Journal articles on the topic 'Siyasi faaliyet'

To see the other types of publications on this topic, follow the link: Siyasi faaliyet.

Create a spot-on reference in APA, MLA, Chicago, Harvard, and other styles

Select a source type:

Consult the top 50 journal articles for your research on the topic 'Siyasi faaliyet.'

Next to every source in the list of references, there is an 'Add to bibliography' button. Press on it, and we will generate automatically the bibliographic reference to the chosen work in the citation style you need: APA, MLA, Harvard, Chicago, Vancouver, etc.

You can also download the full text of the academic publication as pdf and read online its abstract whenever available in the metadata.

Browse journal articles on a wide variety of disciplines and organise your bibliography correctly.

1

ÖREN, Mehmet Furkan. "Tarikat ve Siyaset: Hâlidîlik Üzerine Bir Değerlendirme." BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 9, no. 1 (June 15, 2022): 1–28. http://dx.doi.org/10.33460/beuifd.1058097.

Full text
Abstract:
Tarikat ve cemaatlerin siyasetle ilişkileri Türkiye’nin önemli tartışma alanlarından biridir. Hâlidîlik bu tarikatlar içerisinde özgün bir yere sahiptir. II. Mahmud dönemiyle birlikte yıldızı parlayan ve Nakşibendiliğin bir devamı/türevi olan Hâlidîlik, bugün Türkiye’de faaliyet yürüten başta İsmailağa ve Menzil olmak üzere pek çok grubun ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Hâlidîliğin çıkış ve yayılmasıyla ilgili yapılmış sistematik araştırmalar olmakla beraber, bu tarikatın siyasetle ilişkisine değinen çalışmalar sınırlıdır. Bu tür bir okuma ancak Hâlidîlikle ilgili yapılmış olan çalışmalar ve bu tarikat üzerinde oluşan literatür incelenerek yapılabilir. Hâlidîliğin siyaset ilişkisinin betimsel analizi, güncel anlamda tarikatlar ve siyaset ilişkisine yönelik bir çıkarsama yapma imkânına da katkı sağlayacaktır. Bu çalışma, Hâlidîlik örnekliğinde bir tarikatın politik manevralarını literatür ışığında analiz etmeye çalışan bir değerlendirme makalesidir. Çalışmanın literatüre dayalı olarak temel tezi tarikatların dinamik bir organizma gibi olduğu ve kimi zaman siyasal belirginlikleri artarken, bazen de pasif muhalefete yöneldikleridir. Çalışma, dinsel bir hareketin özsel bir şekilde ele alınmasının sorunlu olduğunu vurgulamakta, dini grupların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel faktörlere bağlı olarak form değiştirip siyasi tavır alabildiğini Hâlidîlik özelinde tartışmaya çalışmaktadır. siyasi tavır alabildiğini Hâlidîlik özelinde tartışmaya çalışmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
2

ÖZASLAN, Kamil, and Abdurrahman Muhammet BANAZILI. "Siyasi Denetim Aracı Olarak Meclis Denetim Komisyonlarının Rolü: İstanbul İlçe Belediyeleri Örneği." Fiscaoeconomia 8, no. 1 (January 28, 2024): 18–37. http://dx.doi.org/10.25295/fsecon.1358240.

Full text
Abstract:
Devlet denilen üst yapının birer parçası olan belediyeler yasalarla kendilerine verilen görev ve yetkilere uygun olarak faaliyet yürütüp yürütmedikleri, belirlenen amaçlara ulaşmak için uygun araçları tercih edip etmedikleri, imkân ve kaynakları hukuka uygun şekilde kullanılıp kullanılmadıkları gibi çeşitli açılardan birtakım mekanizmalarla denetlenebilmektedirler. Bu mekanizmalardan biri olan siyasal denetim, belediye faaliyetlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesi süreçlerinin hukuka uygun şekilde yapılıp yapılmadığını anlamak için belediye meclisleri tarafından yürütülen bir denetim türüdür. Ancak yasama ve yürütme arasında kurulan bu denetim ilişkisi komisyonun oluşturuluş şekli nedeniyle meclisteki siyasi grupların ağırlığına göre işlerliğini yitirebilmektedir. Bu sorunsaldan hareketle çalışmanın amacı belediye meclislerinde siyasal denetim aracı olarak meclis denetim komisyonlarının ne denli işler olduğunu ortaya koymaktır. Bu çalışmada, evreni oluşturan İstanbul’daki belediyeler içerisinde maksatlı (amaçsal) örneklem yaklaşımı kullanılarak belirlenen, mecliste bir siyasi grubun yoğun olduğu iki farklı belediye ile siyasi grupların birbirine yakın sayıda olduğu bir belediye olmak üzere, üç ilçe belediyesinde görevli toplam 12 meclis üyesiyle görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler tematik analiz yöntemiyle analiz edilerek elde edilen veriler çalışmanın amacına uygun olarak yorumlanmıştır. Belediye başkanı ile komisyonun çoğunluğunu oluşturan üyelerin aynı partiden oluşması durumunda parti iradesinden çıkılamaması, dolayısıyla komisyon çalışmalarında reel ve etkin kararların alınamaması araştırmada sonucunda elde edilen başlıca bulgular arasında yer almaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
3

Tayınmak, İlknur, and Aras Türkeli. "Kadınlarda Algılanan Ayrımcılık, Göreli Yoksunluk ve Kolektif Eylem Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi." Kadın/Woman 2000, Journal for Women's Studies 23, no. 1 (September 17, 2022): 19–40. http://dx.doi.org/10.33831/jws.v23i1.241.

Full text
Abstract:
Dünyanın birçok bölgesinde kadınlar toplumsal cinsiyet rolleri ve algıları temelinde ayrımcılığa, şiddete ve fırsat eşitsizliğine maruz kalmaktadır. Kadınların maruz kaldıkları bu olumsuz tutum, davranışlar ve bunlara bağlı algılar, onların kolektif eylemlilikleri ile ilişkilidir. Bu bağlamda, mevcut araştırmada kadınların cinsiyet temelli ayrımcılık algısı, göreli yoksunluk algısı ve kadın hakları çerçevesindeki kolektif eylemleri arasındaki ilişkilerin ele alınması ve bu ilişkilerde siyasi görüşün rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Mevcut çalışmanın örneklemini Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 328 gönüllü kadın katılımcı oluşturmuştur. Katılımcılara Göreli Yoksunluk Ölçeği, Ayrımcılık Algısı, Siyasi Görüş, Kolektif Eylem ve Kolektif Eylem Niyeti’ne ilişkin ölçeklerin yer aldığı bir anket formu uygulanmıştır. Yürütülen analizler sonucunda kadınların cinsiyetlerine ilişkin ayrımcılık algılarının göreli yoksunluk algılarını, göreli yoksunluk algılarının ise ilgili konuda faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşuna üyelik niyetlerini pozitif şekilde yordadığı; bu ilişkilerde siyasi görüşün düzenleyici rol oynadığı bulgulanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
4

FİRUZAN, Esin, and Ali Rıza FİRUZAN. "TÜRK BANKALARININ LİKİDİTE VE KREDİ RİSK DEĞERLENDİRMESİ: DİNAMİK PANEL VERİ ANALİZİ." Business & Management Studies: An International Journal 5, no. 3 (December 19, 2017): 703–16. http://dx.doi.org/10.15295/bmij.v5i3.176.

Full text
Abstract:
Karlılık hedefiyle faaliyet gösteren Türk bankacılık sektörü, Türkiye’nin bulunduğu coğrafi ve siyasi konjonktür, gelişmekte olan ülke konumunda olması ve sınırlı öz sermaye olanaklarına sahip bir ülke olması nedeniyle, hem iç hem de dış dinamiklerinde oluşan baskı ile bazı risklerle karşılaşırlar. Bu çalışmada bankanın istikrarını ve varlığının göstergesi olan iki riskten bahsedilmiştir: Likidite ve kredi riski. Bu riskleri etkileyen içsel ve dışsal değişkenler ele alınarak, bankalara erken uyarı niteliğinde gösterilebilecek değişkenler ortaya çıkarılmıştır. Çalışmada 2009-2016 yılları arasında faaliyet gösteren 16 bankanın içsel ve dışsal değişkenlerinin bu iki risk değişkenleri üzerindeki etkileri, Dinamik Panel Veri Modeli- Arellano-Bond GMM kestirici yöntemi ile ölçülmüştür. Yapılan analizde, likidite riski değişkeninin daha çok makroekonomik değişkenlerdeki hızlı değişimlerden etkilendiği, kredi riski değişkeninin ise içsel değişkenlerdeki değişimden daha hızlı etkilendiği görülmüştür.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
5

SARIBULAK, Zekerya. "Maveraunnehir Bölgesinde Hanefî/Sünnî Kelamın Yayılmasında Ebu’l-Muin En-Nesefî’nin Katkısı." Scientific Journal of Faculty of Theology, no. 29 (December 26, 2020): 27–43. http://dx.doi.org/10.52754/16947673_2020_29_2.

Full text
Abstract:
Maveraunnehir bölgesinin İslam topraklarına katılmasından hemen sonra Ebu Hanife’nin fıkhı ve itikadî görüşleri bizzat öğrencileri tarafından bölgeye ulaştırılmıştır. Özellikle akaide dair yazdığı risaleleri yazılı metinler halinde bölgeye taşınmıştır. Mezhebin bölgede yerleşik hale getirilmesinde ekol âlimlerinin birçok gayreti olmuştur. Fakat bazı âlimlerin gayreti mezhebin bölgede yerleşik hale gelmesini sağlamıştır. Bu âlimlerin başında kelamcı, müfessir ve fıkıhçı Ebu’l-Muin en-Nesefî gelmektedir. Onun bölgede faaliyet gösteren diğer dini gruplarla girdiği tartışmalar ve kelamda te’lif ettiği eserlerle mezhebin kelami yönünün sistemleşmesini sağlamıştır. Ayrıca bölgede hüküm süren siyasi idarelerin Hanefî fıkhına bağlı olmaları bu süreci daha da hızlandırmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
6

ÖZER, Adem. "GÜNEŞ IŞIĞINDA GÖLGELER: (RUSYA’NIN) WAGNER GRUBU’NUN AFRİKA’DAKİ EYLEMLERİ BAKIMINDAN İSNAT EDİLEBİLİRLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ." İmgelem 7, no. 12 (July 30, 2023): 127–46. http://dx.doi.org/10.53791/imgelem.1319252.

Full text
Abstract:
Rusya, Wagner Grubu aracılığıyla, Afrika’daki kırılgan hükümetleri destekleme, isyanları bastırma, terörle mücadelede eğitim verme ve otoriter rejimleri koruma adına insan haklarını ihlal ederek, askeri müdahalelerde bulunmaktadır. Rusya, söz konusu hizmetlerin karşılığında, kıtada/bölgede ekonomik, siyasi ve askeri konumunu güçlendirecek konularda tavizler istemektedir. Rusya’nın bu hedeflere ulaşabilmesi için Wagner Grubu’nun faaliyet gösterdikleri birçok Afrika ülkesinde, savaş suçları işledikleri ve insan haklarını ihlal ettikleri kanıtlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Wagner Grubu’nu "ulus ötesi suç örgütü" olarak kabul etmiştir. Başta Avrupa Birliği’ne üye ülkeler olmak üzere, birçok devlet, Rusya’ya yaptırım uygulamıştır. Bu nedenle, Wagner Grubu’nun temel güvenlik yeteneklerinin belirlenmesi, hesap verebilirliklerini mümkün kılmak ve meşruiyet için esastır. Bu çalışma kapsamında, Wagner Grubu üyelerinin Afrika'daki eylemlerinin, devlet sorumluluğu prensipleri çerçevesinde Rusya'ya atfedilebilirliğinin tartışılması temel amaçtır. Rusya ile Wagner Grubu arasındaki organik bağa rağmen, sakin bir inkâr politikası sürdürülmektedir. Bu çerçevede devletlerin sorumluluğunu tayin için, Uluslararası Hukuk açısından şu soruyu cevaplamak önemlidir: Devletler, konvansiyonel orduları dışında faaliyet gösteren milisler tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı eylemlerden hangi koşullarda sorumlu tutulacaklardır?
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
7

KIYANÇ, Sinan. "The Greek (Rum) Population in Kars (1878-1920)." Journal of Universal History Studies 6, no. 2 (December 23, 2023): 191–212. http://dx.doi.org/10.38000/juhis.1326511.

Full text
Abstract:
Bu araştırmada 1878-1920 yılları arasında Kars’ta Rum nüfusu ele alınmaktadır. Kars’ta ilk Rum yerleşimi 1865 öncesine dayanmasına karşın topluluğun yoğun olarak gelmesi, 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nde (93 Harbi) kentin Çarlık Rusya işgaline girmesi ile başlamıştır. Çarlık Rusya yaklaşık kırk yıl süren işgal süresince kentten göç ettirdiği Müslümanlar yerine kendine sadık toplulukları yerleştirmiştir. Bu kapsamda Anadolu’dan ve Kafkasya’dan Rumlar kente göç ettirilmiştir. Rumların farklı coğrafyalardan olması aralarında bir ayrımı da beraberinde getirmiştir. Bu ayrım topluluk arasında sürekli olarak kendini hissettirmiştir. Kars’a göç eden Rumların büyük kısmı çiftçi olduğundan köylere yerleştirilmişlerdir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan Rumlar, kendileri ile beraber getirdikleri keçi ırkının farklı topluluklar tarafından da yetiştirilmesini sağlamışlardır. Çiftçiliğin yanı sıra taş ustası olan Rumlar ise kentin imaret faaliyetlerinde çalışmak üzere kent merkezine yerleştirilmiştir. Ortodoks inancının yaygınlaştırılması için desteklenen Rum din adamları ise kent merkezinde olduğu gibi köylerde de etkin bir şekilde faaliyet yürütmüşlerdir. Yoğun olarak köylerde yaşayan Rumlar, kentten ayrılmadan hemen önce yaşanan siyasi gelişmelerde aktif rol oynamışlardır. Balkan Savaşları’na kadar Müslümanlar ile iyi ilişkiler kuran topluluk, onlarla kültürel etkileşim içinde bulunmuştur. Balkan Savaşları’nda Yunanistan için Rus yönetiminin desteğiyle yardım toplamışlardır. Türklerin bu duruma tepki göstermesi o güne kadar büyük oranda iyi şekilde sürdürülen ilişkileri bozmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın gergin ortamında ilişkiler iyice bozulmuştur. Bolşevik İhtilali sonrasında yaşanan siyasi boşlukta Rumların bir kısmı çete faaliyetleri yürütmüşlerdir. Kentin yeniden Osmanlı Devleti himayesine girmesi ile kentten ayrılan Rumlar, Tiflis ve Batum’a; oradan da bir kısmı Yunanistan’a göç etmiştir. Araştırmada Rumların, Kars’ın Çarlık Rusya’nın işgal yıllarında en kalabalık topluluklardan birisi olduğu, kente göç etmeleri, sosyoekonomik durumları, siyasal gelişmeler karşısında tavırları, kentte bıraktıkları izler ve kentten ayrılmaları birinci el kaynaklar başta olmak üzere araştırma eserleri çerçevesinde ele alınmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
8

ÖZER, Çağlar. "SOĞUK SAVAŞ SONRASI REKABET VE İŞ BİRLİĞİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE RUSYA SİYASİ İLİŞKİLERİ." Akademik Hassasiyetler 10, Cumhuriyet Özel Sayısı (October 29, 2023): 152–71. http://dx.doi.org/10.58884/akademik-hassasiyetler.1356902.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze Türkiye’nin Rusya’ya yönelik dış politikası incelenmiştir. Türkiye’nin Rusya Dış politikasının incelenmesinde kapsamlı bir literatür taraması yapılmış, Türkiye - Rusya ilişkilerini inceleyen kitap, makale ve bilimsel yayınlar taranmıştır. Ayrıca Rusya ile Türkiye arasındaki tarihsel süreç içerisinde yapılan anlaşmalar gözönünde tutularak kronolojik sıra ile dış politika süreçleri incelenmiştir. Bu kapsamda öncelikle iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihsel arka planına yer verilmiş, ardından Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin Rusya’ya yönelik dış politikası karşılıklı ilişkiler ve iş birlikleri nezdinde incelenmiştir. Müteakiben İkinci Dünya Savaşı süreci ve sonrasında oluşan Soğuk Savaş dönemi Türkiye’nin Rusya dış politikasına yer verilmiştir. Soğuk Savaş döneminin ardından farklı bir seyir izleyen Türkiye’nin Rusya dış politikası ise 1991-2002 ve 2002’den günümüze olmak üzere iki döneme ayrılarak incelenmiştir. Çalışma sonucunda; köklü devlet geleneğine sahip iki komşu ülke arasındaki dış politikanın yüz yıllık süreci kapsayan dönemin uluslararası ortamı doğrultusunda şekillendiği saptanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından itibaren olumlu bir süreç izleyen iki ülke arasındaki ilişkiler İkinci Dünya Savaşı sürecinde olumsuz bir duruma evrilmiş, Soğuk Savaş sürecinde her iki ülkenin karşı kutuplarda yer almalarının etkisiyle genel olarak rekabet ve iş birliği ile devam etmiştir. Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından ilk dönem iki ülke arasındaki ilişkilerde dengeli bir dış politika yürütülememesine karşın 2000’li yıllardan sonra değişik bölge ve alanlarda rekabet, iş birliği ve faaliyet ortaklığına doğru yol alan dengeli bir dış politika yaklaşımı ile ilişkilerin ilerlediği değerlendirilmiştir
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
9

Özçelik Heper, Fatma, and Adnan Kayuk. "Sağlık Turizmi Kapsamında Medikal Turizmde Mevcut Durum Analizi: İstanbul Örneği." İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 11, no. 1 (May 16, 2024): 176–91. http://dx.doi.org/10.17336/igusbd.1142964.

Full text
Abstract:
Tıbbi bakım hizmeti almak amacıyla sürekli yaşanılan ülke veya şehir dışına yapılan seyahat olarak tanımlanan medikal turizmde yaşanan talep artışı politika yapıcılarının, yatırımcıların ve akademisyenlerin dikkatini bu yönde yoğunlaştırmıştır. Yapılan bu araştırmada İstanbul’da bazı özel ve kamu hastaneleri ile medikal alanda faaliyet gösteren işletmelerin sorumlu yetkilileri ile yarı yapılandırılmış mülakat tekniği ile yüz yüze görüşülerek İstanbul’da medikal turizmin mevcut durumu ile ilgili veriler toplanmaya çalışılmıştır. Çalışma sonucunda uygun maliyet, uzman doktorlara sahip olmak, hastanelerde hijyen şartlarına uyum, uzun bekleme sürelerinin olmaması, İstanbul’un konum açısından avantajı, kamu hastanelerinin uluslararası standartlara uygun hale gelmesi, bu alanında yapılan uluslararası yasal düzenlemeler, medikal sağlık alanındaki malzemelerin diğer ülkelere göre daha ucuz olması ve kaliteleri sayesinde uzun süreli kullanılmaları İstanbul’un sahip olduğu fırsatlar olarak belirlenirken, tutundurma faaliyetlerinin yetersizliği, teknolojik altyapıdaki yetersizlik, siyasi politikalar, yabancı dil bilmeyen personelin fazlalığı, hastanelerdeki fiziki yetersizlikler de görüşmeciler tarafından bildirilen eksiklikler olarak tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
10

AVŞAROĞLU, Güliz Lerzan, and İrge ŞENER. "Examination of Populist Discourses on Tax Amnesty within the Framework of Changing Institutional Logic over a 100-year Period: 1923-2023." Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 23, Özel Sayı (October 23, 2023): 375–408. http://dx.doi.org/10.18037/ausbd.1307647.

Full text
Abstract:
Tarihsel süreç içerisinde değerlendirildiğinde vergi kanunları ekonomik ve siyasi duruma göre yenilenirken zaman içerisinde devletin veya mükelleflerin karşılaştıkları zorlukların aşılması amaçlanmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca farklı alanlarda faaliyet gösteren mükelleflerin vergi cezalarının vergi afları müessesesi ile ödemesinin kolaylaştırıldığı veya azaltıldığı görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, vergi aflarının kapsamlarının kurumsal rasyonalizm veya popülizm nedeni ile mi ortaya çıktığının tespit edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1923-2023 yılları arasında sahip olduğu kurumsal mantık dönemlerinde, çıkartılan 40 vergi affının kanunlaşması sırasında kayda alınan meclis tutanakları, hükümetlerin vergi aflarına ilişkin popülist söylemlerinin belirlenmesi için içerik analizine tabi tutularak incelenmiş; vergi aflarının ait olduğu dönemin mantığını taşıyan popülist politikalar doğrultusunda çıkartıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, devletçi mantık, liberal mantık ve serbest piyasa mantığı dönemlerinin her birinde üç farklı popülizm türü belirlenmiştir. Bu dönemlere ek olarak, mükellef odaklı piyasa mantığı olarak tanımlanan 2002 yılından sonraki dönemde çoğunlukla milli irade popülizmini yansıtan ifadelerin olduğu tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
11

YUMUL, Arus. "The First Protestant Missionaries in the Ottoman Empire: the Quakers." Cihannüma: Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi 9, no. 1 (April 28, 2023): 1–24. http://dx.doi.org/10.30517/cihannuma.1333518.

Full text
Abstract:
İlk Protestan misyonerlerinin Osmanlı İmparatorluğu’na gelişi on dokuzuncu yüzyıla tarihlense de ilk misyonerlerin geliş tarihi en geç on yedinci yüzyıldır. On yedinci yüzyıl İngiltere’sinin kaotik siyasi ve dini atmosferinde ortaya çıkan ve George Fox tarafından kurulan binyılcı muhalif Hıristiyan hareketlerinden, Dostların Dini Derneği veya Quakerler, İngiliz Protestanlığının ilk geniş çaplı misyonerlik hareketiydi. Dinleri, dilleri ırkları, milliyetleri ne olursa olsun Tanrı’nın her insanda var olduğuna dair “İç Işık” öğretisiyle yola çıkan misyonerler herkesi içindeki ışığa döndürmeyi amaçlıyorlardı. Aynı maksatla Osmanlı topraklarına da gelen misyonerler, Quaker mesajını sadece Müslüman ve Gayrimüslimlere değil aynı zamanda Osmanlı sultanına da ulaştırmaya çalıştılar. Misyonerlik çabalarında herhangi bir başarı kaydedememelerine rağmen Quakerlar genellikle ülkeden görevlerini yerine getirmiş olmanın verdiği huzurla ayrıldılar. Bu makale, Sultan VI. Mehmet’le bizzat görüşüp mesajını iletmeyi başaran Mary Fisher’dan aynı amaçla yola çıkan ancak amaçlarına ulaşamayan Quakerlara, imparatorluğa daha mütevazı amaçlarla gelen misyonerlere kadar birinci nesil Quakerların Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik faaliyetlerinin bir dökümünü yapmakta; Quaker misyonerlerinin hem yerli halk ve yetkililer ile ilişkilerini, hem de ülkede faaliyet gösteren İngiliz tüccar, konsolos ve elçilerle yaşadıkları gerilimli, çatışmalı ilişkiyi ele almaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
12

YENİSOY ÖZKAN, Nilgün. "PUBLIC EDUCATION ACTIVITIES OF PUBLIC HOUSES AS A TOOL OF CULTURE AND MODERNIZATION." Uluslararası Ekonomi Siyaset İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi 6, no. 2 (April 15, 2023): 158–68. http://dx.doi.org/10.59445/ijephss.1252330.

Full text
Abstract:
Türk Kurtuluş Savaşı başarıyla neticelendikten sonra Türk milletini çağdaş medeniyetler düzeyine ulaştırabilmek için inkılaplar yapılmıştır. Bu inkılaplar sosyal, siyasi kültürel ve hukuki olarak değişim ve yenileşmelerin temelini oluşturmuştur. İnkılaplar ile birlikte Türk milleti dar kalıplardan kurtularak milli benliğini bulmuş ve bu istikamette yol almıştır. İnkılapların tüm halk tabanına yayılabilmesi için eğitim kurumlarına ihtiyaç duyulmuştur. Halkın hızlı bir şekilde eğitilmesi için mevcut eğitim kurumlarının yetersiz olduğu görülmüştür. Fakat örgün eğitim dışında kalan halk kitlelerinin eğitilmesi önemli bir problem olarak görülüyordu. Türkiye’de halk eğitimi ile ilgili çalışmalara ilk olarak Türk Ocakları’nda başlanmıştır. Osmanlı Devleti döneminde kurulan Türk Ocakları, Anadolu’da halk eğitimi konusunda büyük görevler üstlenmiştir. Türk Ocakları Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra da bir süre daha varlığını sürdürmüştür. Bu kurumun 1931 yılında kendini feshetmesinden sonra halk eğitimi görevi Halkevleri tarafından üstlenilmiştir. Atatürk’ün en önemli projelerinden biri olan halkevleri 19 Şubat 1932 tarihinde kurulmuştur. Atatürk’ün halkçılık ilkesi doğrultusunda Türk milletinin yapılan ve yapılacak olan inkılapları daha iyi bir şekilde özümsemeleri ve Türk modernleşmesinin gerçekleştirilmesi için halkevleri önemli çalışmalar yürütmüştür. Bu çalışmada halkevlerinin halk eğitimi hususunda kendi bünyesindeki çalışma kolları ile yürüttüğü faaliyet üzerinde durulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
13

Özkan, Asaf. "Türkiye’de Yabancı Sermayeli Şirketlerden Yabancı ve Gayrimüslimlerin Tasfiyesinin Nedenleri (1922-1923)." Belleten 87, no. 308 (April 1, 2023): 293–331. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2023.293.

Full text
Abstract:
Lozan Barış Konferansı’nda TBMM Hükûmeti ile İtilaf Devletleri arasında halledilmesi gereken en önemli konulardan birisi de Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin statüsüydü. Bir taraftan konferans süreci devam ederken diğer taraftan yükselen milliyetçi duygunun da etkisi ile yabancı sermayeli şirketlerde çalışan yabancıların ve gayrimüslimlerin tasfiyesine yönelik talepler yükselmeye başladı. Bu tasfiye talebini kapitülasyonlar ve diğer ayrıcalıklar sayesinde yabancıların ve gayrimüslimlerin iktisadi olarak Müslüman/Türk kesimden daha iyi durumda olduklarına dair algı besliyordu. Müslüman/Türk kesimden gelen itirazlar ve eleştiriler doğrultusunda zaferden hemen sonra başlayan tasfiyeler Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla yoğunlaştı ve 1920’li yıllar boyunca devam etti. Şirketlerdeki yabancı ve gayrimüslim çalışanlara yönelik tasfiyelerin nedenlerini; millet yaratma projesi olarak tasfiyeler, iktisadi nedenler ve güvenlikle alakalı nedenler şeklinde üç başlık altında toplamak mümkündür. Kendisini ulus-devlet olarak tanımlayan yeni Türk devleti doğası gereği Osmanlı’dan devralınan nüfusu homojenleştirmek istiyordu. Buna bağlı olarak millet yaratma sürecinde güvenilmez olarak görülen gayrimüslimleri “millet” tanımının dışında tutan politikalar izlemeye başladı. Bu politikaların en bilinenlerinden biri de gayrimüslimlerin şirketlerden tasfiye edilmeleri olmuştur. Aslında bu tasfiyelerle yeni Türk devleti, siyasi bağımsızlığın yanı sıra iktisadi bağımsızlığı da sağlamak gerekçesiyle çalışma hayatında etkin olan ve artık güvenilmez olarak değerlendirilen yabancı ve gayrimüslimleri tasfiye ederek yerlerine güvenilir görülen Müslüman/Türk unsuru ikame edecek politikaları yürürlüğe koydu.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
14

AMASYA, Eray, and Derviş Ulaşhan ERASLAN. "BOZKIR TOPLUMLARINDA TOPLUMSAL TABAKANIN GÖSTERGESİ OLARAK “HALKA AVLARI”." Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (HÜTAD), no. 39 (December 7, 2023): 241–59. http://dx.doi.org/10.20427/turkiyat.1249589.

Full text
Abstract:
İnsanlığın ilk zamanlarından beri avcılık toplumların ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel karakterlerini belirleyecek kadar etkili bir faaliyet olmuştur. Avcılık sosyal anlamda halk tabanında geniş bir yer bulan aktivite olmakla birlikte, bozkır toplumlarında yöneten ve yönetilen ilişkisinin de bir aracı olmuştur. Bozkır toplumlarında halka avı, gücü sembolize eden iktidarın bir göstergesi olmuştur. Bununla birlikte halka avları, toplumsal statüyü dizayn etme işlevi görmüştür. Bu çalışma, toplumsal yapının oluşmasında sosyal semboller olarak bozkır toplumlarında iktidar ile iktidarın meşrulaştırılması bağlamında karizmatik otorite ve toplumsal tabakaların oluşması süreçlerini halka avları esasında değerlendirmektedir. Çalışmanın amacı, bozkır toplumlarında halka avlarının toplumsal tabaka ve sosyal sermaye üzerindeki rolünü ortaya koymaktır. Araştırmanın kapsamı bağlamında bozkır toplumlarının iktidar ilişkileri, sosyal sermayeleri ve lidere atfedilen anlam, halka avları bağlamında değerlendirilmiştir. Halka avında lider, karizmatik otoritenin göstergesi olarak ele alınırken, av sırasında komutanlar ve soyluların göstermiş olduğu yararlılık ise iktidar ve sosyal statü ilişkileri bağlamında ele alınmıştır. Çalışmada avlanma ve av sonrası etin paylaşımı, halka avları bağlamında iktidar, otorite, sosyal sermaye ve sosyal tabakalar arası farklılaşmanın bozkır toplumlarındaki yansıması üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda bozkır toplumlarında halka avlarının sosyal tabakalar, sosyal sermaye ilişkileri ve liderin karizmatik otoritesi üzerinde belirleyici bir araç olduğu ayrıca halka avları çerçevesinde ortaya çıkan kural ve törenlerin de toplumsal tabaka ilişkileri açısından önem arz ettiği anlaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
15

Sağlam, Nevzat. "Münafıkların Lideri Olarak Abdullah b. Übey b. Selûl." Journal of The Near East University Faculty of Theology 9, no. 2 (December 25, 2023): 268–88. http://dx.doi.org/10.32955/neu.ilaf.2023.9.2.09.

Full text
Abstract:
İslam’ın ve Müslümanların tarih boyunca birçok düşmanı olmuştur. Bu düşmanların en tehlikelilerinin küfür ve İslam’a düşmanlığını gizleyerek Müslüman gibi görünen münafıklar olduğunda şüphe yoktur. Münafıklar düşmanlıklarını açıkça izhar etmediklerinden İslam toplumunu içerden bir kurt gibi kemirerek çökertmeye çalışmış, İslam’a ve Müslümanlara çok büyük zararlar vermişlerdir. Mekke döneminde Müslümanlar zayıf ve güçsüz, müşrikler ise otorite ve güç sahibi idi. Bu yüzden İslam düşmanlarının, kendilerini gizlemelerine ve gizli bir faaliyet içinde olmalarına ihtiyaçları yoktu. Zira Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara karşı açıkça düşmanlıklarını zaten sürdürüyorlardı. Bu sebeple nifak hareketi, Medine’de ortaya çıkmıştır. Hz. Peygamber’in Medine’ye hicreti, buradaki siyasi, idari ve dini dengeleri altüst etmiştir. İslam’a yöneliş, Müslümanları güçlendirmiş ve kısa sürede Medine’de hâkim güç haline getirmiştir. Bu durum hicretin hemen öncesinde Medine’de krallık tacını giymeye hazırlanan Abdullah b. Übey b. Selûl için büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. İktidarının ve siyasi ikbalinin önünde en büyük engel olarak Hz. Peygamber’i gören Abdullah b. Übey b. Selûl, samimi bir mümin olarak ona tabi olmayı kabullenememiştir. Hz. Peygamber’e kalbinde derin kin ve düşmanlık beslediği halde açıktan düşmanlık yapmaya cesaret edemediği için Bedir zaferinden sonra İslam’a girdiğini ilan ederek Müslüman gibi görünmeyi tercih etmiştir. Hayatı boyunca nifak hareketlerinin öncülüğünü yapan Abdullah b. Übey, etrafında toplanan gönlüne imanı sindirememiş münafık denilen zümrenin reisi olmuştur. Bu çalışmada, Abdullah b. Übeyy’in soyu, kişiliği, onun toplum nezdindeki durumu, Resûl-i Ekrem ve İslam aleyhine yürüttüğü fitne, fesat faaliyetleri ele alınmıştır. Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara kindarlığı ve düşmanlığının sebepleri, planladığı ve içinde yer aldığı yıkıcı ve bölücü faaliyetler, bu faaliyetlerde izlediği strateji üzerinde durulmuştur. Adı nifak hareketleriyle özdeşleşmiş olan ve tarih boyunca fitne hadiseleriyle anılan Abdullah b. Übeyy’in, Hz. Peygamber döneminde askeri, siyasi ve sosyal olaylarda üstlendiği rol ve takındığı tavır irdelenmiştir. Başta Uhud olmak üzere Benî Mustalik ve Tebük Gazvelerinde Müslümanların dirençlerini kırarak cihattan alıkoymak, çatışma çıkararak İslâm ordusunu içten çökertmek için başını çektiği nifak hadiseleri konu edilmiştir. Yahudilerle dostluğunun bir tezahürü olarak Benî Kaynuka ve Benî Nadir Yahudilerinin Medine’den sürgün edilmelerine engel olma çabaları, sergilediği davranış ve sebepleri belirlenmeye çalışılmıştır. Hz. Peygamber’in, münafıkların lideri konumunda bulunan İbn Übeyy’e karşı, hem hayatında hem ölümünden sonra nasıl davrandığı ve nasıl bir strateji izlediği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Böylece önderlik ettiği nifak olaylarıyla, münafık bir liderin İslam’a ve Müslümanlara verdiği zararların boyutları tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ana kaynaklarını İslam Tarihi kaynakları oluşturmaktadır. Bununla birlikte, Kur’an-ı Kerim’de Tevbe, Haşr ve Bakara gibi muhtelif sûrelerde tarihi olaylarla bağlantılı olarak münafıklardan bahsedilmekte, ayrıca Münâfikûn adıyla da müstakil bir sûre bulunmaktadır. Bu sûrelerde münafıkların itikadî durumları, psikolojik ve ahlâkî bozuklukları, toplumsal hayattaki yerleri, Hz. Peygamber’e ve müminlere karşı tavır ve davranışları, ahiretteki yerleri ve mevkilerine ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Çalışmada gerekli yerlerde bu ayetlere de atıflar yapılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
16

ÖZKUL, Ali Efdal. "Osmanlı İdaresinde Kıbrıs’ta Serkis Ağa Liderliğindeki Bir Ermeni Tercüman Ailesi ve Faaliyetleri." Gazi Akademik Bakış 14, no. 28 (June 10, 2021): 225–46. http://dx.doi.org/10.19060/gav.948948.

Full text
Abstract:
Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de bulunduğu özel konumdan dolayı tarihi devirlerden itibaren bölgeye hâkim olmak isteyen birçok uygarlığın ve toplumun ilgisini çekmişti. Dolayısıyla İlk Çağlardan itibaren Akdeniz’de faaliyet gösteren toplumların yolu bir şekilde Kıbrıs ile kesişmiştir. Kıbrıs’taki Ermeni varlığı Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 6. yüzyıl sonlarına kadar gerilere gitmektedir. Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin genel olarak ticaretle olan uğraşları bilinmektedir. Bu nedenle Ermeni toplumunun Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz ticaretinde önemli bir rolü olan bir yerde bulunmamaları düşünülemezdi. Kıbrıs’ta yaşayan Ermeni cemaatinin adadaki faaliyetlerinde ticaret öne çıkmaktaydı. Kıbrıslı Ermenilerin adada genellikle ipek üretimi ve ticareti ile uğraşmışlardı. Ermeni toplumundan bazı ticaret adamları adada görev yapan ahidnameli devletlerin konsoloslarının (özellikle Fransa, İngiltere ve Hollanda) yanında tercümanlık da yapmışlardı. Kıbrıs adasında yaşayan Ermenilerden birisi de Serkis veled-i Avak adlı ticaret insanı idi. Serkis ticaret yanında zaman zaman Fransa zaman zaman ise İngiltere konsolosu yanında konsolos tercümanı görevlerinde de bulunmuştur. Bu arada Serkis ve ailesindeki diğer erkeklerin çeşitli dönemlerde farklı devletlere ait konsolosların yanında tercümanlık yaptıkları kaynaklardan anlaşılmaktadır. Söz konusu çalışmada Kıbrıs adasında yaşayan başta Serkis veled-i Avak olmak üzere ailesindeki bireylerin adadaki ticaret başta olmak üzere her türlü faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Araştırmada, Kıbrıs Lefkoşa Şeriye Sicillerinden ve Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivlerindeki arşiv kaynaklarından yola çıkılarak elde edilen veriler yerli ve yabancı kaynaklarla desteklenmiştir. Sonuç olarak, Kıbrıs’ta yaşayan Ermeni toplumunun ileri gelenlerinden biri olan Serkis ve ailesinin adanın siyasi, sosyal ve ekonomik hayatına yaptıkları olumlu ve olumsuz katkılar ile ilgili çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
17

Coşkun, Aziz. "Siyasal İletişim Faaliyeti Olarak 14/28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Gazete Manşetlerine Yansıması." MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi 13, no. 3 (June 25, 2024): 1022–35. http://dx.doi.org/10.33206/mjss.1343337.

Full text
Abstract:
Bu çalışmada, siyasal iletişim bağlamında seçimlerin gazete manşetlerine nasıl yansıdığı araştırılmıştır. Çalışmanın önemi, Türkiye siyasi tarihinde ilk olan iki turlu seçimin gazete manşetlerine nasıl yansıdığını ele alan ilk çalışmalardan olmasıdır. Türkiye siyasi tarihinde seçimler, halk tarafından sürekli önemsenmiştir. 14/28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanan seçmenlerin katılım oranı da bunu kanıtlar niteliktedir. Dolayısıyla 14/18 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kitle iletişim araçlarının en önemlilerinden olan gazetelerin manşetlerine yansıması da önem arz etmektedir. Bu yüzden farklı yayın politikalarına sahip olduğu düşünülen Cumhuriyet, BirGün, Sözcü; Yeni Şafak, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin seçimlerden sonraki ilk günü olan 15 ve 29 Mayıs tarihli manşetleri incelenmiştir. Gazete manşetlerinde yer alan ifadelerin analiz edilmesinde sosyal ve kültürel araştırmalar içinde yazılı ve sözlü metinler kullanılarak oluşturulan anlam ürünleri ile ilgilenen Van Dijk’ın söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda; Yeni Şafak, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin Cumhur İttifakı lehine yönelik manşetler attıkları tespit edilmiştir. Buna karşın Cumhuriyet, BirGün ve Sözcü gazetelerinin ise Millet İttifakının lehine manşetler kullandıkları görülmüştür.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
18

Sarı, Muhammed. "I.Dünya Harbi Öncesi İngiltere'de Kurulan Türkofil Bir Dernek: The Anglo-Ottoman Society." Belleten 83, no. 298 (December 1, 2019): 1033–80. http://dx.doi.org/10.37879/belleten.2019.1033.

Full text
Abstract:
İngiltere'de Türkofil bir cemiyetin kuruluşunun ilk örneğini 1896 yılında Londra'da kurulan Anglo-Foreign Turkısh Committee oluşturur. Fakat bu cemiyetin kuruluşundan sonra çok etkin olmadığından olsa gerek bu isme 1913 yılına kadar rastlanmaz. 1913 yılının Kasım ve Aralık aylarında yine Türkofil bir topluluk olarak Anglo-Ottoman Association'dan dönüşerek yeni kurulacak olan Anglo-Ottoman Society ismi zikredilmeye başlar. Bu topluluk 15 Aralık tarihinde toplantısını yapar ve bu tarihten itibaren üyelerini toplar. Bu sırada Üyeleri arasında Pan-Afrikan ve Pan-İslamist olarak tanınan Duse Muhammed Ali, sonradan Müslüman olan Marmaduke Pickthall, Arthur Field, Kont ailesinden olan Aubrey Herbert gibi etkili isimler yer alır. Üyeler arasında muhafazakâr siyasetçilerin yanısıra liberal, işçi ve İrlanda milliyetçi partilerinden milletvekilleri ve Lordlar Kamarası'ndan kişiler vardır. Bunlardan başka, dikkat çeken Rus göçmeni liberal haham Jaakoff Prelooker ile yine Siyonist olarak bilinen Moses Gaster ile Yahudi gazeteci Lucien Wolf da yürütme kurulunda yer alır. Anglo-Ottoman Society, Türk dostu propaganda merkezi konumundadır. Bu cemiyet, Osmanlı Devleti'nin çıkarlarını savunacak ve bütün dünyada Müslümanların davasını duyuracaktır. Cemiyet, ırk, siyasi ve dini inançlar dikkate alınmaksızın tüm erkekler ve kadınlara açıktır. I. Dünya Savaşı başlamadan evvel Osmanlı ve İngiliz ittifakını savunmuş, ancak savaş başlayınca iki devlet karşı karşıya gelince bu kez söylemlerini yenilemek zorunda kalmışlardır. Savaş döneminde ise İngiliz hükümeti üzerinde baskı kurarak Osmanlı ile ayrı bir barış antlaşması imzalanmasını temin etmeye çalışmışlardır. Buna da muvaffak olamayınca bu kez de Savaş sonrasında Osmanlı'nın Trakya, Anadolu ve İstanbul topraklarının Türklere bırakılması için çaba sarfetmişlerdir. Lakin bu noktada da başarı sağlayamamışlardır. Topluluk üyeleri faaliyetlerini çoğunlukla basın-yayın kuruluşları, konferanslar ve ikili görüşmelerle yaymaya çalışmışlardır. Bu yayın organları African Times and Orient Review, İslamic Review, The New Age'den oluşmaktadır. Yayın organlarıyla da İngiliz kamuoyu ve hükümetini etki altına almaya çalışmışlardır. Bu etki, Osmanlı'nın korunmasının İngiliz hükümeti açısından zaruri olduğu yönünde olmuştur. Ayrıca Osmanlı aleyhindeki çeşitli yayınlara karşı da bu yayın organlarında kendi düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Bu topluluğun başarısı tartışılır bir durumda olsa da en azından ilk kez Türkofil bir yapının yurt dışında faaliyet göstermesi açısından önem arzetmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
19

Şengül, Selçuk. "II. Mehmed’in İlk Saltanatı Döneminde (1444-1446) Gerçekleşen Hurufilik Kovuşturması ve Edirne Vakası Meselesi." ALEVİLİK–BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, no. 27 (July 24, 2023): 131–52. http://dx.doi.org/10.24082/2023.abked.406.

Full text
Abstract:
Hurufilik, XIV. yüzyılda yaşamış olan Fazlullah Hurufi’nin sistemleştirdiği felsefi ve mistik bir düşünce akımıdır. Başlangıçta, Timurlu Devleti egemenliğinde olan tarihî Azerbaycan ve İran sınırları içinde gelişen Hurufilik, daha sonra; günümüz İran, tarihî Horasan, Anadolu ve Balkanlarda da varlık göstermiştir. Hurufiler XV. yüzyıldan sonra gizli bir şekilde faaliyet göstermeyi tercih ettiğinden dolayı Hurufilik, genellikle anlaşılması zor bir fenomen olmuştur. Bunda, Hurufiliğin “sır içerikli dil”le örülü bir öğretiye sahip olmasının da etkisi yadsınamaz. Özellikle Osmanlı döneminde yaşamış olan Hurufiler konusunda bu zorluk daha çok hissedilmektedir. Hurufi olmasalar bile Hurufilikten etkilenerek yazan veya eserlerinde Hurufiliği andıran temalar barındıran şair ve yazarların olması, bu belirsizliği artıran unsurlar olmuştur. Ancak Hurufilik düşüncesi, onun tarihi kadar müphem değildir ve son elli yılda ortaya konan çalışmalar neticesinde, daha iyi bilinmektedir. Hurufilerin Timurlu Devleti’nde yaşadığı kötü tecrübeden sonra Anadolu’ya geçerek gizlenmeyi tercih etmesi ve başta Bektaşilik olmak üzere bazı tarikatların içinde gizlenerek varlığını sürdürmesi dikkate değerdir. Hurufilerin bugünkü Arnavutluk ve Makedonya gibi Balkan bölgelerinde de ciddi bir varlığı söz konusudur. Hurufilerce yazılmış eserlere ve diğer tarihî kayıtlara bakıldığında, Hurufilerin dönemin dinî düşüncesini de oldukça derinden etkilediği görülmektedir. Hurufilerin Osmanlı topraklarında karşılaştığı kayda değer ilk büyük problem, 1444 yılı civarında Edirne’de gerçekleşen bir dizi olaydır. Bu olaylarda, II. Mehmed’e yakın olan bazı Hurufi ileri gelenleri ile birçok Hurufi idam edilmiştir. Bu olaylar, Edirne’de o yıl yaşanan siyasi kargaşa ve savaş tehdidi ortamında gerçekleşirken, çalışmamızda, Hurufilere yönelik girişilen bu eylemlerin Osmanlı sarayı içindeki hizipleşmeyle bir ilişkisi olabileceği ihtimali ele alınmıştır. Bazı tarihçilerin de vurguladığı gibi bu olaylar, Hurufilerin tarihî serüveninde önemli bir kırılma noktası olmuştur. Bu durum, Hurufilerin gelecekteki tutumunu da belirleyen etkenlerden biri olmuştur. Bu çalışmada, Hurufilerin II. Mehmed ile kurduğu ilişkiler ve ardından uğradığı kovuşturmalar, dönemin tarihî atmosferi çerçevesinde irdelenmiştir. Ayrıca Edirne’de gerçekleşen olayların bir Hurufi kalkışması veya isyanı olup olamayacağı ele alınmış, son olarak Hurufilerin yaşadığı bu sürecin ilerideki tutumlarına ne şekilde yansımış olabileceği hususu, Hurufilerin Bektaşilikle ilişkisi bağlamında değerlendirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
20

Musalı, Vüsale. "Çağdaş Azerbaycan Şairlerinden Arif Buzovnalı: Hayatı, Şiir Sanatı ve Eserleri." Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, no. 15 (April 28, 2024): 749–77. http://dx.doi.org/10.51531/korkutataturkiyat.1451301.

Full text
Abstract:
Çağdaş Azerbaycan edebiyatında klasik geleneği sürdüren şairlerin ve bu alanda faaliyet gösteren edebî meclislerin isimleri çoğunlukla edebiyat tarihlerinde yer almamaktadır. Bu husus, ilgili alanda söz sahibi olan şairlerin edebî sanatlarının incelemesini gerektirmektedir. Bu şairlerden biri de Arif Buzovnalı’dır. Arif Buzovnalı, güncel hayatın sorunlarını, dinî, irfani konuları, sevgiyi klasik vezin ve şekiller üzerinden ele almış, Azerbaycan şirinde ilk kez serbest aruzu uygulamış, Hazar Tezkiresi’ni tertip etmiş, çok sayıda öğrenci yetiştirerek üstat şair konumuna yükselmeyi başarmıştır. Makalede adı geçen şairin hayatı ve eserleri nitel araştırma yöntemleri kullanılarak incelenmektedir. Şairin sanatı ve edebî kişiliğinin ilk kez kapsamlı bir biçimde araştırılmaya tabi tutulması, bu makalenin bulgusunu teşkil etmektedir. Makalede; şairin sanatı incelenmiş, konular temel alınarak eserleri tasnif edilmiş, şiirlerinde kullandığı edebî sanatlardan örnekler verilmiş, şiirlerine yazılan nazireler belirlenmiştir. Böylece şairin edebî süreci nasıl etkilediği sorusu yanıtlanmaya çalışılmıştır. Arif Buzovnalı’nın şiirleri “Ömrün Öten Anları” (1999), “Marifetten Hakikate” (2005), “Seherime Ne Kalıp ki” (2007), “Hazar’ım” (2009), “Sarı Güller” (2010), “Seçilmiş Eserler” (2014), “Hazar Tezkiresi” (2017), “Vadi” (2022) ve “Gazeller” (2023) başlıklı kitaplarda toplanmıştır. Şairin kitaplarını gözden geçirdiğimizde klasik şiirin gazel, kaside, müstezat murabba, müseddes, müsebba, mu’aşşer, terciibent terkibibent kekeme-name gibi nazım şekillerinde eserler verdiğini gözlemliyoruz. Ayrıca tevhid, münâcât, na’t, mersiye, nevha, nazire ve tezkire türünde örnekler kaleme almıştır. Şairin şiirlerinin büyük bir kısmı aruz vezninin remel, müzare, hezec, müctes, münserih, hafîf bahirlerindedir. Şair bazı şiirlerinde dönemin ve savaşın yol açtığı toplumsal, siyasi, ahlaki ve psikolojik sorunları ele alır, geleneksel konulara yeni bir bakış sergiler. Adaletsizlik, zulüm, riya vs. gibi sorunları kendi perspektifinden değerlendirir, şiirlerinde mazlumların hakkının savunuculuğunu üstlenir. Arif Buzovnalı şiirlerinde aşk, irfan ve din konuları çoğunluk teşkil etmesine rağmen vatan temasına da sık sık müracaat edilmektedir. Şair vatan sevgisi, Karabağ sorunu, Birinci ve İkinci Karabağ Savaşları, Karabağ zaferi, Güney Azerbaycan hasretini klasik şiirin dili ile ifade eder. Arif Buzovnalı’nın çağdaşı olan Vidadi Arif, Hacı Soltan, İsa Şirinov, Eşref Pirşağılı, Ruhulla Amin, Nizami Mücahid, Nicat Nesri, Hasan Mirat, Hayal Vâsıf ve Elser Kadri onun şiirlerine nazire, tahmis ve terbiler yazmışlardır. Şairin şiirlerinin okuyucular tarafından sevilmesinde, etkili olmasında ele aldığı konuların, kullandığı edebî sanatların ve ses kompozisyonunun da önemli olduğu kanaatine varılmıştır. Arif Buzovnalı’nın şiirlerinin okuyucu kitlesi belirlenmiş; âşıkane gazellerinin muğam müziği icrasında, dinî, irfanî şiirlerinin ise irfan meclislerinde, taziyelerde, muharrem ayında teşkil edilen ayinlerde okunduğu tespit edilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
21

Kılınç, Elif Pınar, and Mustafa Şeker. "Eleştirel Ekonomi Politik Bağlamında Türkiye’de Medya İşletmeciliğinin Yapısal Dönüşümü Üzerine Bir Değerlendirme." Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, no. 44 (April 28, 2024): 181–202. http://dx.doi.org/10.31123/akil.1428206.

Full text
Abstract:
Medya işletmeleri, diğer işletmelerle benzer bazı özelliklerinin yanında, kendine özgü değişkenlerle faaliyette bulunan işletmelerdir. Sermaye, maliyet, gelir-gider, ürün, sahiplik ve örgüt yapısı gibi değişkenler, medya işletmelerinin özgünlüğü çerçevesinde gelişim ve dönüşüm göstermiştir. Diğer işletmelerden ayırt edici temel özelliklerinden olan ideolojik üretim yapması, medyanın, sahiplik yapısı ve eleştirel ekonomi politik kapsamında ele alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu yaklaşım, medyayı ve onun tarihsel konumunu, ideolojik, kültürel, sosyo-ekonomik işlevi ve ilişkileri çerçevesinde incelemektedir. Bu noktada, 1980 sonrası neoliberal politikalar ekseninde yeniden şekillenen ve değişen üretim tarzı, medyanın çalışma biçimi ve ilişkilerini de değiştirmiştir. Serbest piyasa koşullarında faaliyet göstermeye başlayan medya, güçlü sermaye yapısına sahip, farklı iş kollarında faaliyet gösteren büyük holdinglere eklemlenerek ayakta kalmaya mecbur bırakılmıştır. Medyanın, güçlü sermaye ve finans yapısına ihtiyaç duyan işletmeler olması, ekonomik, toplumsal, siyasal düzlemde ve git gide artan oranlarda iktidarlara bağımlı bir yapı sürmesini beraberinde getirmiştir. Geldiğimiz noktada medya işletmeleri, kâr zarar hesabı yapan kurumlar olmaktan çıkmış; fizibilitesi yapılarak dolaylı getirileriyle yatırım kararı alınan bir alan hâline gelmiştir. Medya sektöründen kâr etmeyen; hatta zarar etmeleri pahasına bu alandaki varlığını sürdüren medya sahipleri, sadece faaliyette oldukları diğer iş kollarının kaldıracı olarak işlev gören, homojen bir medya ortamının oluşmasına neden olmaktadır. Çalışmada, medya endüstrili kompleksler dönemine karşılık gelen ve 2002’den günümüze uzanan süreç, nitel ve tarihsel yaklaşımla incelenmekte; örnekler ve medya temsilcileriyle yapılan görüşmeler aracılığıyla değerlendirilmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
22

Düzgün, Oğuz. "Ahlak Yasasından Ebedi Barış İdealine Kant’ı Yeniden Okumak." İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi 13, no. 1 (March 29, 2024): 346–64. http://dx.doi.org/10.15869/itobiad.1406029.

Full text
Abstract:
Siyaset faaliyeti, insanların gerçekleştirdiği bir faaliyet olması açısından insanın eylemleri kadar düşünme etkinliğiyle de doğrudan ilişkili durumdadır. Bu noktada, siyaset felsefesinin insanî bir değerler alanına dâhil olan ahlâkla ilgisiz olması da imkânsız görünmektedir. Ahlaki temelli siyaset felsefesi teorilerini etkileyen önemli isimlerden birisi de elbette Kant'tır. Kant'ın siyaset anlayışı onun adalete dair arayışından ve ahlak alanındaki akıl yürütmesinden bağımsız değildir. Kant'a göre ahlaki eylem yalnız ve yalnız özgür iradeyle yapılması gereken bir tercih meselesi olmalıdır. Kant'ın siyaset anlayışının, özgürlük ve özerkliğe dayalı deontolojik ahlak/ ödev ahlakı anlayışının bir uzantısı olduğunu da belirtmek gerekir. Kant’a göre, aklın a priori bir yasası olan ahlâk yasasına uymak ahlâklı olmak isteyen herkes için zorunlu bir ödev olmak durumundadır. Bu zorunluluk hukuk yasaları gibi dışsal bir zorlamadan değil kişinin bir özgürlük yasası olarak ahlâk yasasını kendisine zorunlu bir ödev olarak belirlemesinden kaynaklanır. Kant’a göre insan ancak pratik aklın yasası olan ahlâk yasasına, kendi özgür iradesini kullanmak yoluyla uyarak doğa nedenselliğinin dışına çıkabilecektir. İnsanın özerkliğe sahip olduğu fikrine dayanan böyle bir ödev bilinci insanın gerçek özgürlüğünün teminatı olmak durumundadır. Kant daha sonra hukuk ve siyaset felsefelerini de ahlâk yasasını merkeze almak suretiyle geliştirecektir. Ahlâk yasasıyla başlayan bu yolculuğun duraklarından birisi de cumhuriyetçi bir adalet devleti kurma düşüncesi olacaktır. Zaten Kant’ın ahlâk anlayışından doğan ebedi barış düşüncesi de böyle bir adalet arayışının sonucunda ortaya çıkmıştır. Kant’a göre dünya ancak ebedi barış ideası yoluyla barış ve adalet dünyasına dönüşme imkânına kavuşabilecektir. Ayrıca makalede, BM gibi barışı temsil eden uluslararası kurumların pratikte Kant’ın görüşleriyle uyumlu olup olmadıkları sorusuna da cevap aranacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
23

OKUR ÇAKICI, Fatma. "Siyasal Partilerin İnternet Kaynaklı Halkla İlişkiler ve Siyasal İletişim Faaliy." Journal of Turkish Studies 11, Volume 11 Issue 2 (January 1, 2016): 951. http://dx.doi.org/10.7827/turkishstudies.9024.

Full text
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
24

GÜLCAN, Erhan. "THE ROLE OF AHI ORGANIZATION IN ENSURING SOCIAL SECURITY IN THE OTTOMAN EMPIRE." Sosyolojik Düşün 8, no. 3 (November 29, 2023): 447–69. http://dx.doi.org/10.37991/sosdus.1365573.

Full text
Abstract:
Ahilik, Türk örf ve adetlerinden ve İslam dininin öğretilerinden etkilenerek bir mesleğin kurallarını belirleyen ve bu kurallara göre ekonomik işleyişi yerine getiren örgütlenmelerdir. Ahi teşkilatları toplumun gereksinim duyduğu mal ve hizmetleri kendi içerisinde çırak, kalfa ve usta biçiminde belirli bir hiyerarşiye göre üretmişlerdir. Faaliyette bulundukları şehir veya kasabalarda pazarın ya da piyasanın gereklerine göre üretilecek malın miktarı, fiyatı, standardı, hangi yetkinlikte üretileceği ve emeğin niteliğine ilişkin ölçütleri belirlemişlerdir. 13. yüzyıldan itibaren fütüvvet anlayışı çerçevesinde Anadolu’nun Türkleşmesinde etkin bir rol oynayan Ahi teşkilatları Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti dönemlerinde Anadolu’da ekonomik, sosyal ve siyasal işlevleri olan örgütler olarak varlığını güçlü biçimde göstermiştir. Ahi teşkilatları toplumun gereksinim duyduğu sosyal güvenlik işlevlerini de yerine getirmiştir. Bu sosyal korumayı hem mesleki düzeyde hem de toplumsal düzeyde sağlamıştır. Ahi teşkilatları, kendi üyelerine başta mesleki riskler olmak üzere sosyal risklere karşı sosyal güvenlik sağlamıştır. Ayrıca bu teşkilatlar faaliyet gösterdikleri şehir ve kasabalarda, gereksinim içinde olan yoksullara yardım, yolcu ve evsizlere barınma, hasta ve yaşlılara bakım ve tedavi, kimsesiz gençlere yardım ve eğitim gibi uygulamalar gerçekleştirerek toplumsal düzeyde bir sosyal güvenlik sağlamıştır. Ahi teşkilatlarının sağladığı sosyal güvenlik uygulamaları günümüz Türk Sosyal Güvenlik Sistemi’nin de temelini oluşturan uygulamalar olmuştur.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
25

ASLAN, Taner. "Yahudilerin Filistin’e Göçü Üzerine Bazı Düşünceler." Erdem, no. 59 (April 1, 2011): 37–83. http://dx.doi.org/10.32704/erdem.2011.59.037.

Full text
Abstract:
Osmanlı devletinin 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaşadığı en önemli sosyal olaylardan biri dış göçlerdir. Bu göçleri siyasî ve ekonomik göçler olarak tavsif edebiliriz. Osmanlı devletine yapılan göçlerin mühim bir bölümü siyasî göçlerdir. Özellikle Balkanlarda başlayan ayaklanmalar ve ardından karşılaşılan baskılar sebebiyle, Balkanlardan Anadolu'ya birçok göç yapılmıştır. Aynı şekilde Kafkaslarda ki Rus yayılmacılığı, bu bölgeden çok sayıda insanın Anadolu'ya göç etmesine yol açmıştır. Rusya'da ve Avrupa'nın muhtelif devletlerinde Yahudilere karşı başlatılan siyasî baskılar da Yahudileri göçe zorlamıştır. Yahudi göçü amacı ve işlevselliği açısından diğer göçlerden farklılıklar arz eder. Osmanlı devleti, Yahudilerin Filistin dışındaki yerlere iskân edilmesinde bir mahzur görmemiştir. Ancak Yahudiler Osmanlı devletinin iskân siyasetine uymayıp, farklı bir politik amaç güderek Filistin topraklarına yerleşme gayreti içinde olmuşlardır. Avrupa'dan Filistin'e başlatılan Yahudi göçü organizeli ve planlı bir göç hareketidir. Kendiliğinden gelişen bir hareket değildir. Bu göçün arkasında Yahudileri Filistin'de buluşturmayı hedefleyen siyonizm siyasî düşüncesi yatmaktadır. Bu faaliyet neticesinde Filistin'den arazi satın alarak birçok Yahudi buraya yerleştirilmiştir. Osmanlı devlet idarecileri göçü engellemek için bir dizi yasal önlemler almışlarsa da bölge idarecilerinin yanlış tutumları yüzünden göç önlenememiştir. Bu çalışmada, Yahudilerin Filistin'e göçü ve bu göçü engellemek için alınan tedbirler ele alınmıştır
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
26

DELİ, Volkan. "1990’lı Yılların Siyasi ve Ekonomik Kriz Süreçlerinde Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’in Söylemleri: Talepler, Ortak Platformlar ve Siyaset." Çalışma ve Toplum, January 24, 2023, 387–430. http://dx.doi.org/10.54752/ct.1241244.

Full text
Abstract:
Bu çalışma 1990’lı yılların Türkiye’sinde, sendikacılık ve siyaset arasındaki ilişkinin belirlendiği üç önemli kriz sürecini, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’in söylemleri üzerinden analiz ederek tartışmaktadır. Söylem analizi kapsamında, konfederasyonların liderlerinin ve yöneticilerinin konuşmaları ve yazılı metinleri, konfederasyonların aylık eğitim ve meslek dergileri, genel kurul çalışma raporları, faaliyet raporları, eğitim yayınları, bildirileri ve eylem çağrılarını içeren belgeleri, araştırma raporları ve politika belgeleri birincil kaynak olarak ele alınıp değerlendirilmiştir. Konfederasyonların 1994 ekonomik krizine karşılık gelen ‘demokratikleşme’; 28 Şubat siyasi krizine denk gelen ‘irtica ve darbe’; 1999 ekonomik krizine ve 2001 ekonomik krizine karşılık gelen ‘anti-IMF’ söylemleri, siyasi iktidarlarla olan sosyal ve siyasi ilişkilerini belirlemiştir. Konfederasyonların kurumsal olarak ve ortak mücadele platformları aracılığıyla ürettikleri söylemler, işçi sınıfının temsili konusunda alternatif bir sendikacılık veya sendikal temsiliyet inşa edememiştir. Ancak, Türkiye’nin güncel siyasi denklemi içinde siyasal iktidarlar üzerinde bir baskı aracı olarak sosyal ve siyasal süreçleri etkilemişlerdir. Konfederasyonlar, temsil güçlerini bu kriz süreçlerinin sonuçlarıyla sınırlandırarak güncel siyasetin söylemsel alanı içinde hareket etmişlerdir. Sonuç olarak, 2000’li yıllara gelindiğinde, 1990’lı yıllardan geriye sadece ‘kriz güdümlü ve hegemonik kapasitesi zayıf bir sendikacılık’ miras kalmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
27

Aydemir, Refik. "Tek Parti Döneminde Parti Kurma Girişimleri ve Kurulan Siyasi Partiler (1923-1945)." Erzurum Technical University Faculty of Letters Journal of History, June 30, 2023. http://dx.doi.org/10.52003/etut.2023.32.

Full text
Abstract:
Siyasi partiler, demokratik bir anlayışla siyasal hayatın temelini oluşturan kuruluşlardır. Temel görevleri, halkın farklı kesimlerinin düşüncelerini önemseyen siyasi politikalar belirleyerek halkı temsil etmektir. Düşünce anlayışlarına göre belirledikleri politikaları topluma parti programları yoluyla aktarırlar. Siyasi partiler hazırladıkları program ve siyasalarla da yasama ve yürütmeyi şekillendirirler. Tanzimat Dönemi sürecinde gerçekleşen gelişmeler, Türkiye’de siyasi partilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Ardından II. Meşrutiyet Dönemi’ne giden süreçte çeşitli siyasi partiler kurulmuş, zamanla sayıları artmıştır. Cumhuriyet döneminde ise, TBMM’nin açılmasıyla Mecliste hükümet aleyhinde oluşan muhalif düşünce anlayışı, Mecliste temsil edilen siyasi partilerin oluşmasıyla neticelenmiştir. TBMM’nin açılmasıyla faaliyet gösteren ilk parti Halk Fırkası’dır. Halk Fırkası’nı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası takip etmiştir. Ardından, Halk Fırkası’na karşı muhalif veya taraf olan partiler kurulmuştur. Bazı siyasi partiler ise kuruluş aşamasında iken, program ve vaatleri nedeniyle mevcut hükümet tarafından onay alamamıştır. Bu çalışmada Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Tek Parti Dönemi’nde kurulmuş olan siyasi partiler ele alınmıştır. Partilerin tüzük ve programları incelenerek siyasi düşünce anlayışları değerlendirilmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
28

SÜSLÜ, Dilan, and Melek HALİFEOĞLU. "Quo Vadis: Women Representation and Women's Branches in AKP." Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, March 15, 2023. http://dx.doi.org/10.33708/ktc.1156374.

Full text
Abstract:
Bu çalışmanın amacı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kadın kollarının siyasal temsil noktasında hem parlamentoda temsil düzeyindeki hem de partinin siyasal katılımdaki etkisini anlamaya çalışmaktır. Bu amaç doğrultusunda çalışmanın temel varsayımı, AKP’nin temsil düzeyinde liberal bir yaklaşımı benimsemesine karşın, toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyet eşitliğine yönelik muhafazakâr bir tutumu sürdürdüğü ve aynı zamanda partinin kadın kollarının ise siyasette aktif bir rol üstlenerek lider kültü etrafında şekillendiğidir. Literatürdeki çalışmalarda, kadın kollarının aracı bir unsur ve siyasetin erkek işi, siyasi dilin erilliği sadece Türkiye’de değil, pek çok gelişmiş batı ülkesinde olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, ilk önce kadınların siyasal alandaki mücadele pratikleri hakkında tarihsel bir bakış ele alınacak; sonrasında ise 2002 öncesi ve sonrası kadın kollarının kadının temsiline dair durumu tartışmaya açılacaktır. Faaliyet alanı kadınların yer aldığı ancak erkeklerin giremediği mekânlarla sınırlı kalan kadın kolları, siyasetin doğrudan öznesi değildir. Refah Partisi geleneğinden ayrılarak yükselen AKP, kadın kolları mirasını koruyarak ve hatta geliştirerek ilerlemiştir. Bu çalışma, devraldığı miras üzerinden AKP kadın kollarını anlamayı, kadın kollarının siyasetin erkek egemen yapısını değiştirip değiştirmediğini ve kadınların siyasi katılıma yönelik nasıl hizmet ettiğini anlamaya odaklanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
29

TEKİN, Ahmet Coşkun. "FERMAN GAZETESİ’NDE 1973 DÜZCE MAHALLİ SEÇİMLERİ." Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, July 9, 2023. http://dx.doi.org/10.46452/baksoder.1288737.

Full text
Abstract:
Bir ülkede siyasetin seyri, yerel siyasetin analizi sonucunda ortaya çıkarılabilir. Çünkü yerel yönetimlerin siyasi yapısı, genel politikanın geçerliliğini ve devamlılığını doğrudan etkileyen belirleyiciler arasındadır. Ayrıca kamu hizmetlerinin vatandaşa en yakın şekilde sunulması, yönetimde faaliyet ve verimliliğin sağlanması noktasında yerel yönetimler merkezi bir konuma sahiptir. Yerel yönetimler, demokrasinin gelişmesi açısında da büyük öneme sahip olan mahalli seçimler neticesinde belirlenmektedir. Yerel siyaset çalışmalarında, mahalli seçimler ülkenin genel siyasi sürecini anlamak açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Ancak siyasi tarih çalışmaları ağırlıklı olarak genel seçimler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu bağlamda Türkiye’de hükümet krizinin yaşandığı bir dönemde yapılan 9 Aralık 1973 mahalli seçimleri Düzce özelinde incelenmiştir. Öte yandan Düzce’deki mahalli seçimlere ilişkin az sayıda çalışmanın olduğu tespit edilmiştir. Bu doğrultuda literatürdeki mevcut boşluğu doldurmak amacıyla hareket edilmiştir. Yerel tarih çalışmaları için büyük önem taşıyan yerel basın kaynaklarına ulaşılmaya çalışılmıştır. Ancak çalışmaya konu olan 9 Aralık 1973 mahalli seçimleri zamanında Düzce’de yalnızca Ferman Gazetesi yayınlanmaktadır. Bu nedenle de Ferman Gazetesi çalışmanın en önemli kaynağı haline gelmiştir. Neticesinde başta Ferman Gazetesi olmak üzere, ulusal basın, telif ve tetkik eserler incelenerek, Düzce’de 9 Aralık 1973 tarihinde yapılan mahalli seçimler incelenmiştir. Mahalli seçimler öncesi yapılan çalışmalar, seçim sonuçları, bu süreçte yaşanan olaylar ve Düzce halkının siyasi eğilimleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
30

YİĞİT, Yegane, and Merve DURMUŞ. "DİNİ BÜROKRATİKLEŞTİRME POLİTİKASI: DİNİ KURUMLARLA İŞ ÜZRE DEVLET KOMİTESİ (DKİDK) ÖRNEĞİ." Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, March 26, 2023. http://dx.doi.org/10.30783/nevsosbilen.1253667.

Full text
Abstract:
Devletin kamu hizmeti sunma aracı olan bürokrasiler bazen bu işlevinin ötesindeki amaçlar doğrultusunda bir mekanizma olarak da kullanılmaktadırlar. Devlet veya dönemin hâkim siyasi ideolojisi bürokrasiyi kendi düşünce, çıkar ve beklentilerini önemli yaşam alanlarına entegre etme aracı olarak değerlendirebilmektedir. Bu çerçevede toplumsal etkinliği olan önemli alanlardan biri de dindir. Siyasi seçkinler bürokratik aygıt içinde oluşturdukları teknik birimler vasıtasıyla dini alana müdahale edebilme ve burayı bürokrasi eliyle kontrol altına alarak kendi maddi talepleri doğrultusunda şekillendirme fırsatı yakalamaktadırlar. Bu açıklamalardan hareketle mevcut çalışma devletin bürokrasi vasıtasıyla dini alanı nasıl şekillendirdiğini ve kontrol altında tuttuğunu incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla araştırma kapsamında Azerbaycan’da dini alanda faaliyet gösteren, tüm dini kurum, kuruluş ve kurumsallaşmaların merkezi bir icra organı olan ve tekelci bir yaklaşımla dini alanı yöneten bürokratik bir aygıt olan Dini Kurumlarla İş Üzre Devlet Komitesi (DKİDK) ele alınmıştır. Bu bağlamda çalışmada, politik iradenin bir sonucu olarak oluşturulan ve onun bürokratik işlevlerini uygulayan DKİDK’ya tanınan hukuki imtiyazların boyut ve sınırları çerçevesinde komitenin faaliyet ve görevlerinin amacı, kapsamı ve içeriği ele alınarak incelenmiştir
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
31

CETE, Halime, and Fethi GÜNGÖR. "Political Participation Right of Migrants in International and Regional Documents: An Overview of Nation States in the Context of Suffrage." Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, January 28, 2024. http://dx.doi.org/10.14782/marmarasbd.1325497.

Full text
Abstract:
Hukuki belgelerde yer alan temel haklardan biri de siyasi faaliyetlerde bulunma hakkıdır. Bu çalışmada siyasi faaliyet kapsamında olan siyasi katılım hakkı, göçmenler/vatandaş olmayanlar özelinde incelenmiştir. Ulus-devlet söyleminin yükselmesiyle kamu ve ulus güvenliğinin savunulması sonucu göçmenlere/vatandaş olmayanlara yönelik bazı haklar sınırlanmıştır. Bu süreçte sınırlama getirilen haklardan birisi de siyasi katılım hakkıdır. Bu çalışmanın amacı, ulus-devlet ve göç ilişkisi bağlamında göçmenlerin siyasi katılım hakkına dair genel bakış sunmaktır. Çalışma, belirlenen on bir ülkede göçmenlerin siyasi katılım haklarını oy kullanma bağlamında ele almaktadır. Literatürde spesifik olarak bir ülkenin siyasi katılım hakkını ele alan çalışmalar var olsa da genel bir bakış sunan çalışmaların sınırlılığı bu çalışmayı önemli kılmaktadır. Çalışma nitel araştırma tekniklerinden doküman analizi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada göçmenlere/vatandaş olmayanlara belli kıstaslara bağlı olarak siyasi katılım hakkının verildiği, genellikle bölgesel ve ulusal seçimlerden ziyade yerel düzeydeki seçimlere katılabilme hakkına sahip oldukları ve Avrupa Birliği’ne üye devletlerde vatandaş olmayanların seçimlere katılma durumunun diğer ülkelere göre daha olağan karşılandığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca bu bağlamda siyasi katılım hakkını içeren uluslararası ve bölgesel belgeler belirlenmiş ve açıklanmıştır. Hukuki belgeler arasında tüm devletler için bağlayıcı veya emredici bir belgenin mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Güvenlikleştirme teorisi bağlamında, ulus-devlette vatandaş olmayanlara siyasi katılım hakkı verilmesinin önünde engel oluştuğu anlaşılmış ve kent vatandaşlığı önerilmiştir. Çalışma sonucunda; göçmenlerin insan haklarının siyasi katılım haklarını da içerecek şekilde genişletilmesi, vatandaş olmayanların da temsil edilmesi ve hayatı derinden etkileyen iktidarın oluşumuna katılabilmeleri insan hakları temelinde desteklenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
32

KUZAKÇI, Başak. "Orta Asya’da Doğu Kilisesi’nin Yükselişi: Soğd Hıristiyanlığı ve İzleri." Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, November 28, 2022. http://dx.doi.org/10.48120/oad.1197488.

Full text
Abstract:
M.S. V. yüzyılda bağımsızlaşan Doğu Kilisesi önce Pers coğrafyası ardından ise Asya coğrafyasının tamamında etkinlik ve faaliyet göstermeye başladı. Onların misyonları sonucunda M.S. VI. yüzyılda Hıristiyanlık daha spesifik bir ifade ile Nesturîlik ve kolları, Asya’nın Zerdüştçülük, Budizm gibi yerel dinleri, temel inanç sistemleri arasına girdi. Doğu Kilisesi’nin Asya’daki faaliyetinin başladığı dönem, Soğd coğrafyasının siyasi bakımdan oldukça istikrarsız, buna karşın ekonomik faaliyet açısından hareketli ve Soğdların Asya ticaret güzergahları boyunca kolonileşmeye başladığı zamana tekabül etti. Tek bir siyasi otoritenin hâkim olmadığı Soğd topraklarında tek bir dinin de ideolojik ve inanç bakımından hakimiyeti söz konusu değildi. Dinî hayat konusunda Soğd toplumsal yapısının esnek karakterini kullanan Doğu Kilisesi, Pers ve Baktriya coğrafyasında teşkilatlandıktan sonra etkisini Soğdya’ya ve Soğdya’nın başkenti Semerkant’a kadar genişletti ve M.S. VI-VII. yüzyıllarda Soğd kültür çevresine dahil oldu. Bu çalışmada Doğu Hıristiyanlığının Soğdya’da teşekkülü, Soğd toplum dokusuna uyumu ve Hıristiyanlığın Asya çapında yayılmasında Soğdların rolü, esas olarak mimarî ve Soğdlar tarafından üretilen Hıristiyan dinî metinleri çerçevesinde irdelenecektir. Bu çalışmanın hedeflerinden bir diğeri ise Soğd Hıristiyanlığının temel karakteristiklerini ortaya çıkarmaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
33

KAMALOVA, Zebiniso. "HOKAND EDEBİ MUHİTİ’NDE KADINLARIN YERİ (DİLŞAD BARNA VE “TARİH-İ MUHACİRÂN” ESERİ ÖRNEĞİNDE)." Türk Dünyası Araştırmaları, June 14, 2022. http://dx.doi.org/10.55773/tda.1088432.

Full text
Abstract:
XIX. yüzyılın başlarında Türkistan sahasında yaşanan siyasi kriz, ekonomik bakımdan gerileme ve düşüşe geçmesine rağmen edebiyat ve tarih yazıcılığında yükselme görülmüş, Hokand Hanlığı bünyesinde bir edebî ekol şekillenmiştir. Yönetici tabakanın himayesinde, siyasi otoritenin maddi ve manevi desteği sayesinde gelişen Hokand Edebî Muhiti’nin önemli özelliği kadın şairlerin, ediplerin ve tarihçilerin de sosyal-kültürel hayatta aktif faaliyet göstermesi idi. Kadın şahsiyetlerin edebî muhiti etken birer aktör olarak temsil etmesi, XIX. yüzyılın bölgesel siyasi iradesinin kadınları devre dışı bıraktığı ithamına karşı fikirlere de destek vermektedir. Yaşadığı dönem tarihini ele alan eseri ve dönem ruhunu ifade eden şiirleri ile Özbek edebiyatı ve tarihinin önde gelen isimleri sırasında yer alan Dilşad Barna, bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır. Dilşad Barna’nın Farsça (Tacikçe) ve Özbekçe yazdığı eserleriyle Türkistan tarihi ve edebiyatına bulunduğu katkıları ele alınacaktır. Dilşad Barna’nın şiirlerinin yanı sıra tarih konulu Tarih-i Muhacirân eserinde geçmişi değerlendirmekle beraber çok sayıda erkek ve kadın şairin ismini anmıştır. XIX. yüzyılın aydın kadınlarının kültürümüzdeki yeri ve ehemmiyetini de bize aktarmaktadır. Demokrat ruhlu bir şair olarak bilinen Dilşad Barna, yazdıklarıyla zamanının siyasi düzenine isyan ederken, sosyal-kültürel hayata yeni bir bakış kazandırmaya çalışmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
34

AKKUŞ, İbrahim Kurtcebe, and Muhammed KÖSE. "İngiliz Raporlarına Göre XX. Yüzyıl Başında Bağdat’ın Ticaret Hacmi (1900-1912)." Bingöl Araştırmaları Dergisi, December 17, 2022. http://dx.doi.org/10.53440/bad.1199327.

Full text
Abstract:
Abbasiler döneminde Dicle nehri kıyısında inşa edilen Bağdat şehri, doğal ve beşeri faktörlerin etkisiyle stratejik olarak önemli bir konuma sahip olmuştur. Sahip olduğu özellikleri, şehri cazibe merkezi haline gelmesine ve bu sebeple her dönemde devletlerin hakimiyet mücadelelerine sahne olmuştur. XVI. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine giren şehir, XX. yüzyıla kadar bu devletin sınırları içinde kalmıştır. Avrupalıların siyasi ve ekonomik yayılımlarının hız kazandığı XIX. yüzyılda rekabet, Ortadoğu coğrafyasına da sıçramış ve Avrupalı devletler kendilerine nüfuz alanı oluşturmak amacıyla ekonomik ve siyasi mücadeleye girmişlerdir. Bu dönemde Bağdat’ın stratejik önemi daha da artmaya başlamış ve İngilizler önem verdikleri Bağdat şehrinde kurdukları konsoloslukları aracılığıyla burayı hem siyasi hem de ekonomik faaliyetleri için bir üs merkezi olarak konumlandırmışlardır. Bu çalışmada, İngiltere’nin Bağdat’ta faaliyet gösteren konsolosluğunun 1900-1912 yılları arasında tutmuş olduğu ticaret raporları hakkında bilgi verilmek suretiyle tanıtımının yapılması hem de bu raporlardan hareketle Bağdat’ın XX. yüzyıl başında sahip olduğu ticaret hacmi ele alınması hedeflenmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
35

TAŞ, Erhan. "Some Features of the Committee of Union and Progress Contrary to the Dominant Social and Political Understanding in the Ottoman Empire." Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, January 23, 2024. http://dx.doi.org/10.54600/igdirsosbilder.1389008.

Full text
Abstract:
II. Abdülhamid döneminde yönetimi yetersiz ve baskıcı bulan muhalifler, devleti modernleştirmek amacıyla gizlice örgütlendi. 1889’da kurulan İttihat ve Terakki örgütlenmesi, 1895’te cemiyete dönüştü. Padişaha karşı faaliyet yürüttüğü için gizli bir şekilde teşkilatlanmak zorunda kaldı. Padişahlık yönetimi tarafından tespit edilebilen üyelerinin bir kısmı tutuklanırken bir kısmı yurt dışına kaçtı. Batı’nın siyasi ve kültürel ikliminden beslenen aksiyonerleri, Batı’daki fikir ve uygulamaları taklit ederek Osmanlı coğrafyasında uygulamaya çalıştı. Yetişme tarzları ve idealleri pragmatist ve makyavelist bir yöntem izlemelerine zemin hazırladı. Bu durum cemiyet üyelerinin bilindik yöntemlerin yanında zaman zaman isyan, çetecilik ve şiddet eylemlerine, mason localarıyla iş birliği yapmalarına neden oldu. Kullanılan yöntemler cemiyetin hedeflerine ulaşmasını olumsuz yönde etkiledi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dair literatür taramasına dayalı olarak yapılan bu çalışmada, cemiyetin kuruluş süreci, mücadele yöntemleri, ittifakları, uygulanmaya çalıştıkları fikirler ve teorisyenleri, cemiyet yöneticilerinin genel kişilik özellikleri ve bunların yönetim üzerindeki etkileri ortaya konulmaya çalışıldı. Ayrıca Türklerin siyasi ve günlük yaşamı üzerinde uzun vadede çok derin etkiler bırakan cemiyetin, kısa vadede Osmanlı Devleti’ni çöküşten kurtaramamasının ve toplumun bir kısmı üzerinde etkili olamamasının sebeplerinin bir arada verilmesi amaçlandı. Bu sayede cemiyetin hedeflerinin geneline ulaşamamasının, dönemin şartlarının yanı sıra cemiyetin, Osmanlı’nın toplumsal ve siyasal düzenine aykırı temel dinamiklerinden kaynaklanmış olduğunun anlaşılması hedeflendi.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
36

Zengin, Burhanettin, and İsmail Koç. "Türkiye deki Siyasi Partilerin Turizm Politikalarının İncelenmesi: Parti Programlarına Yönelik İçeriklerin Betimsel Analizi (Analysis of Tourism Policies of Political Parties in Türkiye: Descriptive Analysis of Content for Party Programs)." Turk Turizm Arastirmalari Dergisi, December 19, 2022. http://dx.doi.org/10.26677/tr1010.2022.1139.

Full text
Abstract:
Siyasi partiler ülke sorunlarına farklı açılardan bakabilmekte ve bu sorunların çözümü için alternatif politikalar sunabilmektedir. Turizm Türkiye’nin ekonomik gelişmesine katkı sağlayan özellikle döviz girdisi ve istihdam oluşturma konusunda önemli sektörlerden biridir. Türkiye’de kurulmuş olan her bir siyasi partinin turizm sektörüne yönelik tutum ve söylemleri ülkenin ekonomik kalkınmasına katkı sağlaması bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de 01.01.2022 yılı itibari ile yasal olarak faaliyet gösteren yüz on dokuz siyasi partinin parti programları doküman analizi yolu ile betimsel bir yöntem ile incelenmiş ve sınıflandırılmıştır. İncelenen siyasi parti programları kodlama ve kategori işlemleri sonucunda parti programları 3 düzeyde tasnif edilmiştir. İkinci düzeyde; ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel söylemler olmak üzere 4 kategoride tasnif edilmiştir. Üçüncü düzeyde ise on üç kategoride tasnif işlemi yapılmıştır. Ekonomik söylem kategorisinde; bölgesel kalkınma, mali politikalar, sağlık turizmi, sürdürülebilirlik, tanıtım ve pazarlama, turistik gelişme, alanlarına yönelik yönelik politikalar bulunmaktadır. Sosyal söylem kategorisinde eğitim politikaları, güvenlik, hizmete erişim, işbirliği ve birlikler, kayıt dışı istihdam politikalarına yönelik söylemler bulunmaktadır. Çevresel söylemler kategorisinde çevre politikaları, kültürel söylemler kategorisinde ise ahlak politikalarına yönelik söylemler bulunmaktadır. Turizm içeriği bulunan 34 parti programı incelendiğinde turizme yönelik olarak 272 farklı politika önermesi içerdiği görülmektedir. Çalışma siyasi partilerin turizm sektörüne yönelik tutumlarını görmede bütüncül bir bakış açısı sağlamaktadır. Ayrıca sektörün sorunlarını tespit etme ve sektörün sorunlarına çözüm üretme konusunda uygulayıcı ve araştırmacıların çalışmalarına katkı sağlaması açısından önemlidir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
37

KUMRU, Coşkun. "The Voice of The Emigrants of Turkestan: Union of The Turkestan Turkish Youth (TTGB)." Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, January 18, 2024. http://dx.doi.org/10.54600/igdirsosbilder.1308843.

Full text
Abstract:
Türkiye, Türkistan mücadelesinin önde gelen isimlerinin göç etmesiyle beraber hariçteki Türkler için önemli bir merkez haline gelmiştir. Göçmen Türk liderler kısa zamanda siyasi faaliyetlere girişmiş ve birtakım teşkilatlar kurmaya başlamışlardır. Türkistan Milli Birliği gizli bir teşkilat olduğundan kamuoyuna karşı açık faaliyet gösterebilecek yeni bir kuruluşa ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç doğrultusunda 1927 yılında Türkistan Türk Gençler Birliği kurulmuştur. Böylece Türkistan Milli Birliği’nin açık faaliyet gösteremediği bütün siyasal ve sosyal faaliyetler bu teşkilat üzerinden yapılmaya başlanmıştır. İstanbul’daki Türkistanlıların bu isimde bir teşkilat kurdukları Yeni Türkistan dergisi vasıtasıyla öğrenilmiştir. TTGB, kanuna uygun şekilde tüm yerel kültür teşkilatlarıyla ilmi ve sosyal münasebet tesis etmek istemiştir. Diğer taraftan birliğin kesinlikle siyasetle uğraşmayacağı açıklanmıştır. Türkistan’ın istiklali doğrultusunda çalışmalar yapan teşkilat, muhacir Türklerin her türden maddi ve manevi sıkıntılarına çözüm üretmeye çalışmıştır. TTGB toplumsal hareketin canlanması, Türkistan milli ruhunun yerleşmesi ve bu ruh doğrultusunda milli kadroların yetişmesi noktasında çok büyük hizmetler vermiştir. Birliğin çok sayıda göçmen Türkistanlının yaşamını şekillendirdiği ve Türkiye’nin ilim hayatının gelişimine değerli bir katkı sağladığı çok açıktır. Birliğin faaliyetleri Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından her zaman desteklenmiş ve dikkatli şekilde takip edilmiştir. Literatürde Türkistan Türk Gençler Birliği ve faaliyetlerini başlı başına ele alan bir çalışma bulunmadığından çalışmamızda bu hususa ilişkin özgün bir katkı yapmak amaçlanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
38

KUMRU, Coşkun. "Kırım Tatarları tarafından İstanbul’da kurulan bir cemiyet: Tatar Cemiyet-i Hayriyesi." Kayseri Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, September 18, 2023. http://dx.doi.org/10.51177/kayusosder.1243970.

Full text
Abstract:
XIX. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’ne yapılan göçlerin önemli bir çoğunluğunu Kırım Tatarları teşkil etmiştir. Hemen her sınıftan çok sayıda Kırımlı göçmen Türkiye’nin muhtelif şehirlerine yerleşmiştir. Kırım Tatarlarının eğitim ve kültür alanındaki Osmanlı etkisi giderek kendini göstermiş ve Kırımlı gençler çeşitli cemiyetler kurmaya başlamışlardır. Tatar Cemiyet-i Hayriyesi, II. Meşrutiyet sonrasında Kırım Tatarlarının İstanbul’da kurdukları bir cemiyettir. Kırım Tatarları arasında her türden dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlamak temel misyon olarak belirlenmiştir. Cemiyet uzun yıllar siyasi olmayan bir çizgi benimsemiştir. Cemiyet üyeleri Kırım’daki güncel gelişmeler ve siyasi-milli bazı kavramlardan uzak kalmışlardır. Cemiyetin ele aldığı “Tatarlık” kavramı ise muğlak bir ifadeden öteye geçememiştir. Faaliyet kapsamı Osmanlı Devleti’ndeki Tatar muhacirlerle sınırlı kalan Tatar Cemiyet-i Hayriyesinin aktif bir politik örgütlenmeye sahip olamadığı da görülmüştür. Çalışmamızda Tatar Cemiyet-i Hayriyesinin amaçları ve faaliyetleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
39

HALİS, Muhsin, Ayhan HİRA, and Ahmet Faruk GÖKSÜN. "LIMITATIONS OF ECONOMIC DEVELOPMENT IN TERMS OF THE DETERMINING CHARACTERISTIC OF THE INSTITUTION OF STATE AND RELIGION." İnsan ve İnsan Dergisi, December 28, 2023. http://dx.doi.org/10.29224/insanveinsan.1363864.

Full text
Abstract:
Din, genel olarak bir grup insan tarafından benimsenen ve genellikle dua, ritüel ve dini hukuk olarak kodlanan bir dizi ortak inanç ve uygulamaların yanında kültürel gelenekleri, yazıları, tarihi ve mitolojiyi, kişisel inancı ve mistik deneyimi de kapsar. Ekonomi üzerine ilk yazılar dini her zaman dışsal bir faktör olarak değerlendirmiş ve din ile bir ülkenin büyümesi ve kalkınması arasında herhangi bir nedensel bağlantı olduğunu varsaymamıştır. Daha sonraları din ve kalkınma arasındaki bağlantıları açıklamak için çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Rasyonel seçim yaklaşımı dinin esnekliğini, dinlerin faaliyet gösterdiği siyasi, ekolojik ve ekonomik ortamlardaki değişikliklere rasyonel bir ekonomik tepki olarak değerlendirmektedir. Bunun yanında, aile, sosyal ağlar ve diğer dünyevi veya doğaüstü unsurlara olan inancı kapsayan yaklaşımlar da din ve ekonomi ilişkisini belirlemektedir. Artık çağdaş ekonomi, dini bir ülkenin ekonomik kalkınmasının önemli bir belirleyicisi olarak dikkate almaktadır. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde dinin artan esnekliği, küresel olarak hem siyasi iradeyi hem de popüler tartışmaları etkilemesi, din ekonomisini araştıran akademisyenler tarafından gözlemlenmiştir. Ekonomik büyümenin belirleyicileri üzerine yapılan araştırmalar genellikle dinin etkisini ihmal etmiştir. Bu boşluğu doldurmak için, dini pratiklere ve kurumlara katılım ve dini inançların ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini dinin ekonomik faaliyete bakışında aramak üzerinde düşünülmesi gereken bir husus olarak dikkat çekicidir. Tarihsel süreç içerisindeki gelişmelere bakıldığında, dindarlık ile ekonomik performans ilişkisine dair kurgulanacak bir nedenselliğin yönünü, dini öğretinin ve inançların bağımsız değişkenler olarak ekonomik faaliyete yönelik tutumları belirlediği görülmektedir. Devlet dininin varlığı ve dinin piyasa ilişkilerine dair tutum ve davranışlarda belirlediğine dair kapsamlı bir literatür analizinin deneysel araştırmalara ilham kaynağı olacağı varsayımıyla, bu makale devlet, din ve ekonomi ilişkisinin tüm boyutlarını literatüre dayalı olarak ortaya koymak amaçlanmıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
40

ÇETİN, Altan. "Sudan’da ‘Türkiye Devrinde’ Türklerin Sudan'ın Gelişmesine Katkıları (1821-1885)." Türk Dünyası Araştırmaları, May 30, 2022. http://dx.doi.org/10.55773/tda.1105394.

Full text
Abstract:
Bu çalışma, Türklerin 1821 yılında Sudan'a hâkim olmalarından itibaren, burayı geliştirmek için gösterdikleri çabaları inceleyerek bu konuya ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bu faaliyetler Sudan'ın siyasi sınırlarının çizilmesi, siyasi ve idari koşullara dikkat edilerek düzenlemeler yapılması ve ülkenin Türkler tarafından kurulan başkenti Hartum'dan yönetilen modern bir idari sistem altında ülkenin birliğinin sağlanması gibi hususlar ile temsil edilmektedir. Hükümet görevlerinde yer alabilecek Sudanlıların temini konusuyla bağlantılı olarak modern eğitim de bu devirde başlatıldı. İncelenen devirde tarım sektörüne önem verilmiş, modern tarım makineleri getirilmiş ve Sudanlılar bu konuda eğitilmiştir. Hayvancılığın gelişimi, yeni doğan yavruların korunması ve iyileştirilmesi, endüstrinin gelişmesi yine bu devre dairdir. Özellikle nehir taşımacılığı ile ilgili gemi imalatı Nil Nehri kaynaklarının keşfi ve kullanılmasına önemli katkıda bulunmuştur. Demiryolları, telgraf ve posta bu dönemde tanındı, modern ulaşım araçları hem iç hem de dış ticaretin genişlemesine katkıda bulundu. Matbaa ilk kez Sudan'da bu dönemde tanındı. Türklerin Sudan'daki faaliyet ve katkıları, bu alandaki başarılar muhtelif siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönleri içermekte ve etkileri günümüze kadar devam etmektedir. Bu durum bugün Sudan-Türkiye ilişkilerinin gücüne tanıklık etmekte ve geleceğine dair de bir zemin oluşturmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
41

IŞIK BAĞRIAÇIK, Yeşim. "Nazım Hikmet ve Ahmed Şâmlû’nun Toplumcu-Gerçekçi Şiirlerinin Karşılaştırılması." Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, June 6, 2023. http://dx.doi.org/10.32709/akusosbil.1224609.

Full text
Abstract:
Nazım Hikmet ve Ahmed Şâmlû Türkiye ve İran’da klasik şiir anlayışından modern şiire geçiş döneminin öncü şairleri arasındadırlar. Her iki şair şiirlerinde şekli açısından kayda değer bir değişimin öncüsü olmalarının yanı sıra şiire içerik ve muhteva olarak da farklı bakış açıları getirmişlerdir. Şiirlerinde Marksist-sosyalist düşüncenin ürünü olan toplumcu-gerçekçi bakış açısını yansıtan ve maddeci düşünceden beslenen şairler topluma karşı kendilerini görevli addetmişlerdir. Hümanist bakış açısının izlerinin müşahede edildiği her iki şairin şiirlerinde insana dair her türlü konu yer alsa da bu çalışmada şairlerin siyasi ve ideolojik düşünceleri etrafında şekillenen toplumcu gerçekçi şiirleri ele alınacak ve Nazım Hikmet’in Ahmed Şâmlû üzerine etkisi üzerinde durulacaktır. İran’da Marksist-sosyalist söylemin Tudeh Partisi ekseninde oluşmasıyla 1940’lı yıllardan itibaren toplumcu gerçekçi şiir şekillenmeye başlamıştır. Siyasi, kültürel ve edebi yönden faaliyet gösteren Tudeh partisi çıkardığı yayın organları ile sosyalist gerçekçi bir edebiyat anlayışı oluşturmaya çalışmıştır. Güdümlü şiirlerin ön görüldüğü yayın organlarında Ahmed Şâmlû’nun da aralarında olduğu şairler bazen tamamen siyasi yönü olan toplumsal içerikli şiirler yazmışlardır. Marksist-sosyalist düşüncelerin şairler arasında rağbet gördüğü bir ortamda Nazım Hikmet’in şiirleri İran’da ilgiyle okunmuş, şiir anlayışı benimsenmiştir denilebilir. Bu dönemde Ahmed Şâmlû, Nazım Hikmet’in en önemli takipçilerinden birisidir. Topluma karşı kendine sorumlu hisseden Şâmlû her ne kadar Tudeh partisine siyasi anlamda bağlı kalmasa da sosyalist-toplumcu şiir anlayışını benimsemiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
42

SABEV, Orlin. "Bulgaristan’daki Osmanlı Vakıf Kütüphanelerinin Tarihi Seyri ve Osmanlı Sonrası Kaderi." Vakıflar Dergisi, October 23, 2023. http://dx.doi.org/10.16971/vakiflar.1328734.

Full text
Abstract:
Bulgar topraklarında yüzyıllar süren Osmanlı hakimiyeti boyunca biriken zengin kitap koleksiyonlarının kaderi, sosyal ve siyasi yaşamın dinamikleri tarafından belirlenmiştir ki, savaşlar, devlet ve siyasi rejim değişiklikleri, ideolojik konjonktür kaçınılmaz olarak bu mirasın tam olarak korunmasını olumsuz yönde etkilemiştir. Bildiğimiz arşiv ve anlatı kaynaklarına göre, Bulgaristan topraklarında yaklaşık 40 tane büyük Osmanlı vakıf kütüphanesi kurulmuş ve faaliyet göstermiştir. 1878 yılında Bulgaristan Prensliği’nin kuruluşundan sonra bu koleksiyonların önemli bir kısmı Sofya’ya aktarılmış ve böylece Milli Kütüphane’nin zengin koleksiyonu oluşmuştur. Kitapların bir kısmı da 93 Harbi ya da Balkan Savaşı sırasında kaçan bazı kütüphaneciler tarafından ya da Osmanlı yetkililerinin ısrarı üzerine İstanbul’a getirilmiştir. Bulgaristan’da Rus işgalinin kısa sürdüğü dönemde (1877-1879) bazı kitaplar Rusya’ya götürülmüştür. Makalede, Bulgaristan topraklarında yüzyıllar boyunca biriken Osmanlı kitap mirasının yok edildiği veya dağıldığı, farklı yönlerde hayatta kalmaya çalıştığı çalkantılı savaş ve savaş sonrası dönem üzerinde daha ayrıntılı olarak durulacaktır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
43

DEVELİ, Tevfik Orkun. "COUNTER-REVOLUTIONISM IN 1905 RUSSIA: THE BLACK HUNDREDS MOVEMENT AND THE TSARIST-PEOPLE’S MUSLIM SOCIETY." Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, September 18, 2023. http://dx.doi.org/10.53718/gttad.1343082.

Full text
Abstract:
Rusya’daki otokratik rejime son darbeyi indirmeden önceki ilk büyük kriz olarak değerlendirilebilecek 1905 Devrimi, kitlesel seferberlik ve kolektif eylem yoluyla toplumsal farkındalığın ortaya çıktığı benzersiz bir siyasi iklim doğurmuştur. Yaygın sosyal ve ekonomik eşitsizlik, ağır çalışma koşulları ve siyasi baskı, işçiler, köylüler ve aydınlar da dahil olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri arasında örgütlü muhalefetin oluşmasını sağlamıştır. Ancak, bunlarla eş zamanlı olarak, kendini otokratik rejimi ve Rus Ortodoks Kilisesi’nin çıkarlarını korumaya adamış, değişime dirençli muhafazakâr gruplar da ortaya çıkmıştır. Karşı-devrimciler, ülke genelinde Kara Yüzler olarak bilinen aşırı milliyetçi, hoşgörüsüz ve anti-Semitist bir hareket başlatmıştır. Sol ve liberal fikirlerin Rus halkının çıkarlarını tehdit ettiğine inanan bu kesim, rakiplerine yönelik örgütlü şiddet eylemleriyle seslerini duyurmuştur. Kara Yüzler çatısı altında faaliyet gösteren örgütlerin benimsediği yöntem ve eylemler, sağcı siyasi oluşumlar dahil birçok kesim tarafından kınansa da çelişkili biçimde doğal rakipleri sayılabilecek bazı çevrelerden destek görmüştür. Bu bağlamda Kara Yüzlerin faaliyet ağına dahil olanlar arasında Kafkasya, Orta Asya, Volga-Ural gibi bölgelerde ikamet eden Rusya Müslümanları da bulunmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan Türk-Tatarlar arasındaki Aydınlanma eğilimlerini engellemeyi amaçlayan Kara Yüzler, Türkiye’nin Kazan, Astrahan, Börö ve Ufa gibi şehirlerinde örgütlenmişlerdir. Aynı zamanda, Rus halkını kendi gerçekliklerindeki Yahudi boyunduruğundan kurtarmak için imparatorluktaki bazı ulusal azınlıklar arasında destek arayışına girmişlerdir. Çarlık rejimi yüzyıllar boyunca imparatorluktaki Müslüman Türk unsurları ötekileştiren ve bu sebeple derin bir hayal kırıklığı ve memnuniyetsizliğe yol açan politikalar uygulasa da Kara Yüzler özellikle İslâm inancını manipüle ederek bu duyguları istismar etmeye çalışmıştır. Bu sayede, değişim çağrısı yapan tüm devrimci unsurlara karşı Müslümanları seferber etmeye çalışmıştır. Kara Yüzler, öncelikle itibarını Rus hükümetine borçlu olan bazı muhafazakâr entelektüeller ile din adamlarını bünyesine katmıştır. Daha sonra, korunma ve yeni fırsatlar arayan basit köylüleri ikna etmeye çalışmışlardır. Bu açıdan, Rusya Müslümanları ile monarşist Ruslar arasındaki ilişkilerin daha devrimin ilk yıllarında meyve vermeye başladığı anlaşılmaktadır. Devrim yıllarında Bakü ile birlikte Türk dünyasındaki liberal eğilimlerin ve Türkçü fikirlerin iki büyük merkezinden biri olan Kazan’da, monarşist Ruslar ve Tatarlar arasında bir Kara Yüzler projesinin hayata geçirilmesi oldukça ilgi çekicidir. Bu amaçla 1908 yılında faaliyete geçen Çarlık-Halk Müslüman Cemiyeti, Rusya’daki diğer sağcı örgütlerin bir muadili olarak ortaya çıkmıştır. Cemiyetin amacı, ayrılıkçı eğilimlerin güçlü olduğu bölgelerde Çar’a sadık kitlelerin yardımıyla, devrimci fikirlerin yayılmasına engel olurken, Duma’daki Türk vekillere karşı koymaktır. Ancak Rusya’da yaşayan Türk-Tatarları sağcı monarşist örgütler altında toplama çabaları, Kara Yüzler açısından umulan neticeleri vermemiştir. Yine de 1914’teki başarısız Sırat el-Müstakîm örneğinde görülebileceği gibi Rusya’daki Türk-Tatar azınlık ile Çarlık yanlısı fraksiyonlar arasındaki kurumsal iş birliği denemeleri, kesintili olarak 1917’deki Bolşevik Devrimi’ne kadar olarak devam etmiştir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
44

KURTULUŞ, Güneş, and Pelin DEMİRCAN YILDIRIM. "TÜRKİYE’DE KADIN KOOPERATİFLERİNE SİYASİ İKTİDARIN GÖZÜNDEN BAKMAK: FEMİNİST POSTYAPISALCI BİR ANALİZ." Memleket Siyaset Yönetim, December 14, 2023. http://dx.doi.org/10.56524/msydergi.1352548.

Full text
Abstract:
Türkiye’de yirmi yılı aşkın süredir hem siyasi hem de sivil alanda özellikle kadının güçlendirilmesi retoriği ile ilişkili kadın kooperatiflerine olan ilginin arttığı gözlenmektedir. Kadınların ekonomik ve sosyal olarak potansiyellerinin “kadın kooperatifçiliği” modeli ile görünürlük kazandığı vurgulanmakta; bu model özellikle siyasi iktidar tarafından teşvik edilmektedir. Başarılı örnekler olmakla birlikte, kadın kooperatiflerindeki iç dinamiklerin çoğunlukla ihmali söz konusudur. Kadın kooperatifleri faaliyet alanları, işleyişleri, aldıkları destekler vb. unsurlar aracılığıyla toplumsal yapı tarafından belirlenen normlara bağlı kalması ve sürdürülmesine dolaylı yoldan katkıda bulunma riskini beraberinde getirmektedir. Bu çalışmanın amacı, Foucault’nun neoliberal yönetimsellik kavramı çerçevesinde kadın kooperatifleri ile ilgili yürütülen politik çalışmalara eleştirel bir bakış açısı sunmak ve alternatifleri tartışmaktır. Bu amaçla, Türkiye’de kadın kooperatiflerinin gelişimine dair hedeflerin yer aldığı kamusal dokümanlar feminist postyapısalcı kuram çerçevesinde analiz edilmektedir. Analizde “kadın kooperatifi teşviki”, “kadınların kooperatifler yoluyla güçlendirilmesi”, “yeniden üretim faaliyetleri” olmak üzere üç tema belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma, kadın kooperatifi modelinin toplumsal normları yeniden üretme kapasitesi üzerinde düşünmeye zorlamaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
45

ATICI ARAYANCAN, Ayşe. "HALEP SELÇUKLU MELİKİ RIDVÂN B. TUTUŞ DÖNEMİNDE NİZÂRÎ İSMÂİLÎ PROPAGANDASI." Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, January 25, 2023, 57–70. http://dx.doi.org/10.23897/usad.1242040.

Full text
Abstract:
Hasan Sabbah liderliğinde İran’da Alamût merkezli faaliyet gösteren Nizarî İsmâilîlerinin propagandasını yaydığı ikinci bölge Suriye bölgesi olmuştur. Hasan Sabbah ve halefleri Suriye bölgesine çok sayıda daî göndererek bölgede zaman içinde yapılanmışlardır. Suriye bölgesine gönderilen ilk Nizarî daîsi El Hekim El Müneccim, Selçuklu Meliki Tâcüddevle Tutuş’un oğullarından Halep Meliki Rıdvân’ın desteğini alarak Halep’te ortaya çıkmıştır. Haçlılara ve bölgedeki diğer emirlere karşı kendisine yeni ittifaklar arayan Melik Rıdvân’ın Halep’te açıktan açığa İsmâillîğin propagandası yapan El Hekim el Müneccim’in faaliyetlerini desteklemesi bölgedeki Haçlı, Selçuklu ve diğer güçlere karşı yeni ve karışık bir süreci başlatmıştır. Öyle ki Melik Rıdvân döneminde yaptıkları propaganda ve etkin siyaset ile yönetimde dahi rol oynamışlardır. Hatta Melik Rıdvân’ın atabeği ve veziri olan Cenâhüddevle ile arasını bozarak Hıms’a gitmesine neden olmuşlardır. El Hekim el Müneccim sonrası İsmâilî baş daisi olan Ebû Tahir zamanında da Melik Rıdvân’dan destek alarak propagandalarını Halep’in güneyindeki Cebelü’s-Sümmak ve civarında yürüterek kendilerine bir toprak parçası edinebilmişler hatta yönetimde giderek söz sahibi olmuşlardır. Bölgede sosyal ve siyasi huzursuzluğa sebep olmuşlardır. Öyle ki Halep’e gelen tüccarların kervanlarının yağmaları ve Melik Rıdvân üzerindeki nüfuzları halkın dikkatini çekmiştir. İsmâilîlerin bölgedeki faaliyetleri Sünnî Halep halkı tarafından yakından takip edilmiş, zaman zaman tepkilere neden olmuş, halk bir grup İsmâilîyeyi öldürmüştür. Bu arada Melik Rıdvân’ın meşruiyeti sarsılmıştır. Melik Rıdvân ise İsmâilîlerin desteğini alarak Cenâhüddevle ve Musul valisi Emîr Mevdûd’u öldürtmesi bölgedeki gerginliği anlaşarak değişken siyaset yürütmelerine sebep olmuştur. Bu makalede, Halep Selçuklu Meliki Rıdvân b.Tutuş döneminin siyasi ve dini süreci ele alınırken, Nizarî İsmâilîlerin Suriye bölgesinde yapılanması ve diğer etkin güçlere karşı uyguladığı değişken siyaset, Melik Rıdvân b. Tutuş ile kurdukları ittifak sebepleri ve sonuçları ile çok yönlü değerlendirilecektir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
46

Kaprol, Aslı. "SİYASET DÜNYASINDA GÜÇLÜ KADIN KİMLİĞİNİN BİR TEMSİLİ OLARAK ANGELA MERKEL VE CYBORG MANİFESTOSU: DAYATILAN MASKÜLEN ÖZELLİKLER VE DİRENİŞ." Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, May 19, 2024. http://dx.doi.org/10.47525/ulasbid.1466189.

Full text
Abstract:
Yüzyıllardır erkek egemenliği altında şekillenen siyaset dünyasında kadın politikacıların daha sık yer almaya başlaması bazı cinsiyetçi kimlik tartışmalarını da gündeme getirmektedir. Siyasi arenada yer alarak önemli görevlerde faaliyet gösteren kadın politikacıların erkeklere ait ortak nitelikler olarak kabul gören ‘’otoriter’’, ‘’kararlı’’, ‘güçlü’, ‘cesur’ ve ‘duygusallıktan uzak’olmak gibi özelliklere sahip olmaları beklenmekte ve bu nitelikler başarılı siyaset ile özdeşleştirilerek yüceltilmektedir. Politik alanda geleneksel kadın kimliğine ait özellikler olarak tasdik edilen ‘’empati’’, ‘duygusal zekâ’, ‘esneklik’, ‘iş birliği’ gibi nitelikleri ön plana çıkarmanın ‘zayıflık’ olarak algılanarak kadın siyasetçileri dezavantajlı bir konuma getirmesi, ‘fedakâr anne’, ‘iyi eş’, ‘namuslu kadın’ gibi kültür dayatması olan kalıplara sıkıştırılmış kadın kimliğini bu kez de ‘Demir Leydi’ benzeri söylemlerle güçlü liderde olması beklenen maskülen söylemlere mecbur bırakmaktadır. Makalede, Donna Haraway’in Cyborg Manifestosu adlı çalışmasında, cinsiyetin, ırkın ve diğer sınıflandırmaların ötesinde birleşen, insan ve makine arasındaki sentetik, karma bir varlık olarak tasvir ettiği Cyborg kavramı, dünyanın ikinci Demir Leydisi olarak tanımlanan, politikanın erilleşen kadın kimliğinin dünyaca ünlü örneği Alman siyasetçi Angela Merkel çerçevesinde ele alınmaktadır. Tansu Çiller, Meral Akşener, Margaret Thatcher gibi siyaset alanının kadın liderlerinin de örnek olarak yer aldığı çalışmada, Cyborg Manifestosu’nda savunulan düşünceler Merkel belgeseli (2022) kapsamında tartışmaya açılmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
47

ŞAHİN, Bilgehan. "Samsun’da İngiliz Konsolosluğunun Kurulması ve Şehirdeki Faaliyetleri (1830-1860)." Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, June 6, 2023. http://dx.doi.org/10.21021/osmed.1295371.

Full text
Abstract:
Klasik dönemde ikinci sınıf bir Karadeniz kenti niteliğini taşıyan Samsun, XIX. yüzyıla gelindiğinde büyük ölçüde kabuğunu kırmış ve Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’de bulunan en büyük şehri konumundaki Trabzon’un seviyesine yaklaşmıştır. Bu durumun gerçekleşmesinde şehrin coğrafi konumu ve hinterlandının yanı sıra XVIII. ve XIX. yüzyıldaki siyasi gelişmeler de amil olmuştur. XIX. yüzyılın ilk yarısında başta İngiltere, Fransa ve Rusya olmak üzere büyük devletlerin kente ilgisi yoğunlaşmış ve bunun sonucunda Samsun’da ilk olarak 1841 yılında İngiliz konsolosluğu kurulmuştur. İngiliz konsolosluğunu zamanla diğer devletlerin resmi temsilcilikleri takip etmiştir. Bu konsolosluklar arasında Fransa, Rusya, İtalya ve İran başta gelmektedir. İngiliz konsolosu şehirdeki ticari faaliyetler ve İngiliz tebaasının haklarını korumakla yükümlü olup, asıl merkezi İstanbul’da bulunan sefarethaneye karşı sorumludur. İngiltere konsolosunun zamanla Fransa, İsveç ve Norveç gibi devletlerin de temsilciliğini üstlendiği anlaşılmaktadır. Bu makale kurulmasından 1860 yılına kadarki süreç içinde Samsun’da faaliyet gösteren İngiltere konsolosluğunun yapmış olduğu faaliyetler, Osmanlı devlet adamları ve İngiltere sefarethanesiyle olan yazışmalar ile devrin siyasi ve sosyal olayları karşısında söz konusu raporların değerlendirilmesinden oluşmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
48

KAYA, Gökhan. "OTTOMAN SOCIAL CRITICISM OF AN OTTOMAN OFFICER AFTER THE BALKAN WARS THE UNARMED NATION [MİLLET-İ GAYRİ MÜSELLAHA]: “NO BLOOD, NO LIVES, NO HUMAN BEING, NO SACREDNESS, IN SHORT NO EXISTENCE”." Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, December 4, 2023. http://dx.doi.org/10.30794/pausbed.1385324.

Full text
Abstract:
XX. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu yaklaşık yarım binyıldır hakimiyeti altında tuttuğu Balkan Yarımadası’nı kaybetti. Balkanların kaybı, özellikle Osmanlı elitlerinde büyük bir travma yarattı. Bu travmanın en belirgin sonuçlarından birisi, Balkan Savaşları’nda alınan yenilginin nedenlerine ve sonuçlarını anlamaya yönelik askeri, idari, siyasi, ekonomik, ahlaki ve toplumsal alanları içeren eleştiri kültürüydü. Çalışmamızın konusu olan Millet-i Gayri Müsellaha adlı risale Balkanların kaybedilmesinin nedenlerini Osmanlı toplumun değişik kesimlerinin imkân, potansiyel ve siyasi bilinç eksikliğinde görür. Diğer bir deyişle Yazar’a göre Balkanların kaybı, Müslüman Türklerin bu eksiklikleri ile Balkan ayrılıkçı milliyetçilerinin planlı ve bilinçli davranışları arasındaki büyük farkın doğal bir sonucudur. Eserin yazarı Makedonya’da Osmanlıdan bağımsızlık kazanmak için faaliyet gösteren çetelerle mücadele etmiş, ardından Balkan Savaşlarında sonrasında I. Dünya Savaşı’nda görev yapmış en nihayetinde Cumhuriyet Dönemi’nde yüksek dereceli askeri görevlerde bulunmuş İsmail Hakkı Akoğuz’dur. Dolayısıyla Yazarın bir mülazım-ı evvel/üsteğmen iken Balkan Savaşları’nın hemen sonrasında yazdığı Risale, Makedonya’da bulunduğu esnada çoğunlukla deneyimlediği kimi zamanda gözlemlediği olgu ve olaylara dayanmaktadır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
49

YILDIZ AYBAK, Sebile. "ISPARTA İSTİKLAL MAHKEMESİNDE GÖRÜLMÜŞ BAZI CASUSLUK DAVALARI." Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, June 18, 2023. http://dx.doi.org/10.56252/turktarars.1287946.

Full text
Abstract:
İstiklal Mahkemeleri, Kurtuluş Savaşı sırasında asker kaçaklarını engellemek ve Büyük Millet Meclisi’nin otoritesini sağlamlaştırmak amacıyla kurulmuş olağanüstü yetkilere sahip mahkemelerdir. Bu mahkemeler Anadolu’nun çeşitli illerinde görev yapmışlar ve askerlikten firar, siyasi ve askeri casusluk ve vatana ihanet gibi oldukça önemli davalara bakmışlardır. İstiklal Mahkemelerinin ilk faaliyet döneminde Isparta bölgesinde de bir mahkeme kurulmuştur. Bu mahkeme Yunan ve İtalyan işgal sahası çevresinde kurulması ve ağırlıklı olarak bu işgallerin neticesinde ortaya çıkan suçlara bakması nedeniyle oldukça önemli bir mahkemedir. Isparta İstiklal Mahkemesinin faaliyetleri bu tarihi önemine rağmen yeterince incelenmemiştir. Bu eksikliğe ek olarak, Millî Mücadele’nin bugüne kadar çoğunlukla siyasi, askeri cephesi ve iç ayaklanmalar konusu işlenmiştir. Casusluk sorunları üzerinde de pek fazla durulmamıştır. Halbuki Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun uğraştığı en önemli sorunlardan birisi işgalci güçler lehine gerçekleştirilen casusluk faaliyetleridir. Dolayısıyla Kurtuluş Savaşı sürecinde İstiklal Mahkemeleri siyasi ve askeri casusluğa karıştığı iddia olunan birçok kişinin davaları ile ilgilenmiştir. Bu makalede İstiklal Mahkemesine verilen casusluk suçlarının Isparta İstiklal Mahkemesinde görülmüş olanları, Türk vatandaşı oldukları halde Yunan ordusunda Türklere karşı silah kullanmak yoluyla ihanette bulunanların, Yunan tebaasından olup Türk ordusunun içine sızarak casusluk yapmaya çalışanların İstiklal Mahkemesindeki yargılanmaları ve aldıkları cezalar değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu değerlendirmeler yapılırken, TBMM Arşivi’nden yararlanılarak daha önce yayınlanmamış yargılama tutanakları kullanılmıştır. Çalışmanın bu özelliği nedeniyle Millî Mücadele tarihi literatürüne önemli bir katkı yapması beklenmektedir.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
50

İsmayilov, Kamran. "Tarih ve Kimlik Meselesi Bağlamında Mehmet Emin Resulzade ve Milli Devlet Kuruculuğu." BENGİ Dünya Yörük-Türkmen Araştırmaları Dergisi, May 1, 2024. http://dx.doi.org/10.58646/bengi.1462163.

Full text
Abstract:
Makalede kişiliğin tarihteki yeri ve rolü konusuna kısaca değinilmekte ve her kişiliğin tarihteki yeri ve rolünün ancak içinde yaşadığı ve faaliyet gösterdiği ortamın koşulları dikkate alındığında anlaşılabileceği vurgulanmaktadır. Kişiliğin tarihteki rolü büyük ölçüde kalabalığın örgütlenmesine bağlı olsa da liderin aynı zamanda bu kalabalığın çıkarlarının ifadesi olarak hareket edebilmesi ve onu yönlendirebilmesi gerekir. Ancak çoğu durumda sosyal süreçlerin gelişim yönü liderin kişisel özelliklerine bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında tarihin çalkantılı dönemlerinde belirleyici olan kişilik, en zor koşullarda ise belirleyici olan ise önde gelen kişilerdir. Muhammed Emin Resulzade, sadece Azerbaycan'da değil, ilerici sosyo-politik görüşleri ve siyasi faaliyetleriyle Türk dünyası tarihinde ebedi bir sayfa açmış seçkin bir şahsiyettir. 1918 yılında Resulzade, Azerbaycan'ın ilk milli devleti olan Cumhuriyetin kurulmasında ve Azerbaycan milletinin siyasi varlığının tesis edilmesinde çok değerli hizmetlerde bulunmuştur. Azerbaycan milli demokratik hareketinin ve milli devletçiliğinin teorik ilkelerini geliştiren ve bu devletin kurulması sürecine doğrudan öncülük eden tek kişi oydu. Bu açıdan bakıldığında Muhammed Emin Resulzade sadece Azerbaycan'ın değil, dünya tarihinin olağanüstü şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilebilir. Muhammed Emin Resulzade, Azerbaycan'ın milli devlet yapılanmasının ana isimlerinden biriydi ve Cumhuriyetin ilk başkanı seçildi. Cumhuriyetin var olduğu yıllarda ülkenin önde gelen siyasi gücü olan Müsavat Partisi'nin ve Meclis'in Müsavat grubunun başkanı olarak demokratik devlet sisteminin kurulmasında aktif rol aldı. M.A. Resulzade, devlet inşasında yakın katılımın yanı sıra gazetecilik faaliyetlerini de sürdürmüş ve Azerbaycancılık ideolojisinin teorik ve bilimsel temellerinin hazırlanmasında önemli rol oynamıştır.
APA, Harvard, Vancouver, ISO, and other styles
We offer discounts on all premium plans for authors whose works are included in thematic literature selections. Contact us to get a unique promo code!

To the bibliography