ve Kıpçak diye adlandırılan gruplardan oluşur. Türk dilinin kuzey şive grubu içerisinde Tatar ve Kazak Türkçeleri arasında bir geçiş Türkçesi özelliği gösteren Başkurt Türkçesi de Türk dilinin modern bir şivesi olarak tarihî gelişimini; halk şarkıları, destanlar, hikâyeler gibi halk edebiyatının sözlü ürünleriyle başlatmıştır. Destanlar, Başkurt sözlü geleneğinde kobayır, yır, irtek biçimlerinde adlandırılır. Türk destan geleneğinde karşılaşılan ifadeler, Başkurt destanlarında da benzer şekilde yer almaktadır. Bir dilin söz varlığının farklı açılardan ele alınması toplumların kültürel ve sosyolojik hayatlarını gözler önüne sermek bakımından tanıtıcı nitelikte olabilir. Türk milletinin edebiyat, folklor, sosyal ve ekonomik hayatının her aşamasında hayvanların, hayvan kültürünün ayrıcalıklı bir yeri olması; bu milletin yıllardır tabiatla iç içe yaşamasının doğurduğu zengin bir kültürün doğal neticesidir. Söz varlığı çalışmalarının millet hayatındaki tanıtıcı yönü gereği, bu çalışmada mitolojik destanlar, hayvan adları ve ilgili kelimeler bakımından ele alınacak, kelimeler kavram alanlarına göre tasnif edilip isim ve fiil başlıkları altında kullanım sıklıklarıyla birlikte gerektiğinde tarihten günümüze mukayese yöntemiyle değerlendirilecektir. Yer yer ilgili madde başı, Eski Türkçe ve Anadolu Ağızları içerisinde, varsa geçirdiği anlam değişmeleri ve fonetik değişimler bakımından da dikkatlere sunulacaktır. Bu sayede, uzun yıllardır doğa ile iç içe yaşamış Türk milletinin hayvancılık kültürünü destanlar bakımından da gözler önüne sermek amaçlanmaktadır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
38

Akkuş, Mehmet, i İbrahim Gökcan. "Halaç Türkçesinin ağızları ile Güney Azerbaycan Türkçesinin Kum (Couzeh) ağzı arasındaki sözlüksel uzaklık: Levenshtein ve Dijkstra algoritmaları amalgamı". Turk Dunyasi Dergisi, 27.10.2023. http://dx.doi.org/10.24155/tdk.2023.225.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Bu çalışma, İran’ın Merkezī ve Kum vilayetlerinde konuşulmakta olan iki Türk dili değişkesinin Halaç Türkçesi ve Güney Azerbaycan Türkçesi- sözlüksel uzaklığını Leipzig-Jakarta çekirdek sözcük listesindeki maddeler temelinde saptamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Halaç Türkçesinin Merkezī ve Kum vilayetlerinde konuşulan, Doerfer’in tasnif etmiş olduğu tüm ağız bölgeleri ile Güney Azerbaycan Türkçesinin Kum’da konuşulduğu tanıklanmış olan Couzeh değişkesi, çalışmada karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Yöntem olarak nicel lehçe/ağız ölçüm yöntemleri arasında ilgili uluslararası alan yazında sıklıkla yararlanılan Levenshtein uzaklık algoritması (LUA) söz konusu değişkeler arasındaki uzaklığı saptamak amacıyla kullanılacak, sonrasında ortaya çıkan değerler ışığında Güney Azerbaycan Türkçesinin (GAT) Couzeh değişkesi ile Halaç türkçesi ağızları arasında Dijkstra algoritması ile minimum yol sorgulanacaktır. Dijkstra algoritmasının uygulanmasında ağızlar birer köşe ve ağızlar arası LUA ile ölçülen değerler köşeler arası kenar değerleri olarak alınacaktır. Çalışmada ayrıca eskicil özellikleri ile tanınan ve Türk dilinin sui generis bir dalını teşkil ettiği belirtilen Halaç Türkçesi (Tekin, 1989) ile bir Oğuz değişkesi olan GAT arasında coğrafi yakınlığın sözlüksel etkisinin olup olmadığı da (alansal yakınsama) incelenmiştir. Çalışmada kullanılan veriler 2021 yılında Temmuz ve Eylül ayları arasında gerçekleştirilmiş olan alan araştırması sırasında İran’da Merkezī ve Kum vilayetlerinin Halaç Türkçesikonuşulan tüm yerleşim birimlerinden ve Kum vilayetinde Azerbaycan Türkçesi konuşulan ancak Halaç Türkçesi yerleşimlerle çevrili Couzeh köyünden derlenmiştir. Bu çalışma kapsamında aynı dil ekolojisi içerisinde konuşulmakta olan iki Türk dili değişkesinin sözlüksel uzaklığı algoritmik çerçevede ölçülerek sözcüklerin ses bilgisel uzaklıklarının söz konusu dil ekolojisi dâhilindeki oranları saptanmıştır. Elde edilmiş olan bulgular, Halaç Türkçesi ile GAT arasındaki sözlüksel uzaklığın paylaşılan ortak dil ekolojisine rağmen göreceli olarak anlamlı olduğuna işaret etmektedir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
39

GÜLMEZ, Abdurrahman. "Kirman Selçukluları Döneminde Ticaret Yolları (440-5831048-1187)". Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 11.10.2022. http://dx.doi.org/10.34085/buifd.1168107.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
1048-50 yıllarında Selçuklu soyundan gelen Melik Kavurd İran’daki Büveyhi Devletine son verip ticaret yolları üzerindeki Kirman’ı alarak Kirman Selçuklu devletini kurmuştur. Kirman Melikleri ticaret ve ticaret yollarına önem vererek tüccarın güvenliğini sağlamışlardır. Kirman Melikleri Kirman coğrafyasındaki ticareti canlandırmak, ticaret yollarının ve halkın güvenliğini sağlamak ve bölgeyi bayındır hale getirmek için yollarda kervansaray, mil, havuz ve ribat gibi birçok eser yapmışlardır. Kirman bölgesi, Avrupa, Anadolu, Mısır, Maveraünnehir, Çin ve Hindistan’ı birbirine bağlayan kara ve deniz ticaret yolları üzerinde olduğundan gelişmiş bir bölge olup doğu ile batı arasında uluslararası bir ticaret yoluydu. Kirman Selçuklularının Umman’ı almasıyla Basra Körfezi ticaretini ve körfezden Kirman’a gelen ticaret yollarının kontrolünü ele geçirerek Horasan, Irak ve Fars eyaletlerine karşı siyasi ve iktisadi üstünlük sağlamışlardır. 12.yy’ın sonlarına doğru ülkedeki taht kavgaları ve doğudan gelen Oğuz saldırılarından dolayı Kirman bölgesi harabeye dönmüş ve halk göç etmiştir. Kirman Selçuklu devleti güçlü bir idare, asayiş ve ticaretle ayakta duruyordu, bunların bozulmasıyla devlet kısa sürede yıkılmıştır. Bu çalışmada ticaret yolları üzerindeki Kirman’ın alınmasıyla Asya, Afrika ve Avrupa ticaretinin Kirman Selçuklularının kontrolüne nasıl girdiği ve ülkeyi nasıl bayındır hale getirdikleri üzerinde durulmuştur. Kirman Selçukluları hakkında yazılan eserlerin çoğunun dili Farsça olduğundan araştırmada dönemin Farsça kaynakları daha çok kullanılmıştır.R
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
40

BİŞKİN, Hacı Veli, i Mustafa TANÇ. "TÜRK DİLİNDEKİ -GIR/-GUR FİİLDEN İSİM YAPIM EKİNİN YAPISI ÜZERİNE". Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 13.01.2023. http://dx.doi.org/10.30783/nevsosbilen.1172348.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Dil canlıdır. Sürekli değişmeler ve gelişmeler yaşar. Zaman içerisinde gelişme ve değişmelere bağlı olarak yeni kavramlar, yeni anlatım biçimleri ortaya çıkar. Dil, ortaya çıkan bu kavramları ve anlatım biçimlerini karşılamak için birtakım dil bilgisi şekilleri geliştirir. Türk dili de zaman içerisinde çeşitli gelişme ve değişmelerle karşılaşır. Bu durum, söz varlığında, cümle yapısında ve şekil bilgisi alanında kendini gösterir. Türk dilinde şekil bilgisi açısından ortaya çıkan, gelişen eklerden biri de ilk defa 15. yüzyılda Kıpçak ve Karluk boylarınca teşekkül ettirilen Çağatay Türkçesinde gördüğümüz fiilden isim yapım eki -GUr’dur. Ek, Çağatay Türkçesinde, fiil kök ya da gövdeleri üzerine gelmek suretiyle, onlardan geniş zaman sıfat-fiil ifadeli sıfatlar türeten bir fiilden isim yapım ekidir. Bu tarihî lehçede ek, genellikle tek heceli fiil kökleri üzerine gelir. Aynı zamanda, -mA- olumsuzluk eki ile genişletilmiş fiil gövdeleri üzerinde kullanılır. Adeta, bir sıfat-fiil eki gibi işlev görür. Türkmen Türkçesi dışında Oğuz Grubu Türk lehçelerinin geliştirmiş, benimsemiş ve tercih etmiş olduğu bir ek değildir. Daha ziyade, Karluk, Kıpçak ve Güney Sibirya Grubu Türk lehçeleri tarafından benimsenmiş ve tercih edilmiştir. Bu makalede, ekin tarihî ve çağdaş Türk lehçelerindeki kullanımlarından hareketle köken yapısı üzerinde durulacaktır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
41

EYÜBOĞLU, Dursun Can. "DEDE KORKUT’TAKİ BAYINDIR HAN ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME". ANASAY, 17.11.2022. http://dx.doi.org/10.33404/anasay.1083016.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk tarihinde, Türk kültüründe ve Türk halk edebiyatında destanlar önemli bir yere sahip olup, Türk destan geleneğinin kökleri tarihin erken devirlerine kadar uzanmaktadır. Dede Korkut Destanları; Türk destanları içerisinde önemli bir yere sahiptir; eski Türk yaşamının bir yansımasıdır; Türk tarihi, coğrafyası, dili, edebiyatı, kültürü, sanatı ve daha birçok konu hakkında önemli bilgiler içermektedir. Dede Korkut’ta birçok kişi adı geçmektedir. Bunlardan biri Bayındır Han’dır. Bayındır Han’ın adı Dede Korkut Kitabı’nda dokuz boyda geçmektedir. Dede Korkut Kitabı’nda çoğunlukla Bayındır Han’ın tarihi ve sembolik kişiliği baskın olup, efsanevi-mitolojik kökleri zayıftır. Oğuz Han’ın hükümdarlık hatıraları da kısmen Dede Korkut’ta Bayındır Han tipine yansımıştır. Dede Korkut’ta önemli bir yere sahip olan, destandaki en üst yönetici olan Bayındır Han tipinde birçok tarihi-destani-efsanevi-mitolojik tabaka bulunmaktadır. Dede Korkut’taki Bayındır Han tipinin önemli bir tarihi tabakası 2. (Doğu) Gök-Türk Devleti hükümdarı Bilge Kağan (716-734) ile ilgilidir. Akkoyunlu etkisinden uzak, Salur boylarının önemli bir yer tuttuğu Türkmenistan varyantında Bayındır Han’ın aktif bir rol üstlendiği görülmektedir. Bu durum Bayındır Han’ın tıpkı Salur Kazan gibi, Dede Korkut’ta eskiden beri mevcut olduğunu göstermektedir. Dede Korkut’taki bazı destanlarda Bayındır Han ile Salur Kazan’ın şahsiyetlerinin karıştırıldığı da görülmektedir. Bu makalede, Dede Korkut’taki Bayındır Han; adı, ailesi, tarihteki, Dede Korkut’taki ve destanlardaki yeri incelenmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
42

Rezaei Amaleh, Moslem. "Kaşkay Türkçesinde İkilemeler". Ege Universitesi Turk Dunyasi Incelemeleri Dergisi, 19.04.2024. http://dx.doi.org/10.32449/egetdid.1432733.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Kaşkay Türkçesinde bulunup ikileme adıyla bilinen dil materyalleri bu makalenin konusudur. İran’ın orta ve güney bölgelerinde konuşma ve yazı dili olarak kullanılan Kaşkay Türkçesi, Oğuz Türkçesinin bir koludur. Özellikle sözlü Kaşkay Türkçesi zengin dil materyalleri içermektedir. Söz konusu dil materyallerinden biri olan ikilemeler Türk dilinin diğer kollar ve dönemlerinde olduğu gibi Kaşkay Türkçesinde de temelde anlatım gücünü artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Dilbilimsel bir olgu olan ikileme; biçim, anlam veya yapı bakımından aynı, yakın veya zıt iki kelimenin yan yana gelip tek bir anlam ifade etmesinden oluşmaktadır: ana-baba “ebeveyn”, maşın-malan “araba, ulaşım aracı”, qärrı-qoca “yaşlı, yaşlılar”, dar-darman “ilaç”, dävrä-däli “ters, aksi, devrik, yanlış”, sär-sowğat “hediye”. Bu makalede Kaşkay Türkçesi ağızlarının yanı sıra Kaşkay sözlüğü ve seçilmiş yazılı eserleri taranarak ikilemeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Tespit edilen ikilemeler anlam, yapı ve köken bakımından değerlendirilerek sınıflandırılmıştır. Makalenin sonunda yaklaşık 1000 ikileme örneği alfabetik sıraya göre listelenmiştir. Türk dilinin eski dönemlerinden günümüze kadar Tarihî ve Çağdaş Türk lehçelerinde görülen ikilemeler, Kaşkay Türkçesinde de hemen hemen aynı şekil, anlam ve kullanımlarda görülmektedir. Kaşkay Türkçesindeki ikilemelerin, Tarihî ve Çağdaş Türk lehçelerindeki ikilemelerle yakın, benzer veya aynı nitelik ve mahiyette olması, Türk dilinin bütünlüğü ve sürekliliğini gösteren bir husus olarak bu makalede elde edilen sonuçlar arasındadır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
43

SALAN, Erkan. "ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNDE SADECE ISSI “SICAK” MI VARDI?" ASYA STUDIES, 3.03.2023. http://dx.doi.org/10.31455/asya.1199236.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Eldeki verilere göre bugünkü Türkiye Türkçesinin dayandığı ve Oğuz lehçesinin yazı dili hâline geldiği ilk tarihî dönem Eski Anadolu Türkçesidir. Eski Anadolu Türkçesi sahip olduğu dil zenginliğiyle hem Türkiye Türkçesi ağızlarının hem de standart Türkiye Türkçesinin oluşup gelişmesinde son derece önemli bir yere sahiptir. Bu bakımdan söz konusu dönem, geçmişten bugüne pek çok dil incelemesinin konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Buna karşılık gerek söz dizimi ve söz varlığı gerek ses ve biçim bilgisi gerekse yazım özellikleri bakımından çözüme muhtaç pek çok sorunun hâlâ güncelliğini koruyor olması yeni bilimsel çalışmaları da gerekli kılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda, “sıcak” anlamıyla kullanılmış olan issi ve ıssı şeklinde iki sözcük göze çarpmaktadır. Tarama Sözlüğü’ne ve pek çok bilimsel çalışmaya göre sadece ıssı; bazı bilimsel çalışmalara göreyse sadece issi vardır. Hatta sözcüğün ıssı olduğu yönündeki yaygın kabul, bazı metin yayımlarında sözcük ince ünsüzlü (+lik) ek almasına rağmen dönemin diline aykırı olarak ıssılık / ıssılik şeklinde okumaların da ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ancak bahsedilen dönemde yazılan eserlerin geneli dikkate alındığında aynı kökten gelen issi ve ıssı şeklinde iki farklı biçimin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma bağlı olarak hazırlanmış olan çalışmada, issi ve ıssı biçimlerinin varlığı ortaya konulmuş; burada asli ve yaygın biçimin issi olduğuna ve ıssı biçiminin ise sonradan sınırlı çevreye özgü birtakım ağızlarda farklı söyleyiş biçimi olarak ortaya çıkmış olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu sayede issi ve ıssı sözcükleri, hem yapılacak olan metin okumalarında hem de söz varlığı incelemelerinde daha sağlıklı değerlendirilmiş olacaktır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
44

ORUÇ, Cihan. "BÂBÜR’ÜN İKTİDAR MÜCADELESİNDE MEŞRUİYET KAYNAĞI OLARAK TÜRKLÜK, TİMUR VE TİMURLU MİRASI". Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 31.05.2023. http://dx.doi.org/10.53718/gttad.1262208.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
İslam’dan önce de sonra da Türk hükümdarlarının siyasi iktidarları ilahi menşelidir. Ayrıca eski Türklerde hükümranlık, hakimiyeti ilahi menşeli olan Oğuz Han soyuna dayanmaktadır. Kısacası siyasi iktidarın meşruiyet kaynağı ilahi güç ve soy menşelidir. Timur ve bazı halefleri Oğuz soyundan gelmedikleri için Cengiz Han soyundan birini tahta çıkarmışlardı. Soyu baba tarafından Türk asıllı Timur’a, anne tarafından ise Moğol asıllı Cengiz’e dayanan Bâbür, Timurlu ataları gibi Cengiz yasasını sahiplenmemişti. Moğolların büyük bir kısmını yağmacı, kültürsüz, barbar ve güvenilmez savaşçılar olarak görmekteydi. Anne tarafından Moğol olmasına rağmen Moğolca bilmiyordu. Bâbür, Türkçeyi anadili olarak öğrenmiş ve bu dili kullanma becerisini geliştirmişti. Sağlam bir Türklük bilinci edinen Bâbür, Bâbürnâme adıyla meşhur eserini Türkçe yazmıştır. Bu eserde açıkça kendisini, ordusunu ve devletini Türk olarak görmektedir. Babası Ömer Şeyh Mirza’nın vefatından sonra on bir yaşında Fergana’nın hakimi oldu. Bâbür’ün Türklük hassasiyeti, onun Türk asıllı babası tarafından atası olan Timur ve mirasını sahiplenmesi sonucunu doğurmuştu. Bâbür, çocukluğundan itibaren hayranı olduğu Timurlu mirası Semerkant’ı almak istiyordu. Bu yüzden defalarca Semerkant hakimiyeti için mücadeleye girişmişti. Bâbür, burada Özbek hanı Şeybânî’ye karşı şehrin ahalisinin desteğini almak maksadıyla onlara Timur ve haleflerinin bu şehre yaptığı hizmetleri ve onların buradaki mirasını hatırlattı. Bu vesileyle Timurlu mirasını Semerkant’taki hakimiyet iddiasının meşruiyet kaynağı olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Bâbür, ahalinin desteğiyle şehri 1500 yılında zapt etti. Şeybânî, çok geçmeden şehri geri almış ve yapılan barıştan sonra Bâbür’ün buradan ayrılmasına izin vermişti. Bâbür, dayılarının da yardımıyla kardeşi Cihangir’e bırakmış olduğu Fergana bölgesi üzerine yürüdü. Fakat bölgeyi işgal eden Şeybâni karşısında başarısız oldu ve Kabil’e giderek burayı ele geçidi. O, Şeybânî Han’ın Herat merkezli Timurlu Devleti’ni tehdit etmesine sessiz kalmadı. Timurlu Hanedanı’nı bu tehlike karşısında uyarmış ve harekete geçti. Ancak Timurlu Devleti’nin yıkılışını engelleyemedi. Bâbür’ün bu girişimleri, Timurlu mirasını sahiplendiği hususundaki düşüncesini yansıtmaktadır. Bâbür, son kez 1513 senesinde Şiiliği kabul etmek ve Safevi himayesini onaylamak koşuluyla Şah İsmail’in askeri desteğini alarak Semerkant’ın yeniden hakimi oldu. Çoğunluğu Sünni olan Semerkant ahalisi, Safevi ve Şii himayesini tanımadılar. Onlar, yeniden Sünni Özbek idaresi altına girdiler. Kabil’e çekilmek zorunda kalan Bâbür, ilerleyen yıllarda Hindistan’a yöneldi. Atası Timur’un Hindistan seferinden itibaren kıtanın kuzeyindeki bazı vilayetlerin onun evlatlarının, yani Türk tasarrufunda olduğunu öne sürmekte ve buraları kendi mülkü kabul etmektedir. Dolayısıyla Türklüğü ve Timurlu mirasını siyasi amaçlarının meşruiyet kaynağı olarak görmektedir. Bâbür, ahali tarafından kendisinin bir barış elçisi vasıtasıyla Türk’e ait olan vilayetleri (Delhi civarındaki vilayetleri) alabileceği yönündeki söylentilerini zikretmektedir. Bu sözleriyle esasında ahalinin söz konusu vilayetleri Türk asıllı Timurlu Hanedanı’nın mülkü olarak gördüğü iddiasını ortaya atmaktadır. Bâbür, bu yüzden Delhi sultanı İbrahim Ludi’ye elçi yollayarak söz konusu vilayetleri talep etti. Dolayısıyla burada Bâbür’ün bir kez daha siyasi amaçlarına ulaşmak için Türklük ve Timurlu mirasından yararlandığı görülmektedir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
45

ŞENARSLAN, Necip Fazıl, i Berrin KASIMOĞLU DÖNMEZ. "Art ve Eş Zamanlılık Bağlamında Oğul, Oğlan". Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 7.12.2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1390628.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Tarihsel süreç içerisinde bir dilde bulunan sözcüklerle kurulan ve derlem, bütünce olarak tanımlanabilen söz varlığı, her bir sözcük için ayrı ayrı olmak üzere doğan gereksinimlere göre değişiklik arz edebilmektedir. Dilin zenginliğinin göstergelerinden biri olan sözvarlığı içinde yer alan bazı sözcükler -dilin gereksinimleri doğrultusunda- tarihî süreç içinde anlam değişikliklerine uğramaktadır. Bu anlam değişiklikleri anlam daralması, anlam genişlemesi, anlam iyileşmesi, anlam kötüleşmesi vb. şekillerde meydana gelebilmektedir. Bir sözcüğün anlam değişimine uğraması için geçirdiği süreç uzun solukludur. Bu bakımdan ilgili sözcüğün uzun süre dilde var olması gerekmektedir. Sözcüğün anlamı dizimsel ve dizisel düzlemlerde belirlenir. Bununla beraber anlambilimsel ilişkiler de önemlidir. Çalışmamıza konu olan oğul ve onun çoğulu olduğu belirtilen oğlan sözcükleri de Türkçenin eski dönemlerinden beri dilde yer alması nedeniyle zamanla anlam değişikliklerine uğramıştır. Bu çalışmada önce bu sözcüklerin etimolojileri üzerinde durulacak, ardından anlam değişiklikleri ile ilgili bilgi verilerek oğul ve oğlan sözcüklerinin anlam ilişkileri doğrultusunda aldıkları anlamlar gösterilecektir. Anlambilim ilişkileri içinde bu sözcükler art zamanlı ve eş zamanlı olarak incelenecek, bunlara tarihî metinlerden tanıklar gösterilecektir. Bunun yanında yine art ve eş zamanlı olarak oğul ve oğlan sözcüklerinden türeyen, bu sözcükler dışında onlarla aynı anlamlarda kullanılan diğer sözcükler de tanıklarıyla beraber verilecektir. Türkler, tarihleri boyunca pek çok milletle etkileşim hâlinde olduğundan, bunun doğal bir sonucu olarak Türk dili bu milletlerin dillerinden etkilenmiştir. 11. yüzyıldan beri Türkçenin en sık etkileşimde olduğu dil Arapça olmuştur. Çalışmamıza konu olan oğul ve oğlan sözcükleriyle aynı anlama gelen Arapça “tıfıl, iyal, evlat” sözcükleri tarihî metinlerimizde sıkça karşımıza çıkmasına karşın çalışmamız Türkçe sözcüklerle sınırlandırılmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
46

Keskin, Ahmet. "“YALAN SÖZ BU DÜNYADA OLUNCA OLMASA YEĞ”: DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN ANLATMASINDA “YALAN” VE “İFTİRA” SÖYLEMLERİNİN PSİKO-MİTOLOJİK ANALİZİ". Milli Folklor, 27.11.2023. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.1270230.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Türk dili, kültürü ve edebiyatı tarihi kapsamında gerçekleştirilen araştırmalar içinde Dede Korkut konulu çalışmaların oldukça zengin ve köklü bir yer tuttuğu bilinmektedir. Dede Korkut anlatmaları üzerinde son dönemlerde söylem çözümlemesi, felsefe, sosyoloji ve psikoloji başta olmak üzere çeşitli disiplinlerin de ortak edildiği, disiplinlerarası çalışmaların gerçekleştirildiği görülmektedir. Çalışmalar Türk düşüncesinde, halk felsefesinde, dünya görüşünde yer alan pek çok etik değerin estetik bir kurgu dahilinde aktarıldığı Dede Korkut anlatmalarında karşımıza çıkan eylem ve söylem türlerinin derinlemesine çözümlenmesi durumunda, bunlar aracılığıyla iletilmek istenilen mesajların sosyolojik, psikolojik, mitolojik ve ideolojik açıdan çok katmanlı bir bütünlük içinde taşıdığı çeşitli anlam ve işlev alanlarının daha iyi anlaşılabileceğini göstermektedir. Dede Korkut Oğuznamelerinin özellikle mitolojik ve psikolojik yönlerini çözümleye odaklanan çalışmalar kapsamında yapılan değerlendirmeler, eserin çok güçlü psikolojik ve mitolojik temellere sahip olduğuna işaret etmektedir. Disiplinlerarası kültürel çalışmalardaki çeşitlilik ve kurulan çok yönlü etkileşimler sonucunda, psikoloji odaklı yaklaşımların doğrudan mitolojik metinler üzerinde uygulanmasıyla ortaya çıkan psiko-mitoloji, insan davranışlarının, eylem ve söylemlerinin, edebi ve estetik yaratmalarının temellerini araştıran özgün ve disiplinlerarası bir yorumlama/çözümleme yaklaşımı olarak folklor çalışmalarında da yeni yönelimler oluşturabilecek niteliklere sahiptir. Mitoloji ve psikoloji merkezli bu çözümleme yaklaşımının folklor ve anlatıbilim odağında Türk sözlü kültür gelenekleri ve yazılı metinleri üzerinde sınanmasıyla dikkat çekici sonuçlara ulaşılması mümkün olabilecektir. Folklor türlerinin en temel işlevleri arasında yer alan bilgi, düşünce ve tecrübenin yeni nesillere aktarılması şeklinde beliren varoluş nedenleri doğrultusunda Dede Korkut Kitabı’nda da diğer pek çok konuda olduğu gibi yalan ve iftira hususlarının belirli bir ideolojiyi kanıksatmak amacını gözeterek işlenmiş olduğunu göstermektedir. Mukaddime’den başlamak üzere eserde pek çok yerde görülebilen yalan unsurunun iftirayla birlikte özellikle Dirse Han Oğlu Boğaç Han anlatmasının kurgusu üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu dikkati çekmektedir. Dirse Han’a yalan ve iftira merkezli bilgi aktarımında bulunan kırk namerdin yalan ve iftiralarının yalnızca yalan ve iftira hakkındaki ideolojik mesajları yansıtmak üzere metinde yer almadığı, başta aile birliği ve toplum bütünlüğü, beylerin görev ve sorumlulukları, baba-oğul ve anne arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi olmak üzere çok sayıdaki etik değere yönelik türlü ideolojik mesajların vurgulanmasında araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Bir baba olarak oğluyla bağlarını kuvvetli tutamayan, kırk namerdin iftiralarına kanarak onu öldürmeye kasteden “aklı şaşmış bilinci yitmiş koca baba” Dirse Han ile Oğuz toplumunda taşıması gerektiği düşünülen hemen bütün nitelikler sahip ideal bir kahraman olmasına rağmen atılan iftiralarla ölümle burun buruna gelen Boğaç ve eserde “Han Kızı” sıfatıyla yer alan, oğlunu, aile birliğini ve toplumsal düzeni adeta yeniden var eden annesinin mücadele ve erginleşme süreçlerini temele alan bir kurguyla biçimlenen anlatı, içinde barındırdığı psiko-mitolojik unsurlar bakımından da üzerinde dikkatle durulması gereken niteliklere sahiptir. Anlatının “bilinç”, “bilinçdışı” ve “bilinçaltı”na gönderme yapan unsurlarla donatılmış kurgusunda, Oedipus karmaşası olarak bilinen mitolojik ve psikolojik olguya da yalan ve iftira söylemleriyle, belirli mesajları vurgulamak üzere bilinçli bir şekilde yer verildiği anlaşılmakta, anlatının başlıca bu özellikleriyle psiko-mitolojik temellerinin belirgin olduğu dikkati çekmektedir. Bu dikkatten hareketle hazırlanan bu çalışmada, Dede Korkut Kitabının ilk anlatması olan Dirse Han Oğlu Boğaç Han’da yalan ve iftira unsurları ile bunlar aracılığıyla iletilmek istenen mesajlar, psiko-mitolojik yaklaşımdan hareketle çözümlenmiştir.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
47

Birkan Akhan, Ebru. "Soylamalarda Hatırlatma, Ad Verme, Kendini Tanıtma ve Haddini Bildirme". RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 20.06.2024. http://dx.doi.org/10.29000/rumelide.1502200.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Soylamalar, aksakallı bilgelerin toy ya da diğer meclislerde insanlara hitap cümleleridir ki millî ve manevî değerleri zikretmesi açısından da dikkate değerdir. Türk kültürünün izlerini taşıyan bu didaktik-manzum yapılar incelendiğinde geçmişin geleceğe an be an yansımasıdır. Epik geleneğin damgasını taşıyan söylemler, araştırıcılar tarafından “destan manzumesi” ya da “makamsız manzum söylemek” ve “saz ve kopuz eşliğinde şiir söylemek” hatta “deyiş demek” olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda Oğuznâmecilik geleneği içinde zikredilen Oğuznâmeler, zengin soylama örnekleri içerir. Dede Korkut tarafından çeşitli vesilelerle dile getirilen bütün manzumlar, yapısı itibariyle hem akılda kalmış hem de dilden dile nesilden nesile aktarılmış yapılardır. Âşık tarzı halk hikâyelerinin “döşeme” bölümü ve deyişlerde soylama mirasını paylaşmışlardır. Deyişler, hem manzum hem de eğitici vasıf taşırlarken “döşeme” bölümü de hikâyeyi açıklayıcı niteliktedir. Bu çalışma yukarıda ana hatlarıyla çizilmeye çalışılan soylamalar üzerinedir. Oğuz boylarının hayatlarını aksettiren Oğuznâmelerden Dede Korkut Kitabı ve Günbed nüshası şeklinde tavsif edilen Oğuz Bitigi’nin metin tabakaları incelenerek “hatırlatma, ad verme, kendini tanıtma ve haddini bildirme” içerikleri taranarak tespit edilmiştir. Bu bağlamda Dede Korkut Oğuznâmelerinin Dirse Han Oğlı Buğaç Han Boyunda Korkut Ata, erginlenme sonucunda Dirse Han’dan altun başlu ev vermesini ister. Soylama, Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Kağan’ın Tömürdü Kağul’a verilen “duvarı altından, pencereleri gümüşten ve çatısı demirden” eve telmih-hatırlatma içerir. Aksakallı bilgelerin sahip oldukları engin birikimleri yansıtan soylamalar, dikkatle incelenip diğer Oğuznâme halkalarıyla karşılaştırıldığında ortak özellikler taşıdığı görülmektedir. Netice itibariyle soylamaların ad verme-mevkii-orun istemede kullanıldığı ve hayat hakkında bilgi verici nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, kişinin kendini tanıtma ve haddini bildirme durumlarında da rol aldığı aşikârdır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
48

ÇAKMAK, Cihan. "TÜRKİYE TÜRKÇESİ İLE TÜRKMEN TÜRKÇESİNDE GÖRÜLEN ASKERÎ SÖZ VARLIĞININ KARŞILAŞTIRILMASI". Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 14.04.2023. http://dx.doi.org/10.59182/tudad.1261010.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Asırlar boyu geniş Asya topraklarında hüküm süren ve kadim bir devlet geleneğine sahip Türkler sahip oldukları geniş toprakları korumak üzere oldukça gelişmiş bir askerî sisteme sahipti. Tarihte Çinlilere, Çin Seddini yaptıracak ölçüde geniş bir etki alanına sahip olan Asya Hun Devleti hükümdarı Mete Han’ın bulduğu onluk askerî sistem asırlar boyu Türk toplulukları tarafından ordu hiyerarşisinde aktif olarak kullanılmıştır. Bu itibarla Türk kara ordusunun kuruluş tarihi Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi olan MÖ. 209 yılına dayandırılmaktadır. Bir dilin kültür zenginliğini ve tarihsel birikimini ortaya koymanın en önemli göstergelerinden biri de o dilin sahip olduğu söz varlığı hazinesidir. Son yıllarda ülkemizde gerek lisans gerekse de lisansüstü düzeyde çok sayıda söz varlığı çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada tarihi olarak Oğuz, coğrafi olarak da Güney-Batı grubunda değerlendirilen ve tarihi Oğuz sahasının kendine has özellikleriyle öne çıkan Türkmen Türkçesindeki askerî alanda kullanılan söz varlığı ortaya konmaya çalışılacaktır. Söz konusu söz varlığı Askerî Taktikler, Askerî Rütbeler, Askerî Araç ve Teçhizat, Osmanlı Dönemine Ait Askerî Kavramlar alt başlıklarından oluşmaktadır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
49

Ortakcı, Altuğ, i Erol Kuyma. "ALEVİLİĞİN YAZILI KAYNAKLARINA YENİ BİR ÖRNEK: “KİTÂB-I MEŞAYİH NÂME MİN TELİFİ SELMÂN FÂRİSİ”". Folklor Akademi Dergisi, 24.04.2024. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1435004.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Alevilik inancına dair öğretiler sözlü kültür ortamının imkânlarından yararlanılarak yüzyıllar boyunca Alevi toplumunun kolektif belleğinin bir parçası olarak aktarılmıştır. Elbette Alevi inancının teolojisi, uygulaması, ritüelleri bu aktarımın şekillenmesine vesile olmuştur. Birikimin sözlü olarak aktarımında Alevi inancının tarihsel arka planında yer alan olaylar ve bu olaylara bağlı olarak ortaya çıkan ezoterik yapı ve ritüeller önemli bir yer tutmaktadır. Tarihsel arka plana bağlı olarakAlevi topluluklarının sır olarak gördükleri ve faş etmekten kaçındıkları bu öğretiler, sözlü kültür ortamında ve topluluğun ritüel odaklı kültürel ve kolektif belleğinde yer ettiği gibi bir süre sonra farklı vesilelerle yazılı kaynaklar hâline de getirilmiştir. Ancak yazılı hale getirildiğinde de yine sözlü kültürde yaşanan mistisizm devam ederek yazılı kaynaklar da çoğunlukla birer kutsal emanet olarak görülüp nesiller boyunca yine sır ve miras olarak saklanmıştır. Aleviliğin yazılı kaynakları ile ilgili bireysel ve akademik çalışmaların özellikle geçtiğimiz otuz yıllık süreçte arttığını söylemek mümkündür. Bu çalışmaların önemli bir kısmı Alevi inancını şekillendiren tarihsel süreçler, dinî ve kültürel birikime dair paradigmalar ve mevcut buyruk, erkannâme, fütüvvetnâme gibi Alevi yazılı belgelerinin, metinlerin değerlendirmesi şeklindeyken bir kısmı da daha önceleri gün yüzüne çıkmamış ve özellikle Alevi dedelerin müstakil kütüphanelerinde olan metinlerin transkribe edilmesi şeklinde ilerlemektedir. Bu çalışmada da Alevi yazılı kaynaklarından biri olan Kitâb-ı Meşayih Nâme min Selmân Fârisi başlıklı eser ele alınmıştır. Makalede bahsi geçen eserin genel bir tanıtımı yapıldıktan sonra günümüz Türkçesine aktarılma süreci, içeriği, dil hususiyetleri ve Aleviliğin diğer yazılı kaynaklarıyla benzeşen ve ayrılan yönleri ortaya çıkarılmıştır. Makalede ilk olarak Aleviliğin yazılı kaynaklarına yeni bir örnek olarak görülen Kitâb-ı Meşayih Nâme min Selmân Fârisi başlıklı eserin de içinde yer aldığı yazma eser bütün olarak tanıtılmıştır. Yazmanın transkribe edilmesi ile birbirinden farklı üç farklı eserden bir araya getirildiği görülmüştür. Bu eserler Kaygusuz Abdal’a ait Dil-Güşa isimli eserin başı ile sonu eksik bir versiyonunu ve Hacı Bektaş Veli’ye ait Makalat isimli eserin yine sayfaları karışmış ve eksik bir versiyonunu içermektedir. Eserin genel yapısı incelendiğinde; öncelikle satır düzeni, kelimelerin yazımı, kullanılan imla, sayfaların fiziksel özellikleri, satır altı yönlendirme kelimelerinin bulunup bulunmayışı gibi unsurlar birbirinden farklı üç eserin tek bir mecmuada toplandığını göstermektedir. Kitab-ı Meşayih Nâme min Selmân Fârisi isimli bölüm transkribe edildiğinde müellifine veya istinsah kaydına dair herhangi bir bilgi ile karşılaşılmamıştır. Ancak Kitab-ı Meşayih’ın kelime ve cümle tahlilleri ve kullanılan dili, eserin mevcut buyruk metinleriyle örtüşen konuyu ele alış biçimi eserin 15. yüzyıldan 16. yüzyıla geçiş dönemi eseri olma ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Bu anlamda Kitab-ı Meşayih bölümü dil ve anlatım özellikleri açısından Oğuz Türkçesinden Osmanlı Türkçesine geçiş dönemi özelliklerini taşımaktadır. Bu konuyla ilgili ayrıntılı tahlil makalenin ilgili bölümünde ele alınmıştır. Eserin tamamında, Türkçe, 11 satırlık harekeli bir metinle karşılaşılmaktadır. Sayfa altlarında diğer sayfanın ilk kelimesin yönelik takip kelimesi ve varak numarası bulunmaktadır ve toplamda 38 varaktan oluşmaktadır. Mensur bir eser olan Kitâb-ı Meşayih Nâme min Selmân Fârisi muhteva açısından da makalede tartışıldığı üzere Aleviliğin diğer yazılı kaynaklarıyla benzer konuları ele almaktadır. Benzer yanları olmakla birlikte konu bütünlüğü açısından herhangi bir kaynağın eksik ya da kısaltılmış bir örneği olmadığı da açıktır. İçerdiği konular ve konuları ele alma biçimi eserin, diğer Alevi yazılı kaynaklarıyla ve Alevi kolektif belleğiyle doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
50

ALKAN ATAMAN, Hanife. "BAHŞAYİŞ LÜGATİ’NDE SOYUTLAMALAR / ABSTRACTION IN BAHŞAYIŞ LUGATI". Gaziosmanpasa Universitesi Sosyal Bilimler Arastirmalari Dergisi, 14.04.2023. http://dx.doi.org/10.48145/gopsbad.1257051.

Pełny tekst źródła
Streszczenie:
Konuşurlar, dünyayı kendi dillerinin olanakları dâhilinde algılayıp düşüncelerini şekillendirirler. Bu nedenle toplumların zihin dünyasını ve yaşama biçimini anlamanın en önemli basamağı, o dilin söz varlığının çözümlenmesidir. Türkçenin eklemeli bir yapıya sahip olması, somut ve soyut birçok kavramın daha kolay türetilmesini sağlamıştır. Somut kavramlar, duyu organlarıyla algılanan, zihindeki görüntülerin dış dünyadaki nesnelere veya varlıklara karşılık gelen ögeleriyken soyut kavramlar ise duyularla algılanmayan, bilişsel düzlemde ortaya çıkıp sadece dil ile var olabilen ve aktarılabilen ögelerdir. Soyutlama ve somutlama (abstraction and concretisation); sözcüğün taşıdığı anlamı, çeşitli şekillerde başka bir kavram alanına dâhil etme hadisesidir. X. yüzyılın başlarında telif edildiği, XIV. yüzyılda istinsah edildiği düşünülen Arapça-Farsça bir sözlüğün satır arası Eski Oğuz Türkçesine tercümesi olan Bahşayiş Lügati, erken dönem Eski Oğuz Türkçesinin söz varlığının aydınlatılması yolunda önem taşımaktadır. Eldeki çalışmanın konusu olan duzlu / duzsuz yüz, gişilik, varlık, sınmaklık, dutu gibi ilk bakışta somut kavramlar gibi görünen ifadelerin aslında mecazi anlam taşıdıkları, bu nedenle soyut kavram alanı içinde değerlendirilmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Bu tür soyutlamaların eserde oldukça fazla olmasından hareketle eldeki çalışmada soyutlama terimi ile ilgili bilgi verildikten sonra sözlükten tespit edilen soyutlama örnekleri değerlendirilmiştir. İlgili örneklerin dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi yansıttığı gerçeğine dikkat çekilerek Türk dilinin söz varlığı ile ilgili çalışmalarına semantik düzeyde katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Style APA, Harvard, Vancouver, ISO itp.
Oferujemy zniżki na wszystkie plany premium dla autorów, których prace zostały uwzględnione w tematycznych zestawieniach literatury. Skontaktuj się z nami, aby uzyskać unikalny kod promocyjny!

Do bibliografii