Journal articles on the topic 'San'yō denki'

18. yüzyılda başlayarak devam eden sanayi devrimleri üretimlerin yapısını, ülke ekonomilerini ve toplumları etkilemiştir. Henüz hayatımıza yeni girmiş olmasına rağmen Endüstri 4.0, bilginin hızla yayıldığı günümüz ortamında ülkelerin rekabet edilebilirliği için oldukça önem arz etmektedir. Ancak yapılan literatür incelemesinde ülkelerin rekabetinde bu denli önemli rol oynayan Endüstri 4.0’ın kritik başarı faktörlerinin neler olabileceğine dair yapılan çalışmaların sınırlı olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma kapsamında Endüstri 4.0 sürecinde kritik başarı faktörlerine yönelik odak grup çalışması yöntemi ile GOSB Teknopark Firmaları üzerinde araştırma gerçekleştirilmiş ve gerek işletmeler gerekse de devletler düzeyinde atılması gereken adımlar belirtilerek yol haritası sunulmuştur.

Abstract. Biogeochemical models are essential for the prediction and management of nitrogen (N) cycling in agroecosystems, but the accuracy of the denitrification and decomposition sub-modules is critical. Current models were developed before suitable soil N2 flux data were available, which may have led to inaccuracies in how denitrification was described. New measurement techniques, using gas chromatography and isotope-ratio mass spectrometry (IRMS), have enabled the collection of more robust N2, N2O and CO2 data. We incubated two arable soils – a silt-loam and a sand soil – for 34 and 58 d, respectively, with small field-relevant changes made to control factors during this period. For the silt-loam soil, seven treatments varying in moisture, bulk density and NO3- contents were included, with temperature changing during the incubation. The sandy soil was incubated with and without incorporation of litter (ryegrass), with temperature, water content and NO3- content changing during the incubation. The denitrification and decomposition sub-modules of DeNi, Coup and DNDC were tested using the data. No systematic calibration of the model parameters was conducted since our intention was to evaluate the general model structure or “default” model runs. Measured fluxes generally responded as expected to control factors. We assessed the direction of modeled responses to control factors using three categories: no response, a response in the same direction as measurements or a response in the opposite direction to measurements. DNDC responses were 14 %, 52 % and 34 %, respectively. Coup responses were 47 %, 19 % and 34 %, respectively. DeNi responses were 0 %, 67 % and 33 %, respectively. The magnitudes of the modeled fluxes were underestimated by Coup and DNDC and overestimated by DeNi for the sandy soil, while there was no general trend for the silt-loam soil. None of the models was able to determine litter-induced decomposition correctly. To conclude, the currently used sub-modules are not able to consistently simulate the denitrification and decomposition processes. For better model evaluation and development, we need to design better experiments, take more frequent measurements, use new or updated measurement techniques, address model complexity, add missing processes to the models, calibrate denitrifier microbial dynamics, and evaluate the anaerobic soil volume concept.

Soğuk Savaş’ın etkilerini Türkiye’de ve dünyada yaşamın her alanında gözlemlemek mümkündür. Sürecin, sergicilik faaliyetlerini dahi derinden etkilediği anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, başlarda resim sergilerinde yer alıp II. Dünya Savaşı’nın ardından ise etnografik eserlerden bir araya getirdiği koleksiyonunu Türkiye’ye ve dünyaya tanıtan Kenan Özbel’ in sergilerine odaklanılmıştır. Özbel’ in 1947-1989 yıllarında sanatseverlerle buluşan parçaları, Türkiye’de Vakko, özel galeriler, banka galerileri ve üniversite sergilerinde; Avrupa’da ise Paris, Roma, Strazburg gibi güzide sanat şehirlerinde sergilenmiştir. Demokrat Parti döneminde Amerikalılarla yakın ilişki içinde olan Kenan Özbel, çeşitli Amerikan derneklerinde de sergiler açmıştır. Dünyaca ünlü Steuben Cam Şirketinin 490 bin kişinin beğenisine sunulan “Asian Artists in Crystal” sergisine de eser katkısı yapan Özbel evrensel bir isim haline gelmiştir. Özbel’in bütün bu sergileri ve Soğuk Savaş kültürel politikasının sanatı nasıl kuşattığını gözler önüne seren Steuben Glass Sergisi’nin Türkiye’deki yansımaları bu araştırmanın temelini oluşturmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı sergilerinin sanayi, ekonomi, diplomasi ve küçük el sanatlarıyla ilişkisi konu edilirken aynı zamanda Türkiye’deki sergicilik faaliyetlerinin tarihsel süreçlerle ne denli ilişkili biçimde yürüdüğü retrospektif bir bakış açısıyla ortaya konmuştur.

Göynük; Bolu’nun 9 ilçesinden biri olup kadim bir geçmişe sahiptir. İpek Yolu üzerinde bulunmasıyla önemli bir ticaret merkezi olan Göynük, kültürel bellek olduğu için ilçedeki yerleşim alanları tümüyle kentsel sit alanıdır. Geçmişin hikâyesini bir kültür elçisi gibi yeni nesillere aktarırken, yerli yabancı turistlerin ilgisine da mazhar olmaktadır. 2017 senesinde “Yavaş Şehir” ağına katılan Göynük, kültür turizmi için potansiyel gücünü tescillemiştir. Ününe ün katan kültür şehrinin, Bolu’nun yerel basınında diğer ilçelere kıyasla nasıl konumlandığı ve marka değerinin basına nasıl yansıdığı araştırılmaya değer gözükmektedir. Bu doğrultuda temel amaç; bir turizm ilçesi olan Göynük’ün mevcut ününe denk ölçüde, yerel basında kendine yer bulup bulmadığının araştırılmasıdır. Araştırma kapsamında; dijital haber arşiv imkânı bulunan Bolu Gündem, Bolu Takip, Bolu Ekspres, Bolu Havadis gazetelerinin 01 Ekim 2021-30 Eylül 2022 tarihleri arasındaki haberleri taranmıştır. Sanayi, turizm, tarım ve hayvancılık olmak üzere toplam 3 kategoride, doküman incelmesi yöntemiyle ulaşılan veriler/haberler içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. İnceleme sonucunda, Göynük’ün, Bolu yerel basınında turizm haberleri ile ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Eski bir yerleşim yeri olan Göynük’ün, turizm potansiyelinin medyada görünür olduğu ve bağlamda bir yavaş şehir olarak marka değerinin medyada temsil edildiği anlaşılmıştır.

Genelde sanat, özelde ise edebiyat ait olduğu toplumun sosyal, siyasi, kültürel ve hatta ekonomik hayatının bir yansımasıdır. Bu açıdan roman, sahip olduğu kurgusal yapı ve anlatma yeteneğiyle hemen her dönemde yazarların düşünce dünyasını, toplumsal değerleri, kültürel kodları ifade eden ve aktaran bir araç olmuştur. Akademik bir disiplin olarak sosyoloji, on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkar. Bu ortaya çıkışın temelinde değişen dünya düzeni, düşünce ve sanayi devrimi yer alır. Geleneksel değerlerin yerini kanunların almaya başladığı bir yüzyılda, artan insan sayısıyla birlikte toplum merkezli sorunların çözümünde bütüncül ve sistemli bir yol izlenmesi gerekir. Sistematiğini, Batı’da Durkheim’in şekillendirdiği sosyoloji, mevcut bilimlerin toplumsal sorunları çözmede yetersiz kaldığı bir dönemde bir zorunluluk olarak ortaya çıkar. “Esaret ve özgürlük” hem bireysel hem de toplumsal derinliği olan kavramlardır. Bu kavramlar birey üzerinden öznel bir değerlendirmeye tabi tutulabileceği gibi toplumsal bir çoğulculuk çerçevesinde de incelenebilir. Bu çalışmada “esaret” kavramı, Türk romanına yansıyan toplumsal bir problem olarak ele alınmış ve Kazak, Kırgız ve Özbek romanlarından seçilen örnekler doğrultusunda karşılaştırmalı incelenmiştir. İnceleme için 20. yüzyılın başındaki siyasi ve sosyal olayları -özellikle 1916-1917 olayları- işleyen romanlar örnek alınmıştır. Amaç, farklı tarihlerde ve/veya coğrafyalarda yazılan bu romanlar ışığında, Türk toplumlarının tarihi süreçlerinde derin izler bırakan “esaret” kavramı ve düşüncesinin kurmaca bir tür olan romana, toplumsal derinliği olan sosyolojik bir olay olarak ne denli yansıdığının ortak izlencesini oluşturmaktır.

The changes in the density of pollution Cs-137 of arable land, hayfields and pastures in the south-west of the Bryansk region are considered. It is noted that the cleansing process is slow, so reha-bilitation measures are the main way to reduce the specific activity of the radionuclide in crop and feed production. The paper presents algorithm of calculation. Economic efficiency of agrotech-nical and agrochemical rehabilitation of arable land is estimated on results of stationary field ex-periments. The most economically expedient rehabilitation measures for various soils and densi-ties of radioactive contamination are established: 1) soil sod-podzolic sand, contamination densi-ty 137Cs 871 kBq/m2 – in crop rotation barley, clover, corn, winter rye, oats application of lime flour in a dose of 2.1 t/ha + NPK; 2) sod-podzolic sandy loam soil, contamination density Cs-137 2516 kBq/m2 – in crop rotation winter rye, potatoes, barley + perennial grasses, clover + timofeevka of the first year of use, clover + timofeevka of the second year of use introduction of phosphorite flour in a dose of 288 kg/ha + NPK; 3) sod-podzolic soil light loamy, contamination density Cs-137 901 kBq/m2 – in crop rotation potatoes, barley, corn, oats + perennial grasses, clover + timofeev-ka of the first year of use, clover + timofeevka of the second year of use, winter rye application of one-and-a-half doses of phosphorus-potassium mineral fertilizer in combination with one dose of nitrogen mineral fertilizer (NP1,5K1,5); 4) sod-podzolic soil is light loamy, contamination density Cs-137 1224 kBq/m2 – in crop rotation potatoes, barley, corn, oats + perennial grasses, clover + timofeevka of the first year of use, clover + timofeevka of the second year of use, application of dolomite flour in a dose of 3 t/ha + manure 120 t/ha + K600. For natural meadows, where rehabili-tation measures are not used, an adaptive method of agroecological use is proposed. With a con-tamination density of Cs-137 of more than 185 kBq/m2, it is advisable to harvest a green mass of canary grass stands in the central parts of the floodpubs, which accumulate less radionuclide, grazing animals along the otava is prohibited in order to protect them from radioactive substanc-es that may enter their body with sod and shallow soil. In “near the river bed” and “near terrace” parts of the waterprays, where grass stands accumulate much more Cs-137, grazing of animals is prohibited.

Osmanlı’da kadınlar ekonomik faaliyetlerde ikinci planda kal(dırıl)mışlardı. Bu durum kadınların çalışmadığı anlamına gelmemelidir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren farklı mesleklere emek vermiş kadınlar bulunmaktadır. Kadınların çalışma hayatında daha fazla görünmeye başlamaları 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına denk gelir. Batı teknoloji ve sermayesinin Osmanlı’ya girişiyle kadınlar kent merkezlerinde gelişmekte olan ekonomik hayat içinde yer aldılar. Sosyal, ekonomik, fikri dönüşüm, siyasi durum kadın çalışanları artırdı. Çekirdeği 17. yüzyılda kadınların toplumsal hayata katılma çabalarıyla atılan kadın hareketi 20. yüzyıla doğru kökleşti. Kadınlar çalışma hayatında daha aktif oldular. Ancak gerek toplum gerekse devlet çalışma hayatında kadınların hukuklarının korunmasına pek hazırlıklı değildi. Hâlbuki kadınların istihdam edildiği alanlar çeşitlenip, çalışanlar artarken koşulların da iyileştirilmesi beklenirdi. Bunun aksi, devletin kadınları desteklemediğini, emeğini değersizleştirdiğini düşündürebilir. Bu çalışma devletin emekçi kadın hareketi karşısında nasıl bir tavır benimsediği sorusuna yanıtlar aramaktadır. Kadınların evlerinin dışında çalışmaları hakkında hararetli tartışmalar olup buna tepki gösterenler kadar, devletin içinde bulunduğu çöküşten kurtulması ve modern devletin kurulması için sunulan reçetelerden biri olması bakımından bunu destekleyenler de vardı. Modern hayat, güçlü devlet için kadınların çalışmasına ihtiyaç hissedilmişti. Bu doğrultuda 19. yüzyılda sağlık, sanayi, eğitim alanlarında kadınlara eğitim imkânı sunulmuştu. Kamusal alanda eğitim alan kadınlardan Cumhuriyet döneminde de istifade edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde kadınların çalışma koşulları karşısında adalet ve hak arayışları, grev ve makine kırıcılığı, yeni düzene karşı direnç gibi çeşitli eylemlerdeki yerlerini ele alan bu çalışmanın temel argümanı, Osmanlı kadınlarının kötü çalışma şartları karşısında verdikleri mücadelenin bugünkü kadınların kazanımlarının temelini nasıl oluşturduğunu ortaya koymaktır. Osmanlı kadınları da günümüz kadınları gibi hem insan hem de özellikle anne olmaları dolayısıyla çalışma hayatında birtakım iyileştirmelere ihtiyaç duymuşlardır. Devletin bu konuda attığı yahut atmayı tasarladığı adımlarda bu durumun bir göstergesidir.

Sanayi 4.0 önce 2011 yılında Almanya’da dile getirilmiştir. Dijitalleşen dünyada, uluslararası rekabette şirketlerin içinde bulunduğu dijital uygarlığın ve çalışanlarının dijital kültürü ve okur-yazarlık düzeyine bağlı, firmaların üretimlerinde yapay zekâ, robotik sistemler vb. yazılım ve teknolojileri kullanarak, dijital dönüşümü gerçekleştirmesidir. Ürün ve üretimlerin, bilişim ve birçok teknolojiyle iletişimini ve birleşimini temel almaktadır. Üretim araç, sistem ve süreçlerinde, robotik sistemler ve otonom makineler, akıllı süreçler, yapay zekâ ve sistemleri kullanmaktır. Günümüzde akıllı fabrikalar görmek mümkündür. İki nesnenin yada M2M-makinelerin haberleşmesi (İng. IoT-Internet of Things) nesnelerin iletişimi olarak kabul edilir. Akıllı süreçler, programlanabilir iş makineleri ve cihazları, vb gibi. Sanayi 4.0, Sanayinin dördüncü Devrimi olarak adlandırılmaktadır. Her devrim aşamasında, insan gücüne dayalı istihdam konusunda işi kaybetme endişesi vardır. Eski işlerin yerini yeni iş ve mesleklerin alması mümkündür. Yeni nesil mesleklerin tarihsel gelişimine baktığımızda, sanayi devrimleriyle başladıkları görülmektedir. Bu çalışmada, makine imalatçıları sektöründe dijital dönüşüm ile hangi iş ve görevlerin azalacağı, hangi yeni iş ve mesleklerin ön plana çıkacağı araştırılmıştır. İstanbul ve çevredeki sanayilerde üretim alanında makine imalatçıları ile görüşülerek hazırlanan verilerle bir anket hazırlanmıştır. Sektörün bu araştırmayla çalışması, Türkiye'deki dijital dönüşüm sürecinin durumu ve geleceği bakımından değerlendirilmiştir.

Abstract Introduction: Chronic lymphocytic leukemia (CLL) is a disease of inhibited cell death, increased proliferation and high importance of interactions with the microenvironment e.g. with T-cells or stromal cells. A central effector in this concert is the activation of B-cell receptor (BCR) signalling pathway, associated with selection of specific BCR qualities (either autonomous signalling or reactivity to chronic (auto)-antigenic stimuli) and these signals play an essential role in CLL disease development and progression, also evidenced by the clinical success of kinase inbibitors directed at this signal. Mechanisms modulating selection of specific BCR types are ill understood, but since checkpoints during BCR selection in B cells are guarded by the Bcl2 family of proteins it is likely that cell death proteins are also influencing these decisions in CLL. To study the importance of microenvironmental interactions and antigen stimulation Tcl1 tg mice, which develop a murine CLL highly similar to the human disease 1,2, were frequently applied in the past, aiming to overcome the limitations of more or less artificial CLL in vitro culture systems. During clonal evolution of CLL, predominantly unmutated and stereotyped IgVH-11 and IgVH-12 BCRs are selected in Tcl1 tg mice which were shown to be specific for the autoantigen phosphatidylcholine (PtC) 3, however, the detailed mechanisms of clonal selection in CLL are still unclear. Here we propose a role of the BH3-only and pro-apoptotic protein Bmf in clonal selection by eliminating CLL cells expressing highly responsive BCRs. Methods: Tcl1 tg mice were crossed to Bmf knockout (KO) mice and CLL development monitored over time. After establishment of overt leukemia, mice were sacrificed and the overall survival time analysed. Additionally, we performed BCR sequencing, RNA-Seq and phosphoproteomics after 10µg/ml aIgM treatment using mass cytometry (Helios, CyTOF) and flow cytometry. Results: We found that Tcl1 tg Bmf KO mice developed phenotypically unchanged murine CLL but had an earlier onset of disease (Figure 1A) and an altered usage of BCR IgVH genes. While Tcl1 tg mice usually use PtC specific IgVH genes from the VH11 and V12 family, absence of Bmf led to a skewing to non PtC specific IgVH genes, mainly form the VH1 family (Figure 1B). We thus speculated that lack of Bmf favoured the selection of CLL clones with hyper responsive BCRs, when compared to Tcl1 tg mice with functional Bmf. Indeed we could show that after aIgM stimulation Tcl1 tg BmfKO CLL cells showed increased BCR signalling as measured by mass cytometry (Figure 1C), which was also confirmed by conventional flow cytometry (Figure 1D). Importantly, strong BCR stimulation induces cell death in B cells. Indeed, this can be observed in CLL cells from Tcl1 mice. In Tcl1 tumors that are deficient for BMF this cell death induction is not observed, suggesting that loss of Bmf protects from excessive cell death due to strong BCR stimulation. Conclusions: Here we report a novel role of Bmf in the selection of BCR clones in murine CLL. The higher BCR signalling capacity and the skewing of IgVH gene usage in the absence of Bmf indicates that highly responsive BCR clones are more often selected instead of eliminated during clonal selection.. Interestingly, a SNP in the Bmf gene has been reported to be susceptibility locud for CLL, suggesting that low expression of BMF may have similar effects in huma CLL. Indeed, in preliminary analyses, we observed a similar contribution of Bmf in clonal selection and BCR responsiveness in human CLL and decreased resistance to the BCR signalling inhibitor ibrutinib. Therefore our findings might also be important in a clinical context. References: 1. Yan XJ, Albesiano E, Zanesi N, et al. B cell receptors in TCL1 transgenic mice resemble those of aggressive, treatment-resistant human chronic lymphocytic leukemia. ProcNatlAcadSciUSA. 2006;103(31):11713-11718. 2. Hofbauer JP, Heyder C, Denk U, et al. Development of CLL in the TCL1 transgenic mouse model is associated with severe skewing of the T-cell compartment homologous to human CLL. Leukemia. 2011;25(9):1452-1458. 3. Chen SS, Batliwalla F, Holodick NE, et al. Autoantigen can promote progression to a more aggressive TCL1 leukemia by selecting variants with enhanced B-cell receptor signaling. Proc Natl Acad Sci U S A. 2013;110(16):E1500-1507. Figure 1 Figure 1. Disclosures Greil: Celgene: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Novartis: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Roche: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; BMS: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Takeda: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Research Funding; AbbVie: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; AstraZeneca: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Janssen: Consultancy, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses; MSD: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Gilead: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Daiichi: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Sankyo: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Sanofi: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees; Merck: Consultancy, Honoraria, Membership on an entity's Board of Directors or advisory committees, Research Funding; Amgen: Honoraria, Other: Travel, Accommodations, Expenses, Research Funding; Sandoz: Honoraria, Research Funding.

İnsanoğlunun ihtiyaçlarından biri olan barınma ile inşaat sektörü ortaya çıkmış ve bu sektör, ticaretin globalleşmesiyle hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. İnşaat sektörü, savaşlar, büyük toplumsal olaylar ve salgın hastalıklar gibi nedenlerden dolayı, işgücü kaybı ve barınma ihtiyacının tam olarak karşılanamaması sonucunda çok çabuk etkilenen sektörler arasında yer almaktadır. 2019 yılında baş gösteren Covid-19 pandemisinden dünya ekonomisi ciddi etkilenmiştir. Ülkemiz ekonomide lokomotif görevi gören inşaat sektörü de Covid-19 pandemisinden etkilenmiş ve sektörde 2019-2022 yılları arasında hızlı bir küçülme söz konusu olmuştur. Hazırlanan bu çalışmada, Covid-19 pandemisinin Türkiye’deki inşaat sektörünü finansal olarak nasıl etkilendiği araştırılmıştır. Bu etkiyi araştırmak için, veri seti olarak T.C. Sağlık Bakanlığından bu pandemide hastalanan ve ölen kişi sayısı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’den ise inşaat sektörü fiyat endeksi ve inşaat sektörü maliyet endeksi verileri kullanılmıştır. Çalışmada metot olarak, zaman serisi için Vektör Otoregresyon (VAR) modeli ve devamında GRANGER nedensellik analizi yapılmıştır. Bu analizler sonucunda, Covid-19 pandemisine bağlı hastalanan ve ölen kişi sayısındaki değişimin genel inşaat satış fiyatlarının ve bina satış fiyatlarının değişimlerine etki ettiği bulunmuştur. Fakat pandemiye bağlı hastalanan ve ölen kişi sayılarındaki değişimin konut sektörü dışında otoyollar, caddeler, köprüler, tüneller, demir yolları, havaalanları, limanlar ve diğer su projeleri, sulama sistemleri, kanalizasyon sistemleri, sanayi tesisleri, boru hatları gibi bina dışı inşaat fiyatlarının değişimine etki etmediği tespit edilmiştir. İnşaat maliyetleri üzerinde yapılan nedensellik analizlerinde ise pandemi değişkenleri ve inşaat maliyet kalemleri arasında herhangi bir nedensellik ilişkisine rastlanılmamıştır. Buna bağlı olarak inşaat sektöründe pandemi inşaat maliyetlerini etkilemezken satış fiyatlarını etkilemiştir. Elde edilen sonuca bağlı olarak pandemi sürecinde inşaat sektörü arzdan kaynaklanan bir sorun yaşamazken, talepten kaynaklanan sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

Amaç YouTube üzerinden yayınlanan videolarda kornea nakli hakkında verilen bilgilerin ne denli güvenilir olduğunu değerlendirmek. Yöntemler YouTube üzerinden video arama motoruna “kornea nakli” yazıldıktan sonra ekranda beliren ilk 100 video 04.03.2022 tarihinde listelenmiştir. Yükleme tarihi, yayın süresi, toplam izlenme sayısı, günlük izlenme oranı, video kaynağı ve süresi (saniye), beğeni ve yorum sayısı kaydedilen parametrelerdi. İki oftalmolog, videoları JAMA, DISCERN ve Global Quality (GQ) endekslerini kullanarak körü körüne ve bağımsız olarak değerlendirdi ve puanladı. Bulgular Videoların kaynağı değerlendirildiğinde, 10 videonun göz hastalıkları uzmanı tarafından yüklendiği, 35 videonun televizyon programından belli bir bölüm içerdiği, 14 videonun herhangi bir sağlık kuruluşu ve 22 videonun ise diğer kaynaklar tarafından yüklendiği tespit edilmiştir. Kaynağı televizyon programı olan videoların süresinin anlamlı olarak (p

Amaç: Bu yazıda mevcut verilere dayalı olarak Endüstri Mühendisliği (EM)’nin Türkiye’deki tarihsel gelişimi, bugünkü durumu ve geleceğiyle ilgili bir değerlendirme yapmak, gelecekte yapılacak farklı değerlendirme çalışmaları için bir temel oluşturmak amaçlanmıştır. Yöntem: Literatür taraması ve mevcut istatistiklerin değerlendirilmesi ve yazarların alanla ilgili deneyim ve bilgi birikimine dayalı öneriler geliştirme Bulgular: Bu yazıda "EM'nin Türkiye’de en çok tercih edilen ve geniş bir yelpazede uygulama alanı bulan meslekler" arasında olduğu istatistiklere dayalı olarak ortaya konmaktadır. Günümüzde yaşanan hızlı değişime uygun olarak EM'nin bu konumunun sürdürülebilirliğinin sağlanması için iyileştirmeye açık alanların Üniversite-Sanayi işbirliği, EM'nin dijitalleşme alanında yerini alması gereği, EM programlarının Z-kuşağı'nı dikkate alarak eğitim ve öğretim programlarının yenilenmesi gereği, EM'de hizmet sektörüne doğru kayan eğilimin imalat sektörüne döndürülerek oradaki rolünün ne denli önemli olduğunun yeniden sağlanması gereği, küresel problemlerin (açlık, sağlık, eğitim, girişimcilik-inovasyon, sürdürülebilirlik, barış ve demokrasi, ekonomik kalkınma vb.) farkında olan Endüstri mühendislerinin yetiştirilebilmesi için dikkate alınacak konular ortaya konmuştur. Özgünlük: Türkiye’de EM’nin tarihsel gelişimi başlangıçtan günümüze dek bu boyutta ilk kez ele alınmış ve bu değerlendirme çalışması hazırlanmıştır.

Sanayi devrimi ile birlikte dijitalleşmenin zorunlu bir hâl aldığı günümüzde yapay zeka kavramının insan hayatına etkisi görmezden gelinmeyecek bir boyuta ulaşmış olup her geçen gün ilerleme kaydetmektedir. Bu kavram ile yeni bir endüstriye geçiş yapılmaktadır. Yapay zekanın bu denli büyümesi devrim niteliğindedir. Bu yüzden pek çok alanda olduğu gibi ERP sistemlerinde de yapay zekanın kullanılması kaçınılmaz bir durumdur. Kurumsal kaynak planlama (ERP) sistemleri, son zamanlarda bilgi teknolojileri sisteminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Büyük veri çağı ile birlikte ERP sistemleri de kısa bir zamanda artan miktarda veriye maruz kalmıştır. Bu verilerin hatasız işlenebilmesi ve kontrol edilmesi artık yapay zeka ile daha kolay bir hâl almıştır. Kurumsal kaynak planlama (ERP) ve yapay zeka kavramları dikkate alınarak hazırlanan bu çalışmada, yapay zeka tekniklerinin ERP sistemlerinde kullanımını sistematik bir şekilde incelemek ve bu doğrultuda yapılan çalışmaları ortaya koyarak literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında ERP sistemlerinde yapay zeka kullanımı ile ilgili çeşitli makale ve kitaplar mevcut literatüre dayandırılarak incelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucu, işletmelerin ERP sistemlerinde yapay zeka kullanımıyla, hatasız veri girişi, müşteri desteği, satış tahmini ve tahmine dayalı analiz gibi alanlarda verimliliğe ulaştığı bilgilerine ulaşılmıştır.

Artan dünya nüfusu, doğal kaynaklardaki kirlenme ve azalma, iklim değişikliği, küresel ısınma vb. birçok ilişkili konu sürdürülebilirlik kavramının önemini giderek artırmaktadır. Bu bakımdan insan ihtiyaçlarının karşılanmasında üretim ve tüketimin sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. Bu kapsamda bu çalışmanın amacı Mardin Organize Sanayi Bölgesi (OSB)’deki Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) sürdürülebilir üretim düzeylerinin belirlenmesidir. Bunun için öncelikle Mardin OSB’de faaliyet gösteren 156 aktif firmanın doksan dördüne soru formu uygulanmıştır. Soru formlarından elde edilen veriler SPSS paket programında değerlendirilmiş ve bulgular elde edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Mardin OSB’deki KOBİ'lerin, ürün tasarımı, üretim süreci, atık yönetimi, enerji, tedarik, tersine lojistik, ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluk alanlarında sürdürülebilir üretim uygulamalarını genel olarak yerine getirdikleri belirlenmiştir. Ancak bu alanlardaki bazı uygulamaların yeterli olmadığı görülmüştür. İşletmeleri sürdürülebilir üretim uygulamalarına yönlendiren nedenler işletme maliyetlerinin azaltılması, yasal zorunluluklar, doğal kaynaklardaki tükenme ile firma imajına olumlu katkı olarak belirlenmiştir. Ayrıca, işletmelerin sürdürülebilir üretim düzeyleri bulundukları sektörlere göre ürün tasarımı, atık yönetimi ve sosyal sorumluluk alanlarında farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Abstrak Tujuan penelitian ini adalah untuk mengetahui karakteristik batu apung dan semen yang digunakan sebagai bed dalam reaktor fixed bed dan efektivitasnya dalam mendegradasi methyl orange akibat pengaruh pH larutan dan sinar dalam sistem reaksi. Bed yang digunakan adalah batu apung berukuran kecil dengan perekatan semen dalam cetakan stainless steel berukuran 5x16x16 cm. Fotodegradasi methyl orange dijalankan pada pH larutan 7 dan diberikan sinar 2 buah lampu UV Sankyo Denky FT10T8BLB FL10BLB 10 W 325 nm selama 1, 2, 3, 4, 5, 6 dan 7 jam. Methyl orange disirkulasi pada temperatur kamar dari tangki penampungan menuju reaktor fixed bed menggunakan pompa dengan debit sebesar 6,89 mL/detik. Batu apung dan semen yang digunakan sebagai bed dianalisis bentuk dan unsur yang dikandungnya dengan menggunakan SEM EDX. Konsentrasi methyl orange sebelum dan setelah proses fotodegradasi diukur dengan menggunakan spektrofotometer UV Visibel Shimadzu 1240. Hasil penelitian menunjukkan bahwa batu apung memiliki bentuk yang tidak beraturan dengan kandungan unsur tertinggi berupa Si sedangkan semen yang digunakan sebagai perekat memiliki bentuk seperti butiran yang homogen dengan kandungan unsur tertinggi Ca. Fotodegradasi methyl orange berjalan optimum pada pH 3 untuk waktu penyinaran 7 jam sebesar 40,37%. Degradasi methyl orange berlangsung efektif dengan adanya sinar dibandingkan tanpa penyinaran. Reaksi fotodegradasi methyl orange mengikuti kinetika reaksi orde satu semu dengan nilai k sebesar 0,0378 jam-1. Kata kunci : batu apung-semen, fotodegradasi, methyl orange, reaktor fixed bed Abstract The objectives of this research were to know the characterization of pumice stone and cement used in fixed bed reactor. The fixed bed used was made from pumice stone with a gluing cement in 5x16x16 cm stainless steel mold. Methyl orange photodegradation were carried out with pH 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13,and 14 and irradiated by 2 lamps of UV Sankyo Denky FT10T8BLB FL10BLB 10 W 325 nm for 1, 2, 3, 4, 5, 6 and 7 hours. Methyl orange was circulated at room temperature from its reservoir to fixed bed reactor by a pump with 6.89 mL/s. Pumice stone and cement were analyzed by SEM EDX to know its characterization. Methyl orange concentration before and after photodegradation were measured by UV Visible Spectrophotometer Shimadzu 1240. The result showed that pumice stone has irreguler shape with the highest material is Si and cement has homogeneous granule with the highest material is Ca. The best fotodegradation of methyl orange with UV irradiation at pH 3. Methyl orange photodegradation follows pseudo first order kinetics with reaction constant 0,0378 hour-1. Keywords : fixed bed reactor, methyl orange, pumice stone-cement, photodegradation

Sanayi Devrimi ile başlayan süreç, insanlığın daha önce yaşadıklarını kapsıyor olsa da büyük bir değişim sağladığı yadsınamaz. Bu değişim, başta aile olmak üzere ekonomi ve hukuk gibi bütün toplumsal kurumları derinden etkilemiştir. Özellikle aile kurumu, yaşanan değişim ve gelişime paralel olarak bazen küçülmüş bazen genişlemiştir. Aile kurumunda, modernizmin başlangıcından sonlarına doğru, küçülme ve genişleme şeklinde tezahür eden değişim; postmodernizm sürecinde var olma ve yok olma boyutunda bir değişim sürecinin içine girmiştir. Aile hem bir grup hem de bir toplumsal yapı olmak itibarıyla, sosyal hayatın en temel unsurlarından biridir. Aileyi bu denli önemli kılan husus, onun sosyalleşmenin ilk aşaması ve toplumsal norm ve değerlerin öğrenildiği ilk süreç olmasındandır. Toplumsal norm ve değerler bir yanıyla topluma ait hususlar olsa da diğer yanıyla insana ait değerlerdir. Aile kurumunda yaşanacak olumsuz değişimin toplumsal yapının bütün unsurlarını etkileme ve değiştirme gücüne sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu noktada, ailede yaşanacak olumsuz değişimin tedavisi aynı zamanda toplumsal yapının da tedavisi anlamını taşımaktadır. Aile kurumu, toplumu doğurma, büyütme ve kültürel değerleri gelecek nesillere aktarma misyonuna sahiptir. Aile kurumunun bu misyonunu yerine getirme becerisi ancak güçlü bir yapıya ve fonksiyonel özelliklere sahip olmasıyla mümkündür. Gücünü kaybetmiş ve fonksiyonel yapısını yitirmiş bir aile yapısının, kültürel değerleri aktarma misyonu bir yana, toplumu doğurma ve büyütme misyonunu dahi icra edemeyeceği çok açıktır. Gelinen noktanın önemi, aile ile ilgili sorunların tespitini ve tedavisini acil kılmaktadır. Aile kurumu ile ilgili olarak, zamanında dökülen bir kova suyun bir yangını önleyeceği gerçeği içinde hareket etmek bir tercih değil bir zorunluluktur.

Amaç –Hızla globalleşen dünyada, işletmelerin etkin ve verimli çalışmasını sağlamak kritik önem taşımaktadır. Etkin ve verimli çalışmanın yolu ise sürekli performans değerlendirmesi yaparak belirlenen hedefler doğrultusunda iyileştirmeler yapmakla mümkündür. Bu çalışmanın amacı, İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500 listesinde yer alan tekstil firmalarının performans yönetiminde etkinliklerini ölçmektir.Yöntem –Analiz için seçilen işletmelerin performans yönetimindeki etkinlikleri, ölçeğe göre değişken getiri varsayımı altında hem girdi yönelimli hem de çıktı yönelimli Veri Zarflama Analizi modelleri yardımıyla analize tabi tutulmuştur. Literatür incelemeleri sonucunda üç girdi değişkeni (çalışan sayısı, özkaynak, aktif toplam) ve 3 çıktı değişkeni (üretimden satışlar, FAVÖK, ihracat) belirlenmiştir. Veri Zarflama Analizi sonrasında k-means ortalamalar algoritması kullanılarak Kümeleme Analizi yapılmıştır.Bulgular –Benzer özelliklere sahip işletmeler kümelendirildikten sonra, Veri Zarflama Analizi yardımıyla etkin ve etkin olmayan firmalar belirlenmiştir. Etkinliklerini arttırabilmeleri için etkin olmayan firmalara hangi girdi ve çıktı değişkenlerinde iyileştirme yapmaları gerektiği konusunda önerilerde bulunulmuştur.Tartışma –İşletmeler en az girdi bileşeni ile en fazla çıktı elde etmeye çalışarak sürekli performanslarını arttırmak istemektedir. Bu çalışmada literatür doğrultusunda girdi ve çıktı değişkenleri belirlenerek, Tekstil sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin etkinlikleri belirlenmiştir. Yapılan analizler işletmelere hangi faktörlerde iyileştirmeler yaparak performanslarını arttırabilecekleri konusunda yardımcı olmaktadır

Osmanlı’da kadınlar ekonomik faaliyetlerde ikinci planda kal(dırıl)mışlardı. Bu durum kadınların çalışmadığı anlamına gelmemelidir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren farklı mesleklere emek vermiş kadınlar bulunmaktadır. Kadınların çalışma hayatında daha fazla görünmeye başlamaları 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına denk gelir. Batı teknoloji ve sermayesinin Osmanlı’ya girişiyle kadınlar kent merkezlerinde gelişmekte olan ekonomik hayat içinde yer aldılar. Sosyal, ekonomik, fikri dönüşüm, siyasi durum kadın çalışanları artırdı. Çekirdeği 17. yüzyılda kadınların toplumsal hayata katılma çabalarıyla atılan kadın hareketi 20. yüzyıla doğru kökleşti. Kadınlar çalışma hayatında daha aktif oldular. Ancak gerek toplum gerekse devlet çalışma hayatında kadınların hukuklarının korunmasına pek hazırlıklı değildi. Hâlbuki kadınların istihdam edildiği alanlar çeşitlenip, çalışanlar artarken koşulların da iyileştirilmesi beklenirdi. Bunun aksi, devletin kadınları desteklemediğini, emeğini değersizleştirdiğini düşündürebilir. Bu çalışma devletin emekçi kadın hareketi karşısında nasıl bir tavır benimsediği sorusuna yanıtlar aramaktadır. Kadınların evlerinin dışında çalışmaları hakkında hararetli tartışmalar olup buna tepki gösterenler kadar, devletin içinde bulunduğu çöküşten kurtulması ve modern devletin kurulması için sunulan reçetelerden biri olması bakımından bunu destekleyenler de vardı. Modern hayat, güçlü devlet için kadınların çalışmasına ihtiyaç hissedilmişti. Bu doğrultuda 19. yüzyılda sağlık, sanayi, eğitim alanlarında kadınlara eğitim imkânı sunulmuştu. Kamusal alanda eğitim alan kadınlardan Cumhuriyet döneminde de istifade edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde kadınların çalışma koşulları karşısında adalet ve hak arayışları, grev ve makine kırıcılığı, yeni düzene karşı direnç gibi çeşitli eylemlerdeki yerlerini ele alan bu çalışmanın temel argümanı, Osmanlı kadınlarının kötü çalışma şartları karşısında verdikleri mücadelenin bugünkü kadınların kazanımlarının temelini oluşturduğudur.

20. yüzyılda kadın çalışmalarında kadın kimliğinin, genellikle “feminist” ya da “muhafazakâr” bakış açısıyla ele alındığı görülmektedir. Bu yaklaşımların ilkinde kadının, erkek egemen bir toplumda kendine yeterince bir alan elde edemediğinden, ikincisinde ise geçmişten bu yana erkekle denk bir konumda olduğundan söz edilir. Her iki bakış açısındaki ortak nokta; erkek ve kadın egemen, hatta özellikle kutsal yapının, toplumlarda uzunca bir süre iç içe geçmiş bir şekilde yaşaması ve ataerkil-anaerkil özelliklerin birbirine karışmasıdır. Anaerkil düzende kadına atfedilen kutsallık yerini, ataerkil düzende eril söylemin belirginleşmesi ile zamanla kaybetmiş, bunun sonucunda ise ötekileştirilen kadına yönelik olumsuz düşünce ve söylemler artmıştır. Aslında geri planda tartışılan ise tarım ve sanayi toplumlarında kadın ve erkeğin rol dağılımları meseledir. Kadının olumsuz özellikleri ya da toplum tarafından kadına karşı takınılan olumsuz tutum; sözlü kültür geleneği dairesinde mitolojiden destan, masal, efsane, halk hikâyesine kadar birçok türde kendine yer bulmuştur. Türk dilinin en eski metinlerinden bu yana kadına yönelik olumsuz yaklaşımın atasözlerinde ne kadar ve ne şekilde yer aldığına duyulan merak ise, bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmuştur. Bu bağlamda çalışmada, kadına yönelik olumsuz tutum sergileyen Türk Dünyası’na ait 265 adet atasözü üzerinde bir tematik araştırma yapılmıştır. Bu atasözlerinde kadına yönelik olumsuz tutumların hangi noktalarda olduğu belirlenmiş, sosyal-kültürel temelli iletiler tespit edilmeye ve elde edilen veriler eleştirel bakış açısıyla yorumlanmaya çalışılmıştır. İncelemeler sonucunda atasözlerinin; bireysel ve toplumsal yapıda işleyişin bozucusu olarak nitelediği ve yer yer ötekileştirdiği kadına, statükoyu devam ettirici davranış normları oluşturarak toplumsal işleyişte bir yer tayin ettiği; bu şekilde toplumsal cinsiyete dair roller belirlerken, bir yandan kadın-erkek arasındaki dengeyi sağlamak, bir yandan da toplumsal karmaşaya izin vermeyerek kültürel yapıyı korumaya çalıştığı anlaşılmıştır.

04–255 Belcher, Diane D. Trends in teaching English for Specific Purposes. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 165–186.04–257 Burden, P. (Okayama Shoka U., Japan; Email: burden-p@po.osu.ac.jp). An examination of attitude change towards the use of Japanese in a University English ‘conversation’ class. RELC Journal (Singapore),35,1 (2004), 21–36.04–258 Burns, Anne (Macquarie U., Australia; Email: anne.burns@mq.edu.au). ESL curriculum development in Australia: recent trends and debates. RELC Journal (Singapore), 34, 3 (2003), 261–283.04–259 Bush, Michael D. and Browne, Jeremy M. (Brigham Young U., USA; Email: Michael_Bush@byu.edu). Teaching Arabic with technology at BYU: learning from the past to bridge to the future. Calico Journal (Texas, USA), 21, 3 (2004), 497–522.04–260 Carlo, María S. (U. of Miami, USA; Email: carlo@miami.edu), August, Diane, McLaughlin, Barry, Snow, Catherine E., Dressler, Cheryl, Lippman, David N., Lively, Teresa J. and White, Claire E. Closing the gap: addressing the vocabulary needs of English-language learners in bilingual and mainstream classrooms. Reading Research Quarterly (Newark, USA), 39, 2 (2004), 188–215.04–261 Chambers, Gary N. and Pearson, Sue (School of Education, U. of Leeds, UK). Supported access to modern foreign language lessons. Language Learning Journal (Oxford, UK), 29 (2004), 32–41.04–262 Chesterton, Paul, Steigler-Peters, Susi, Moran, Wendy and Piccioli, Maria Teresa (Australian Catholic U., Australia; Email: P.Chesterton@mary.acu.edu.au). Developing sustainable language learning pathway: an Australian initiative. Language, Culture and Curriculum (Clevedon, UK), 17, 1 (2004), 48–57.04–263 Chin, Cheongsook (Inje U., South Korea; Email: langjin@inje.ac.kr). EFL learners' vocabulary development in the real world: interests and preferences. English Teaching (Anseongunn, South Korea), 59, 2 (2004), 43–58.04–264 Corda, Alessandra and van den Stel, Mieke (Leiden U., The Netherlands; Email: a.corda@let.leidenuniv.nl). Web-based CALL for Arabic: constraints and challenges. Calico Journal (Texas, USA), 21, 3 (2004), 485–495.04–265 Crawford, J. (Queensland U. of Technology, Australia; Email: j.crawford@qut.edu.au). Language choices in the foreign language classroom: target language or the learners' first language?RELC Journal (Singapore), 35, 1 (2004), 5–20.04–266 Derewianka, Beverly (Email: bevder@uow.edu.au). Trends and issues in genre-based approaches. RELC Journal (Singapore), 34, 2 (2003), 133–154.04–267 Esteban, Ana A. and Pérez Cañado, Maria L. (U. de Jaén, Spain). Making the case method work in teaching Business English: a case study. English for Specific Purposes (Oxford, UK), 23, 2 (2004), 137–161.04–268 Fang, Xu and Warschauer, Mark (Soochow University, China). Technology and curricular reform in China: a case study. TESOL Quarterly (Alexandria, VA, USA), 38, 2 (2004), 301–323.04–269 Foster, James Q., Harrell, Lane Foster, and Raizen, Esther (U. of Texas, Austin, USA; Email: jqf@hpmm.com). The Hebrewer: a web-based inflection generator. Calico Journal (Texas, USA), 21, 3 (2004), 523–540.04–270 Grabe, William (Northern Arizona University, USA). Research on teaching reading. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 44–69.04–271 Grünewald, Andreas (University of Bremen, Germany). Neue Medien im Unterricht: Status quo und Perspektiven. [New media in the classroom: status quo and perspectives.] Der fremdsprachliche Unterricht Spanisch (Seelze, Germany), 6 (2004), 4–11.04–272 Hahn, Laura D. (U. of Illinois at Urbana-Champaign, USA). Primary stress and intelligibility: research to motivate the teaching of suprasegmentals. TESOL Quarterly (Alexandria, VA, USA), 38, 2 (2004), 201–223.04–273 Hai, T., Quiang, N. and Wolff, M. (Xinyang Agricultural College, China; Email: xytengha@163.com). China's ESL goals: are they being met?English Today (Cambridge, UK), 20, 3 (2004), 37–44.04–274 Hardy, Ilonca M. and Moore, Joyce L. (Max Planck Institute of Human Development, Germany). Foreign language students' conversational negotiations in different task environments. Applied Linguistics (Oxford, UK), 25, 3 (2004), 340–370.04–275 Helbig-Reuter, Beate. Das Europäische Portfolio der Sprachen (II). [The European Language Portfolio (II).] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 173–176.04–276 Hughes, Jane (University College London, UK; Email: jane.hughes@ucl.ac.uk), McAvinia, Claire, and King, Terry. What really makes students like a web site? What are the implications for designing web-based learning sites?ReCALL (Cambridge, UK), 16, 1 (2004), 85–102.04–277 Jackson, J. (The Chinese U. of Hong Kong). Case-based teaching in a bilingual context: perceptions of business faculty in Hong Kong. English for Specific Purposes (Oxford, UK), 23, 3 (2004), 213–232.04–278 Jenkins, Jennifer (Kings College London, UK). Research in teaching pronunciation and intonation. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA.), 24 (2004), 109–125.04–279 Kanda, M. and Beglar, D. (Shiga Prefectural Adogawa Senior High School, Japan; Email: makiko-@iris.eonet.ne.jp). Applying pedagogical principles to grammar instruction. RELC Journal (Singapore), 35, 1 (2004), 105–115.04–280 Kang, I. (Korea Advanced Institute of Science and Technology; Email: iyang@mail.kaist.ac.kr). Teaching spelling pronunciation of English vowels to Korean learners in relation to phonetic differences. English Teaching (Anseonggun, South Korea), 58, 4 (2003), 157–176.04–281 Kiernan, Patrick J. (Tokyo Denki University, Japan; Email: patrick@cck.dendai.ac.jp) and Aizawa, Kazumi. Cell phones in task based learning. Are cell phones useful language learning tools?ReCALL (Cambridge, UK), 16, 1 (2004), 71–84.04–282 Kim, Eun-Jeong (Kyungpook National U., South Korea; Email: ejkbuffalo@yahoo.co.kr). Considering task structuring practices in two ESL classrooms. English Teaching (Anseongunn, South Korea), 59, 2 (2004), 123–144.04–283 Kondo, David and Yang, Ying-Ling (University of Fukui, Japan). Strategies for coping with language anxiety: the case of students of English in Japan. ELT Journal (Oxford, UK), 58, 3 (2004), 258–265.04–284 Lin, Benedict (SEAMO RELC, Singapore). English in Singapore: an insider's perspective of syllabus renewal through a genre-based approach. RELC Journal (Singapore), 34, 2 (2003), 223–246.04–285 Lu, Dan (Hong Kong Baptist U., Hong Kong; Email: dan_lu@hkbu.ac.hk). English in Hong Kong: Super Highway or road to nowhere? Reflections on policy changes in language education of Hong Kong. RELC Journal (Singapore), 34, 3 (2003), 370–384.04–286 Lui, Jun (U. of Arizona, USA). Effects of comic strips on L2 learners' reading comprehension. TESOL Quarterly (Alexandria, VA, USA), 38, 2 (2004), 225–243.04–287 Lukjantschikowa, Marija. Textarbeit als Weg zu interkultureller Kompetenz. [Working with texts as a means to develop intercultural competence.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 161–165.04–288 Lüning, Marita (Landesinstitut für Schule in Bremen, Germany). E-Mail-Projekte im Spanischunterricht. [E-Mail-Projects in the Spanish classroom.] Der fremdsprachliche Unterricht Spanisch (Seelze, Germany), 6 (2004), 30–36.04–289 Lyster, R. (McGill U., Canada; Email: roy.lyster@mcgill.ca). Differential effects of prompts and recasts in form-focussed instruction. Studies in Second Language Acqusition (New York, USA), 26, 3 (2004), 399–432.04–290 McCarthy, Michael (University of Nottingham, UK) and O'Keeffe, Anne. Research in the teaching of speaking. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 26–43.04–291 Mitschian, Haymo. Multimedia. Ein Schlagwort in der medienbezogenen Fremdsprachendidaktik. [Multimedia. A buzzword for language teaching based on digital media.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 131–139.04–292 Mohamed, Naashia (U. of Auckland, New Zealand). Consciousness-raising tasks: a learner perspective. ELT Journal (Oxford, UK), 58, 3 (2004), 228–237.04–293 Morrell, T. (U. of Alicante, Spain). Interactive lecture discourse for university EFL students. English for Specific Purposes (Oxford, UK), 23, 3 (2004), 325–338.04–294 Nassaji, Hossein and Fotos, Sandra. Current developments in research on the teaching of grammar. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 126–145.04–295 Pérez Basanta, Carmen (U. of Granada, Spain; Email: cbasanta@ugr.es). Pedagogic aspects of the design and content of an online course for the development of lexical competence: ADELEX. ReCALL (Cambridge, UK), 16, 1 (2004), 20–40.04–296 Read, John. Research in teaching vocabulary. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 146–161.04–297 Rössler, Andrea (Friedrich-Engels-Gymansium in Berlin, Germany). Música actual. [Contemporary music.] Der fremdsprachliche Unterricht Spanisch (Seelze, Germany), 4 (2004), 4–9.04–298 Sachs, Gertrude Tinker (Georgia State U., USA; Email: gtinkersachs@gsu.edu), Candlin, Christopher N., Rose, Kenneth R. and Shum, Sandy. Developing cooperative learning in the EFL/ESL secondary classroom. RELC Journal (Singapore), 34, 3 (2003), 338–369.04–299 Seidlhofer, Barbara. Research perspectives on teaching English as a lingua franca. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 200–239.04–300 Silva, Tony (Purdue U., USA) and Brice, Colleen. Research in teaching writing. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 70–106.04–301 ková, Alena. Zur jüngeren germanistischen Wortbildungsforschung und zur Nutzung der Ergebnisse für Deutsch als Fremdsprache. [The newest German research in word formation and its benefits for learning German as a foreign language.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 140–151.04–302 Simmons-McDonald, Hazel. Trends in teaching standard varieties to creole and vernacular speakers. Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 187–208.04–303 Smith, B. (Arizona State U. East, USA; Email: bryan.smith@asu.edu). Computer-mediated negotiated interaction and lexical acquisition. Studies in Second Language Acquisition (New York, USA), 26, 3 (2004), 365–398.04–304 Son, Seongho (U. Kyungpool, South Korea). DaF – Unterricht digital. [A digital teaching of German as a foreign language.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 2 (2004), 76–77.04–305 Spaniel, Dorothea. Deutschland-Images als Einflussfaktor beim Erlernen der deutschen Sprache. [The images of Germany as an influencing factor in the process of learning German.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 166–172.04–306 Steveker, Wolfgang (Carl-Fuhlrott-Gymnasium Wuppertal, Germany). Spanisch unterrichten mit dem Internet – aber wie? [Internet-based teaching of Spanish – how to do this?] Der fremdsprachliche Unterricht Spanisch (Seelze, Germany), 6 (2004), 14–17.04–307 Stoller, Fredricka L. Content-based instruction: perspectives on curriculum planning. Annual Review of Applied Linguistics (Cambridge, UK), 24 (2004), 261–283.04–308 Thompson, L. (U. of Manchester, UK; Email: linda.thompson@man.ac.uk). Policy for language education in England: Does less mean more?RELC Journal (Singapore), 35,1 (2004), 83–103.04–309 Tomlinson, Brian (Leeds Metropolitan U., UK; Email: B.Tomlinson@lmu.ac.uk). Helping learners to develop an effective L2 inner voice. RELC Journal (Singapore), 34, 2 (2003), 178–194.04–310 Vandergrift, Larry (U. of Ottawa, Canada). Listening to learn or learning to listen?Annual Review of Applied Linguistics (New York, USA), 24 (2004), 3–25.04–311 Vences, Ursula (University of Cologne, Germany). Lesen und Verstehen – Lesen heißt Verstehen. [Reading and Comprehension – Reading is Comprehension.] Der fremdsprachliche Unterricht Spanisch (Seelze, Germany), 5 (2004), 4–11.04–312 Xinmin, Zheng and Adamson, Bob (Hong Kong U., Hong Kong; Email: sxmzheng@hkusua.hku.hk). The pedagogy of a secondary school teacher of English in the People's Republic of China: challenging the stereotypes. RELC Journal (Singapore), 34, 3 (2003), 323–337.04–313 Zlateva, Pavlina. Faktizität vs. Prospektivität als Stütze beim Erwerb grammatischer Erscheinungen im Deutschen. [Factuality versus Prospectivity in aid of the acquisition of grammar phenomena in German.] Deutsch als Fremdsprache (Leipzig, Germany), 3 (2004), 158–160.