Articles de revues sur le sujet « Folklor, Türkiye »

Pour voir les autres types de publications sur ce sujet consultez le lien suivant : Folklor, Türkiye.

Créez une référence correcte selon les styles APA, MLA, Chicago, Harvard et plusieurs autres

Choisissez une source :

Consultez les 50 meilleurs articles de revues pour votre recherche sur le sujet « Folklor, Türkiye ».

À côté de chaque source dans la liste de références il y a un bouton « Ajouter à la bibliographie ». Cliquez sur ce bouton, et nous générerons automatiquement la référence bibliographique pour la source choisie selon votre style de citation préféré : APA, MLA, Harvard, Vancouver, Chicago, etc.

Vous pouvez aussi télécharger le texte intégral de la publication scolaire au format pdf et consulter son résumé en ligne lorsque ces informations sont inclues dans les métadonnées.

Parcourez les articles de revues sur diverses disciplines et organisez correctement votre bibliographie.

1

GÜNDÜZ, Osman. « Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun ‘Büyülü Dünya’sından ‘Büyük Türkiye Rüyası’na ». Erdem, no 49 (1 décembre 2007) : 49–56. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2007.49.049.

Texte intégral
Résumé :
Efsaneler, toplumun genel belleğidir, kişiliğini ve kimliğini yansıtır. Ancak sebep sonuç ilişkisine dayalı tarih anlatısından farklıdır. Efsane anlatısında temel amaç, olağanüstü olayları nakletmek değil; derviş, veli, arif, eren ya da bilge adını verdiğimiz özel kişilerin yaşam serüvenleri çevresinde oluşan öykülerden ders çıkarmak ve alınması gereken bu dersleri belleklere kazımaktır. Nitekim söz konusu öyküler / efsaneler, Osmanlı coğrafyasında dilden dile söylenerek, gelişerek, farklı varyantlarıyla zenginleşerek bir yandan gönülleri fethettiler; bir yandan da birliğin, dirliğin ve ulus olma bilincinin uyanmasında önemli görevler üstlendiler. Sepetçioğlu bu mucizeyi gerçekleştiren efsaneleri bir folklor araştırmacısı olarak değil, bir öykücü gözüyle görmüş, düzenlemiş ve hatta kurgulamıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
2

ARSLAN, Gaye. « TÜRKİYE VE AZERBAYCAN FOLKLOR ÖRNEKLERİNİ KULLANANARAK 3 - 6 YAŞ ÇOCUKLARINA DOĞRU ». Journal of Academic Social Sciences, no 6 (1 janvier 2014) : 357. http://dx.doi.org/10.16992/asos.338.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
3

TUĞLUK, Mehmet Emin, et Tuba ÖZFİDAN. « BATMAN İLİ MAHALLE, BULVAR, CADDE VE SOKAK ADLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME ». Folklor Akademi Dergisi 5, no 2 (25 août 2022) : 496–529. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1142308.

Texte intégral
Résumé :
Ad biliminin bir alt kolu olan yer ad bilimi, yer adlarını yapı, köken ve anlam açısından incelemektedir. Yer adlarının anlamsal olarak ele alındığı çalışmalarda genel olarak incelenen bölgenin doğal ve beşeri unsurlarının yer adlarına yansımaları görülmektedir. Yer adları, toplumun sosyal, ekonomik, kültürel, coğrafi ve tarihî özelliklerini yansıtan önemli bir unsur olup özel adlar gibi belirli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de dil bilimi alanında yapılan yer adları çalışmaları genellikle köy adları ile ilgilidir. Mahalle, bulvar, cadde ve sokak adları konusunda yapılan çalışmalar ise daha çok üniversitelerin coğrafya bölümlerinde “şehirsel toponomi” adı altında yapılmakta olup bu çalışmalarda mahalle, bulvar, cadde ve sokak adlarının verilme nedenleri siyasi, sosyolojik, ekonomik ve kültürel açılardan incelenmektedir. Batman ilinin bulunduğu bölge farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, çeşitli coğrafi özellikleri içerisinde barındıran, tarihî yapıları ve kültürel unsurları ile önemli bir konuma sahiptir. Batman 1947 yılında bucak statüsünü kazanmış, 2 Kasım 1955 yılında da Batman’da belediye teşkilatı kurulmuştur. 1957 yılında ilçe, 16 Mayıs 1990 tarihinde il olmuştur. Batman ilinin Beşiri, Gercüş, Hasankeyf, Kozluk ve Sason olmak üzere beş ilçesi bulunmaktadır. Batman; Diyarbakır, Muş, Bitlis, Siirt ve Mardin illeriyle komşudur. Batman ilinin kuruluşu yakın bir tarihte olmasına rağmen Batman ilinin bulunduğu coğrafya medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada Batman il merkezi ile Beşiri, Gercüş, Hasankeyf, Kozluk, Sason ilçelerinde bulunan ve Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün web sayfasındaki bilgiler esas alınarak tespit edilen 135’i mahalle, 38’i bulvar, 259’u cadde ve 169’u sokak adı olmak üzere toplamda 601 ad, leksik-semantik açıdan incelenip 28 başlık altında sınıflandırılmıştır. Tespit edilen mahalle, bulvar, cadde ve sokak adlarının Batman merkeze ve ilçelere göre dağılımı başlıklar altında tablo halinde gösterilmiştir. Ayrıca çalışmanın sonunda Batman il merkezi ile Beşiri, Gercüş, Hasankeyf, Kozluk, Sason ilçelerinin mahalle, bulvar, cadde ve sokak adlarının leksik-semantik dağılımı, il ve ilçe merkezi bazlı tablo ve grafikler halinde verilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
4

PULAT, Ali, et Hasan Hüseyin GÖK. « 1973-1975 YILLARI TURANCILIK FİKRİ VE DIŞ TÜRKLER KONUSUNUN TÜRK ŞİİRİNE YANSIMASI : ÖTÜKEN DERGİSİ ÖRNEĞİ ». Folklor Akademi Dergisi 5, no 1 (23 avril 2022) : 78–100. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1031500.

Texte intégral
Résumé :
Turancılık fikri 19.yy’dan itibaren romantik tarzda Ziya Gökalp’ın öncülüğünde Türk şiirinde kendisine yer bulmuştur. Cumhuriyet’in ilanından 1944 Irkçılık- Turancılık Davası’na kadar geçen süreçte ise kavram, Hüseyin Nihal Atsız ve onun çevresinde teşekkül eden Türkçü- Turancı fikir adamlarının ortaya koyduğu makale, deneme ve şiir gibi farklı yazı türleriyle etki alanını geliştirmiştir. 1970’li yıllara gelindiğinde ise Turancılık fikri ve Türkiye dışındaki Türkler meselesi Türk düşünce hayatında canlılığını korumakla birlikte şiir türünde pek çok Türkçü şairin eserine konu olmuştur. Bu çalışma 1973-1975 yılları arasında Ötüken dergisi örneğinden hareketle Turancılık Fikri ve Dış Türkler konusunun Türk şiirine yansımasını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ötüken dergisinde yayımlanan şiirlere yönelik alan yazında Turancılık ve Dış Türkler konusunun inceleme nesnesi olmadığı anlaşılmaktadır. Araştırma, bu yönüyle edebiyat tarihçiliği ve konuyla ilgili diğer sosyal bilimler alanına katkı sunması bakımından özgün bir çalışmadır. Çalışmada veri toplama aşamasında Ötüken dergisinin 1973-1975 yılları arasındaki tüm sayıları doküman inceleme yöntemine göre ele alınmıştır. İnceleme sonucunda ortaya çıkan şiirlerde, içerik analizi yöntemi kullanılarak Turancılık fikri ve Dış Türkler konusu ortaya konmuştur. Çalışmada Ötüken Dergisinin 1973-1975 yılları arasında yayımlanan sayılarında Turancılık fikri ve Dış Türkler konusunun “Tek Devlet Çatısı Altında Siyasi Bir Türk Birliği, Esir Türk Yurtları: Turan, Turan’dan Bir Parça: Kıbrıs, Turan’dan Bir Parça: Kerkük, Büyük Emel: Türk Birliği, Turan Ülküsü, Yeryüzünde Türk Hâkimiyeti: Turan” olmak üzere yedi ana başlıkta toplanmıştır. Ötüken Dergisinde 1973-1975 yılları arasında toplam 46 şiirin Turancılık fikri ve Dış Türkler konusuyla ilgili olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmada en fazla şiirin esir Türk yurtları ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmada Gavseddin Koçak, Elmas Yıldırım, Refet Körüklü, Murat Çetin, Mustafa Türker, Osman Nuri Kurt, Mustafa Kayabek, Taylan Dermiutku ve Bahtiyar Körbahtı isimli şairlerin Turancılık ve Dış Türkler konusunda birden fazla şiiri olduğu tespit edilmiştir. Ötüken Dergisi, bu yönüyle 1970’li yılların başında Türkçü ve Turancı fikrin şiir türü aracılığıyla edebi alanda varlık göstermesinde önemli bir görevi yerine getirmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
5

ALAN, Sümeyra. « ÇAĞATAY EDEBİYATINDA RÜYA MOTİFLERİ (1) ». Folklor Akademi Dergisi 5, no 2 (25 août 2022) : 366–76. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1122643.

Texte intégral
Résumé :
Toplumların kültür ve medeniyetine kaynaklık eden rüyalar insanlığın var oluşundan bu yana önemini korumuştur. Rahmanî, şeytanî ve nefsanî olmak üzere farklı özellikler arz eden rüyalar medeniyetler tarihine ışık tutan ayna gibidir. İlkel toplumlarda rüyalar genel itibariyle iyi ya da kötü olmak üzere iki ana grupta kabul edilmiş; kötü rüyalardan korunmak için birtakım ritüeller geliştirilmiştir. İnanç sistemleri ve öğretiler açısından incelendiğinde din-rüya ilişkisi Animizm’e kadar gitmektedir. İslami gelenekte ise rüyaların gaybdan haber verme, bilinmeyeni bildirme gibi özellikleri üzerinde durulmaktadır. Kutsal kitabımız Kur’ân’da rüya ve rüya tabirleriyle alakalı birçok sure ve ayette geçmekte; rüya görme ve yorumlama yeteneği bir peygamberlik alameti sayılmaktadır. Eski Türk Edebiyatı ilk dönem metinlerinde birer anlatı ögesi olarak kullanılan rüyalar ilk kez Eski Uygur Türkçesi döneminde edebî birer unsur olarak kullanılmışlardır. Sonraki dönemlerde bu kullanım gelişerek devam etmiş ve çalışmamıza konu olan Çağatay Türkçesi dönemine kadar gelmiştir. Adını Cengiz Han’ın Börte Hatun’dan doğan ikinci oğlundan alan bu dönemde çeşitli divan, mesnevi, tezkire, dil ve edebiyat eserleri, dinî, ahlâkî, biyografik, tarihî vb. türlerinde çok nadide eserler verilmiştir. Çalışmamızda bu döneme ait seçilen eserler taranmış, eserlerde geçen rüya motifleri tespit edilen örnekleriyle birlikte sunulmuş, anlatılan hikâyelerin Türkiye Türkçesine aktarımı verilmiştir. Tespit edilen hikâyeler şu başlıklara ayrılmıştır: 1. Tāríĥ-i Enbiyā ve Ĥukemā Adlı Eserdeki Rüya Motifleri; 1.1. Yakup Aleyhisselâm’ın Rüyası, 1.2. Yusuf Aleyhisselâm’ın Rüyası, 1.3. Sakinin ve Fırıncının Rüyası, 1.4. Melik Reyyân’ın Rüyası, 1.5. Velîd bin Musab’ın Rüyası, 1.6. Buhtunnassar’ın Rüyası; 2. Tāríĥ-i Mülūk-ı ‘Acem Adlı Eserdeki Rüya Motifleri; 2.1. Babek’in Rüyası, 2.2. Erdevan’ın Rüyası; 3. Gülistan Tercümesi Adlı Eserdeki Rüya Motifleri; 3.1. Horasan Meliklerinden Birinin Rüyası, 3.2. Salihlerden Birisinin Rüyası olmak üzere alt başlıklara ayrılmıştır. Her bir hikâye içerisinde yer alan rüya motifi özenle kategorilendirilmiş, yorumlanışlarına göre de kendi içlerinde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırma neticesinde geleneklerin, örf ve âdetlerin devamında rol oynayan rüyaların Türk toplumunda İslamiyet öncesi dönemde daha simgeselken İslamiyet sonrası dönemde verilen mesaj açısından daha açık ve daha dini temalı olduğu görülmüştür. Motiflerin tasnifine yönelik kullanışlı bir yöntem geliştiren Stith Thompson’un Motif-Index of Folk-Literature (MIFL) adlı eserinden yola çıkarak çalışmamızda tespit ettiğimiz bu motifleri eserde yer alan motiflerle karşılaştırmış; motiflerin örtüştüğü yerlerde MIFL’deki kod numarasıyla rüya anlatılarının yanında vermiştir. Bunun neticesinde tespit edilen rüya metinlerindeki motifler yorumlanışlarına göre de 1. Doğumun ve Kutsallığın Nesnelerle Simgeleştiği Rüya Motifleri, 2. Topraklarını Genişletme Ülküsünün Göğe Ait Unsurlarla Simgeleştiği Rüya Motifleri, 3. Müjdeli Haber Veren Rüya Motifleri, 4. Karşılaşılacak Durumları Gösteren Rüya Motifleri, 5. Rehberlik Eden Rüya Motifleri, 6. Türbe, Yatır, Mezarlarda Yatanlarla İlgili Rüya Motifleri, 7. Topraklarını Genişletme Ülküsünün Yeryüzüne Ait Unsurlarla Simgeleştiği Rüya Motifleri adlı kategoriler altında değerlendirilerek okuyucuya sunulmuştur.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
6

KARASU, MEHMET, ESRA ÇELİK et AŞKIN YAŞAR. « Bee Diseases, Treatments, and Prevention in the Folklore of the Ordu-Giresun Region in Türkiye ». Revista de etnografie și folclor / Journal of Ethnography and Folklore 2024, no 1-2 (25 mars 2024) : 90–102. http://dx.doi.org/10.59277/jef.2024.1-2.07.

Texte intégral
Résumé :
The Eastern Black Sea Region, which has a very important position in honeybee breeding, stands out with its valuable nectar and pollen resources for bees, thanks to its rich plant species. In this region, beekeeping is carried out intensively and traditional knowledge is also used. This research aimed to reveal the folkloric data related to bee diseases, their treatments, and prevention from the disease in Ordu-Giresun Region, evaluate the obtained data with rational data, and contribute to veterinary medicine folklore, in particular beekeeping. The study material consisted of the data obtained from 39 volunteers, who were determined to have good knowledge about beekeeping in Ordu-Giresun Region, between 26 August 2017 and 20 September 2018. The data obtained from the participants were specified in the results section as a superscript at the end of each data. The information compiled using the information compilation form was analyzed under “bee diseases, treatments and prevention” and “hive disinfection and bee immunity”. The study determined that the data obtained on six different bee diseases and food poisoning in bees were generally compatible with the literature on the subject. As a result, it can be stated that the folkloric medicine based on experience regarding bee diseases, treatments, and protection from diseases continues to be practiced today in Ordu-Giresun Region, but the source persons could not provide or have no knowledge about viral diseases of bees and poisoning caused by pesticides; however, folkloric methods applied in beekeeping are sensible and rational in the light of scientific data. Keywords: Bee, Folklore, Ordu-Giresun Region, Türkiye.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
7

Kaya, Abuzer Hamza, et A. Zeynep Oral. « A. S. Puşkin’in Masallarının Fransızca ve Türkçe Yeniden Çevirilerinde Kültüre Özgü Ögelerin Aktarımı ». Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, no 15 (28 avril 2024) : 177–201. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1443220.

Texte intégral
Résumé :
Kültürel ve folklorik ögeler açısından oldukça zengin edebi bir tür olan masalların çevirisi oldukça zorlu bir edimdir. Nitekim kültürel ve folklorik ögeler kaynak ve erek topluma göre farlılık göstermektedir. Bu nedenle çevirmenler masallardaki kültürel ögelerin aktarımını sağlamak için çeşitli çeviri stratejilerine başvurarak farklı çeviri yaklaşımları benimsemektedir. Bu çalışmada, Rus kültüründe önemli bir yeri olan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in masallarının Türkçe ve Fransızca çevirileri kültürel ögelerin aktarımı bağlamında incelenmektedir. Puşkin’in 1830’lu yıllarda kaleme aldığı masallar, biçim olarak şiir-fabl karışımı olma özelliği ve Rus kültürüne özgü zengin kültürel ögeler içermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu çalışmada Puşkin’in beş masalının Rusça/Fransızca ve Rusça/Türkçe dil çiftlerinde, biri “eski” diğeri “yeni” olmak üzere, ikişer çevirisi incelenmiştir. Kuramsal bağlamda Puşkin’in Türkçeye ve Fransızcaya çevrilen masallarında kültürel ögelerin aktarımında Aixelà’nın kültüre özgü ögeler [ing. culture-specific items] kavramından ve kültürel ögelerin aktarımı için önerdiği çeviri stratejilerinden yararlanılmıştır. Ayrıca, Venuti’nin öne sürdüğü yabancılaştırma ve yerlileştirme stratejileri kullanılmış, masallar farklı yıllarda yeniden çevrildiği için Berman’ın yeniden çeviri hipotezi ışığında değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, kültürel ögelerin aktarımı bağlamında Puşkin’in masallarının Türkçe çevirilerinin yeniden çeviri hipotezini doğruladığı, ancak incelenen Fransızca çevirilerinin hipotezi doğrulamadığı tespit edilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
8

ÇOBANOĞLU, Özkul. « GÖÇMEN FOLKLORU BAĞLAMINDA BREZİLYA FAVELALARIYLA TÜRKİYE GECEKONDU MAHALLELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI ». Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi 4, no 8 (15 janvier 2016) : 180–96. http://dx.doi.org/10.33692/avrasyad.509302.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
9

ÇEVİK, Mehmet. « DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARINDAN HALK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARINA METOT TRANSFERİ VE ÂŞIK VEYSEL’İN BİR ŞİİRİ ». Folklor Akademi Dergisi 5, no 1 (23 avril 2022) : 193–207. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1095447.

Texte intégral
Résumé :
Bu makalede, daha çok Eski Türk Edebiyatı çalışmaları kapsamında yer alan “metin neşri” konusundaki yöntem ve yaklaşımların Türk Halk Edebiyatı çalışmaları bünyesindeki türkü metinlerinin tespit edilmesinde de kullanılabileceği üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede öncelikle “metin neşri” çalışmalarının terminolojisi ve temel esasları ana hatlarıyla ele alınmıştır. Bunlardan özellikle “nüsha”, “müellif nüshası”, “müstensih nüshası”, “metin tamiri” ve “metin kurma” kavramları, Eski Türk Edebiyatı disiplininin belli başlı uzmanlarının görüşleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. Ardından söz konusu kavramlarla ilgili yöntem ve yaklaşımların Türk Halk Edebiyatı sahasında türkü metinlerinin tespitinde nasıl uygulanabileceği tartışılmıştır. Ancak burada asıl söz konusu olan, türkü metinlerinin Arap harfli metinler içeren kaynaklardan Latin harflerine aktarılması değil; özellikle yakın dönem âşıklık geleneği çerçevesinde üretilmiş türkülerin metinlerini doğru tespit etme çabasıdır. Bu çerçevede bir türkünün Arap ya da Latin harfli, elyazması ya da matbu, ses ya da görüntü kaydı şeklindeki farklı kaynaklarda yer alan varyantlarını birer “nüsha” olarak değerlendirmek mümkündür. Bu durumda söz konusu türkünün, üreticisi olan âşığın kendisi dışında başka birileri tarafından yazılmış, yayına hazırlanmış ya da icra edilerek seslendirilmiş metinleri birer “müstensih nüshası”; âşığın, söz konusu türküyü icrasını içeren bir ses veya görüntü kaydında ortaya koyduğu metin ise “müellif nüshası” olarak değerlendirilebilir. Âşığa ait, müellif nüshası olarak değerlendirdiğimiz bir ses kaydı varsa türkü metninin tespit edilmesinde bu kayıt esas alınmalıdır. Böyle bir kayıt yoksa metin neşri esasları çerçevesinde türkünün mevcut metinleri karşılaştırılmalı, farklılıklar üzerinde durulmalı, varsa yanlışlıklar tespit edilmeli ve gerektiğinde usulünce metin tamiri yapılmalıdır. Böylece hem âşık tarafından ortaya konmuş asıl metin hem de bu metnin varyantları tespit edilmiş olacaktır. Bu da hem metnin doğru anlaşılmasına hem de türkünün varyantlaşma süreciyle ilgili sağlıklı değerlendirmeler yapılmasına imkân tanıyacaktır. Bu değerlendirmeler ışığında, çalışmanın bir sonraki bölümünde, Âşık Veysel’e ait “Esti Bahar Yeli Karlar Eridi” adlı türkü, metin neşri esasları çerçevesinde ele alınmıştır. Türkünün 12 farklı kaynaktaki metinleri karşılaştırılmış, âşığın ses kayıtlarının kılavuzluğunda bu metinlerdeki yanlışlıklar tespit edilmiş ve bunların doğru şekilleri aktarılmıştır. Çalışmanın sonuç bölümünde de türkü metinlerinin tespitinde metin neşri esaslarının nasıl ve neden kullanılması gerektiği üzerinde durulmuş, ardından da Âşık Veysel’in söz konusu türküsüyle ilgili yanlışlıkların yol açtığı durumlar değerlendirilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
10

Şen, Gökhan, Sefa Akbulut et Mustafa Karaköse. « Ethnopharmacological study of medicinal plants in Kastamonu province (Türkiye) ». Open Chemistry 20, no 1 (1 janvier 2022) : 873–911. http://dx.doi.org/10.1515/chem-2022-0204.

Texte intégral
Résumé :
Abstract This study is aimed at determining some of the plants traditionally used in the treatment of diseases by the local people living in Kastamonu province center and surrounding villages. A face-to-face questionnaire was applied and semi-structured interviews were conducted with 52 informants, 34 women and 18 men. Identification of 92 plants belonging to 41 families has been confirmed and their medicinal uses have been recorded. The most used families were Rosaceae (13 taxa), Asteraceae (11), and Lamiaceae (11). The most preferred folk recipes of medicinal plants was decoction (55 taxa) and in preparations and applications, the most used were the leaves (45 taxa). According to the International Classification of Primary Care categories, plants were the most used for digestive disorders (37 taxa), respiratory disorders (27 taxa), and urological disorders (24 taxa). The highest use-value was recorded for Urtica dioica (0.519), and highest relative frequency citation was recorded for Tilia rubra subsp. caucasica (0.231). Male genital diseases had the highest informant consensus factor value (0.83). New areas of use were also determined for Pilosella leucopsilon subsp. pilisquama, Galium palustre, and Astragalus nitens. With this study, new information for folkloric medicines is presented and the usage of herbal drugs in the study area are enhanced.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
11

OKUR, Alpaslan. « MİLLİ KÜLTÜR VE FOLKLORUN TÜRKÇE DERS KİTAPLARI ARACILIĞIYLA AKTARIMI ». Adiyaman University Journal of Social Sciences, no 11 (1 janvier 2013) : 877. http://dx.doi.org/10.14520/adyusbd.470.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
12

ÖZKAN, Vildane. « “Turkish Slavery” Stigma in Bulgarian Orientalism ». Alternatif Politika 16, no 1 (1 février 2024) : 180–204. http://dx.doi.org/10.53376/ap.2024.07.

Texte intégral
Résumé :
Başat Bulgar kültüründe geçmiş zaman dilimi, bugün ve gelecek zaman dilimlerinden çok daha etkin rol oynar. Osmanlı Devleti’nin, İkinci Bulgar İmparatorluğu’nu fethederek Bulgarlar üzerinde 1393-1878 yılları arasında kurduğu egemenlik dönemi, başat Bulgar kültüründe “Türk köleliği” dönemi olarak damgalanır. Bu damga, 19. yüzyılda inşa edilerek günümüze kadar sürdürülür. Bulgar kültüründe geçmişe yönelik “Türk köleliği” damgası; günümüzde politika, diplomasi, resmi ve resmi olmayan eğitim, hukuk, din, tören ve bayramlar, folklor, film, sanat, edebiyat, tarih, geleneksel medya, sosyal medya, protesto meydanları vs. gibi birçok kurumsal ve gündelik alanı kuşatmış durumdadır. Ancak bu damga, belirsiz bir tarihsel anlatıya dayandırılır ve oryantalist bir çerçevede biçimlenir. Diğer yandan, günümüzde söz konusu damgayla ilgili Bulgarlar tarafından yöneltilen kısmi eleştiriler de mevcuttur. Makale, Bulgarlar üzerindeki Osmanlı Devleti egemenliği dönemine ilişkin “Türk köleliği” damgasının hangi toplumsal-kültürel koşullarda nasıl inşa edildiği ve günümüzde hangi alanlarda nasıl yeniden üretildiğiyle ilgili sosyolojik bir çözümlemeden oluşur. Konu, büyük ölçüde özgün Bulgarca kaynaklardan elde edilen veriler üzerinden araştırıldı. Çözümlemenin kuramsal boyutunda, Said’in oryantalizm, Goffman’ın damga, Bourdieu’nun alan, Foucault’nun sorunsallaştırma ve Parsons’ın işlev kavramlarından yararlanılmaktadır. Türkçe sosyolojik yazında Bulgar kültürüyle ilgili araştırmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle makale, Türkçe sosyolojik yazına bir katkı sağlamayı da amaçlar.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
13

AÇA, Mustafa, et Mehmet Ali YOLCU. « THE EFFECTS OF MODERN POLITICAL MOVEMENTS ON CULTURAL IDENTITY : THE CASE OF RITES OF PASSAGE IN TÜRKİYE ». Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi 11, no 37 (8 décembre 2023) : 332–53. http://dx.doi.org/10.33692/avrasyad.1402072.

Texte intégral
Résumé :
An analogy is often established between the concepts of cultural change and cultural transformation. The forms represented by innovations that allow a concrete follow-up of culture in folk life can arise through change and transformation. The connection established between these two concepts is limited to new representation forms. Apart from this limited cooperation, cultural change often takes place in a balanced and harmonious manner without any obligations. Cultural transformation refers to a fragile process in which the individual or the community is forced to accept, often through the manipulation of the powerful, the elements such as history, origins, and sense of belonging in order to create an identity. Political identities and ideologies that affect the natural course of social and cultural change in Turkish sociology and culture have become dominant since the 2000s. The rich diversity of birth, marriage and funeral ceremonies contains important findings for understanding the arguments that affect the transformation of folk life and culture. This article discusses the impact of Islamist and secular ideologies and groups on the structural and functional transformations observed in rites of passage in Turkish folk life. The study argues that the roles of conflicting socio-political identities in the processes of reinterpretation and representation of folkloric knowledge are more pronounced than in the past. Data obtained with ethnographic research techniques also support this claim. The qualitative field research was conducted within the constraints of ritualistic traditional ceremonies of birth, marriage and death in urban and rural communities in western Türkiye.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
14

ÖZDEMİR, Mehmet. « ARTVİN FOLKLOR ARAŞTIRMALARINDA BİR ÖNCÜ : MUSTAFA ÂDİL ÖZDER ». Folklor Akademi Dergisi, 21 juillet 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1292749.

Texte intégral
Résumé :
İnsan yaşantısının toplamı olarak tanımlanan kültür, çeşitli bilim dalları tarafından incelenmektedir. Kültür araştırmaları tarihinde folklorun bir bilim dalı olarak keşfi ise yaklaşık iki asırlık bir geçmişe sahiptir. Avrupa’da Fransız İhtilali neticesinde ortaya çıkan ulusçuluk düşüncesi folklor araştırmaları tarihinde bir dönüm noktasıdır. Halk edebiyatı başta olmak üzere folklor araştırmalarına çekilen dikkat, ulus devlet düşüncesini pekiştirirken halkın maddi ve manevi yaratımlarının da öne çıkmasını sağlamıştır. Bu açıdan ilk yönelimlerde derleme çalışmaları dikkat çekmektedir. Türkiye’de 1900’lü yılların başında Ziya Gökalp’in başlatmış olduğu halka doğru hareketi kültürün kaynağından alınarak incelenmesi ve arşivlenmesi yönünde çalışmaları beraberinde getirmiştir. Bu makalede Artvin folklor araştırmalarının tarihsel süreçlerinde önemli bir öncü ve derlemeci olan Mustafa Âdil Özder kapsamında incelenmektedir. Mustafa Âdil Özder, Artvin’de folklor araştırmalarını başlatan, kaynağından halkbilgisini derleyen ilk derlemecidir. Türk Ocaklarının folklorun tespiti ve derlenmesi konusunda çalışmalara başladığı dönemde folklorla tanışmıştır. O, at sırtında Artvin şehrine bağlı köyleri bir bir gezmiş ve halk kültürü çalışmalarına ömrünü adamıştır. Özder, yaşadığı coğrafyanın bakir bölgelerinde, bin bir zorlukla folklor araştırmaları yapmıştır. O, yapmış olduğu çalışmalarla zamanı aşmıştır; gelenekleri yerinde görerek kayıt altına almış, sınıflandırmış, bir kısmı üzerinde incelemeler yapmış, kitap, makale ve köşe yazıları yazmıştır. Artvin tarihi, etnografyası, folkloru ve edebiyatı alanında yapmış olduğu çalışmalar oldukça önemlidir. Özder, Artvin şehrine ait kültürel belleğin ortaya konulmasını sağlamıştır. Yazarın Artvin folkloru üzerinde yaptığı derlemeler günümüz araştırmaları açısından yol gösterici niteliktedir. Günümüzde popüler kültür etkisi altında pek çok gelenek geçmişteki canlılığını yitirmiş veya tamamen yok olmuştur. Bu açıdan geçmişte yapılan derlemelerin önemi büyüktür. Ayrıca Mustafa Âdil Özder, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında öğretmen olarak nice öğrenciler yetiştirmiş, aldığı idari görevlerle kurum kültürüne uzun yıllar hizmet etmiş bir devlet adamıdır. Özder, doğup büyüdüğü toprakların önemini bildiğinden buralara vefa borcunu ödemek için var gücüyle çalışmış il dışında da şehrin adını duyurmuştur. Sonuç olarak Özder’in ömrünü Artvin il ve ilçelerinde folklor araştırmalarına vakfettiği ve Türk kültürüne önemli hizmetlerde bulunduğu söylenebilir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
15

ERKINAY TAMTAMIŞ, Hadra Kübra. « TÜRKİYE TÜRKÇESİ ATASÖZLERİNDE SAYI EŞDİZİMLİLİĞİ ». Folklor Akademi Dergisi, 7 décembre 2022. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1196855.

Texte intégral
Résumé :
Sayılar ve atasözleri insanlık tarihi kadar eski iki kavramdır. Sayılar ve atasözleri gelişigüzel değil, belirli bir amaca, söyleme hizmet etmek için oluşturulmuştur. Atasözlerinde yer alan sayılar da tesadüfi olmayıp temelinde belirli bir amaç taşımaktadır. İki veya daha fazla sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan eşdizimlilik kombinasyonu, ana dili konuşurları için kulağa doğru gelen ifadelerdir. Eşdizimlilikte kullanılan sözcükler, kalıplaşmış olarak yer alırlar. Eşdizimlilik, tüm dillerde var olmakta ve çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Eşdizimlilik örneklerini taşıyan kalıplaşmış ifadelerden biri de atasözleridir. Atasözleri –deyimler ve kalıp ifadeler gibi- halihazırda kalıplaşmış ifadeler oldukları için birçok eşdizimlilik örnekleri içermektedir. Atasözlerindeki eşdizimliliği oluşturan unsurlardan biri de sayılardır. Atasözlerindeki sayıların eşdizimliliği Türk kültürü ve inanışıyla benzerlik gösteren sayılardan müteşekkildir. Türkiye Türkçesi atasözleri oluşturulurken hangi sayıların birlikteliğinden yararlanıldığı araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Araştırmada Türk dili, kültürü ve sosyal yaşamında önemli yer tutan atasözlerindeki sayıların eşdizimliliği incelenmiştir. Türk Dil Kurumu, Ömer Asım Aksoy ve İsmail Parlatır’ın Atasözleri ve Deyimler sözlüklerinde içinde birden fazla sayı geçen atasözleri araştırmanın verisini oluşturmaktadır. Verilere göre atasözlerinde yer alan çok sayıda sayının (bir, iki, üç, kırk, yetmiş, yüz, bin) diğer sayılarla eşdizimlilik oluşturduğu görülmektedir. Türk kültüründe önem arz eden bir, iki, yedi, kırk, bin sayıları atasözlerinde sıkça kullanılmaktadır. Türk atasözlerinde bir sayısı bir, iki, üç, yedi, dokuz, on, kırk, yüz, bin sayılarıyla; iki sayısı bir, iki, üç, dört sayılarıyla; üç sayısı bir ve beş sayılarıyla; dört sayısı bir ve dört sayılarıyla; beş sayısı bir, beş, altı sayılarıyla; altı sayısı yedi ve kırk sayılarıyla; yedi sayısı bir ve yetmiş sayılarıyla; sekiz sayısı dokuzla; dokuz sayısı bir ve sekizle; on sayısı bir, iki, dokuz, on sayılarıyla; on beş sayısı on beş sayısıyla; otuz sayısı kırk sayısıyla; otuz iki sayısı otuz iki sayısıyla; kırk sayısı bir ve kırk sayılarıyla; yetmiş sayısı yetmiş sayısıyla; yüz sayısı bir, doksan dokuz, bin sayılarıyla; beş yüz sayısı bin sayısıyla; bin sayısı bir sayısıyla eşdizimlilik oluşturmuştur. Atasözlerindeki sayı eşdizimliliği; ahenk oluşturma, akılda kalıcılığı sağlama, ikileme oluşturma, etkili bir ifade oluşturma, edebî sanat yapma (benzetme, metafor, seci vb.), tekrar grubu oluşturma, sayıların ardışıklığını kullanma, kültürel kodlara gönderme yapma, abartma, azlık-çokluk belirtme, felsefi/tasavvufi amaçlara uyarlama gibi nedenlerle oluşturulmuştur. Türk kültür tarihinde sayıların gücü ve etkisi atasözlerinde de ortaya çıkmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
16

Çakır, Süreyya. « Siyasal/İdeolojik Göstergeler Açısından Metinlerarasılık : Kemalist İdeolojinin ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2013. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.521.

Texte intégral
Résumé :
Her dönemin toplumsal/siyasal tarihine özgü belli koşullanmışlıklar, kültürel ve ideolojik belirteçler metinlerarası ilişkiye eşlik edebilir. Türkiye toplumsal tarihi söz konusu olduğunda, “aynı çağın verileri” olarak bu koşullanmışlıkları sinema ve edebiyat arasındaki ilişkide görmek mümkündür. Yaklaşık 1980’lere kadar, Türkiye siyasal yaşamının temel yönsemelerinden biri olan ve ‘ilerleme- aydınlanma-kalkınma’ sorunsalını politik çıkış noktası yapan Kemalist ideoloji ile 1950’lerdeki “toplumcu gerçekçi” edebiyatın söylemi arasında bağlantılar vardır. Bu söylem, 1960-65 arasında, Yeni-Kemalist ideolojiyle bağlantı içinde, bir ayağını edebiyat uyarlamalarının oluşturduğu “toplumsal gerçekçi” nitelik taşıyan sinema yapıtlarında yeniden üretilir. Edebiyattan sinemaya gerçekleşen bu metinlerarası taşınmayı Yılanların Öcü’nde görmek mümkündür. Türkiye siyasal yaşamına özgü belirteç ve koşullanmışlıkla ile metinlerarasılığı ilişkilendirmeyi amaçlayan bu çalışmada ilk olarak, bu metinlerarası taşınmanın beslendiği siyasal-ideolojik bağlamın, estetik kültüre de yansıyan Türkiye siyasal yaşamına özgü temel önermeleri üzerinde durulmuştur. Ardından, Yılanların Öcü romanı ve filmi, belli bir “toplumsal tarih” içinde gerçekleşen farklı söylem biçimleri arasındaki etkileşimi temel alan Bakhtinyen bir “metinlerarasılık” perspektifiyle, içinde şekillendikleri dönemin ideolojisi ve temel önermeleriyle bağlantılı olarak irdelenmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
17

Akıntuğ, Nesibe. « A Comparison Between Cypriot Turkish and Turkish Speakers' Spoken Representation ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2022. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.1404.

Texte intégral
Résumé :
Bu çalışmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde üniversite okuyan, Kıbrıs Türkçesi ve Türkiye Türkçesi doğal konuşucularının sözlü dil kullanımlarından elde edilen veri kullanılmıştır. Veride, her iki kümede yer alan konuşucuların intraterminal ve intraterminal olmayan eylem görünüşünü işaretleme biçimleri incelenmiştir. Katılımcılara intraterminal ve intraterminal olmayan eylem görünüşlerini yansıtan iki resim gösterilerek resimlerdeki eylemleri sözlü olarak ifade etmeleri istenmiştir. Elde edilen sonuçlar, Kıbrıs Türkçesi ve Türkiye Türkçesi doğal konuşucularının intraterminal ve intraterminal olmayan eylem görünüşlerini işaretlemek için farklı biçimbirimler kullandıklarını ortaya koymaktadır. Kıbrıs Türkçesi doğal konuşucuları intraterminal eylem görünüşünü işaretlemek için –Ir biçimbirimini; intraterminal olmayan eylem görünüşünü işaretlemek için ise –DI biçimbirimini kullanmışlardır. Diğer yandan Türkiye Türkçesi doğal konuşucuları intraterminal eylem görünüşünü işaretlemek için–Iyor biçimbirini; intraterminal olmayan eylem görünüşünü işaretlemek için ise –DI ve –mIş biçimbirimlerini kullanmışlardır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
18

Sipahi, Ali. « Antropolog Lloyd A. Fallers’ın 1960’lardaki Türkiye çalışmaları ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2023. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.2485.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
19

AKSOY, Bahar, Arda ERAVCI et Sernaz DEMİREL TEMEL. « TÜRKİYE TRAKYASI’NDA OYNANAN GELENEKSEL KADIN KARŞILAMASININ YAPISAL ANALİZİ ». Folklor Akademi Dergisi, 11 avril 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1212736.

Texte intégral
Résumé :
İnsanoğlunun Asya kıtasından Avrupa’ya geçişinde ilk rota olarak Trakya Bölgesi’ni kullandığı düşünülmektedir. Bu önemli konumu sebebiyle Trakya Bölgesi tarih boyunca birçok etnik topluluğa ev sahipliği yapmıştır. Özellikle günümüz Türkiye toprakları içerisinde kalan ve Doğu Trakya olarak da adlandırılan Türkiye Trakyası Roma ve Osmanlı kültüründen etkilenmiştir. Cumhuriyet dönemi ile birlikte gerçekleşen Lozan Mübadelesi’nin bir sonucu olarak Balkanların çeşitli bölgelerinden etnik topluluklar bu bölgenin farklı yerlerine göç etmişlerdir. Bu durum bölgenin mevcut kültürel yapısının ve bu yapının gösterdiği çeşitliliğin ortaya çıkmasında başlıca rol oynayan etken olmuştur. Bu çeşitliliğin ve zenginliğin önemli bir göstergesi olarak geleneksel kadın karşılamasının hareket yapılarındaki varyantları, bölgedeki yaygınlığı ve oyuna eşlik eden melodilerin sayıca fazlalığı gösterilebilir. Bu çalışmada öncelikle Anadolu’nun neredeyse her bölgesinde çeşitli şekillerde bulunan karşılama oyunu hakkında gerçekleştirilen tanımlamalar üzerinden karşılama oyun türü ve Trakya ilişkisi açıklanmaya çalışılmıştır. Daha sonra Trakya Bölgesi’nde icra edilen geleneksel kadın karşılaması oyunu, oynanış biçimi, formlar ve yer değiştirmeler, hareket yapıları, ritmik yapılar ve oyuna eşlik eden melodiler bakımından analiz edilmiştir. Bu bağlamda literatür taraması, alan araştırması ve kişisel görüşmeler sonucu elde edilen bulgular aktarılmıştır. Oynanış biçimi olarak geleneksel kadın karşılamasının çoğunlukla karşılıklı bir duruş pozisyonunda icra edildiği görülse de oyunun Trakya’nın bazı bölgelerinde çember üzerinde de uygulandığı tespit edilmiştir. Bu oynanış biçimlerine eşlik eden formlar ve yer değiştirmeler grafik olarak aktarılmıştır. Benzer şekilde hareket biçimleri incelendiğinde üst ve alt ekstremite kullanımlarında varyantların varlığından ve bu varyantların farklı kombinasyonlarla birlikte kullanımlarından söz etmek mümkündür. Trakya Bölgesi’nde icra edilen geleneksel kadın karşılaması özellikle oyuna eşlik eden melodiler bakımından ele alındığında neredeyse geriye kalan tüm Türk halk oyunları repertuvarının genel olarak gösterdiği yapıya aykırı bir yapı sergilemektedir. Türk halk oyunları repertuvarında yer alan oyunlara bazı istisna örnekler dışında büyük oranda tek bir melodi eşlik ederken, Türkiye Trakyası’nda oynanan geleneksel kadın karşılamasında bu sayının 25’in üstünde olabileceği görülmektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde bu oyunun kendine özgü ve özel bir konumda olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Bu çalışma ile Trakya Bölgesi’nde icra edilen kadın karşılamasının tespit edilen tüm oynanış biçimleri, form, hareket ve melodi varyantları aktarılmaya çalışılmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
20

EREN SOYSAL, Esin, et Esedullah VAHID. « TÜRKİYE- İRAN AZERBAYCAN BÖLGESİNDE EVLENME VE DÜĞÜN RİTÜELLERİ ». Folklor Akademi Dergisi, 14 mars 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1241818.

Texte intégral
Résumé :
İnsan hayatında önemli bir geçiş dönemi olan Evlilik, insanoğlunun çocukluk ve ergenlik döneminden sonra gerçekleştirdiği bir aşamadır. Toplum neslinin devamı ve aile çatısının oluşumu için gerekli bir aşamadır. Bu aşamayı şekillendiren toplumsal, dini ve ekonomik birçok etkeninde şekillendirdiği evlilik kurumu birçok ülkeye göre değişiklik göstermektedir. Bu çalışmada yüzyıllardır sınır komşusu olarak bu coğrafyada ortak tarihe ve kültüre sahip olan Türkiye İran Azerbaycan kültürüne ait evlilik ve düğün ritüelleri ele alınmıştır. İki ülkenin insan hayatında bir geçiş dönemi olan evlilik sürecinde ne tür aşamalar olduğu belirtilmiştir. Çalışmada belirtilen “eş seçimi”, “kız isteme”, “söz kesme”, “nişan”, “çeyiz”, “kına gecesi”, “düğün günü” ve “nikâh ve gerdek” gibi başlıklar altında her iki kültüre ait ritüeller elde edilerek hangi noktalarda benzerlik gösterdikleri, hangi noktada ayrıştıkları somut verilerle ortaya konulmuştur. Toplum içerisinde sosyal ve ekonomik konum, yaşam biçimleri evlilik sürecinde birtakım değişiklikleri de beraberinde getirmektedir; Bu çalışmada her iki ülkenin ritüelleri ana hatlarıyla ele alınmıştır. Çalışmada Türkiye kısmı yapılan çalışmalar üzerinden değerlendirilirken, İran Azerbaycan bölgesi için coğrafyanın genel durumu göz önünde bulundurularak 20 soruluk mülakat soruları kullanılmıştır. Bireylerle yüz yüze görüşülmüştür. Yapılan görüşmelerden elde edilen bilgilerin içerik yorumlamaları yapılmış, evlenme ve düğün ritüeli ile ilgili somut veriler toplanmıştır. Her iki bölgenin evlenme öncesi, düğün süreci ve düğün sonrası yapılan etkinliklere ilişkin bilgiler tespit edilerek ritüeller ortaya çıkarılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen bulgularla, her iki bölgede evlilik sürecine dair okuyucuyu bilgilendirmesi ve başka çalışmalara katkı sağlaması amaçlanmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
21

Köse, Hüseyin. « Mülkiyet Tutkusunun Türkiye Toplumsal Hafızasına Yansımaları : Orhan Kemal Romanl ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2022. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.2274.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
22

Çiftçi, Dilan. « Toplumsal Bellek Mekanı Olarak Yapraklı Takvimler : 2020 Türkiye Takvimi Üzerine ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi 27, no 106 (1 janvier 2021). http://dx.doi.org/10.22559/folklor.1311.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
23

Koç, Almira. « Türkiye Üniversitelerinde Alevilikle İlgili Tezler Üzerine Bir İnceleme (1990-20 ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi 27, no 105 (1 janvier 2021). http://dx.doi.org/10.22559/folklor.1555.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
24

özden, muharrem. « Türkiye Türkçesi Ana Ağız Gruplarını Belirleyen Özellikler Bakımından Batı Traky ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi 25, no 97 (1 janvier 2019). http://dx.doi.org/10.22559/folklor.393.

Texte intégral
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
25

Koç, Fatma. « Türkiye Türkçesi Ağızlarında Derleme Sözlüğü’ne Göre Karakter Adlarının Tematik ve Yapı Tasnifi : Olumsuz Anlama Sahip Olanlar ». Folklor Akademi Dergisi, 28 mars 2024. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1435030.

Texte intégral
Résumé :
İnsanların karakterleri onların toplum içerisinde sergiledikleri davranışlara göre adlandırılır. Her insan bir kimliğe sahip olmakla birlikte bu kimliği yansıtan belirli karakter özelliklerini de taşır. Karakter ile ilgili sözcükler ise her yörede farklı şekillerde adlandırılabilir. Konuşma dilinde bulunan fonetik ve morfolojik farklılıkların zemini çok eski zamanlarda meydana gelmiş ve bu farklılıklar ağız olarak adlandırılmıştır. Yöreden yöreye göre değişiklik gösteren ağız özellikleri, söz varlığına da yansımış olup faklı şekillerde adlandırmaların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Fonetik ve morfolojik özeliklerin tespitinin önemi kadar söz varlığında yer bulan adlandırma faaliyetleri de bir o kadar önem taşımaktadır. Dolayısıyla dilin canlı bir varlık olması onun bünyesinde yer alan dinamikleri de değişime uğratmıştır. Buna bağlı olarak ağız özelliklerinin tesir ettiği sözcüklerin tespit edilerek kayıt altına alınması, söz varlığının hem eski hem de kullanımda olan biçimleriyle görülebilmesini sağlar. Teknolojik ilerleme ve günümüzdeki iletişim imkânlarının genişlemesi nedeniyle ağız özelliklerinin belgelenmesinin veyahut muhafaza edilmesinin değeri bir kat daha artmıştır. Türkiye Türkçesi ağızlarında bulunan söz varlığı kültürel mirasa katkıda bulunan canlı bir hazinedir. Bu çalışmada Derleme Sözlüğü taranarak Türkiye Türkçesi ağızlarında yer alan olumsuz anlama sahip olan karakter adları tespit edilecek, tematik ve yapı bakımından tasnife tabi tutulacaktır. Bu kapsamda ulaşılan veriler sayısal verilere dayalı olarak sonuç bölümünde sunulacaktır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
26

BEŞEVLİ, Pınar. « TÜRKİYE’DE ÇAĞDAŞ MÜZİK POLİTİKALARI BAĞLAMINDA MUAMMER SUN ». Folklor Akademi Dergisi, 12 avril 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1251458.

Texte intégral
Résumé :
Müziğin, sosyal yaşantının hemen her alanında yer alan, durum ve koşullara bağlı olarak biçimlenen, kimi zaman da biçimlendiren bir olgu olması, toplumların tarihi söz konusu olduğunda, yaşayan ve yaşananlarla ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. Bir toplumda üretilen müziğin, o toplumun yaşayış özelliklerini yansıtan bir dil aracına dönüşmesi, aynı zamanda toplumsal bellek olarak da işlev görmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla müzik tarihi çalışmalarında özellikle besteciler üzerinde durulması bir tesadüf değildir. Bu bağlamda Muammer Sun, ülkemizin müzik kültürü ve tarihi açısından çok önemli bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Sun’ un besteciliği, eğitimciliği, düşün önderi ve uygulayıcısı olarak, Türk müzik yaşantısında, özellikle Çağdaş Türk Müziği alanındaki üretimleri, çalışmaları, araştırmaları, kurucu ve uygulayıcı pozisyonlarının kazandırdıkları, akademik, sanatsal ve düşünsel çalışmalarda öncelikli kaynak niteliği taşımaktadır. Bilindiği üzere İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen dünya koşulları, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ni etkileyen önemli faktörlerin başında yer almaktadır. İki dünya savaşı sonrası bilimsel ve endüstriyel gelişimin, değişen siyasal ve sosyal ortamların, günümüz müziği üzerine çok boyutlu etkileri olmuştur. Bu etkiler özellikle müziği üretenler üzerinden izlendiğinde daha farklı bir anlam kazanır. Bu çalışmada, Muammer Sun’un Türk müzik yaşantısına katkıları üzerinde durulurken, eş zamanlı olarak aynı tarihlerde devletçe alınan kararların, yapılan uygulamaların, dolayısıyla hükümet politikalarının, Türkiye’deki çağdaş müzik üzerindeki yansımaları da ele alınmıştır. Bu çalışma, Sun’un eserleri, yapmaya çalıştıkları, çalışma koşulları ve karşılaştığı durumların yanında, bu süreçteki müzik politikalarının ne olduğu, zamanın şartları da göz önüne alınarak ele alındığı için önem taşımaktadır. Ayrıca yapılan çalışmada, tarihsel ve betimleyici bir yöntem izlenerek, Muammer Sun’un çalışmaları çerçevesinde, devletin müzik politikalarının oluşturduğu durum ve koşulları tespit etme ve Türkiye’ de yakın geçmişin, günümüz çağdaş müziğine yansımalarına bir ayna tutma amacı taşınmaktadır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
27

VARIŞOĞLU SARPKAYA, Emine. « KARAGÖZ OYUNLARININ FARKLI BAĞLAMLARDAN HAREKETLE İŞLEVSEL KURAM AÇISINDAN İNCELENMESİ ». Folklor Akademi Dergisi, 4 octobre 2022. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1168413.

Texte intégral
Résumé :
Geleneksel Türk tiyatrosunun önemli bir dalı olan Karagöz, hayalî/karagözcü adı verilen bir sanatçı tarafından yetişkinleri ve çocukları eğlendirmek, kamusal alanda birlik ve beraberliği sağlamak, geleneği ve kültürü aktarmak başta olmak üzere çeşitli amaçlarla icra edilen bir gösteri sanatıdır. Karagöz oyunu, yüzyıllar boyunca kamusal ve özel mekânlarda insanları bir araya getirebilen, halkın ortak bilincini yansıtabilen ve insanları eğlendirebilen önemli bir kültür taşıyıcısıdır. Karagöz oyunları, her dönemde içinde bulunduğu kültürü yansıtabilmek adına birçok değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Günümüzde daha çok çocukları eğlendirme amaçlı görülen Karagöz’ün eğlendirmenin dışında farklı işlevlere de sahip olduğu bir gerçektir. Bu nedenle, bu makalede Karagöz oyununun işlevlerini ortaya koyabilmek adına William R. Bascom’un belirlediği işlevsel yaklaşım temel alınarak Karagöz’ün işlevleri incelenmiştir. Buna göre, Bascom’un, “Folklorun Dört İşlevi” adıyla Türkçeye çevrilen makalesinde belirlemiş olduğu “eğlenme, eğlendirme ve hoşça vakit geçirme (eğlence); toplumsal kurumlara ve törenlere destek verme (kültürün onaylanması ve ritüelleri gözlemleyen ve icra edenlerin ritüellerinin ve kurumlarının doğrulanması); eğitim ve kültürün genç kuşaklara aktarılması (özellikle okuma yazması olmayan kültürlerde olmak üzere tüm toplumlar ve kültürlerde) ve toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulma işlevi(kabul edilmiş davranış örüntülerini sürdürme)” (2010: 78-81) işlevleri çerçevesinde, tarafımızdan 2019 yılında farklı mekânlardan tarafımızdan derlenen Karagöz oyunları incelenmiştir. Çalışmada öncelikle Karagöz oyunu hakkında kısa bir bilgi verilmiş, ardından hayalî/karagözcüler İshak İkincitekgül, Ata Taşkan, Deniz Özgökbel, ve Kemal Atangür’den birer oyun olmak üzere, dört Karagöz oyunu hakkında derleme bilgisi verilmiştir. Bu bilgiliyi takiben söz konusu oyunlar Bascom’un belirlediği işlevsel kurama göre incelenmiştir. Oyunlarda dinleyicilerin güldüğü yerler eğlendirme işleviyle açıklanmış. Hayalî/karagözcülerin kültürel unsurlarla bilgi verdiği kısımlar, ağız ve şive taklitleri ve oyun içerikleri kültür aktarımı işleviyle açıklanmış. Hayalî/karagözcülerin oyundaki bazı ifadeleri de toplumsal baskıdan kurtulma işleviyle yorumlanmıştır. Sonuç olarak Karagöz oyununun eğitimde kullanılmasının gerekliliği, aile ve toplum yaşamındaki işlevleri, Türkçeye etkisi, sözlü kültür varlığının korunması ve aktarılmasındaki rolü, düşünce becerilerinin gelişimindeki önemi ve sosyal iletişim üzerindeki etkileri, Türkiye sahasındaki farklı kültürlerin özelliklerinin aktarımıyla ilgili rolüne dair bilgi tahlil edilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
28

DOMAÇ YAŞAR, Yasemin, et Özkul ÇOBANOĞLU. « MADDİ KÜLTÜR AKTARIMINDA İŞLEVSEL BİR ARAÇ OLARAK COĞRAFİ İŞARET SİSTEMİ ». Folklor Akademi Dergisi, 14 décembre 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1383683.

Texte intégral
Résumé :
Coğrafi İşaret, Türkiye’de geçmişi yaklaşık 30 yıl öncesine dayanan ve birtakım hukuki yaptırımları bulunan ürünü, üreticiyi ve tüketiciyi koruyan bir tescil sistemidir. Sistem; kalitesi, ait olduğu yöreden elde edilen hammaddesi, gelenekselliği ile belli bir üne sahip ürünlerin korunmasını sağlar. Coğrafi İşaret tescili, karakteristik özellikleri sayesinde yöresiyle özdeşleşen ürünlere verilir. Bu ürünlerin oluşumunu belirleyen bazı temel faktörler bulunur. Bu faktörler, doğal ve beşerî kaynaklıdırlar. Doğal kaynaklı faktörler; ürünün oluştuğu coğrafyayı, iklimi, toprak yapısını ve su kaynaklarını kapsarken beşerî kaynaklı faktörler; insan aktivitelerini kapsar. Ürünlere benzersizlik kazandıran bu faktörlerin birleşimiyle maddi kültür ürünleri ortaya çıkar. Bu ürünler, ait olduğu yörenin kültürünü ve geleneğini yansıtır. Maddi kültür, insanın gündelik hayatında geçmişten bugüne ürettiği, tükettiği ve kullandığı eşyalar, nesneler ve yiyeceklerden oluşur. Örgüler, dokumalar, yemekler, giysiler gibi birçok ürün insan eliyle gelenekten beslenerek üretilen maddi kültür ürünleri kapsamındadır. Bu ürünler, geleneksel bilgi ve becerilerle üretilen zamana ve ihtiyaca göre şekil değiştirip yenilenebilen ürünlerdir. Bu türden ürünlerin, Coğrafi İşaret tescili alması kültürün gelecek nesillere aktarılması bakımından önemlidir. Yaşadığı coğrafya ve kültürle şekillenen insan, tarihsel geçmişi ve paylaştığı becerileri sayesinde, kültürel miras niteliğinde olan bu ürünleri ortaya çıkarır. Türkiye, farklı coğrafi özellikleri ve beşerî kaynakları dolayısıyla Coğrafi İşaret tescili alma potansiyeline sahip ürünlerin bolca üretildiği bir ülkedir. Üç tarafının denizlerle çevrili olması, yükseltisi, iklimi ve bitki örtüsü çeşitliliği sayesinde verimli topraklara sahiptir. Bununla birlikte Türkiye, beşerî kaynakları da güçlü bir ülkedir ve eski çağlardan bu yana sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Dolayısıyla farklı etnik ve dinî kökenden gelen insanların bir araya geldiği, çeşitli kültürlerin buluştuğu ve birlikte yaşadığı bir ülkedir. Bu sayede farklı kültürler birbirleriyle temasa geçmiş ve insanlar arasında kültürel etkileşimler yaşanmıştır. İnsanın hem doğayla hem de birbiriyle olan bu etkileşimi, özgün nitelikli ürünlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu ürünler, hammaddesinden hazırlanışına ve sunumuna kadar geçirdiği tüm aşamalarla halkbilimi disiplinin araştırma sahasına girmektedir. Bu bağlamda insanı ve ürettiklerini konu edinen dolayısıyla bir kültür bilimi olan halkbilimi alanına dahil olan Coğrafi İşaret tesciline sahip maddi kültür ürünleri, kültürü gelecek nesillere aktarma işlevine sahiptir. Kültürün somut yönünü teşkil eden maddi kültür ürünleri, uzunca bir süre halkbilimciler tarafından ihmal edilmiş ve araştırmalar sözlü kültür ürünlerinin gerisinde kalmıştır. Dolayısıyla çalışma, folklor disiplininin çatısı altına giren kültürel miras niteliğindeki maddi kültür ürünlerinin Coğrafi İşaret tescili alması sonucunda kültürün aktarılması işlevine yaptığı katkıyı incelemektedir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
29

Uğuzman, Tülay. « Hikâye Kahramanlarının Gözünden Sosyolojik Bir Simge : Marşal Katırı Hikâyesinde ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2021. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.1893.

Texte intégral
Résumé :
Traktör, teknolojik gelişmelerin bir sonucu olarak icat edilmiş ve tarım alanında pek çok yenilik ve değişimin öncüsü olmuştur. Ekonomi bağlamında kalkınma ve üretim için ana etken olabilecek nitelikte dönüşümlerin yaşanmasını sağlayan bu teknolojik aracın, sosyolojik açıdan da birçok alanda etkisi ortaya çıkmış ve sosyolojik olgular bağlamında da çokça çalışmaya konu olmuştur. Türkiye, Marshall Yardımlarının ardından 1950’li yıllarda traktör ile tanışmış, etkilerini ise kısa ve uzun vadede görmüştür. Bu çalışmada, edebiyat sosyolojisi özelinde toplumcu gerçekçiliğin niteliklerini yansıtan Fahri Erdinç’in Marşal Katırı hikâyesinde tema olan traktör, hikâye kahramanlarının gözünden toplumsal görünürlük açısından incelenmiş ve nitel araştırma yoluyla metin-içerik analiz yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada, toplumcu gerçekçilik akımından söz edilmiş ve Marşal Katırı hikâyesinin söz konusu akımın bir örneği olduğu açıklanmıştır. Ardından traktörün sosyolojik bir olgu olarak değişim kavramına etkilerinden bahsedilmiştir. Sonrasında hikâye içinde var olan kahramanların traktör ile ilgili bakış açıları, sosyolojik bakımdan aktarılmıştır. Değişime kapalı köy toplumu özelliği, söz konusu hikâyede tespit edilmiştir. Bu bağlamda, farklı sosyal bilimlerde yapılan köy çalışmalarının yanında, edebiyatın yazınsal bir türüne örnek olan Marşal Katırı hikâyesinde de aynı niteliğin varlığına erişildiği gösterilmiştir. Traktörün, tarım ile uğraşan sosyal tabakada ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar, çalışmanın temel bulgusunu oluşturmuştur. Elde edilen bulgular neticesinde, çalışma, toplumsal açıdan başka incelemelerin de yapılması gerektiğini gösterir sorular ile tamamlanmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
30

Çakır, Ramazan. « Türk-Türkmen Atasözlerinde Gelin-Kaynana İlişkisi ve Algısı ». Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 1 janvier 2021. http://dx.doi.org/10.22559/folklor.1758.

Texte intégral
Résumé :
Atasözleri, zengin kültürel mirası, değer yargılarını, milli-manevi birikimleri yansıtan; özgün, etkileyici, derin anlamlar içeren kalıp sözlerdir. Bu sözler, birey-toplum arasında sağlıklı bir iletişimin kurulmasını ve devamlılığını sağlar. Atasözleri, sözlü geleneğimizin yaygınlaşmasında ve kültürel mirasın aktarılmasında önemli bir yere sahiptir. Toplumun cinsiyetler için biçtiği roller toplumsal hafıza olan atasözlerine de yansımıştır. Türk atasözlerinin cinsiyet algısının aile ekseninde ‘kadın’ üzerinde temellendiği görülür. Cinsiyet bakımından Türk atasözleri incelendiğinde, 1109 tane atasözü bulunmuştur. Bunların 507 tanesi kadın kökenli akrabalık bildirirken, 367 tanesi erkek akrabalık bildirmekte, 235 tanesi ise nötr(etkisiz) akrabalık bildiren adları içerisinde barındırmaktadır. Türk atasözlerine cinsiyet açısından bakıldığında kadınlarla ilgili daha çok atasözünün olduğu gözlemlenmektedir. Kadının, eş dolayısı ile akrabalık ilişkilerinin toplumda daha güçlü olduğu görülmektedir. Kadınların ilişki ağı büyük ölçüde gelin-kaynana, elti-görümce etrafında şekillenmektedir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türk-Türkmen atasözlerinde işlenen gelin ve gelin kızlara bakış algısı; ikinci bölümde Türk-Türkmen atasözlerinde işlenen kaynana ve kayın validelere olumlu-olumsuz bakış algısı; üçüncü bölümde ise Türk-Türkmen atasözlerinde işlenen gelin-kaynana ilişkisi ve toplumun gelin-kaynanaya olumlu-olumsuz bakış algısı örnekleriyle açıklanmış ve kendi içinde sınıflandırılarak yeni bulgulara ulaşılmış ve nitel verilere dayanarak bir çözümleme yapılmıştır. Bu çalışmada, iki kardeş dil olan Türkmen Türkçesi ile Türkiye Türkçesinde yer alan atasözlerinde işlenen gelin ve kaynana arasındaki olumlu-olumsuz ilişkiler, algılar ve benzerlikler örnekleriyle tespit edilmek suretiyle Türk-Türkmen toplumunda gelin-kaynana özelinde kadına bakışı ortaya koymak amaçlanmıştır. Bir halk bilimci bakışıyla atasözlerindeki kadın ve gelin-kaynana algısı ele alınmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
31

TARHAN, Esra. « COVİD-19 SALGINI NEDENİYLE GELENEKLERİN SANAL ORTAMA TAŞINMASI : EVLENME ÖRNEĞİ ». Folklor Akademi Dergisi, 6 octobre 2022. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1146636.

Texte intégral
Résumé :
Deprem, yangın, sel, savaş ve küresel salgın gibi olaylar tüm toplumu derinden etkileyen durumlardır. Bu tür afetler veya olaylar toplum düzenini, adetlerini, geleneklerini, göreneklerini, toplumsal alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Çünkü toplumlar bu tür durumlar neticesinde ciddi değişimlerle karşı karşıya kalabilmektedirler. Söz konusu köklü değişimler toplumun her kademesinde hissedilmektedir. 2019 yılının son dönemlerinden itibaren tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan Covid-19 da insanların yaşamının her safhasında ciddi değişimleri beraberinde getirmiştir. Covid-19 salgını ilk olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinde ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Mart 2020 tarihinde salgının başladığı açıklanmıştır. Bu tarihten itibaren tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de yaşayan insanların yaşamlarında da ciddi değişimler görülmeye başlamıştır. Koronavirüs nedeniyle getirilen kısıtlamalar sosyal, ekonomik ve kültürel alanları etkisi altına almış ve birtakım olumsuzlukları beraberinde getirmiştir. Bu olumsuzlukları en aza indirgemek isteyen toplumlar ciddi bir mücadele örneği sergilemişlerdir. Toplumun sahip olduğu maddi ve manevi kültürel değerler doğrultusunda şekillenen halkbilimsel unsurlar da salgın sürecinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu çalışmada, halkbilimsel unsurlardan biri olan ve geçiş dönemleri içerisinde değerlendirilen evlenme ile ilgili aşamalardaki farklı uygulamalar, değişimler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı tarafından 16 Mart 2020 tarihinden itibaren yayınlanmaya başlayan salgınla mücadele kısıtlamaları doğrultusunda Türkiye’de salgının gölgesinde gerçekleştirilen evliliklerle ilgili olarak internet ortamında yer alan ve 2020 yılının mart ayından başlayarak 2021 yılının temmuz ayına kadarki süreçte ulaşılabilen haber, video, fotoğraflar incelenmiştir. Salgın nedeniyle evlilik aşamalarının geleneksel uygulamalarındaki değişimlerin neler olduğu sorgulanmıştır. Buna göre, Covid-19 salgını nedeniyle gelin ve damat adaylarının evlilik süreçlerinde internet kullanımı artmış ve evliliğe dair aşamalar elektronik kültür ortamında yeni bir boyut kazanmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
32

TÜRKMEN, Nilgün. « YAPISAL VE İŞLEVSEL ÖZELLİKLERİYLE BİR TÖREN RİTÜELİ : İSKİLİP DOLMASI GELENEĞİ ». Folklor Akademi Dergisi, 15 août 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1314099.

Texte intégral
Résumé :
Yemek, temelde insanın yaşamsal faaliyetleri için gerekli besin ve enerjinin kaynağıdır. İnsanoğlu, varlık serüveni boyunca bu ihtiyacını karşılamak için birçok yol ve yöntem geliştirmiştir. Yemeğin hazırlanma, sunum ve tüketilme gibi evrelerini çeşitli faktörler etkilemiştir. Din, iklim, coğrafya, medeniyet vb. söz konusu etkinin dinamiklerinden bazılarıdır. Bahsedilen unsurlar ile yemek, her toplumda topluluğa özgü geleneklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Toplu yenilen yemekler ile bu geleneklere ekonomik, kültürel, siyasi, sosyal ve psikolojik birtakım işlevler yüklenmiştir. Böylece yemek, fizyolojik bir olgu olmanın ötesinde bir kültüre dönüşmüştür. Tören ritüelleri, mutfak kültürünün sözü edilen yönlerini çok boyutlu sergileyen araçlardır. Bu tören ritüellerinden biri de İskilip dolması geleneğidir. İskilip dolması, belli bir yöreye özgü olması sebebiyle coğrafi işaret almış bir yemektir. Ancak, o sadece bir yemekten ibaret değildir. İskilip’te evlilik/sünnet düğünleri, mevlitler gibi geniş katılımlı törenlerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bir tören yemeği olarak kendine özgü ritüelleri, kaide ve gelenekleri bulunur. Dolmacı denilen özel aşçılar tarafından yaklaşık 12 saatlik bir sürede pişirilir. Dolmacılık usta-çırak geleneği içinde öğrenilen bir meslektir. Üretim ve tüketim bağlamları ile birlikte bir yemek olmanın ötesinde bir gelenek simgesidir. Bu nedenle İskilip dolması geleneği kendine özgü yapısal özellikleri bulunan köklü bir kültürün mirasıdır. İskilip halkı bu mirası, geleneğe yüklediği misyonlarla asırlardır nesilden nesile aktararak sürdürmektedir. Bu çalışmada İskilip dolması geleneği, yapısal ve işlevsel özellikleri cihetiyle irdelenmektedir. Geleneğin dikkat çeken cinsiyet temelli rol dağılımları ve üretim-tüketim bağlamlarına dair değerlendirmeler de çalışmanın bir başka konusudur. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye envanterine kaydedilmeyi hak eden mahiyeti ve sürdürülebilir kalkınma için taşıdığı potansiyel ile İskilip dolması geleneğini çok yönlü ve bütüncül bir yaklaşımla incelemek de çalışmanın hedefleri arasındadır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
33

TİKBAŞ APAK, Fadime. « TÜRK VE RUS MASALLARINDA KAHRAMANIN OLAĞANÜSTÜ YARDIMCILARI ». Folklor Akademi Dergisi, 22 novembre 2022. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1193188.

Texte intégral
Résumé :
Olması hayal edilenle var olanı ya da hiçbir zaman olmayacağı birleştiren bir anlatı türü olan masallar, toplumun izdüşümü gibidir. Masallarda kişi ve toplumun inanç ve uygulamaları ile nasıl bir yaşam hayal ettiğinin izleri bulunmaktadır. Aynı kültür ve coğrafyadaki masalları incelemek kadar farklı kültürel ve coğrafi sahalarda üretilen masalları incelemek de milletlere dair önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Böylelikle insanların nerede buluşup nerede ayrıldıkları veyahut benzer olaylara nasıl tepkiler verip bunları nasıl aktardıklarıyla ilgili bir karşılaştırma tablosu da oluşturulabilmektedir. Bu çalışma Türk ve Rus masallarındaki olağanüstü yardımcılar üzerinedir. Yapılan taramalarda kadın yardımcılara temas edilen çalışmalar tespit edildiğinden kadın yardımcılar kapsam dışı bırakılmıştır. Çalışmada Türk ve Rus masallarında erkek kahramana yardımcı olmak üzere ortaya çıkan ve cinsiyeti erkek olan yardımcılar üzerinde durulmaktadır. Yardımcılar kimlerdir, özellikleri nelerdir, hangi durumlarda ve ne şekillerde ortaya çıkmakta, kahramana nasıl yardım etmekte ve anlatı boyunca varlıklarını nasıl devam ettirmektedir gibi sorulara cevap aranmaktadır. Türkiye sahası kapsamındaki örnek masallar Pertev Naili Boratav tarafından ilk kez 1957’de yayımlanan “Zaman Zaman İçinde” ve ilk kez 1968 yılında yayımlanan “Az Gittik Uz Gittik” eserlerinden seçilmiştir. Rus masallarına ilişkin veriler ise W.R.S. Ralston’un derlediği ve ilk baskısı 2018 yılında Maya Kitap tarafından yayımlanan “Rus Masalları” ve 2020 yılında Vakıfbank Kültür Yayınları’nın yayımladığı Aleksandr Afanasyev’in derlediği masallara dayanan “Rus Halk Masalları I” adlı eserlerden elde edilmiştir. Türk ve Rus masallarına yardımcılar kapsamında bakıldığında kahramanların yardıma ihtiyaç duyduğu konuların ve yardımlarına koşan yardımcıların benzer özellikte olduğu görülmektedir. Çözüme ulaştırılan konuların barınma, beslenme, ulaşım gibi temel meseleler etrafında döndüğü görülmektedir. Değişiklikler yardımcılarla karşılaşılan yerler, yardıma çağrılma biçimleri, yardımcıların sayıları ve maharetleri gibi konularda ortaya çıkmaktadır. Yardım edilen kişinin dinen ve ahlaken örnek biri olması da yardımcının ortaya çıkışında etkilidir. Yardımcılar, ortaya çıkan sonuçtan ya da elde edilen başarıdan hak iddia etmez. Olağanüstü yardımcıların kahramanın hemen yanında belirmesi, anlatının yardım istemeyi kahramanda bir kusur olarak görmediğine de işaret eder.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
34

Avcıoğlu, İlker. « MUHARREM AYINDA TOPLUMSAL UYGULAMALAR VE DİNÎ RİTÜELLER (MELEKLİ BELDESİ ÖRNEĞİ) ». Folklor Akademi Dergisi, 10 mars 2024. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1383010.

Texte intégral
Résumé :
Dini inanışlar bir toplumun kültürel yapısını doğrudan etkiler ve kültürün çeşitlenmesini sağlar. Hicri takvimin ilk ayı olan muharrem ayı, İslam âlemi için kutsal kabul edilen aylardan birisidir. Hicri 61 yılında muharrem ayının onuncu günü (10 Ekim 680) bugünkü Irak sınırları içinde yer alan Kerbela Çölü'nde yaşanan ve tarihi kaynaklarda Kerbela Olayı, Kerbela Vakası ve Kerbela Faciası olarak da adlandırılan vahim olay neticesinde Hz. Hüseyin ve ehlibeyt mensuplarının şehit edilmesi İslam aleminde derin üzüntüye neden olmuştur. Bu nedenle her yıl muharrem ayında Türkiye, Azerbaycan, Pakistan, Irak, Lübnan, İran ve Suriye başta olmak üzere Şiilik ve Aleviliğin yaygın olduğu yerlerde Hz. Hüseyin ve ehlibeyte yapılan zulmü telin etmek ve anmak amacıyla dini ritüeller icra edilir. Günümüzde her ne kadar muharrem ayında yapılan ritüeller Şiilik veya Alevilikle özdeştirilse de İslamiyet’e mensup birçok grup ehlibeyte yapılan bu zulmü kınamaktadır. Kerbela Olayı tarihsel süreç içerisinde folklorik bir anlatıya dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır. Bu çalışmada Iğdır iline bağlı Melekli beldesinde muharrem ayında yapılan toplumsal uygulamalar, dini ritüeller ve inanışlar incelenmiştir. Melekli beldesinde muharrem ayında gerçekleştirilen dini ritüellere iştirak edilerek katılımlı gözlem yapılmıştır. Kaynak kişilerle yarı yapılandırılmış görüşme metodu kullanılarak kültür hakkında derinlemesine bilgi alınmıştır. Dini ritüeller kayıt altına alınmış ve karekod teknoloji kullanılarak çalışmaya eklenmiştir. Muharrem ayında yapılan dini ritüeller; muharrem ayı hazırlıkları, aşure gününe kadar yapılan dini ritüeller, aşure günü yapılan dini ritüeller ve aşure gününden sonra yapılan dini ritüeller olmak üzere dört grupta tasnif edilmiş ve yorumlanmıştır. Yörede muharrem ayında İmam Hüseyin ve ehlibeytin şehit edilmesini anmak amacıyla gerçekleştirilen deste vurma geleneği, başvurma geleneği, adak adama, ölü yemeği, kara giyme, yas tutma, helva kavurma, mum yakma ve ihsan dağıtma gibi toplumsal uygulamalarda kadim Türk kültürünün izleri tespit edilmiştir. Yöre halkının Kerbela’da yaşanan bu acı olayı anmak amacıyla gerçekleştirdiği dini ritüellerde folklorun protesto işlevinin ön plana çıktığı belirlenmiştir. Çalışmanın din folkloru başta olmak üzere inanç temelli araştırmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
35

AKPINAR, Birsen. « ÂŞIKLARIN HALK HEKİMLİĞİ İŞLEVİ NEDENİYLE İSTEMLERİ DIŞINDA SEFERE GÖTÜRÜLMELERİ : AZERBAYCAN SAHASI AĞ ÂŞIK ÖRNEĞİ ». Folklor Akademi Dergisi, 22 novembre 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1381377.

Texte intégral
Résumé :
Âşık sanatı; Türklerin yurt tuttukları her bölgede yarattıkları icraya dayalı, kendilerine özgü bir sanattır ve Türk dünyasında özellikle Türkiye’de ve Azebaycan’da önemli bir sözlü kültür aktarımı alanıdır. Bu sanatın öncüleri, Türklerin Müslüman olmasından önce şaman, baksı, kam isimleriyle ulusal hafızayı gelenekten geleceğe aktarmış daha sonra İslam etkisiyle âşık adını almış ve kültürel bellek aktarımını sürdürmüştür. Saz, söz, ritim ve dramatizasyon; bu aktarımı sağlayan âşık icralarının vazgeçilmez dört enstrümanıdır. Âşıklar, bu icralar sırasında durağan değil aktiftir. Seyahatler yoluyla köyden köye, ilden ile, bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye icralarını taşımışlar; icraları yoluyla da geleneği aktarmışlardır. Gezgin âşıklar, öncelikle para ve şöhret kazanmak için seyahat ederler: aynı zamanda bir iletişim aracı ve kültür aktarıcısı işlevi görürler. Böylece sadece âşık sanatının değil ulusal sözlü kültürün verilerinin de sürekliliğini sağlamış olurlar. Bir ustayla tanışarak sanatlarını geliştirmek, rüyasında âşık olduğu kızı arayıp bulmak, bir davete icabet etmek, bir sorunu çözmek, inançlarını yaymak, bir çırağı sınamak ve bir usta tarafından sınanmak gibi sebepler de bu sanatsal seferin diğer gerekçeleridir. Bu gerekçeler arasında istenmeyen ve beklenmeyen tek sebep, sanat icrası maksadıyla seyahate mecbur edilme ve alıkonmadır. Azerbaycan’ın Göyçe bölgesinde yaşayan Ağ Âşık, sazının sözünün sağaltıcı olduğu inancıyla zorla Urum iline (Anadolu’ya) götürülmüş ve orada üç yıl alıkonulmuştur. Beklenen gerçekleşmiş, Serdar Hüseyin Paşa’nın uykusuzluk hastalığına âşığın sazı, sözü şifa olmuştur. Bu çalışmanın amacı, bu sıra dışı hikâyenin benzeri seyahate mecbur bırakılmalar olup olmadığını tespit etmek ve 19. Yüzyıldan sonra da Türkiye ve Azebaycan sahalarında âşıkların halk hekimliği işlevlerini sürdürüp sürdürmediklerini ortaya çıkarmaktır. Ayrıca halk hekimliği uygulamalarının âşığın yaşadığı yörede veya bölgede karşılık bulup bulmadığını ve halkın bu misyonu âşıklara yüklemeye devam edip etmediğini belirlemek hedeflenmiştir. Mistik güçlerle iletişim, tılsımlar oluşturma, ata ruhlarıyla irtibat gibi şaman kültüründen senkretik yolla âşık sanatına geçmiş uygulamaların olup olmadığı araştırılmıştır. Gezginliğin yaşatılmasına, geçmişten bugüne âşık sanatına ait bütün gelenek ve işlevlerin sürdürülebilirliğine dair tespit ve önerilere yer verilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
36

ÖZDAMAR, Fazıl. « A NEW KOROGLU EPIC VARIANT THAT IS COLLECTED IN TABRIZ MINSTRELSY : THE ÂŞIK HASAN GAFFARÎ VARIANT OF KOROGLU BAGHDAD EXPEDITION ». Folklor Akademi Dergisi, 11 juillet 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1313147.

Texte intégral
Résumé :
İran Türklerinin kültür merkezlerinden biri olan Tebriz, tamamına yakınını Türklerin oluşturduğu bir şehirdir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İran Türklerinin hem kültür hem de ticaret merkezi konumunda olan bu şehir, diğer şehirlerden hâlâ göç almaya devam etmektedir. Makalede neşredilen metnin anlatıcısı olan Âşık Hasan Gaffarî de Tebriz’e Karadağ bölgesinden göç etmiştir. Âşıklık eğitimini Karadağ’da tamamlayan bu âşık, ölene kadar Tebriz’de yaşamış, sanatını icra ettiği bu şehirde birçok çırağa ustalık yapmış ve birçok âşığın yetişmesinde rol oynamıştır. Âşık Hasan Gaffarî’nin bir diğer özelliği ise Karadağ-Tebriz Âşık Muhiti’nin önemli hikâye/destan anlatıcılarından biri olmasıdır. Birçok farklı destanı anlatabilen bu âşıktan derlenen bu metinlerden birkaçı yayımlanmıştır. Âşık Hasan Gaffarî’nin anlatıp kaydettirdiği destanlardan biri de Köroğlu Destanı’nın Bağdat Seferi’dir. Tebriz’deki bir stüdyoda video formatıyla kayda alınan bu metin, Azerbaycan ve Anadolu âşıklık geleneklerinde “Köroğlu’nun Tokat Kolu/Seferi”, “Köroğlu’nun Turna Teli Kolu/Seferi/Getirmesi” gibi farklı adlarla da anılmaktadır. Destanda Çamlıbel’de yaşayan Köroğlu’nun, eşi Nigâr’ın talebi doğrultusunda turna getirmeleri için üç Delisini Bağdat’a göndermesi; bu Delilerin Bağdat’ta Aslan Paşa tarafından yakalanıp öldürüleceğini öğrenen Köroğlu’nun diğer Delileriyle birlikte Bağdat’a gidip Aslan Paşa’yı yenerek Delilerini kurtarması ve Çamlıbel’e tekrar dönmesi anlatılmaktadır. “Köroğlu’nun Bağdat Seferi’nin Âşık Hasan Gaffarî Varyantı” şeklinde adlandırılan bu destan kolunun bu şekilde adlandırılmasında çeşitli sebepler vardır. Gelişen ve değişen dünyadaki göç hareketlerinin hızlandığı ve bilgiye ulaşımının her geçen gün daha da kolaylaştığı günümüzde bir metin isimlendirilirken geçmiş dönemlerdeki gibi sadece şehir merkezli bir adlandırma eksik kalacaktır. Bu düşünceyle bu destan kolu da anlatıcının adının esas alındığı bir şekilde adlandırılmıştır. Makalede ayrıca destanın anlatıcısı olan Âşık Hasan Gaffarî’nin hayatı, sanatı ve eserleri hakkında kısa bilgi verilmiştir. Sonrasında ise destanın olay örgüsü ve çeşitli izahlar yapılmıştır. Son olarak destan metni verilmiştir. Bu metin yazıya geçirilirken belli başlı usuller kullanılmıştır. Bu usulde söz konusu metin, anlatıcının dil hususiyetlerine ve üslubuna bağlı kalınarak kaleme alınmış ve metinde anlaşılması güç olacağı düşünülen bazı kelime ve kelime gruplarının yanına Türkiye Türkçesinde anlamları verilerek metnin daha da anlaşılır olması amaçlanmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
37

ÖZDEMİR, Cafer. « BİR DEPREM DESTANINDA TARİHİN İZLERİ : “MÜREFTE VE CİVARI BÜYÜK ZELZELE VE YANGINI GARİB DESTANI” ». Folklor Akademi Dergisi, 20 juin 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1281317.

Texte intégral
Résumé :
Âşıklık geleneği içinde savaş, göç, deprem, kuraklık gibi önemli hadiselerin mevzu edildiği destan türü, ait olduğu toplumun başından geçenleri geleceğe aktarmada önemli bir fonksiyon üstlenmektedir. Edebî bir ürün olmasına rağmen hareket noktası gerçek bir olaya dayandığı için tarihi bilgilerin yetersiz olduğu veya eksik bilgilerin tamamlanmasında paha biçilemez bir değere sahip olmaktadır. Fakat gerçeklerin âşığın bakış açısıyla kurgulanarak edebî bir yapıya bürünmesi ve söz konusu edilen ayrıntıların kaynaklarının kestirilememesi bu bilgilere temkinli yaklaşmayı zorunlu kılmaktadır. Fakat âşığın, gerçekleşen hadisenin topluma etkisini, bireylerin olay karşısındaki hissedişlerini; kısaca insanî tavırları ve tepkileri destan havası içinde hissetmek mümkündür. Büyük ölümlere, yaralanmalara ve yıkımlara neden olan depremler destan mevzuları içinde en dikkat çekici olaylardan biridir. Türkiye coğrafyası çok eskiden günümüze büyük depremlere sahne olmuş ve bu coğrafyada büyük kayıplar verilmiştir. Âşıklar her ne kadar bölgesel olarak belirli alanı etkileyen depremleri anlatsalar da aslında ortaya konulan acı tablo tüm ülkeyi ilgilendirmektedir. Deprem destanları bu çerçevede yöresel bir depremi mevzu ederek ülkenin tamamının acısını ve olay karşısındaki tepkilerini ortaya koymaktadır. 1912 yılında Marmara Denizi’nin kuzeyinde Şarköy, Mürefte ve Gelibolu merkezli meydana gelen büyük deprem bölgede ve yakın yerleşim birimlerinde büyük hasara neden olmuştur. Depremden etkilendiğini veya olayı gözlemlediğini tahmin ettiğimiz Soytarı mahlaslı âşık otuz sekiz dörtlükten oluşan bir destan yazmış ve bunu İstanbul’da tek sayfa olarak matbaada bastırmıştır. Çalışmamızın esasını teşkil eden bu destanı üç bölümde incelemek mümkündür. İlk on dörtlük birinci bölümü oluşturmaktadır. Burada deprem destanları formuna uygun olarak olayın toplum üzerindeki etkisi; yıl, ay, gün ve saat belirtilmiş şekilde olayın gerçekleşme zamanı bildirilmekte ve hayatın fâni olması perspektifinde depremin olağanüstü betimlemesi yapılmaktadır. İkinci bölümde depremden etkilenen yerleşim birimlerinin adları, burada meydana gelen kayıplar ve bunun üzerine yaşanan acılar zikredilmiştir. Burada yirmiye yakın yerleşim yeri ayrıntılı olmak üzere yetmişe yakın yer adı zikredilmiştir. Son bölümde ise genel sayısal veriler, devletin yardımı ve kadere boyun eğiş söz konusu edilmiştir. Çalışmamızın konusunu teşkil eden bu destanda birinci ve üçüncü bölümlerin edebî mahiyetinin bulunduğunu, ikinci bölümün ise daha çok tarihi belge niteliğinde kayıplara dair sayısal verilerle yüklü olduğunu görürüz. Sonuçta bu metnin tarih araştırmalarında kullanılabilecek mahiyete sahip olduğunu söylemek mümkündür.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
38

ÇAKIROĞLU ÇEVİK, Aylin. « Cumhuriyetin İlk Yıllarında Kadın ve Eğitim Anlayışı : Kadın Dergisinde Eğitim, Eğitim Dergisinde Kadın ». Folklor Akademi Dergisi, 31 juillet 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1319208.

Texte intégral
Résumé :
Kadın, eğitim ve kadının eğitimi konusu birçok ülke için üzerinde önemle durulan konu başlıklarından bazılarıdır. Özellikle ulus-devletlerin kuruluş sürecinde bu konular yönetimlerin politikalarında ağırlık kazanmaktadır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında gündemi işgal eden önemli konu başlıklarından bazıları bu konulardır. Dönemin koşulları göz önüne alındığında bunlar; ulus kimliğinin kazanılması, vatandaşlık kimliği ve bilincinin oluşturulması, istenen değer ve becerilerle yüklü insani sermayenin üretilmesi ve yeni bir insan ve hatta kadın tipinin kurgulanması için elzemdir. Kadın meselesi, her dönemin kendine özgü koşullarında dönemin ideolojik yapısı ve ataerkil ideolojinin birlikte çalışıp gündeme getirdiği ve en sonunda kadın tipini oluşturduğu bir meseledir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ise, ülkenin geri kalmışlığının nedeni olarak görülüp kadınların “kalkındırılmasının” gerektiği ve milletin anneleri olarak yeni neslin yetiştirilmesi görevinin verilmesi söz konusudur. Eğitim ise, hem uluslaşma, kalkınma ve ideolojik altyapının yüklenmesi hem de kadın meselesi için vazgeçilmez bir enstrümandır. Dönemin koşulları itibariyle, azınlık bir okur-yazar kitlesinin varlığı, eğitimin temel işlevleri bakımından büyük bir engel teşkil etmekle birlikte eğitim alanının önemini daha da artırmaktadır. Dolayısıyla eğitimin nasıl kurgulandığı, örtülü öğretim programının (hidden cirriculum) ne olduğu ve bunun dönemin önemli tanıkları olan yayınlara nasıl yansıdığı incelenmelidir. Öyleyse, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki milliyetçi, ilerlemeci ve modernleşmeci bir yaklaşımla kadınların eğitimine yönelik adımlar atılmakla birlikte, kadını ve eğitimi merkezine alan dergiler bu konulara nasıl bakmışlardır? Alandaki iki temel dergide eğitim ve kadın konuları nasıl yansıtılmıştır? Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki dergiler aracılığıyla hem dönemin egemen anlayışını hem de eğitim dergisinde kadına, kadın dergisinde eğitime nasıl yaklaşıldığını anlamak için gerçekleştirdiğimiz bu çalışmada, Muallimler Mecmuası (1922-1927) ve Kadın Yolu/Türk Kadın Yolu (1925-1927) dergileri incelenmiş ve karşılaştırmalı bir biçimde tartışılmıştır. Her iki dergi için genel olarak, eğitimli anne, eğitimli eş/zevce ve vatandaş olarak eğitimli kadın üçlemesi üzerinden ortak bir kadın tipolojisi çizilmekle birlikte, Muallimler Mecmuası’nda öğrenci ve öğretmen kadın vurgusu ile kadının eğitim sürecinin önemli bir parçası olduğu vurgulanmıştır. Dönemin makbul vatandaşları olacak kadınların, eğitimli olmaları ve aileden başlayarak tüm millete yayılacak bir modernleşme sürecinin aktörleri olmaları beklenmektedir. Ayrıca, kadının, eğitimli anne ve eş olarak kurgulanması, aynı zamanda ataerkil ideolojinin yeniden üretilmesine de işaret eder.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
39

Alpyıldız, Eray. « YAPAY ZEKA, POSTHUMAN FOLKLOR VE MÜZİK TEKNOLOJİSİNE BİR BAKIŞ : ATATÜRK’ÜN SESİNDEN TÜRKÜLER DİNLEDİNİZ ». Folklor Akademi Dergisi, 21 mars 2024. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1423890.

Texte intégral
Résumé :
İnsan türünün ontolojik sınırlar içerisine hapsedilememesinin veya bu çerçevede tanımlanamamasının felsefe, fizik, din-inanç gibi birçok boyutu vardır. Yaşanılan çağda yapay zekâ teknolojisi, bu ontolojik probleme göreceli bir çözüm getirerek varlığın iyileştirilmesine ve temsiline dair farklı türden tezahürlere alt yapı oluşturmaktadır. Bu aşkın modeller ise insan varlığının kaygı ve korkuyla karışık tekrar sorgulanmasına neden olmaktadır. Geleceğe dair genel anlamda kabul gören temel olgu ise melez bir insan-makine failliğidir. Günümüzde kuluçka safhasında olmasına karşılık yapay zekâ tabanlı insan-bilgisayar etkileşiminin baş döndürücü boyutlara ulaşabildiği görülmektedir. Bu bağlamda yaratıcı endüstriler içerisinde yapay zekâ teknolojisinin benimsenmesinin ve kullanımının önemli uygulama alanlarından birisi de müzik teknolojisidir. Müzik teknolojisi üretim-tüketim ekseninde sanal gerçekliğin, gerçek sanallığın, artırılmış gerçekliğin ve tüm bunlara bağlı olarak simülasyon bombardımanlarının merkezinde yer almaktadır. Yapay zekâ teknolojilerinin müzik endüstrisine hatta müzik ekosistemi içine uzanan eli ise sosyo-kültürel değişimin-dönüşümün buna bağlı olarak da görece krizin habercisidir. Bu çalışmada derin öğrenme (deep learnig) modeli doğrultusunda yapay sinir ağlarıyla gerçek bir müzikal performansın üzerine ses klonlama tekniğiyle başka bir insan özelinde nasıl bir sentetik performans üretildiği incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışma, “Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılını doldurmasının oluşturduğu duygusal yoğunlukla ve böyle bir tarihi-kültürel zemine denk gelecek şekilde yapay zekâ aracılığıyla Atatürk’e ait üretilen sentetik türkü söyleme performansları çerçevesinde çözümlenmiştir. Bu makale, insanı merkeze alan bir evren yaklaşımının değiştirilmiş ve genişletilmiş modeli olmasının yanı sıra genetiğin sınırlarının dışına çıkıldığı ve var oluşun, tekno-kültürel olarak farklı şekillerde yansıtıldığı posthümanizm fikri doğrultusunda ele alınmıştır. Başka bir ifadeyle insan sonrası (post human) paradigmaya yaptığı vurgu açısından posthümanizm, yapay zekâ ve siborg konularını kapsayacak şekilde genişletilmiş bir kavram olduğundan da dolayı bu çalışmanın yaklaşımını oluşturmuştur. Bu doğrultuda, posthuman paradigması çerçevesinde, kapsadığı diğer araştırma alanların yanı sıra yapay zekâ alanında ortaya çıkan gelişmelerin gelenek kültürünü nasıl etkilediğinin incelenmesi için posthuman folklor olarak kavramsallaştırılan yaklaşım esas alınmıştır. Sonuç olarak Mustafa Kemal Atatürk’e söylettirilen sentetik türkü söyleme performansları bağlamında performans ve bedenin bütünlüğünün nasıl bir dönüşüme girdiği çeşitli açılardan çözümlenmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
40

ESKİN, Şerif. « Nasreddin Hoca'nın Dirilişi : Baha Tevfik ile Ahmet Nebil'in Yayımlanmamış Bir Oyunu ». Milli Folklor, 25 juillet 2022. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.978840.

Texte intégral
Résumé :
Yakın dönem Türk düşünce ve edebiyat tarihinin öne çıkan isimleri arasında yer alan Baha Tevfik, kısa ömrüne pek çok yayın faaliyeti sığdırmıştır. Bugüne kadar onun hakkında yapılan araştırmalarda az sayıda mensur şiirinin ve hikâyesinin var olduğu tespit edilmiştir. Ancak onun Ahmet Nebil ile birlikte kaleme aldığı Nasreddin Hoca başlıklı revü türündeki oyunu, yayımlanmamış olması ve bir süre İstanbul’da sahnelendikten sonra Osmanlı hükümetince yasaklanması nedeniyle literatürde genellikle gözden kaçmıştır. Birkaç istisna haricinde kaynaklarda varlığına dair herhangi bir kayda rastlamadığımız Nasreddin Hoca’nın rika ile kaleme alınmış yazma nüshası ise parçalar halinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivleri (BOA) evrakı içerisinde tarafımızca tespit edilip incelenmiştir. Bu makalede, öncelikle metne nüfuz etmek amacıyla biyografik ve tarihsel eleştiri perspektifinden Nasreddin Hoca’nın hangi koşullarda vücuda geldiği, neden sahnelenmesinin yasaklandığı gibi hususlar üzerinde durulacak, oyun bugüne dek yayımlanmadığı için ve ilk defa burada ele alınacak olduğundan eserin muhtevası ile tarihsel göndermeleri hakkında ayrıntılı çözümlemeler sunulacaktır. Sonraki başlıklarda ise oyun türsel açıdan değerlendirilip tiyatro tarihi, modern edebiyat ve folklor ilişkisi bakımından söylemlerarasılık, metinlerarasılık, medyalararasılık gibi bağlamlar etrafında değerlendirilecektir. Nasreddin Hoca, sadece folklor ve edebiyat araştırmaları değil aynı zamanda siyaset tarihi için de önemli sayılabilecek bazı bulgular sunmaktadır. Bilhassa Baha Tevfik’in tartışmalı olan siyasi kimliğine ve onun Osmanlı Sosyalist Fırkası (OSF) ile ilişkisinin gerçek mahiyetine dair önemli ipuçları bu oyunda mevcuttur. Nasreddin Hoca’nın muhtevası genel itibariyle Baha Tevfik’in o dönemdeki birtakım polemikleri ile siyasal, toplumsal ve edebi eleştirilerini yansıtmaktadır. Nasreddin Hoca’nın fıkraları ve nükteli söylemi ekseninde kurgulanan revünün folklor araştırmaları açısından başta gelen özelliği, folklorik öğelerin güncellenip evrenselleştirilmesi girişimlerinin modern dönemdeki ilk örneklerinden biri olmasıdır. Oyunda komiğin temel kaynağı Nasreddin Hoca’nın söylemidir. Güldürü kimi zaman onun meşhur fıkralarına yapılan göndermelerle, kimi zaman da o andaki olgular karşısında Nasreddin Hoca’dan beklenecek tarzda yorumlar ve nükteler aracılığıyla sağlanır. Bu tercih, kuşkusuz Nasreddin Hoca imgesinin canlılığı, etkinliği ve toplumun her tabakasına hitap etmesi dolayısıyladır. Diğer yandan tespit edebildiğimiz kadarıyla bu oyun, doğrudan Nasreddin Hoca’nın başrolde karakterize edildiği ilk modern tiyatro eserlerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Nasreddin Hoca revüsünde, söylemlerarası, metinlerarası ve medyalararası boyutlarıyla özgünleşen girift bir yapı izleyiciyi/okuyucuyu selamlar. Bir tarafta sahne üzerindeki sözel aktarım ve anıştırmalar, diğer tarafta oyunun metinleşmesi, hem söylemlerarası hem metinlerarası ilişkilerin eşzamanlı ve bir arada tezahür etmesine imkân tanır. Folklorik olanın tiyatroya aktarılması ile de medyalararası bir uzam tesis edilir. Tiyatro tarihi açısından baktığımızda da oyun, o dönem için henüz dünya genelinde yeni sayılan revü türünün Türkçedeki ve İstanbul sahnelerindeki ilk örnekleri arasında yer almaktadır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
41

ARVAS, Abdulselam. « “DÖNÜŞÜM” MOTİFİ ÜZERİNE BİR DENEME : KIPÇAK SAHASI TÜRK DESTANLARI ÖRNEĞİ ». Milli Folklor, 13 octobre 2023. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.1219920.

Texte intégral
Résumé :
Türk destanları, “Kitab-ı Dedem Korkut”un bulunmasıyla beraber bilim dünyasının ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu ilgi neticesinde Türk destanları hakkında derleme, inceleme, sınıflama ve çeşitli mukayeseler yapılmıştır. W. Radloff ile başlayan Türk destanlarını derleme süreci Sovyetler Birliği’nin dağıldığı 1990’lı yıllara kadar devam etmiştir. Bağımsızlık sonrasında ise özellikle Türkiye’de bu coğrafyadaki soydaşların destanlarına büyük bir ilgi uyanmış ve Türk destan araştırmaları ciddi bir ivme kazanmıştır. Araştırmalar ilk etapta bir destan metnini Türkiye Türkçesine aktarma şeklinde iken, daha sonra bu metinler dil ve folklor açısından da incelenmeye başlamıştır. 1990 öncesi birkaç çalışma hariç tutulursa, Türk dünyası destan araştırmaları lisansüstü tezler şeklinde başlamış ve sonra bazı projeler çerçevesinde sistematik olarak Türkiye Türkçesine aktarma ve inceleme şeklinde devam etmiştir. Böylece Türk dünyası destanlarına ilişkin olarak Türkiye’de muazzam bir malzeme birikmiş ve bunlar üzerine çeşitli teorik çalışmalar yapmaya başlanmıştır. Türk destanlarına farklı kuramlar uygulansa da esas itibarıyla çalışmalar metin merkezli yapılmıştır. Metin merkezli araştırmalarda ise daha ziyade tip ve motif incelemeleri bir destan temelinde ortaya konmuştur. Türk destanlarının “Motif İndeks”ini oluşturmak için bazı çabalar da gösterilmemiş değildir. Bununla birlikte, Türk dünyasının bütün destanlarını kapsayan bir tip veya motif kataloğu hâlâ hazırlanmamıştır. Hâlbuki tip ve motif katalogları olsaydı, sözlü gelenek ürünlerini araştırmak ve bunları kısa sürede mukayese etmek daha kolay olacaktı. Bu yüzden, öncelikle Türk dünyası halk edebiyatının her türü için ayrı ayrı tip ve motif kataloglarını oluşturmak gerekir. Daha sonra da, Türk dünyasına ait bütün folklorik ürünleri kapsayan bir halk edebiyatı motif indeksi hazırlanmalıdır. Böylece, Türk dünyasına ait birçok kültürel, tarihî ve sosyal unsur hızla tespit edilebilecektir. Bu makalede, Tarihî-Coğrafî Fin metodu doğrultusunda metin merkezli bir inceleme yapılmıştır. Tarihî-Coğrafî Fin metodunun önemli eserlerinden biri olan Stith Thompson’un motif indeksinden hareketle Kıpçak sahasından bazı Türk destanları motif açısından ele alınmıştır. Kısaca araştırmada, Kıpçak sahası Türk destanlarından 23 metnin dönüşüm motifleri tespit edilmiştir. Söz konusu metinlerdeki dönüşüm motifleri “Sihir” kategorisi altında yer almaktadır. Bu kategori ise “İnsandan insana”, “İnsandan hayvana”, “İnsandan nesneye”, “Hayvandan insana” dönüşme gibi ana başlıklar taşımaktadır. İncelenen destan metinlerinin dönüşüm motiflerine ait harf ve numaralar Thompson’un kataloğuna uygun olarak tespit edilmiş ve bunlara çeşitli örnekler verilmiştir. Bunların içinden kuşa dönüşme motifi ise mukayeseli olarak ayrıca tahlil edilmiştir. Sadece dönüşüm motifi ve sınırlı malzeme üzerine yapılan incelemede, destan metinlerindeki ortak unsurları tespit etmenin ve bunların arasındaki benzerlik ve farklılıkları görmenin motiflerle mümkün olabileceği müşahede edilmiştir. Sonuç olarak, motif indeks folklor araştırmalarında hâlâ mühim bir işleve sahip olduğu için, Türk dünyası halk edebiyatının motif kataloğunu hazırlamak önem arz etmektedir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
42

BEDİN, Cristiano. « Moena “Türkler” ve Geleneksel Türk İmgesi : Bir Folklor (Yeniden) İcat Edilmesi ». Milli Folklor, 9 décembre 2022. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.1062119.

Texte intégral
Résumé :
Bu makale, Moena’nın küçük “Turchia” mahallesinde kullanılan Türk imgesini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu incelemeyi yürütmek adına ilk önce bir folklorun neden ve nasıl (yeniden) icat edildiği göstermek gerekir. Folklorun (yeniden) icadı, her şeyden önce küreselleşmenin homologas-yon eğilimlerine bir yanıt olduğu söylenebilir. Ayrıca genelde bir geleneğin yeniden canlandırmasında ya da icadında belli bir toplumun, efsanevi ve şanlı olduğu varsayılan bir geçmişe başvurulur. Kaldı ki bir folklor geleneği yeniden kurgulamak her toplumun doğal bir eylemidir. Söz konusu güncelle-meler genelde başka geleneklere dayanarak gerçekleştirilmektedir. Eklenebilir ki bazen folklorik bir geleneğin oluşturulması ya da icat edilmesi imgelerden oluşan bir alt tabakaya dayanır. Nitekim imgeler, belirli bir toplumun kültürel boyutunda büyük önem taşıyan unsurlardır. Bu bağlamda folklorları incelerek imgebilimsel etkileri de açığa getirmek önemlidir. Bu olguyu, Moena “Türkle-ri”nin geleneksel törenleri doğrular. Moena kasabası, Trentino’nun bir dağ bölgesi olan Fassa Vade-si’nde, geleneksel olarak etnik özelliklerini vurgulayan “Ladinia” adlı bir bölgede yer almaktadır. Bu ortamda, “Turchia” mahallesi yıllar içinde belirli bir folklor geliştirmiştir. Bu mahallenin sakinleri her yıl Ağustos ayının ilk haftasında kendilerince Türkleri temsil eden kostümler giyerek bir geçit töreni düzenlerler. Bu olgu, ikinci Viyana kuşatmasından kaçan ve sonunda Moena’ya yerleşen bir Türk yeniçerisinin maceralarını anlatan bir efsaneyle bağlantılıdır. Ancak bu efsanenin doğruluğuna dair kesin bir kanıt yoktur. Öte yandan, her yıl gerçekleşen “Türk” geçit töreni, kesinlikle Ladinia bölge-sinde yaygın olan ve “Baschia” olarak adlandırılan dış eşli evlilik ritüeliyle bağlantılıdır. Bu Ladin düğün geleneğinin “Türk” versiyonu olan “Bastia”da, mahallenin kralı değil, hayali bir Osmanlı padişahı gibi giyinen “Sultan”ı dış eşli evliliğe izin verir. Bu gelenekte padişah gibi diğer mahallenin sakinleri de vezirleri, yeniçerileri ve cariyeleri temsil eden kostümler giyer. Zamanla savaş sonrası İtalya’da yayılan çağdaş “egzotik” karnavalların etkisiyle “Türkler”in geçit töreninin, turistleri çeken ve koruyucu azizlerini kutlayan ve tüm İtalya’da yaygın olan köy festivallerini hatırlatan yıllık bir olay haline geldiği açıktır. Moena “Türkleri”nin kendilerini nasıl temsil ettikleri incelendiğinde, “Türklük”ünü ifade etmek için 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren Batı’da yayılan bir dizi basmakalıbı kullandıkları görülmektedir. Moena “Türkler”in kullandıkları kostümler, aslında Osmanlı gerçekliği ve her şeyden önce çağdaş Türkiye ile bağlantısı olmayan, masalsı ve hayali oryantalist imgeleri çağrıştırmaktadır. Aslında geçit töreninin amacı kesinlikle orada yaşayan halkın bu sözde “Türklü-ğü”nü göstermek değil, yerel eşsizliğini ispat etmektir. Bu nedenle, “Turchia” mahallesinin sakinleri-nin “Türklük”ü benimsemeleri, kendi özelliklerini yeniden elde etmenin ve tüm dünyada etnik-kültürel farklılıkları ortadan kaldıran küreselleşme eğilimlerine karşı koymanın bir yoludur. Bir folklorun (yeniden) icat edildiği tüm vakalar gibi, Moena'nın “Türkleri” vakası da; çağdaş dünyada folklorun, küreselleşmenin etkisiyle kendi benzersizliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya olan bir topluluğun kimliğini kurtarmanın genellikle tek yoluna dönüştüğünün bir göstergesidir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
43

ÜNLÜ, Simge, Erdal BİLİCİ et Lütfiye YAŞAR. « THE BALKANS FROM THE OTTOMANS TO THE PRESENT : CULTURAL DIPLOMACY DISCOURSES OF TRT DOCUMENTARY ». Folklor Akademi Dergisi, 13 avril 2023. http://dx.doi.org/10.55666/folklor.1230187.

Texte intégral
Résumé :
Cultural diplomacy is supported by the government to promote national interests. Thus, it plays an instrumental role in cultural diplomacy. In other words, culture is used as a source, of symbolic capital, and a source of soft power. Cultural diplomacy provides state actors with an appropriate starting point, by demonstrating cultural policy internationally. The most common source of soft power is culture, and it covers cultural literature, art, education, and popular culture called the mass pastime of today. Thus cultural diplomacy, which takes on a significant responsibility in building national identity and in the process of representation, contributes to the development and maintenance of modernity. This study discusses the contribution of cultural documentaries to the formation of image and reputation. This study aims to reveal the cultural diplomacy discourses in the documentaries made by TRT Belgesel. This study is also essential to reveal the discourses on cultural diplomacy activities in Balkan countries. Bosnia-Herzegovina, Moldova, and Macedonia sections of the Traces and Lines documentary have been analyzed by discourse and content analysis methods in the Maxqda program. The analysis's findings are as follows: country promotion, Graffiti art, and TIKA activities. Explanations of cultural diplomacy are classified as traces of Turkish culture, the feeling, and cultural affinity, and the institutions opened by TIKA in these geographies, restoration activities, and donations. In documentaries, macro-discourse topics in terms of culture diplomacy include country promotions, Graffiti art, and TIKA activities. The country's religious structure and history are included in its promotion. The history of the country is associated with the Ottoman Empire's investments in the Balkans and with the cultural characteristics of the Turks living in those regions. Documentaries include the art of graffiti and the position of this art to reflect the cultural characteristics of countries. Artists emphasize the efforts of Turks living in the Balkans to maintain cultural values and the awareness to preserve the national values that thereby occur. In terms of micro-discourse, the documentaries include we, our, our Turks, and Türkiye words. Sentences are used in a simple structure, a simple language. Strategies for providing historical reference and exploiting personal experience in the documentary are persuasive. As a result; It creates discourses that will contribute positively to the image and reputation of the country by including cultural heritage protection and cultural diplomacy tools in the cultural documentaries of TRT Belgesel.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
44

ABUKAN, Memet. « ŞEHRİYAR’IN GÖNDERME YAPTIĞI ŞAİRLER ÜZERİNDEN İRAN’DA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNE DAİR BİR OKUMA DENEMESİ ». Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 16 mars 2023. http://dx.doi.org/10.17498/kdeniz.1250234.

Texte intégral
Résumé :
Türkçenin gerek ana dili gerekse yabancı dil olarak öğretimine yönelik çalışmaların sadece dille ilgili değil diplomasiden tarihe, kültürden siyasete çok boyutlu olduğu bilinen bir durumdur. Bir taraftan farklı ülkelerde Türkçe eserler ortaya koyan yabancı yazar veya araştırmacılar diğer taraftan ise Türkiye dışında yaşayan ve Türkçenin farklı lehçelerini konuşanların çalışmaları başta dil olmak üzere ülkeler arasında tarihsel olaylar, kültürel değerler vb. pek çok hususa ışık tutmaktadır. Her edebi eserin oynadığı bu rol bir köprü inşa etmektedir. Nitekim Azerbaycan Türk Edebiyatı’nın ve İran Edebiyatı’nın önemli bir şairi olan ve Türk dünyasında Haydar Baba’ya Selam şiiriyle bilinen Muhammed Hüseyin Şehriyar’ın yazmış olduğu şiirler bu çerçevede değerlendirilebilir. Türkçe ve Farsça yazdığı şiirler ve bu şiirlerinde hem Türk hem de İranlı şairlere yapmış olduğu göndermeler dilin kültürler arasındaki bağları güçlendirmedeki etkisi olarak okunabilir. Onun yaşadığı coğrafyanın kültür, folklor, sosyal ve siyasi hayatını, Yahya Kemal’den Akif’e Fuzuli’den Sabit’e kadar Türk şiirine damgasını vurmuş simaları ve Hafız, Firdevsi gibi Fars edebiyatının önemli isimlerine değinisi önemi bir kaynak metin işlevi görmektedir. Türk dünyasının farklı kaynaklarından beslenen şiir geleneğinin uzantısı olarak değerlendirebileceğimiz şiirlerinde bazı Türk şairlerinden etkilenmesi onun düşünce dünyası üzerinde de büyük bir etki bıraktığı söylenebilir. Bu durum Fars edebiyatının etkisiyle de belirtilebilir. Yapılan çalışmada Şehriyar’ın şiirlerinde Türk ve Fars edebiyatının önemli şairlerine yaptığı göndermeler dokuman incelemesi yöntemiyle ele alınmıştır. Böylece şairin genelde Türk ve Fars edebiyatı açısından önemi, özelde Türkçenin ana dil ve yabancı dil olarak öğretimi konusunda Şehriyar’ın edebi metinlerin işlevinin ne olduğu ve bunlardan nasıl yararlanılabileceği noktasında bazı çıkarımlarla alan yazına katkı sunmak amaçlanmıştır.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
45

BAHŞİ, Bahtiyar. « EVALUATION OF SELANIK FOLK SONGS IN TERMS OF VOCABULARY AND CULTURAL MOTIFS ». Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 30 mars 2023. http://dx.doi.org/10.32321/cutad.1182670.

Texte intégral
Résumé :
Türküler genel olarak Türk insanın yaşam biçimini, sosyo- kültürel özelliklerini, tarihsel süreç içerisinde yaşadıklarını, dini inanışlarını, gelenek ve göreneklerini yansıtan kültürel ögelerden biridir. Ayrıca türküler toplumun yaşadığı olaylar karşısındaki tepkilerini, duygularını yansıtan sözlü edebiyat ürünüdür. Bu yüzden Türküler hem halkın sosyal hayatını hem de müziğini ve şiirini ilgilendirdiğinden halk bilimi incelemelerinde önemli bir yer tutar. Türk tarihinin önemli şehirlerinden biri olan Selanik yöresinde de Türk folkloru günümüze kadar yaşatılmıştır. Bu folklor içerisinde yer alan türkülerin önemi oldukça fazladır. Türk dilinin söz varlığı edebi eserler, şiirler, tarihi metinler gibi yapıtların yanı sıra şifahi kültüre at olan türkülerden hareketle de ortaya konulmaktadır. Şimdiye kadar Selanik ile ilgili çalışmalar yapılmış fakat türkülerde söz varlığına dair bir çalışma yapılmamıştır. Bu eksiklikten yola çıkılarak yapılan bu araştırmada Selanik türkülerindeki söz varlığını ve kültürel motifleri tespit edebilmek amaçlanmıştır. Çalışmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Bu kapsamda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kaynaklarından ulaşılan Selanik yöresine ait yirmi altı türkü doküman incelemesi yapılarak incelenmiştir. İncelenen Selanik türküleri konuları bakımından bir tasnife tabi tutulmuş ve yapılan tasnife uygun düşen türkü örnekleri verilmiştir. Ayrıca türkülerde kültürel motiflere yörenin yer şekilleri ve dış mekân unsurları, iklim, hayvanlar, bitkiler, dinî ögeler, renkler, kadın ve erkek adları, akraba, giyim eşyaları ve takılar, kullanılan eşyalar, yiyecek ve içecek ve organ isimlerinin kullanıldığı görülmektedir. Araştırmanın sonucunda Selanik yöresi türkülerinde yer alan söz varlığının yöreye ait kültürel dokuyla yakından ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu türkülerin okulların farklı kademelerinde kültür aktarımı amacıyla kullanılması faydalı olacaktır. Selanik türküleri hakkında özellikle muhteva, ses, kelime ve cümle incelemesi açısından yapılan çok fazla çalışmanın ve yazılı kaynağın olmaması çalışmanın sınırlı kalmasına sebebiyet vermiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
46

ÖZCAN, Halil Ziya. « Nasreddin Hoca Bibliyometrik Analizi ». Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 15 août 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1334610.

Texte intégral
Résumé :
Bu araştırmada, Nasreddin Hoca kimliği ve eserlerine yönelik yazılan ya da özet ve anahtar kelime bölümünde Nasreddin Hoca ismine yer vermiş bilimsel makalelerin genel görünüm, yıl, en fazla atıf alan yazar, en fazla atıf alan kurum, en fazla yayın yapılan dergi, en fazla yayın yapan ülke ve anahtar kelime değişkenlerine göre analizinin yapılması amaçlanmıştır. Araştırma, betimsel bir çalışma olup desen olarak doküman analizi benimsenmiştir. Bu kapsamda araştırmacı, Scopus veri tabanı resmî web sitesinde “Nasreddin Hodja” ve “Nasreddin Hoca” anahtar kelimelerini içeren bir tarama yapmıştır. Yapılan bu tarama makale başlığı, özet ve anahtar kelime değişkenleri ile sınırlandırılmıştır. Taramanın sonucunda 34 makaleye ulaşılmış ve analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz aşamasında bilimsel verileri görselleştirme imkânı sunan VOSviewer programı kullanılmıştır. VOSviewer programından elde edilen görseller ise araştırmanın bulgular bölümünde paylaşılmıştır. Yapılan analizlerin sonucunda, en fazla makalenin 2016 (f: 4) yılında yazıldığı, en fazla atıf alan yazarın N. Özdemir (f: 21), en fazla atıf alan kurumun Hacettepe Üniversitesi (f: 19), en fazla yayın yapılan derginin Milli Folklor (f: 18), en fazla yayın yapan ülkenin Türkiye (f: 28) ve en fazla tekrar edilen anahtar kelimenin ise Nasreddin Hodja (f:15) olduğu görülmüştür.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
47

ÖZCAN, Halil Ziya, Zekerya BATUR et Simuzar YUSUFOĞLU. « Disiplinlerarası Tezlerin Bibliyometrik Analizi ». Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 7 décembre 2023. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1384672.

Texte intégral
Résumé :
Bu araştırmada, Nasreddin Hoca kimliği ve eserlerine yönelik yazılan ya da özet ve anahtar kelime bölümünde Nasreddin Hoca ismine yer vermiş bilimsel makalelerin genel görünüm, yıl, en fazla atıf alan yazar, en fazla atıf alan kurum, en fazla yayın yapılan dergi, en fazla yayın yapan ülke ve anahtar kelime değişkenlerine göre analizinin yapılması amaçlanmıştır. Araştırma, betimsel bir çalışma olup desen olarak doküman analizi benimsenmiştir. Bu kapsamda araştırmacı, Scopus veri tabanı resmi web sitesinde “Nasreddin Hodja” ve “Nasreddin Hoca” anahtar kelimelerini içeren bir tarama yapmıştır. Yapılan bu tarama makale başlığı, özet ve anahtar kelime değişkenleri ile sınırlandırılmıştır. Taramanın sonucunda 34 makaleye ulaşılmış ve analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz aşamasında bilimsel verileri görselleştirme imkânı sunan VOSviewer programı kullanılmıştır. VOSviewer programından elde edilen görseller ise araştırmanın bulgular bölümünde paylaşılmıştır. Yapılan analizlerin sonucunda, en fazla makalenin 2016 (f: 4) yılında yazıldığı, en fazla atıf alan yazarın N. Özdemir (f: 21), en fazla atıf alan kurumun Hacettepe Üniversitesi (f: 19), en fazla yayın yapılan derginin Milli Folklor (f: 18), en fazla yayın yapan ülkenin Türkiye (f: 28) ve en fazla tekrar edilen anahtar kelimenin ise Nasreddin Hodja (f:15) olduğu görülmüştür.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
48

Güven, Seray. « Kırım Tatar Şairi Kerim Reşidov Camanaklı’nın Şiirlerinde “Kırım” ». Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 8 juin 2024. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1474945.

Texte intégral
Résumé :
Kerim Camanaklı, 1905 yılında, iki yüzyılın sorunlarının çakıştığı, Kırım Türklerinin zorlu ve sancılı süreçler geçirdiği bir dönemde Gözleve kasabasının Camanak köyünde dünyaya gelmiştir. Böyle zorlu bir dönemde dünyaya gelen, hayatının bir döneminde vatan hainliği ile suçlanan fakat tüm bunlara rağmen Kırım Tatar filolojisine, edebiyatına ve Kırım Tatar gençliğine katkılarına hiç ara vermeden devam eden Camanaklı hem folklor araştırmacısı kimliğiyle hem de lirik ve sosyopolitik, protest şiirleriyle verimli bir şair olmuştur. Hayatının çok büyük bir bölümünde ailesinden, kardeşlerinden, vatanından ve yurttaşlarından ayrı bırakılan Camanaklı, o dönemde yaşamış tüm genç Kırım Tatar şair, yazar ve aydınlarını aynı duygulara sürüklemiş olan bu atmosferden çok etkilenerek bu acılı dönemin en çok işlenen konularından biri olan “Kırım”ı birçok yönüyle eserlerinde işlemiştir. Bu makalede, Elfine Sibgatullina’nın “Doğumunun Yüzüncü Yılında Kırım Tatar Folklorcusu Kerim Camanaklı” adlı çalışmasıyla Türkiye Türkolojisine tanıtılan ancak daha sonra üzerine detaylı bir çalışma yapılmayan, şiirleri ve bilimsel araştırmalarıyla aslında Kırım Tatar şiirinin ve edebiyatının oluşumuna büyük katkılar sunmuş, Kırım Tatar folklorunu sistemli olarak araştırmış Kerim Reşidov Camanaklı’nın hayatı ve edebi kişiliği hakkında bilgiler sunulduktan sonra bir şair olarak Camanaklı’nın seçili şiir örneklerinden hareketle Kırım’a bakışı incelenecektir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
49

Büyüktolu, Recep, et Oral Ateş. « KÖY ENSTİTÜLERİYLE İLGİLİ MECLİSTE YAPILAN YASAL DÜZENLEMELER ». Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 24 mars 2024. http://dx.doi.org/10.18244/cttad.1421949.

Texte intégral
Résumé :
Köy enstitüleri Cumhuriyet Türkiye’sinin değerlerini ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaştıran, köylüleri yeni rejimle buluşturan, kaynaştırmayı ve kırsal kalkınmayı amaçlayan önemli bir eğitim hamlesidir. Köylerde ihtiyaç duyulan öğretim faaliyetlerinin yanı sıra taşradaki yaşamı kolaylaştıracak ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetleri modern ve evrensel bir bilinçle gerçekleştirme, geliştirme düşüncesinin ürünüdür. 1939 yılında toplanan Birinci Maarif Şurası’nda alınan kararların ardından köy enstitüleri, ilk olarak 17 Nisan 1940 tarihinde açılmıştır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının özel önem verdiği bu okullar Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde faaliyetlerine başlamış olsa da, okulların mimarı İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’tur. İlerleyen yıllarda bu okulların sayısı 21’e ulaşmıştır. Beş yıllık bir eğitim öğretim süresine sahip bu okullarda uygulanan müfredat kültür dersleri, tarım dersleri ile uygulamaları, teknik dersler ile uygulamaları, müzik ve folklor uygulamaları gibi çalışmalardan oluşmaktaydı. Faaliyetleri ve mezunları üzerine zaman zaman büyük tartışmaların yaşandığı bu okullar Celal Bayar’ın cumhurbaşkanlığı ve Demokrat Parti iktidarı döneminde, 1954 yılında, ilk öğretmen okullarına dönüştürülerek kapatılmıştır. Çalışmamızda 1930’lu yılların ilk yarısında tartışılmaya başlanan ve 1940-1954 yılları arasında Türkiye’nin pek çok yerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdüren köy enstitülerinin açılması, teşkilatlanması, yaşanan aksaklıkların giderilmesi ve bu okulların kapatılması gibi gerekçelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan yasal düzenlemelere yer verilmiştir
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
50

ÖDEN, Utku Mehmet. « ÇUVAŞ KAHRAMANLIK ANLATILARININ SCHWARTZ’IN DEĞER SINIFLANDIRMASINA GÖRE DEĞER AKTARIMI BAKIMINDAN İNCELENMESİ ». İdil Ural Araştırmaları Dergisi, 20 décembre 2023. http://dx.doi.org/10.47089/iuad.1390074.

Texte intégral
Résumé :
Yakın tarihimizde Sovyetler Birliği’nin dağılması ve demir perdenin ortadan kalkması araştırmacılara yeni imkânlar sunmuş, Türk folklorunun çalışma alanına giren Türk Dünyası destancılık geleneği çerçevesinde yapılan çalışmalar sayesinde destan türünün tanımı açısından da farklı görüşler öne sürülmüştür. Türkiye dışında yaşayan Türk topluluklarının folklor malzemeleri Türk bilim insanları tarafından da derlenerek incelenme imkanı bulmuş ve bu geleneğin bütüncül olarak değerlendirilmesine imkân sağlayan gelişmeler sayesinde elde edilen malzemeler farklı disiplin, kuram, yöntem ve tekniklerle incelenmeye başlamıştır. Destan türü gerek metin gerekse de bağlam merkezli yaklaşımlarla ele alınsın, destanın oluştuğu ve icra edildiği ortam ve zamanın sadece tarih, kültür ve coğrafya gibi unsurlara tanıklık etmesine vurgu yapmak yapılan değerlendirmeleri eksik bırakacaktır. Destanların oluştuğu ve icra edildiği zaman ve mekan göz önünde bulundurulduğunda, bu tür aynı zamanda örgün eğitimin gerçekleşmediği veya kısıtlı kaldığı toplumlarda toplumlaşmayı sağlayan, eğitim işlevini üzerinde taşıyan bir kültürlenme aracı olarak da değerlendirilmelidir. İşlevsel bir bakış açısıyla değerlendirilecek olursa destan metinlerinin ve destan anlatma geleneğinin değer aktarımı açısından da önemli bir yerde olduğunu, bu minvalde yapılan çalışmalar için zengin malzemeler barındırdığını söylemek gerekir. Değerler ile ilgili olarak sosyoloji disiplini dahilinde çalışmalar yaparak kendi kuramını ortaya koyan Shalom H. Schwartz’ın değer sınıflandırması ve değer kuramı, dünyanın pek çok yerinde farklı toplulukların değerlerini, değer önceliklerini ortaya koyabilmek maksadıyla disiplinin kendi yöntem ve teknikleri kullanılarak uygulanmıştır. Ayrıca Türk edebiyatı metinlerinin değerler bakımından incelenmesine imkân sağlayan bu kuram ve değerler sınıflandırmasından edebi metinlerde aktarılan değerleri tespit etmek ve bu değerlerin önceliklerini belirlemek için birçok araştırmacı istifade etmiştir. Bu çalışmada, Çuvaş Türklerinin Kahramanlık anlatılarında yer alan değerler Schwartz’ın değer kuramı ve değer sınıflandırmasına göre incelenmiş, elde edilen bulgular Çuvaş sahasının dışında kalan destanlarda yer alan değerler de göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir.
Styles APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
Nous offrons des réductions sur tous les plans premium pour les auteurs dont les œuvres sont incluses dans des sélections littéraires thématiques. Contactez-nous pour obtenir un code promo unique!

Vers la bibliographie