Artículos de revistas sobre el tema "Dünya savaşı, 1914-1918"

Siga este enlace para ver otros tipos de publicaciones sobre el tema: Dünya savaşı, 1914-1918.

Crea una cita precisa en los estilos APA, MLA, Chicago, Harvard y otros

Elija tipo de fuente:

Consulte los 20 mejores artículos de revistas para su investigación sobre el tema "Dünya savaşı, 1914-1918".

Junto a cada fuente en la lista de referencias hay un botón "Agregar a la bibliografía". Pulsa este botón, y generaremos automáticamente la referencia bibliográfica para la obra elegida en el estilo de cita que necesites: APA, MLA, Harvard, Vancouver, Chicago, etc.

También puede descargar el texto completo de la publicación académica en formato pdf y leer en línea su resumen siempre que esté disponible en los metadatos.

Explore artículos de revistas sobre una amplia variedad de disciplinas y organice su bibliografía correctamente.

1

Tepedelen, Kenan. "Birinci Dünya Savaşı'nın Unutulmuş Bir Diplomatik Cephesi: Etyopya". Belleten 71, n.º 261 (1 de agosto de 2007): 745–56. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2007.745.

Texto completo
Resumen
Birinci Dünya Savaşı denilince, akla ilk önce kuşkusuz asker ve sivil 8.700.000 insanın ölümüne yol açan ve bir o kadarının da yaralanmasına, evsiz ve barksız kalmasına neden olan acımasız bir ihtilaf gelir. Bu savaş, siyasi sonuçları itibariyle tarihe damgasını vurmuş, dört imparatorluğun (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) çökmesi neticesini doğurmuştur. Keza Birinci Dünya Savaşı'nı inceleyenler, dikkatlerini daha ziyade 1914-1918 döneminde cereyan eden büyük muharebeler, örneğin Fransa, Polonya, Galiçya, Çanakkale cephelerinde meydana gelen çatışmalar üzerinde yoğunlaştırır, Amerika Birleşik Devletleri'nin 6 Nisan 1917 tarihinde İtilâf Devletleri yanında savaşa giriş nedenleri üzerinde dururlar.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
2

Güçlü, Yücel. "Teşkilat-ı Mahsusa (Umur-ı Şarkıyye Dairesi)". Belleten 79, n.º 286 (1 de diciembre de 2015): 1139–44. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2015.1139.

Texto completo
Resumen
Ahmet Tetik meslekten tarihçi olmayıp Türk dili ve edebiyatı uzmanıdır. Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesinde görmüş; doktorasını Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde yapmıştır. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığında (ATASE) arşiv şube müdürlüğünde bulunmuştur. Adıgeçenin, Balkan Savaşları (1912-1913), Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ve Kurtuluş Savaşı (1919-1922) dönemleri hakkında yayına hazırladığı ATASE arşiv derleme kitap ve makaleleri mevcuttur. XII + 500 sayfa uzunluğundaki çalışma; sunuş, kuruluş ve kapatılış, İspanya-Fas 1914- 1916, Trablusgarp 1914-1916, Rusya 1914-1916, İran 1914-1916, Kafkas Cephesi 1914-1916, Ek Bilgiler (1. Fuat Balkan'ın Balkan Harbindeki Faaliyetlerine Dair Raporu, 2. Rusya'da Sakin Müslüman Türk Tatarların Haklarını Müdafaa Cemiyetinin 14 Kasım 1915 Tarihli Bildirisi, 3. İran Özel Komisyonu Raporu, 4. Harb-i Umumide Mücahiddin-i Mevleviye Alayı, 5. Ömer Naci Bey), Notlar ve Dizin bölümlerinden meydana gelmektedir. Birbirinden ilginç fotoğrafların yer aldığı eserde bibliyografya bulunmamaktadır. Ekler Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı alanlarında birçok araştırmacı için değerli mehazdır. Ele alınan konuların coğrafi kapsamı ve stratejik özellikleri göz önüne alındığında, kitapta tek bir harita, savaş planı veya cephe krokisinin bulunmayışı hayret-i muciptir. Ciddi bir eksiklik teşkil ettiği düşünülen bu konuda ATASE Haritalar-Albümler koleksiyonundan yararlanılabilecek olunması aşikardır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
3

Köse, Osman. "Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Canik'in İaşe Durumu (1914-1918)". Belleten 63, n.º 238 (1 de diciembre de 1999): 775–812. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.1999.775.

Texto completo
Resumen
İaşe, kelime olarak beslenme, yedirip içirip geçindirme anlamlarına gelmektedir. İaşe buhranı ise çeşitli nedenlerden ötürü ortaya çıkan iktisadi darlıkta temel geçim maddelerinin bulunamaması veya aşırı fiyat yükselmesinin tüketiciye yansımasıdır. Tarih boyunca oluşan iaşe buhranlarının sebepleri çok çeşitlidir. Fakat, toplumları derinden sarsan, siyasi ve sosyal bir takım sonuçlar doğuran bu buhranın temel sebepleri her zaman aynı olmuştur. Toplumu iaşe kıtlığına götüren gelişmelerin başlıcaları nüfus tehâcümü, para kıymetinin düşmesi ve maliyetin yüksek oluşudur.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
4

Alkan, Necmettin. "Alman Kaynaklarına Göre Çanakkale Savaşı ve Zaferi". Belleten 80, n.º 289 (1 de diciembre de 2016): 899–938. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2016.899.

Texto completo
Resumen
Uzun bir geçmişe sahip olan Türk-Alman ilişkilerinin finali, 1914 Türk-Alman Askerî İttifakı ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı'nda birlikte savaşmalarıdır. Üç kıtada, çok geniş bir coğrafya binlerce kilometrelik bir alanda yan yana harp eden Türklerin ve Almanların ortak cephelerinden biri de Çanakkale'dir. İtilaf Devletlerine karşı karada ve denizde birlikte savaşılan Çanakkale Savaşı'nda parlak bir zafer kazanılmıştır. Çanakkale Savaşı ve zaferi bütün yönleriyle Türk tarihçileri tarafından yeterince ele alınsa da ve gündeme getirilse de, Türkiye'nin müttefiki Almanya'nın bu savaştaki yeri ve zaferdeki katısı pek de araştırılmamıştır. Ayrıca konuyla alakalı mevcut araştırmalarda Alman kaynaklarına yeterince müracaat edilmemiştir. Makalemiz bu boşluğu doldurmak için kaleme alınmıştır. Türkiye'nin müttefiki olarak Almanya'nın Çanakkale Cephesi'ndeki askerî personel ve askerî mühimmat bakımından bu zaferdeki yeri ve rolü araştırılmıştır. Çalışmada birinci ve ikinci elden Alman kaynaklarına müracaat edilmiştir. Çalışma neticesinde ortaya çıkan sonuçlar şöyledir: Çanakkale Savaşı'nın kazanılmasında Almanya'nın askerî ve mühimmat olarak ciddî destekleri olmuştur. Çanakkale Cephesi'ne Türk Ordusu ile birlikte savaşan 500-700 arasında değişen komutan, subay, asker ve askerî uzman iştirak etmiştir. Özellikle de komuta kademesinde ciddî bir ağırlıkları vardı. Askerî malzeme olarak Almanya'da gelen önemli oranda silah desteği söz konusudur. Alman deniz altıları ve uçakları da bu savaş iştirak etmişlerdir. Cephe gerisinde ise istihbarat ve sağlık gibi alanlarda da benzer bir desteği vermişlerdir. Bu bilgiler ışığında makalemizde çıkan en önemli sonuç, Çanakkale zaferinin elde edilmesinde Alman subaylarının ve askerî yardımının önemli bir yere sahip olduğu şeklindedir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
5

ŞAHİN, Gürsoy. "Some Observations About the Political Problems Between the Ottoman Empire and Serbia During the World War I (1914-1918)". Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 18, n.º 2 (20 de diciembre de 2016): 269–86. http://dx.doi.org/10.5578/jss.42404.

Texto completo
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
6

TILIÇ KARAKUŞLU, Görkem. "BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ PROPAGANDA AFİŞLERİNDE ALEGORİK KADIN FİGÜRLERİ". Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi, 9 de febrero de 2023, 465–77. http://dx.doi.org/10.20488/sanattasarim.1403758.

Texto completo
Resumen
İletişim teknolojilerinin yaygın bir şekilde kullanıldığı Birinci Dünya Savaşı yıllarında, hükümetler, çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacıyla, kolay anlaşılabilir ve ucuz olması sebebiyle afişleri propaganda aracı olarak kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu süreçte propaganda afişleri geniş kitleler tarafından kabul görmüş; savaşın sürdürülmesinin ve finanse edilmesinin en önemli çağrıcıları; savaşın temel dayanaklarından olan vatanseverlik duygusunun taşıyıcıları ve yayıcıları olmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı propaganda afişlerinde, alegorik figürlerden ve göstergebilimsel yöntemden sıklıkla faydalanıldığı görülmektedir. Buradan yola çıkarak, bu çalışmada görsel iletişim alanında eleştirel toplumsal göstergebilim yaklaşımı kullanılarak, propaganda afişlerinin nasıl yorumlanabileceği araştırılmıştır. Tarihsel kapsamı Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) olan bu metnin evreni savaş sürecinde kullanılan Amerika Birleşik Devletleri propaganda afişleri, örneklemi ise bu afişlerde yer alan Christy Girl, Lady Liberty ve Miss Columbia adlı alegorik kadın figürleridir. İncelenen Birinci Dünya Savaşı ABD propaganda afişlerinde, görsel iletişim analizini düz anlam (denotation) ve yan anlam (connotation) olmak üzere iki düzleme ayıran Barthes’ın yaklaşımı yol gösterici olmuştur. Böylece, afişlerdeki görsellerin sözcük anlamları ve objektif olarak temsil ettiklerinin (düz anlam) ötesine geçerek, ulusun her kesiminden vatandaşların vatanseverlik, cesaret, dayanışma, fedakârlık gibi duygularını harekete geçirecek, kültürel kodlarla desteklenmiş sembolik ve ideolojik temsiller olduğu (yan anlam) görülmüştür.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
7

KON, Kadir. "Max von Oppenheim’dan Enver Paşa’ya Bir Mektup ve Tarihi Önemi". Mukaddime, 28 de noviembre de 2022, 261–77. http://dx.doi.org/10.19059/mukaddime.1116209.

Texto completo
Resumen
Bu makalede esas olarak Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki İslam stratejisi mimarlarından Max von Oppenheim tarafından Enver Paşa’ya gönderilen ve ilk defa gün yüzüne çıkan bir mektup konu edilmektedir. Oppenheim’ın Türk Tarih Kurumu Arşivi’nden çıkan bu mektubundan anlaşıldığı üzere ikilinin ilişkisi daha Enver Paşa’nın Berlin’deki ataşelik yıllarına dayanmaktadır. Söz konusu görece kısa Mektup içerisinde geçen bazı isimler bize Enver Paşa’nın Berlin ataşeliği sırasında kurduğu ilişkileri göstermesi yanında sonraki güç kazandığı iktidar dönemlerinde Almanya ile ilişkilerindeki eski networkünü sürdürdüğünü görmemimze yardımcı olacak niteliktedir. Örneğin Enver Paşa’nın Friedrich Sarre ve eşi Marie Sarre ile Berlin’deki askeri ataşelik yıllarından başlayan münasebetleri onun 1918 sonrasındaki Berlin günlerine kadar uzanmış ve kendisine “gönüllü sürgün” yıllarında Almanya’da bir sığınak imkânı sağlamıştır. Savaş sırasında bilhassa Marie Sarre’nin erkek kardeşi Hans Humann’la olan samimi ilişkisinin Osmanlı-Alman ittifakının gidişatı ve sürdürülebilirliği açısından önemi bir yana, ilk defa olarak bu makalede kullanılan bir belgeden görüleceği üzere 1914-1917 yıllarında Almanya’nın İstanbul’daki bahriye ataşesi olarak görev yapan Humann, Enver Paşa’nın 1918 yılında propaganda amaçlı yayınlanan Trablusgarp Savaşı günlüklerinin Almanca olarak yayınlanmasında da başrolü oynamıştır. Enver Paşa- Max von Oppenheim ilişkisinin Birinci Dünya Savaşı sırasında da sürdüğünü ortaya koyan Nisan 1915 tarihli bir başka Alman arşiv belgesi de yine bu makaledeki bir ilk olma özelliğindedir. Ekim 1914 tarihli bu Almanca mektubun önemi Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli aktörlerinden Oppenheim ile Enver Paşa arasında bugüne kadar bilinmeyen doğrudan münasebeti ortaya koyması yanında savaş sırasında uygulanan İslam stratejisi tartışmalarına yeni yorumlar getirilmesine sağlayacağı katkıdan ileri gelmektedir. Bahse konu olan katkı Birinci Dünya Savaşı başında ilan edilen cihâd-ı ekber ve bu bağlamda uygulamaya konulan İslamcı politikaların bugüne kadar ki genel kabulün aksine tek taraflı, yani Almanlar tarafından Osmanlı idarecilerine empoze edilen, bir politika olmadığını; aksine iki tarafın ortaklaşa geliştirdikleri ve uyguladıkları bir strateji çerçevesinde uygulandığını göstermektedir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
8

AYAZ, Adil. "İki Dünya Savaşı Arasında Türk-Sovyet İlişkileri". SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi, 15 de diciembre de 2023. http://dx.doi.org/10.54078/savsad.1383425.

Texto completo
Resumen
Geçmişte çeşitli zaman dilimlerinde değişkenlik göstermiş olan ancak günümüzde devletler arasında olumlu yönde seyrettiği görülen Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin gelecekte nasıl şekillenebileceği sorusuna cevap arayışlarına yeni bakış açıları kazandıracak perspektiflerin ortaya konulması zarureti, bu makalenin kaleme alınmasının gerekçesini oluşturmuştur. Makalede, metot olarak eleştirel literatür araştırması kullanılmış ve Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, ilişkilerde değişkenliğin hâkim olduğu 1918 ile 1939 yılları arasındaki dönemle sınırlandırılmıştır. Anılan döneme giriş teşkil etmek üzere ilk olarak I. Dünya Savaşı’nın başlangıcından Mondros Mütarekesi’ne kadar Türk-Rus İlişkileri (1914-1918) incelenmiş; ardından, zaman içinde ilişkilerde meydan gelen değişimi ve nedenlerini tespit etmek maksadıyla, sonraki yılları kapsayan Türk-Sovyet ilişkileri ise Kararsızlık Dönemi (1918-1923), İşbirliği ve Karşılıklı Güven Dönemi (1923-1936), Geçici İşbirliğinden Kopuş Dönemi (1936-1939) olmak üzere üç zaman dilimi halinde değerlendirilmiştir. Geçmişte Türk-Rus ilişkilerinde meydana gelen olumlu veya olumsuz yönde değişim ve nedenleri tespit edildikten sonra, sonuç bölümünde, söz konusu tespitlerden istifade ile günümüzdeki Türk-Rus ilişkilerinin gelecekte alabileceği şekil tahayyül edilmeye çalışılmıştır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
9

ADA, Turhan. "During the Second Constitutional Era Dr. Abdülhak Adnan (Adıvar) Bey and the Ottoman Red Crescent Society". Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 4 de marzo de 2024. http://dx.doi.org/10.21021/osmed.1414476.

Texto completo
Resumen
Dr. Adnan Bey, pozitivist eğilimleriyle örtüştürdüğü hekimlik mesleğini, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) rejimi değiştirerek iktidar olduğu II. Meşrutiyet Dönemi’nin ilk yıllarında (1908-1911), “Tıp Fakültesi Dekanı” sıfatıyla ifa etmeye başlamıştır. Sürecin sonraki evrelerinde, “Sağlık Genel Müdürlüğü” ve “Kolera Hastanesi Müdürlüğü” gibi önemli makamları elinde tutarken, kurucuları arasında yer aldığı Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nde “Genel Sekreter” ve “Esirler Komisyonu Üyesi” olarak görev yapmıştır. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti mensubu olarak, Trablusgarp (1911-1912) ve Çanakkale Savaşları’na (1915) bizzat iştirak eden Dr. Adnan Bey, Balkan Savaşları’nda (1912-1914) kolera hastalığı ile başarıyla mücadele etmiş, I. Dünya Savaşı yıllarında (1914-1918), başarılı bir idareci olarak, cemiyetin Anadolu’daki şubelerini diri tutmaya çalışmış, esir Osmanlı askerleriyle yakından ilgilenirken, şehit çocuklarının sorunlarını bizzat çözmeye çalışmıştır. Yunan Kızılhaçı ile rekabet içinde olduğu, Mondros Mütarekesi Dönemi’nde (1918-1920), iktidarı kaybeden İTC’ye yakınlığı nedeniyle tepki alan Dr. Adnan Bey, İstanbul’un işgaliyle birlikte (16 Mart 1920) kenti terk ederek Ankara merkezli direniş hareketine katılmıştır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
10

Lüleci, Abdullah. "I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Topraklarında Ermeni Casusluk Faaliyetleri ve Devletin Aldığı Tedbirler (1914-1918)". Akademik İncelemeler Dergisi 9, n.º 1 (11 de julio de 2014). http://dx.doi.org/10.17550/aid.68500.

Texto completo
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
11

Barmanbay, Afina. "“Çırpınırdı Karadeniz” Şairi Ahmed Cevad’ın Makalelerinde Karadeniz Bölgesi". Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 de junio de 2024. http://dx.doi.org/10.34086/rteusbe.1485415.

Texto completo
Resumen
Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz Çarlık Rusya’ya bağlı topraklardaki Müslümanların sivil toplum kurumları Osmanlı devleti için seferber olmuşlardır. “Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi” bu amaçla faaliyet gösteren kurumların başında gelmektedir. “Çırpınırdı Karadeniz” türküsünün söz yazarı olan ünlü şair Ahmed Cevad, 1914-1918 yıllarında bu hayır kurumunda görev almıştır. Batum’daki şubenin aktif üyesi olarak Osmanlı’nın işgal altındaki Artvin, Rize, Trabzon, Ardahan, Kars, Erzurum gibi bölgelerinde köy köy gezerek yardım faaliyetlerinde bulunmuştur. Şairin bu yıllarda gazeteler için kaleme aldığı makaleler dönemin tarihî, sosyal ve siyasi hayatına ışık tutmaktadır. Rapor, belgesel, haber, teşvik, yardım için seferberliğe davet gibi amaçlarla yazılan bu makaleler edebî gücüyle de dikkat çekmektedir. Karadeniz bölgesi Ahmed Cevad’ın hayatının ve sanatının çok önemli bir parçasını teşkil etmektedir. Çalışmamızda bu hususla ilgili ayrıntılı bilgilere dikkat çekilmiş ve şairin Acara, Artvin, Rize, Trabzon, Abhazya gibi bölgelerden bahsedilen makaleleri ele alınmıştır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
12

DEMİRHAN, Hasan y İbrahim Oğuz ULUDAĞ. "POLITICAL ACTIVITIES OF MUSTAFA KEMAL PASHA IN ISTANBUL (13 NOVEMBER 1918-16 MAY 1919)". Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 17 de diciembre de 2023. http://dx.doi.org/10.53718/gttad.1386902.

Texto completo
Resumen
Mustafa Kemal Paşa 1905 yılında Harp Akademisi’nden mezun oldu ve 1911 yılında Trablusgarp Cephesi’nde İtalyanlara karşı mücadele etti. 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde göstermiş olduğu üstün başarı Mustafa Kemal Paşa’ya hem ulusal hem de uluslararası arenada büyük bir ün kazandırdı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda savaşı kaybeden grupta yer alan Osmanlı Devleti, savaşın galibi olan İtilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzaladı. İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından hemen ardından antlaşmanın yedinci maddesini bahane ederek Osmanlı Devleti’nin topraklarını işgal etmeye başladı. 3 Kasım 1918’de Musul, hemen ardından 9 Kasım 1918’de İskenderun İngilizler tarafından işgal edildi. 13 Kasım’da ise İtilaf Devletlerine ait donanma kuvvetleri askeri kontrol bahanesiyle İstanbul’da kontrolü ele geçirdi. Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin çaresizlik içerisinde kıvrandığı ve İtilaf Devletlerinin işgal emellerine boyun eğdiği bir dönemde, yıldızı henüz parlamış genç bir komutan bütün sorumluluğu üstüne alacak ve bir ulusun kaderini değiştirecek faaliyetlere girişecekti. Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesini takiben İstanbul’a dönen ve burada yaklaşık altı ay boyunca çeşitli girişimlerde bulunan Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı Devleti yöneticilerinin çaresizce olacakları kabul ettikleri bir süreçte Türk Milletinin kaderini değiştirecek hazırlıklar yaptı. Basının kamuoyu oluşturmada gücünün farkında olan Mustafa Kemal Paşa tanınırlığını arttırmak amacıyla önemli İstanbul gazeteleri ile mülakatlar yaptı, arkadaşları ile birlikte “Minber” adında bir gazete çıkardı. İstanbul’daki ilk günlerinde, kurulan İstanbul Hükümetlerinde önemli bir mevkiye gelmeye ve Osmanlı Devleti idaresinde söz sahibi olarak Türk Milletinin kurtuluşu için mücadele etmeye çalışan Mustafa Kemal Paşa, bu amacına ulaşamayınca Anadolu’ya geçerek burada bir direniş başlatmayı hedefledi. Paşa bu süreçte bir taraftan Padişah Vahdettin ve sadrazam Damat Ferit Paşa ile görüşerek onların güvenini kazanırken diğer taraftan resmi olarak kapatılmasına rağmen hala etkin bir konumda bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eski üyeleriyle İstanbul’da bazı görüşmeler yapacaktı. Bunun yanında İstanbul’u fiili işgal altında tutan İtilaf Devletleri temsilcileriyle de bir araya gelen Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya hareketinden önce hazırlıklara yapılabilecek müdahalelerin de önüne geçmeyi amaçlıyordu. Paşa bu görüşmelerde İtilaf Devletlerinin hedeflerini ve kendi aralarındaki problemlerini gözlemleme şansını yakaladı. 1919 yılına girildiğinde İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti üzerindeki baskısını iyice arttırdı. İstanbul’da eski ittihatçı ve vatansever olarak bilinen birçok kişi tutuklandı. İstanbul’da bunlar yaşanırken İtilaf Devletleri’nin 1919 yılı Nisan ayında Osmanlı’ya verdikleri ültimatom ve Anadolu’daki işgalleri yeni bir dönemin de kapısını aralamış oldu. Bu sırada Samsun civarında ortaya çıkan asayişsizlik olayları Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi için önemli bir fırsat olarak ortaya çıktı. Mustafa Kemal Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı’nda, özellikle de Çanakkale Cephesi’nde gösterdiği başarı, İstanbul’dayken birçok önemli devlet adamı, komutan ve özellikle Padişah Vahdeddin ile olan ilişkisi onun Dokuzuncu Ordu Müfettişi yetkisiyle Samsun’a gönderilmesini kolaylaştırdı. Mustafa Kemal Paşa kendisi gibi işgallere karşı direnmeyi tek kurtuluş yolu olarak gören ve bu mücadelede sadece Türk Milletine güvenen kişilerle bir kadro oluşturmayı başardı ve 19 Mayıs 1919’da Samsun Limanı’na attığı adım ile Türk ulusunu bağımsızlığa eriştirecek mücadelesine başladı.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
13

ALTAN, Suna. "LIBERATION DAY CELEBRATIONS IN THE LOCAL PRESS OF MARAŞ CITY DURING THE PERIOD OF THE DEMOCRAT PARTY (1950-1960)". ANASAY, 19 de agosto de 2022. http://dx.doi.org/10.33404/anasay.1122710.

Texto completo
Resumen
1914-1918 yılları arasında süren I. Dünya Savaşı, önce ateşkes antlaşmaları ile durdurulmuş, ardından da barış antlaşmaları ile sona erdirilmiştir. Savaşın kaybedenleri arasında yer alan Osmanlı Devleti de, ateşkes antlaşması olan Mondros Mütarekesi’ni 30 Ekim 1918 tarihinde imzalamıştır. Mondros Mütarekesi, ateşkesi sağlamış olmanın yanında Osmanlı topraklarını savunmasız bırakarak işgallere açık hale getirmiştir. Savaşın kazanan tarafı olan İtilaf Devletleri grubunda yer alan İngilizler, mütarekenin özellikle 7’inci maddesine dayanarak Osmanlı topraklarında işgallere başlamışlardır. Mütareke şartlarına dayanarak Osmanlı topraklarında İngilizler tarafından işgal edilen yerler arasında özellikle Anadolu’da öncelik olarak Maraş şehri yer almıştır. Bu yüzden Maraş, işgallere karşı gösterilen tepkinin ilk merkezlerinden biri olmuştur. Şehir, İngilizler tarafından işgal edilmiş ardında Fransa ile imzalanan 15 Eylül 1919 tarihli Suriye Antlaşması gereğince Fransızlara devredilmiştir. Şehrin Fransızlar tarafından işgaline Ermeniler de destek vermişlerdir. Fransızlarla iş birliği içerisinde bulunan Ermeniler şehirde büyük ve acı olayların yaşanasına neden olmuşlardır. Maraş halkı, haksız işgalde bulunan Fransızlara ve destekçileri olan Ermenilere karşı azim ve kararlılıkla direnerek 22 gün boyunca kurtuluş mücadelesi vermişlerdir. Bu mücadele karşısında Fransızlar şehirden çekilmiş ve işgal son bulmuştur. Böylece, 12 Şubat 1920 tarihinde Maraş halkı bir daha asla kaybetmeyeceği zaferini elde etmiştir. Haklı mücadelesini zafere ulaştıran şehre, TBMM tarafından İstiklal Madalyası verilmiştir. Maraş halkı, kurtuluş mücadelesini ve bu mücadeleyi zafere ulaştıran kahramanları unutmamak adına her yıl 12 Şubat’ı Kurtuluş Bayramı olarak kutlamıştır. Kurtuluş Bayramı kutlamaları 1921 yılından başlayarak 1950 yılına kadar devam etmiştir. 1950 yılı itibariyle Türk siyaseti Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte çok partili hayata geçişini tamamlanmıştır. 1950 yılı itibariyle Türkiye’de birçok alanda değişimler meydana gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin yeni döneme geçişiyle birlikte yaşanan değişimlerin bayram kutlamalarına ne kadar yansıdığı, Maraş Kurtuluş Bayramı kutlamalarının Demokrat Parti döneminde nasıl bir programla yapıldığı ve bu kutlamaların yerel basında nasıl yansıtıldığı incelemektir. Çalışma kapsamında dönemin yerel basını incelenerek muhtemel bulgular ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
14

SERTEL, Savaş y Tuncay KIZILTOPRAK. "MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATININ 1966-1982 YILLARI ARASINDA EDİNDİĞİ CİHAZ VE ARAÇLAR". Belgi Dergisi, 29 de diciembre de 2022. http://dx.doi.org/10.33431/belgi.1174275.

Texto completo
Resumen
Tarih boyunca Devletler sürekli bir güç mücadelesi halinde olmuştur. Bu nedenle kendilerine tehdit olabilecek bilgileri öğrenme merakı içinde olmuşlardır. Dolaysıyla devletler kendi güvenliklerini riske edecek durumlara, muhtemel çıkabilecek güç mücadelesi sonucunda üstünlüklerini sağlamak amacıyla istihbarat ve casusluk faaliyetlerine başvurmuştur. İstihbarat özellikle savaş dönemlerinde hayati önem taşımıştır. Büyük devletler zor zamanlarında kullanabilmek için istihbarat teşkilatları kurarak casusular yetiştirmiştir. Türkiye’de kurumsal anlamda istihbarat II. Abdülhamit döneminde kurulan Yıldız İstihbarat Teşkilatıyla gerçekleşmiştir. İttihat ve Terakki Dönemi’nde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa ise Enver Paşa’ya bağlı olarak kurulmuş ve 1914 yılında Harbiye Nezaretine bağlanmıştır.1918 yılında İttihat ve Terakki’nin iktidardan düşmesi ile tasfiye edilmiştir. Cumhuriyet Döneminde ise Milli Emniyet Hizmetleri Riyaseti kurularak Türkiye’nin resmi istihbarat teşkilatı oluşturulmuştur. Milli Emniyet Hizmetleri Riyaseti İkinci Dünya Savaşı sırasında bir yandan savaşan ülke temsilciliklerinden bilgiler sızdırmaya çalışırken bir yandan da önleme hizmetleri yaparak yabancı istihbarat örgütleri ve faaliyetleri ile mücadele etmiştir. Türkiye 1952 yılında NATO’ya üye olmuş ve Sovyetler Birliği’ne karşı Batı ittifakı ile beraber hareket etmeye başlamıştır. Soğuk Savaş yıllarında özellikle ABD’den istihbarat desteği almıştır.1965 yılında Millî İstihbarat Teşkilâtı oluşturulmuştur. Milli İstihbarat teşkilatı istihbarat faaliyetleri için modern cihazlara ve araçlara ihtiyaç duymuş ve zaman zaman teşkilata ihtiyaç duyduğu cihaz ve araçlar alınmıştır. Bazı araçlar ise çeşitli ülkelerden ve çeşitli ülke vatandaşlarından zaman zaman teşkilata hibe yoluyla kazandırılmıştır. Bu çalışmada Millî İstihbarat Teşkilâtı Müsteşarlığının 1966 ve 1982 yılları arasında aldığı araç ve cihazların hangi yollarla elde ettiği bu teçhizatın kullanım alanlarına değinilecektir. Millî İstihbarat Teşkilâtı ihtiyaç duyduğu teçhizatın büyük bir kısmını NATO müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri’nden satın almıştır. Bazı araçlar ise dış ülkelerden veya o ülkelerde yaşayan yabancı uyruklu şahıslardan hibe yoluyla edinilmiştir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
15

DEVECİ, Can. "İngiltere İdaresinde Irak'ta Mali Gelişmeler (1921-1925)". Erciyes Akademi, 18 de septiembre de 2023. http://dx.doi.org/10.48070/erciyesakademi.1341327.

Texto completo
Resumen
Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere, 1914’te Basra’yı, 1917’de Bağdat’ı, 1918’de Musul’u ise işgal etmiştir. Mondros Mütarekesi sonrasında ise bölgedeki tüm vilayetler İngiltere idaresine girmiştir. Böylece birbirinden farklı etnik ve dini gruplardan oluşan vilayetler Irak şeklinde anılmış ve askeri idare başlamıştır. Askeri idarenin temel amacı savaş sonrasında devam eden barış görüşmeleri sonuçlanana kadar Irak’ta güvenliği korumaktır. Irak’a Askeri idarenin üst yöneticisi olarak İngiltere’nin Hindistan bürokrasisinde görevli Arnold T. Wilson atanmıştır. Wilson’un maliye ile ilgili öncelikli hedefi vilayet, din, etnik yapı fark etmeksizin Irak sınırları içerisinde bulunan halktan vergi toplamaktır. O, bununla Halktan toplanan vergilerle İngiltere’nin savaş sırasındaki masraflarını çıkarmayı amaçlamıştır. Fakat bu durum 1920’de Irak’ta İngiliz idaresine karşı halk tepkisine yol açmıştır. Bu tepki aynı zamanda Irak’ın malî durumunu istikrarsız hale getirirken İngiltere’nin de askeri masraflarını arttırmıştır. San-Remo Konferansı’ndan (1920) sonra Irak’ta sivil idaresine geçilmiş ve Sör Percy Cox yüksek komiser atanmıştır. Cox, Irak’ın idaresinde Iraklıların yer almasını sağlayan bir geçici hükümet ile istikrarı yeniden tesis etmiştir. Cox, İngiltere’nin bölgedeki ekonomik masraflarının azaltılması için Sömürgelerden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın alt birimi olan Ortadoğu Bölümü’nün tertip ettiği Kahire Konferansı’nda (1921) alınan kararlar doğrultusunda Irak’ta gerekli politik ve malî düzenlemeleri yapmıştır. Özellikle Irak’ın malî durumunu tespit eden raporlar hazırlamıştır. Cox’tan sonra yüksek komiserlik görevine Sör Henry Dobbs atanmıştır. Dobbs, Irak’ta vergi toplayabileceği her alanda üretimin yükseltilmesine ve Irak’ın malî durumunun İngiltere’nin desteğine ihtiyacı olmayacak hale getirilmesine odaklanmıştır. Bu çerçevede Irak’ın yıllık bütçesi oluşturulmuş, gelir-gider dengesi korunmaya çalışılmıştır. Bu makalede, malî alanda Irak’ta yaşanan gelişmeler yüksek komiserlerin Milletler Cemiyeti’ne sunduğu yönetim raporları esas alınarak incelenmiştir. İngiltere’nin, Irak’ın maliyesini idare ederken kendi stratejilerini önceleyen etkin bir konumda yer aldığı ve Irak’ın yıllık üretim kapasitesinin uluslararası İngiliz ticareti ile bütünleştirdiği tespit edilmiştir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
16

KÖKSAL, Ahmet y Atilla Ekrem YAVUZ. "GENERAL NİKOLAY NİKOLAYEVİÇ YUDENİÇ HAKKINDA BİYOGRAFİK BİR DEĞERLENDİRME". Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 21 de diciembre de 2022, 63–84. http://dx.doi.org/10.21563/sutad.1222225.

Texto completo
Resumen
Nikolay Nikolayeviç Yudeniç 1862 yılında dünyaya geldi. Askerî eğitiminin ardından çeşitli kurmay ve cephe görevlerinde bulundu. Onu kariyerinde ön plana çıkaran görevlerden biri Rus-Japon Savaşı oldu. I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden kısa bir süre önce Kafkasya Askerî Bölgesi Genelkurmay Başkanlığı'na atandı. Aralık 1914’te Türk III. Ordunun mağlubiyeti ile sonuçlanan Sarıkamış Harekâtı'nda önemli etkisi oldu. 1916 yılı sonundan Şubat 1917’ye dek süren Erzurum Harekâtı’nda taarruz planını hazırladı. Önce Erzurum’un Ruslar tarafından alınmasında, daha sonra da Trabzon Harekâtı’nda askerî yeteneklerini sergiledi. Bu tarihler itibariyle Çarlık Rusya’sında kahraman bir asker olarak ünü ve saygınlığı arttı. Yudeniç açısından hayatında yeni bir devreyi başlatan hadise Şubat Devrimi oldu. Bu süreçte Kafkas Cephesi Komutanlığına atanan Yudeniç orduyu Türklere karşı taarruzlara devam ettirdi. Ancak devrimin getirdiği atmosfer içerisinde ordudaki problemler birliklerin durdurulması ve geri çekilmesini doğurdu. Çok geçmeden Geçici Hükûmetin taarruzu sürdürme emrini yerine getirmeyi kabul etmediği için cephe komutanlığından alındı. Yudeniç 1918 yılının Kasım ayında Finlandiya'ya geçerek burada Bolşeviklere karşı mücadeleye katıldı. Yudeniç'e Rusya'nın kuzey batısındaki Bolşevik karşıtı harekete liderlik etme görevi verildi. Liderliğindeki askerî birlikler 1919 yılının Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim aylarında iki defa Petrograd'a ilerledi. Ancak Bolşeviklerin sıkı direnişi ve ardından karşı taarruzu Yudeniç ordularının yenilgisiyle sonuçlandı. Ocak 1920’ye gelindiğinde Yudeniç, Kuzey-Batı Ordusunun dağıldığını duyurdu. Fransa'da Nice şehrine yerleşen Yudeniç, 5 Ekim 1933'te Cannes'da öldü.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
17

EKREM, Seda. "“EKSİLEN FESLERİN PEÇELER İLE İTMÂMI”: GEÇ DÖNEM OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KADININ ÇALIŞMA HAYATINDAKİ YERİ (1914-1918)". Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10 de julio de 2023. http://dx.doi.org/10.21550/sosbilder.1323083.

Texto completo
Resumen
Geç Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda kadının çalışma hayatındaki yerini savaşın, “kadınları özgürleştirici” tezi bağlamında tartışmayı amaçlayan makalede, erkeklerin kamuda yarattığı boşluğu ikame eden kadınların geçici süreliğine artan kamusal görünürlüklerinin etkileri değerlendirilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Müslüman kadınlarını kölelikten kurtardığı savı tartışmaya açılmakta ve bu durumun geçici olduğu, savaşın son bulmasıyla mevcut zorunluluğun ortadan kalktığı, modernleşmenin vitrini olarak kadınların gerçek bir özgürleşme deneyimi yaşamadığını hatta öyle ki bahse konu yanılgının savaş öncesi ortaya çıkan kadın hareketine büyük zarar verdiği tezi etraflıca işlenerek kadın tarihi yazımına katkısı amaçlanmaktadır. Bu bağlamda savaşın sonlanması ile memur veya işçi olarak istihdam edilen kadınların hangi sâiklerle görevlerinden uzaklaştırıldığı, kadın kamusal görünürlüğünün savaş sonrası bir sürekliliğinin olup olmadığı makalede üzerinde durulan temel meselelerdir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
18

Günay, Nejla. "DOĞU CEPHESİ KOMUTANI KAZIM KARABEKİR VE ERMENİLER". Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 7 de mayo de 2024. http://dx.doi.org/10.46955/ankuayd.1456759.

Texto completo
Resumen
Rusya, Doğu Anadolu’yu ele geçirip buradan İskenderun Körfezi’ne ulaşmayı istiyordu. Bunun için Doğu Anadolu’da karışıklık çıkarıp müdahale etmeyi planlıyordu. Bu amaçla bölgedeki Türkler ve Müslümanlar ile Ermenileri karşı karşıya getirmeye yönelik bazı çalışmalar yaptı. Müslümanların bölgeyi boşaltması için Ermeni çeteleri kurup onların üzerine saldırttı. Bölgede durum böyleyken Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. Osmanlı ordusu Sarıkamış’ta Ruslara yenildi. Erzurum, Trabzon, Erzincan Rusların eline geçti. Ermeni çeteleri bölge genelinde Türklerle Müslümanlara yönelik kıyım başlattı. Kazım Karabekir, Ermenilerin yurt dışında başlattıkları olumsuz propagandaya karşı onların Müslüman ahaliye yaptıkları kıyımı gösteren fotoğraflar çekip raporlar hazırladı ve ilgili yerlere gönderdi. Bolşevik ihtilalinden sonra da Rusya’nın Ermenilere desteği devam etti. Bundan güç alan Ermeniler Türklere yönelik katliama giriştiler. Katliamdan kurtulan Müslümanları göç etmeye zorladılar. Bu şekilde Doğu Anadolu’nun nüfus yapısını değiştirmek istediler. Bunun üzerine Enver Paşa Türk ordusuna harekât emri verdi. Bundan önce Albay Kazım Karabekir’i Birinci Kafkas Kolordusu’na tayin etti. Bu ordu, Müslümanların büyük kıyıma maruz kaldığı Erzincan, Bayburt ve Erzurum’u ele geçirip 1914 sınırlarına ulaştı. Brest Litovsk Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum’un da Türkiye’ye iade edilmesi benimsendi. Bolşevikler buna yanaşmayınca bu bölgeler Kazım Karabekir’in yürüttüğü harekât ile ele geçirildi. Bundan sonra yapılan Batum Konferansı’nda Ahıska, Ahılkelek ve Gümrü de ele geçirildi. Ermenilerin Azerbaycan Türklerini hedef alması üzerine Kafkas İslam Ordusu kurularak 15 Eylül 1918’de Bakü kurtarıldı. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedince imzalanan Mondros Mütarekesi hükümleri gereği subaylara İstanbul’a dönme emri verildi. Kazım Karabekir İstanbul’a döndüğünde boğazda düşman donanmasını gördü ve bundan çok etkilendi. Şark görevine talip olunca bu uygun görülerek XV. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde bulundu. Heyet-i Temsiliye üyesi seçildi. Millî Mücadele’de Mustafa Kemal Paşa’nın en önemli destekçisi oldu. Doğu Anadolu’da çıkan iç karışıklıkları bastırdı. Kars, Sarıkamış ve Kağızman’ı işgal eden Ermenilerin Türklere yönelik kıyımına karşı bölgesel direniş örgütlenmeleri ortaya çıkmaya başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kazım Karabekir’i Doğu harekâtı yapmak üzere görevlendirince Paşa buraları Ermenilerden geri aldı. Onları antlaşma yapmaya zorladı. Önce Gümrü ve daha sonra Kars Antlaşmalarının mimarı oldu. Böylece Kuzeydoğu sınırı Kazım Karabekir Paşa’nın askerî ve siyasi gayretleriyle çizildi. Paşa bölgede yetim kalan çocukları himaye edip onları hayata kazandırdı. Bu çalışmada Kazım Karabekir’in Doğu Anadolu’da Ermenilerin Türklere yönelik kıyımına karşı mücadelesi ve bölgenin yeniden Türk hâkimiyetine geçmesindeki rolü araştırılacaktır. Kazım Karabekir’in askeri başarılarının ardından diplomatik hamleler yapmak suretiyle başarısını ebedileştirmesi ele alınacaktır. Çalışmada Devlet Arşivleri Askeri Tarih Belgeleri ile Kazım Karabekir Paşa tarafından yazılan eserler ana kaynaklar olarak kullanılacaktır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
19

DİNÇ, Fasih. "BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI IRAK’INA DAİR BİR RAPOR: SORUNLAR, TARAFLAR VE TANIKLAR". Belgü, 29 de mayo de 2023. http://dx.doi.org/10.59577/belgu.1291575.

Texto completo
Resumen
Birinci Dünya Savaşında (1914-1918) Irak, Osmanlı Devleti için İngiliz işgaline karşı bir savunma cephesiydi. Savaşta aynı anda birçok cephede savaşılmasının yarattığı askeri koşulların yanı sıra Irak’ın kendisine has sosyo-kültürel yapısı, Osmanlı kuvvetlerini büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyordu. Bu aşamada 1916 tarihli “Irak ahvâl ve idare-i umûmîyesi” başlığıyla Osmanlı jandarma müfettişi tarafında yazılan bir rapor, hem cephede hem cephe gerisinde Irak’ta yaşanılanlara dair değerli veriler sunmaktadır. Bilhassa, Bağdat ve Basra çevresindeki gelişmelere odaklanan raporda, Irak cephesindeki askeri durum, bölgenin aşiret, mezhep ve inanç temalı sosyo-kültürel yapısı, Arap toplumunun savaştaki tutumlarına, bir devlet olarak Osmanlı’nın varlığı ve halkla kurduğu ilişki tarzına dair bilgiler verilmekte, tespitler yapılmakta ve çözümler önerilmektedir. Dönemin bir tanığının gözlem ve tespitlerini içermesi bakımından rapor, savaşın gölgesindeki Osmanlı Irak’ının bir kesitini vermektedir. Ancak özellikle taraflı biri olarak Osmanlı müfettişi tarafından yazılan ve belli sınırlılıklara sahip olan bir rapora sadece odaklanarak yapılacak saptamalar, birçok faktörün ıskalanmasına neden olabilir. Sonuç olarak, makalede savaş süreci Irak’ına dair diğer tanıkların görüş ve gözlemleri, Osmanlı arşiv kaynakları ve güncel literatürden faydalanarak bu raporun sunduğu bilgiler analiz edilecek, sorular sorulacak ve cevaplar aranacaktır. Bu bağlamda, taraflar olarak Osmanlı ve İngiltere’nin Irak’a dönük hamlelerine ve savaşın önemli bir aktörü olarak Iraklıların pozisyonlarına dair çıkarımlar yapılmıştır.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
20

TAŞKENT, Ayşe. "HOMEROS’UN TERCÜME-İ HÂLİ: 19. VE 20. YY.’DA OSMANLI-TÜRK AYDINLARININ GÖZÜYLE HOMEROS BİYOGRAFİSİ". Milli Folklor, 19 de septiembre de 2023. http://dx.doi.org/10.58242/millifolklor.1262919.

Texto completo
Resumen
İlias ve Odüsseia adlı destanların ozanı Homeros, Osmanlı Türkçesi ve Türkçe kaynaklarda “server-i şuarâ, şairlerin en büyüğü/başı, şiir sanatının babası, Anadolulu şair, İyonyalı şair” olarak anılmaktadır. 1885/1886 yılında Naim Fraşeri'nin (ö.1900) Yunanca aslından yaptığı ilk tamamlanmamış Homeros çevirisi ile Türkler İlias’ı Osmanlı Türkçesi üzerinden okuma imkânı bulmuştur. Ancak Türklerin Homeros destanlarının temalarına ve kahramanlarına yabancı olmadıkları bilinmektedir. 1815 tarihinde F. von Diez’in Denkwürdigkeiten von Asien adlı eserinde Tepegöz ile Odüsseia destanındaki Polyphemos adlı küklopu karşılaştırmasıyla Homeros destanları ile Dede Korkut destanları arasındaki benzerlikler ve erken tarihsel ilişkiler tartışılmaya başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet'in (ö. 886/1481) 1462'deki Troia ziyareti ve Topkapı sarayında 1463’e tarihlenen Johannes Dokeianos’un intinsah ettiği İlias nüshası Sultanın ve Osmanlı saray çevresinin Yunan edebiyatına ve Homeros’a ilgisinin en önemli göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Kâtib Çelebi’nin (ö. 1067/1657) Cihannümâ zeylinde, Hezarfen Hüseyin Efendi’nin (ö. 1103/1691) ve Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin (ö. 1113/1702) eserlerinde Truva anlatılarına yer vermeleri Osmanlı âlimlerinin İslam dışı büyük edebiyat temaları ve mitlerinden haberdar olduklarının göstergesidir. 1839, 1856 ve 1860 yıllarında yapılan reformlarla Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzünü Batı'ya dönmesi ile özellikle Yunan, Roma klasikleri ve dünya edebiyatından çeviriler teşvik edilmiştir. Yusuf Kâmil Paşa'nın (ö. 1876) 1862 yılında Terceme-i Telemak başlığı ile Fénelon’dan yaptığı çeviri ile Türkler dolaylı yoldan da olsa Homeros ile bir kez daha karşılaşmıştır. Heinrich Schliemann'ın (ö. 1890) 1873 yılında Homeros'un Troia'sı ile birlikte Priamos'un hazinelerini de bulduğunu sandığı kazılar Osmanlı'da Homeros destanlarına olan ilgiyi canlandırmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru, giderek artan sayıda Osmanlı aydını ve edebiyatçısı Homeros destanlarıyla ilgilenmeye başlamıştır. Makalemizde öncelikle Homeros ve destanlarına erken Osmanlı ilgisi incelenecek ardından 19. yy.’ın sonundan 20. yy.’ın başına kadar Osmanlıca ve Türkçe kaynaklarda Homeros ve eserlerinin nasıl ele alındığı incelenecektir. 1863 tarihinden Homeros’tan ilk tam Türkçe tercümenin yapıldığı 1940 tarihine kadar dergi, mecmua ve gazete gibi süreli yayınlarda, Yunan edebiyatı ve tarihi hakkındaki eserlerde ve ilk Türkçe tercümelerin girişlerinde Homeros’un doğum tarihi, doğum yeri, seyahatleri, İlias ve Odüsseia destanlarının nasıl ele alındığı incelenmiştir. Tasvir-i Efkâr, Kevkebü'l İlm, Hayat Mecmuası, Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası, İctihad gibi süreli yayınlarda; M. Rauf (ö. 1918), Mehmed Tevfik (ö. 1915), Halit Ziya (ö. 1945), İsmail Hikmet Ertaylan (ö.1967), İsmail Habip Sevük’ün (ö.1954) Yunan edebiyatı hakkındaki eserlerinde Homeros’un hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ali Haydar (ö. 1914), Namık Kemal (ö.1888) ve Ahmed Midhat Efendi’nin (ö.1912) eserlerinde; Şemseddin Sâmi (ö.1904), Ahmet Midhat Efendi ve Nabizâde Nâzım’ın (ö.1893) Yunan mitolojisi hakkındaki eserlerinde Homeros, Truva savaşı ve Yunan mitolojisindeki önemli figürler anılmaktadır. Yusuf İzzet Paşa (ö.1922), Ali Canip Yöntem (ö. 1967), Abdullah Cevdet Karlıdağ (ö.1932), Ahmed Refik Altınay’ın (ö. 1937) Homeros hakkındaki makaleleri, müstakil çalışmalarda ve süreli yayınlarda yayımlamıştır. Naim Fraşeri, Selanikli Hilmi (ö. 1942) ve Ömer Seyfettin’in (ö. 1920) tamamlanmamış ilk İlias tercümelerinde Homeros’un biyografisi ve destanları hakkında açıklamalar yer almaktadır. Homeros kaynaklarda zaman zaman gerçek zaman zaman da efsanevî bir şair olarak tanıtılmakta, doğduğu yere nispetle milaszâde, mélésigéne ve kör manasına gelen Homeros olarak anılmaktadır. Homeros, Yunan şairleri, tragedya ve komedya yazarlarının öncüsü; Roma ve Avrupa’daki şairlerin en önemli kaynağı olarak gösterilmektedir. Homeros İran’ın millî destanı Şâhnâme’nin müellifi Firdevsî ve şair Nizâmî ile karşılaştırılmış, Aristoteles’in hocalık yaptığı Büyük İskender’in hayranlık duyduğu bir şair olarak tasvir edilmiştir. Meles, Salamis, Rodos, Kolofon, Argos, Atina şehirleri özellikle İzmir/Smyrne Homeros’un doğum yeri olarak kabul edilmiştir. Homeros’un doğum tarihi Truva savaşı ve Herodot'un doğum tarihi esas alınarak yaklaşık m.ö. 900 senesi olarak belirlenmiştir. Tyrsenia, İberya, İthaka, Kolofon, Kyme, Neonteikhos, Foça, İos, Hellas, Samos, Kios isimli şehirler Homeros’un seyahat ettiği şehirler olarak anılmaktadır. Homeros’un biyografisi ve destanları hakkındaki açıklamalar 1795 yılında Friedrich August Wolf'un Prolegomena ad Homerum adlı eseriyle gündeme gelen “Homeros Sorunu” na dair Osmanlı-Türk aydınının yaklaşımlarını da göstermektedir.
Los estilos APA, Harvard, Vancouver, ISO, etc.
Ofrecemos descuentos en todos los planes premium para autores cuyas obras están incluidas en selecciones literarias temáticas. ¡Contáctenos para obtener un código promocional único!

Pasar a la bibliografía